İncil / Baal (1919) Baal (1922) Baal'in Yaşam Öyküsü Gecede Trampet Sesleri Düğün Dilenci veya Ölü Köpek Şeytanı Kovma Karanlıkta Işık Balık Avı Ova Bertolt Brecht 15 yaşında, lise öğrencisi iken ilk dramatik eserini yazar: İncil. Eser, 16. Yüzyılda Nederland'ın İspanyol-Katolik birliklerine karşı verdiği özgürlük savaşından bir bölümü sergiler. Oyun, birçok yönden Brecht'in gerek evdeki, gerekse okuldaki kişisel yaşantılarıyla ve öncelikle de okuduklarıyla bağlantılıdır. Baal (1919), Baal (1922), Baal'in

İşçiler Cennete Gider, insanların toplumsal olaylar ve durumlar karşısındaki mücadelesini, 1 Mayıs ekseninde anlatıyor. 1 Mayıs olayları; kadın, erkek, yaşlı, genç demeden yalnızca hedefe kilitlenen ve önüne çıkan her şeyi 'yok etme politikası' üzerine kuran, yanlış bir sistemin sonucudur. Oyun, işte bu toplumsal olaylar karşısında, sesini duyurmaya çalışan bir kitlenin direnişini ve bu olayların yol açtığı yıkımı anlatıyor. Kuş Kafesi, genelevde çalışan kadınların trajik hikâyelerini sergiliyor. Toplumun d

Hoşgeldin Amerika, Marshall Yardım Planı ile ülkemize 1946 yılında gelen Missouri gemisindeki emperyalistlerle, onları karşılayan insanların çelişkilerini sergiliyor. Sanat idamlara evet diyemez, düşüncesiyla kaleme alınan Külrengi Sabahlar, 12 Eylül darbesinin getirdiği kurmaca hukuk anlayışı sonucunda, yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'in dramını anlatıyor. Bir Oyun Gibi, tiyatro emekçilerinin yaşamı ve zorlukları üzerine kurulu, oyun içinde oyun tekniğiyle yazılan bir komedi.

Gizler Çarşısı, şiddet, korku salma, kayıt altına alma ile insanlarda bedensel düzey yitimi yaratılmasını iyi örnekleyen bir oyun. İçinde tuhaf bir beşiğin bilinmeyen bir yazıyla tanımlandığı insan derisi kaplı bir defter... Defteri okutarak beşik yapma tutkusuyla garip bir serüvenin içine çekilen, yasalara saygılı, kendi halinde bir vatandaş olan usta bir Beşikçi, iktidar tarafından işkence ve sorgulama yönteminin geliştirilmesi deneyinde kullanılarak, toplumsal düzen için kurban edilir. Yalnızca Beşikçi k

Günlük gazetelerimizde bir zamanlar sıkça rastlanan ...zimmetine geçirdiği paraları konsomatrislerle yiyen mutemetin küçük dünyasına sevecen bir yaklaşım denemesi: Mutemet Ali Rıza Bey'in Yaşanmış Hayat Hikâyesi (1972); Yazarın 12 Mart darbesinin ertesinde yurt dışında yaşamayı seçtiği yılların ürünü, küçük burjuvaların vahşi dünyasına aynı oranda acımasız bir bakış: Sayın Muhbir Vatandaşlar (1972-1989) Bürokrasi eleştirisi Memurlar (1974), evlilik yaşamının taşlaması Lades ya da Aile Ocağı (1979) ve yazarı

Alfred Jarry'nin yapıtları, özellikle keskin ve ayrıksı mizah anlayışı, insanlığın en grotesk, en kıyıcı yanını bugün için bile alışılmadık biçimde gözler önüne serer. Zincire Vurulmuş Übü, ilk oyunu Kral Übü'yle yapılsa benzerlikler göstermesi açısından ilgi çekicidir. Kral Übü'deki dile ya da eyleme yönelik göstergeler bu oyunda tersine çevrilmiştir. Bozuk telaffuz, türetilmiş sözcükler, karnavalesk motifler, burada da varlığını sürdürür. Zincire Vurulmuş Übü, döngüyü ters yoldan tamamlayan bir devam oyun

Pirandello'nun en tanınmış oyunlarından biri olan IV. Henri, zengin bir soylunun yirmi yıl önce bir karnaval alayı sırasında attan düşerek aklını kaçırması sonunda, kendisini o günden başlayarak, karnavalda kılığına girdiği Salieri İmparatoru IV. Henri sanmasıyla gelişen olayları anlatıyor. Zengin soylu, iyileşmesine rağmen kendisine acı veren eski gerçekliğe yeniden dönmemek için bilinçli kaçık rolünü oynamaya devam eder. IV. Henri, Herkes dıştan maskesini istedği gibi takar, ancak altındaki maske, çoğu za

Oyuncular: 33 Kurşun: 2 Kadın / 7 Erkek - Portakal: 2 Kadın / 3 Erkek 33 Kurşun - Portakal 33 Kurşun, siyasi tarihimizde 1940'larda Doğu sınırında yaşanmışve Muğlalı Olayı olarak anılan gerçek bir olayın öyküsüyle,yine aynı bölgede, günümüzde yaşanan olaylar arasında ilginç biçimde kurulananalojinin sahne uyarlaması. Portakal, 2. Dünya Savaşı sırasında, İsrail'e gitmek üzereKöstence'den hareket eden ve içinde 800 Yahudi mültecinin bulunduğuStruma adlı geminin, o dönem İngiliz Hükümetinin baskılarıyla İstanb

