Büyümek demek, insanın boyunun uzaması ya da yaşının artması demek değildir. Büyümek bir insanın neleri yapabileceğini öğrenmesi demektir. Büyümek kendine güvenip neyi nerde ve nasıl yapacağını bilmesi de demektir. İşte İsviçre'nin Alp dağlarında yaşayan bir ailenin dört yaşında ki ikizleri Seppi ve Senelin'in başından geçen maceraları okurken ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. Keçileri, köpekleri Bello ile Alp Dağlarında düşen çığ sonrasında köylerine dönebilmek için ikizlerin verdiği mücadel

Can ve Cak İskoçya'da yaşayan on iki yaşında ki ikizlerdir. Onların babaları vardır ama anneleri yoktur. Can evin her işini tek başına hem de çok iyi bir şekilde yapmaktadır. Çiftliklerinin ve çevredeki çiftliklerin sahibi olan Yaşlı Lord, oyun meydanı yapmak için herkesin buraları boşaltmasını istemektedir.Acımasız bekçisi Angus, hayvan avlamayı, ormana girmeyi ve dereden balık tutmayı yasakladığı gibi bir de olmayan hikâyelerle kendini büyük göstermeye çalışmaktadır. Bir gün Alan isimli delikanlı oraya ta

Çocuk konuşma kabiliyetini geliştirmek, folklorunda hoşça vakit geçirmek, oyunlarda eş ve ebe seçmek için tekerlemelere sıklıkla başvurulur. Bilmeceler, duygu ve hayal dünyalarını zenginleştirmede, çocukların dil becerilerinin geliştirilmesinde, problem çözme becerilerini kazanmasında önemli bir etkiye sahiptir. Canınız sıkılırsa yanınızdaki arkadaşınızla eğlenebilmeniz için size bilmece ve tekerlemeler kitabını hazırladık. Zevkle okuyacağınızı umut ediyoruz!

Kuzey Kutbu'nun ihaleye çıkarılarak en çok parayı verene satılacağı haberi yayıldığında, doğal olarak dünyada büyük bir heyecan yaşanmıştı. Kutup bölgesini işletmek! Gerçekten de bu ancak çılgınların aklına gelebilirdi. Yine de herkes bunu konuşuyordu. Haber, Avrupa, Afrika, Okyanusya, Asya gazetelerine, Amerika'dakilerle aynı anda ulaşmıştı. New York Herald gazetesi, bu belgeyi ilk duyuran gazete olmuştu. Sonuçta değişik fikirler ortaya çıktı. Yalnızca parası olanlar, söz edilen Kutup bölgesinin mülkiyeti

Siz bitti demeden hiçbir şey bitmez. Hayat sürprizler, güzellikler ve mutluluklarla doludur. Filozof Wang'ın Zengin Kin Fo'ya dediği gibi, Artık ölmek istemeyeceğini biliyordum! Böylece, seni ölümle burun buruna getirip, hayatın ne kadar değerli olduğunu anlatmak istedik. Ve seni yeni serüvenlere sürükledim. Ama sonunda emindim; mutluluğun peşinde koşarken onu aynı yolda bulacaktın!

Novastoshnah ıssız bir yerdi. Orada foklar dışında kimsenin işi olmazdı. Adaya yaz geldiğinde yüz binlerce fok, soğuk, gri denizden gelip, bu sahile çıkarlardı. Dünyada onlara buradan daha uygun bir yer daha yoktu. Deniz Avcısı da bunu bilirdi. O da bahar geldiğinde her nerede olursa olsun, bir torpido hızıyla yüzerek Novastoshnah'a gelir ve kayalar üzerindeki en iyi yer, yani denize en yakın nokta için bir ay sürecek dövüşlerine başlardı. On beş yaşındaydı. Gür, gri kürkü omuzlarının üzerinde bir aslan y

2 Şubat 1873'de, James W. Weldon'a ait olan, Kaptan Hull idaresindeki Pilgrim adlı yelkenli; balina avcılığı yapmak üzere San Francisco Limanı'ndan okyanusa açıldı. Aslında James W. Weldon'un pek çok balıkçı gemisi vardı. Pilgrim, içlerinde en küçük olanıydı, fakat son derece dayanıklı ve hızlı bir gemiydi. Elbette bunda Kaptan Hull'un da büyük payı vardı. Zira o, hayatı denizlerde geçmiş, çok tecrübeli bir kaptandı.Pilgrim'in mürettebatı, kaptan dışında beş tayfa ve bir miçodan oluşmaktaydı. Aslında balina

Küçük efendim. Sizinle çok güzel günler geçirdik. Bana her zaman çok iyi baktınız ve çok iyi davrandınız. Buna karşın her zaman biz eşekleri hor görüp, küçümsediniz. Okuduğunuz bu anıları bizleri daha iyi anlayabilmeniz umuduyla yazıyorum. Anılarımı okurken, insanların bizleri, eşek ya da sıpa demeden nasıl da itip kaktıklarına şahit olacaksınız. Bu arada, henüz bacak kadar bir sıpayken, ne denli yaramaz olduğumu da fark edeceksiniz. Sizin de bildiğiniz gibi ben, akıllı bir eşeğim. Yaptığım hatalardan der

Kasım ayının sonlarında, bir cuma gecesi, hikâyemize konu olacak kişilerden ilki, at koşumlu bir posta arabasının içinde yolculuk etmekteydi. Araba Dover yolu üzerinde ilerliyordu. Yoğun sis ve zifiri karanlık yüzünden etrafta ne olduğunu görmek imkânsızdı. Arabanın bir yokuşa sapmasıyla atlar huysuzlanmaya başladı. Hayvanlar, o zor koşullar altında insanları taşımak istemediklerini belli ettiler. Bunun üzerine, kahramanımızın da aralarında bulunduğu yolcu kafilesi arabadan inmek zorunda kaldı. Yolcular bir

Gün ile Tan kardeşlerin neler yaptıklarını bilmek ister misiniz? Gün ile Tan eğlenceli bilgileri size anlatıp sizinle arkadaş olmak istiyorlar. Eğer onlarla arkadaş olmak isterseniz işte size 10 tane eğlence ve bilgi dolu hikâye. 6 yaşındaki bu ikizlerin doğa olaylarını nasıl inceleyip öğrendiklerini gelin birlikte okuyalım.

Gecenin ilerleyen saatlerinde koridorda bir ayak sesi duyan Cornelius, merakla kapıya yöneldi. Gelen, Rosa'ydı. Bay Cornelius, bakın! dedi genç kız neşeyle. Cornelius, Rosa'nın kucağında bir saksı olduğunu fark etti. Genç kız, elindeki fenerle saksıyı aydınlatınca, siyah lale tüm güzelliğiyle ortaya çıktı. Aman tanrım! dedi Cornelius. Sessiz olun lütfen! dedi Rosa. Lalenizden ayrı kalmanıza yüreğim el vermedi. Düşündüm, taşındım ve riskli de olsa onu buraya getirmeye karar verdim. Cornelius büyük bir hayran

Bay Malarius'un anlattıkları doğrudur, dedi, hüzünlü bir ifadeyle. Erik bizim öz oğlumuz değil. Onu bundan on iki yıl önce deniz kıyısında buldum. Bir şamandıraya bağlı vaziyette, su üstünde yüzüyordu. O zamanlar altı aylıktı sanırım. Onu görür görmez içimi sıcacık bir duygu kapladı. Nereden gelmişti, annesi babası kimdi, ne kadar zamandır denizde yüzüyordu, hiç bilmiyordum. Onu hemen eve götürdüm. Öyle tatlı bir bebekti ki eşimin de ona hemen kanı kaynadı. Onu sahiplenmekte hiç zorlanmadık. Evet, aramızda

Okuduğumuz her kitap aslında hiç bilmediğimiz bir dünyaya açılan bir kapıdır. Bize bizim şehrimizi anlatsa da yazar, anlatılan bambaşka bir dünyadır her zaman. Dolayısıyla okuduğumuz her kitap kendimize yaratmakta olduğumuz dünya için örnek alacağımız bir katalogdur aslında. Daudet'nin Değirmenimden Mektuplar'ı çok sayıda farklı dünya arasında bize belki de artık unutmaya başladığımız bir dünyanın kapılarını açması sebebiyle öne çıkmaktadır: Teknolojinin, trafiğin, kirli havanın, telaşın ve aynı zamanda bir