Bu oyundaki hiçbir karakterin, günümüzde yaşayan kişilerle bir ilgisi yok. Tesadüfen yeryüzünde bu tür insanlar bulunsa bile, onlar büyük ihtimalle Papua-Yeni Gine, Laos ya da Gine-Bissau'da yaşamaktadırlar. Ülkemizde böyle olumsuz tiplere rastlanabileceğine beni hiçbir güç inandıramaz diyor yazar. Mert Karabey, bir yazar olarak cesur denemeler yapan biri. Oyunlarında ince bir üslupla ele aldığı konuları ironi ve kara gülmeceyle süsler. Baskınlar ve Düşler ya da Her hayat Bir Kıştır, günümüzün önemli toplum

Moliere'in (1622-1673) en ustalıklı eseri olarak nitelenen İnsandan Kaçan (Le Misanthrope) oyunu, neşeli bir havada ancak yine de özünde burukluk barındıran bir karakter komedyasıdır. Moliere'in özgün dehası, karakter yaratmadaki başarısı ve usta işi eserler yazma yetisi, bu oyunda doruğa çıkar. Yazar, öbür eserlerine oranla daha filozofik bir bakışla ele aldığı İnsandan Kaçan'da dönem insanının eksikliklerini sergiler. Bunu yaparken de bu bozuklukların düzelebileceğine dair herhangi bir işaret göstermez. A

Medea,sevdiği adamın peşinden, yurdunu, ailesini terk edipbaşka bir ülkeye gelmiş olan bir kadının, yıllar sonra kocasınınonu ülkeden kovup kralın kızıyla evlenmek istemesinedirenmesinin mitoslara dayalı trajik öyküsüdür....Karı koca arasındaki aşk ateşi sönmüştür;parlak erkek kahraman, kurnazlıklar yapan bir çıkarcı olur;parlak kadın kahraman ise, pervasız aklı sayesindeengel tanımaz bir intikamcı olur çıkar../'Kadın, kocasından intikam almak içinçocuklarını Öldürmeye karar vermeden önce,öldürme iradesi il

Devlet Tiyatroları sanatçısı, oyuncu ve yönetmenErhan Gökgücü,aynı zamanda, oyunlarında evrensel derinliği yakalamış önde gelen yazarlarımızdan biridir.İki Kalas Bir Heves, tiyatro tarihimizdeki ünlü tuluata Komik-i Şehir Abdürrezak Efeııdi'nin trajikomik yaşam öyküsünde yola çıkarak Özgürlük kavramını işliyor.Ramazan'la Cülide, Romeo juliet oyununa göndermeler yaparak kırsal kesimden büyük kente 'kurtuluş' için gelmiş kişilerin,bu kez mafya-sermaye ilişkileri içinde yazgılarının hiç değişmediğini anlatıyor

Sözün büyücüsü Boris Vian (1920-1959), kısacık yaşam serüveninde roman, oyun kabare, opera librettosu, şarkı sözü yazarı, şair, caz üstadı, müzik eleştirmeni olarak yirminci yüzyıl ortası Paris entelektüel ortamının olmazsa olmaz, çizgi dışı kişilerinden biri oldu. Toplumun yerleşmiş geleneklerini hiçe sayan, Afred Jarry'nin sadık öğrencisi ve patafiziğin üstatlarından, anarşist ruhlu Boris Vian, o benzersiz söz gücüyle, yaşamın acı gerçeklerini, diğer eserlerinde olduğu gibi, oyunlarında da kahkahayla sela

İnsanlığın karanlık dönemlerden, aydınlık ve hukuksal düzenin egemen olduğu bir döneme, yani uygarlaşmaya geçişini sergileyen bir eserdir. Oyun, hâlâ bugün dünyamızın baş sorunu olan, farklı düşünce ve yapıdaki güçlerin uzlaşmaz tutum ve davranışlarının yarattığı siyasal kaosun, ancak karşılıklı anlayış ve uyum bilinci ile ortadan kalkabileceğini göstererek 2500 yıl öncesinden çağımıza yol göstermektedir.

Akademik tiyatro eğitimimizde edindiğimiz tüm bilgiler, yaşadığımız topraklar üzerinde var olan geçmiş uygarlıkların tiyatro sanatı, bize hep Batı tiyatrosu olarak tanıtıldı; en eski oyun oynama biçimi olan 'Seyirlik Oyunlarımız' ve diğer geleneksel oyunlarımızın yapısal özellikleri okutulmadı. Ben bunları hocam, sanat ve hayat arkadaşım Haşmet Zeybek'ten öğrendim. 44 yıllık meslek hayatımın 40 yılında Haşmet Zeybek'in 'hoş sedası' var. Onun sanat yaşamında verdiği yaman mücadeleye tanıklık var. Bu çalışmam

2007 yılında yayınlanan Çocuk Tiyatrosu mu Dediniz adlı kitabın devamı olarak düşündüğüm bu çalışma, 2000'li yıllardan bu yana izlediğim çocuk oyunlarından oluşuyor. Oyunları üç ana başlık altında topladım: Bebeklik çağından itibaren tüm insanlar için oyunlar; Okul öncesi çağından itibaren tüm insanlar için oyunlar; İlkokul çağından itibaren tüm insanlar için oyunlar. Oyunları seçerken, özellikle, iyi ya da sorunlu oyunları ele almak gibi bir kaygı taşımadım. Amacım bugünün çocuk tiyatrosuna ayna tutmanın y

Doğan Soyumer, Bıçak Kanunu adlı oyunuyla, ülkemiz kadınlarının erkek baskısı altındaki her koşulda sürüp giden yaşam zorluklarını bir kadının öyküsü ile sahneye taşımıştı. Kaşık oyununda, Anadolu'dan Almanya'ya kocası ile göç etmiş bir kadının fabrikada çalışarak, evde oturan kocası ile onun kardeşleri ve annesine bakmak zorunda bırakılması ile düzmece evlilikler yapmaya zorlanmasının öyküsünü anlatıyor.