Fabl hayvanları, bitkileri ve cansız varlıkları kişileştirip konuşturarak bir öğüt, ahlaki bir ders vermeyi amaçlayan öykü; masaldır. Ezop ve Hintli Beydaba'nın fablları, yazılmalarının üzerinden geçen yüzyılların ardından Avrupa'ya ulaştıktan sonra birçok fabl yazarına ilham kaynağı oldular. Birçok fabl yazarının arasında fabl türünün doruk noktasına ulaşmasını sağlayan kişi ise La Fontaine oldu. Yazın dünyamızın büyük üstadı Orhan Veli de La Fontaine'in güzel bir dil ve üslupla ve ilginç hayvan ve doğa be

Çiçi, insanların evinde tutsak muhabbet kuşu iken özgürlüğüne kavuşan bir lider olmuştur. Her zaman iyiyi düşünen kalbi temiz Çiçi, özgürlüğüne kavuştuktan sonra kendi gibi arkadaşlarını bularak onların lideri olmakla kalmayıp diğer kuş türleri olan; güvercin ve kargaları da birleştirerek lider olma başarısını elde etmiştir. Bu romanda umutsuzluktan doğan güneş anlatılır. Eserde, Muhabbet Kuşlarının zor yaşamlarına ve ardı arkası gelen diğer kuş türleriyle olan olaylarına tanık olacaksınız. Bu güzel hikây

Her çocuk için olduğu gibi, kahramanımız Pip için de hayat önünde uzanan sonsuz ve gizemli bir bulmacadır. Çok küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden, ablası ve eniştesi tarafından büyütülen Pip hayatın çözmesi zevkli bir bulmaca olduğunu bir gün mezarlıkta bir mahkûmla karşılaşmasından sonra başına gelen bir dizi olayla daha net anlayacaktır. Korkunç bir kanun kaçağıyla karşılaşması ve sonrasında hayatına giren sıradışı yaşlı kadının hayatına getirdikleriyle karmaşıklaşan bulmaca aynı zamanda Pip'e şu me

Kutuyu açtıklarında içinden bir şifre ve oyuncaklar çıkmış. Şifreyle son kapıyı açıp, oyuncakları da yanlarına almışlar. Karşılarına Atatürk çıkmış ve onlarla konuşmaya başlamış... *** ...Anneanneme bunun ne olduğunu soracaktım ki anneannem söze girdi: Bu denge madalyonu. Üstündeki işareti görüyor musun? Bu ying yang işaretidir. Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde de iyilik vardır demektir. Bu sadece bir madalyon olamaz. Bu madalyonda bir şey var. Beni içine çekiyor. Yazar Elif Su ÖZKAN'ın

Karadayken, kendisini deniz tuttuğunu kabul eden bir kişiye bile rastlayamazsınız. Bu gerçekten çok tuhaf değil mi? Sonunda George, Madem öyle nehirde bir geziye çıkalım. Nehrin temiz havası ve teknede sıkı bir çalışma bizi acıktırır. Böylece iştahımız açılır. Ayrıca çok da iyi uyuruz, dedi. Harris, George'un uykusuzluk sorunu olmadığından emin olduğunu belirtti. Neyse ki aralarındaki gerginlik kısa sürdü. Sonunda Harris de nehir gezisine ikna oldu. Aramızda bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmeyen tek kişi

Bahçede dolanırken aheste aheste, Bir şiir yazsam çiçeklerle, Masallar gizlense içinde, Biraz duygu katsam, Minik şairlere sorsam. Masal şiirde gizlenir mi? Mısralara dizilir mi? Şiirler uçurur mu? Daldan dala kondurur mu? Ünlü şiirler olur mu? Şiir karın doyurur mu? Şiirlerin kocaman dünyası olur mu? Minik şairler dediler ki, Şiirsiz yaşanmaz ki.

Aysız, yıldızsız sıcak bir yaz gecesiydi. Ortalık çok karanlık, vakit gece yarısıydı. Cırcır böceğinin ötüşünden başka bir ses duyulmuyordu. Bu sırada duvarın bir ucundan bir kara kedi başını öne eğmiş, taşları koklaya koklaya salınarak geliyordu. Duvarın karşı ucundan da beyaz bir kedi, aynı biçimde, başı önünde, taşları koklaya koklaya salınarak yaklaşıyordu. İkisi de geldi geldi, duvarın tam orta yerinde kafaları birbirine tosladı. Biri ötekine pıf yapıp bir karış geri çekildi. Sonra oturdular, birbir