Savaş, işgal ve katliamlarla anılan bir coğrafya, güncel olarak da Filistin’e yönelik İsrail saldırganlığı Ortadoğu ‘nun dinamik bir coğrafya, bir savaş coğrafyası olmaya devam ettiğini gösteriyor.Ortadoğu ’da Devrim Yılları, Türkiye’ de yeni bir diplomat kuşağının temsilcisi olan Mahmut Dikerdem ‘in görev yaptığı Ortadoğu ülkelerinden Mısır, Ürdün ve İran’da 1950’li yıllarda yaşanan arayış ve dönüşümleri, Üçüncü Dünyacı siyaseti ve Bağlantısızlar Hareketi’ni kişisel deneyimleri ve gözlemleri ile anlattığı

“Komünistler Kars kalesine kızıl bayrak çektiler.” Bu efsane, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde ve sonrasında, “komünizm tehlikesi”nin ülke çapındaki simgelerinden biri olmuştur. Kars kalesine kızıl bayrak çekildiği yoktu, fakat Kars Türkiye’de devrimci sosyalist hareketin en güçlü olduğu yerlerden biriydi. Buna karşılık, bu Kars deneyiminin hikâyesi hemen hiç anlatılmamıştır.Emin Karaosmanoğlu, 1970’ler Karsı’nda anti-faşist mücadelenin başını çekenlerden Hasan Alıcı’yla söyleşisinde, bu açığı kapatmaya dönü

“‘Vatan tehlikede!’ Bu sese her taraftan koşan Türk çocukları şimdi Anadolu’da devam eden şanlı mücadeleyi meydana getirdi. Dikkat ediniz: Bu Allah yolundaki ve vatani cihadın önüne dikilen memlekette iki asalak unsurdan başka birisi değildir. Padişah ve fetvacılar. Her ikisi de Allah’ın lanetine ulaşan hakkıyla layık bu iki kirli ve pis mahluk Türk değildir ve Türk milleti, er veya geç bunlar hakkındaki son kararını verecektir.” Siyasetçi ve gazeteci Mehmet Şeref Aykut’un yayımlandığı dönemde büyük ses get

XXI. asrın yani içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk çeyreğinde ülkemizde ve aynı jeopolitik düzlemde yer aldığımız Ortadoğu ve Karadeniz-Kafkasya ekseninde baş döndürücü gelişmeler vuku buldu. Bu bölgenin stratejik konumu sebebiyle, Ortadoğu’daki kriz ve çatışmalarda, Ukrayna-Rusya Savaşı ve Azerbaycan-Ermenistan Çatışmasında Küresel güç olarak ABD, bölgesel güç bağlamında da Türkiye ve İran dünyadaki güç denklemi çerçevesinde ve yeni öznel politik aktörler olarak dinamik çok yönlü politika yürütmekteler. Ayr

Oswald Spengler'in "Batının Çöküşü", medeniyetin akışını ve Batı dünyasının geleceğini derinlemesine inceleyen, çağlar boyunca uzanan bir felsefi başyapıttır. Dünya Savaşı'nın yaraları henüz tazeyken yazılmış olan bu eser, tarihin akışında tekrar eden desenleri ve kültürlerin yükseliş ve düşüşlerini analiz ederek, Batı medeniyetinin kendi sonunu nasıl hazırladığını detaylı bir şekilde ortaya koyar. Spengler, tarih felsefesi üzerine cesur iddialarda bulunarak, medeniyetlerin organik varlıklar gibi doğduğunu,

Türkiye’nin Yüz Yılı dizisi, geçmişe yönelik bir muhasebe ve geleceğe dair bir hazırlık yapmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda seçilen temel konularda yaşanan gelişmeleri, özgün bir bakış açısıyla kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi yapılmış ve bugün sahip olduğumuz birikim tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma, Türk dış politikasının temellerini, Türkiye’nin tarihte yaşadığı önemli kriz anları ve alanlarını, Avrupa Birliği, NATO-ABD, Komşularla ve İslam Dünyası ile ilişkilerini mercek altına almaktad

Yılmaz Polat’ın AKP iktidarı dönemindeki kitapları, bu partinin emperyalizmin bir imalatı ve bir durum tespiti olarak ifade edersek küresel Yahudi sermayesinin projesi olduğunu somut verilerle ortaya koyar. Polat’ın elinizdeki “Sinagogda Diplomasi/ABD-İsrail Hattında Erdoğan” adlı kitabı, bu serinin son çalışmasıdır.

"Avrupa Saar'da Anlaşmazlık İçinde," Dr. B. T. Shaman'ın kaleminden çıkan, Versay Antlaşması sonrası Avrupa'nın yeniden şekillenmesini ve bu süreçte Saar bölgesinin kilit rolünü ele alan kapsamlı bir eserdir. Kitap, Saar meselesinin, iki büyük ulus Almanya ve Fransa arasındaki çekişmelerin yanı sıra, Avrupa siyasetindeki deneylerin ve çatışmaların bir sembolü olarak ortaya çıkışını detaylandırıyor. Yazar, Saar'ın sadece bir sınır ve ekonomik rekabet meselesi olmanın ötesinde, iki ulusal çıkarın, siyasetin v

7 Ekim’den itibaren geçen 4 ay içinde Aksa Tufanı ve karsısında harekete geçen insanlık dışı zalim güçlerin sahit oldugumuz saldırılarının vahseti, aslında bir açıdan da tufanın açıga çıkardıgı hakikatlere dahil. Simdiye kadar varlıgını büyük ölçüde 2. Dünya Savasında maruz kaldıgı soykırımın acılarını basarılı bir biçimde pazarlamaya borçlu olan Israil bu süreç içinde soykırımcı bir alçalmaya ne kadar tesne oldugunu tüm dünyaya göstermiş oldu. Uluslararası Adalet Divanının karsısına soykırım suçlam

1917 Ekim Devriminin lideri ve Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Lenin, o günün Rusya’sında ve Avrupa ülkelerinde sosyal demokrat partilerinde ortaya çıkan yeni görüşlerin eleştirisini yapmak için bu kitabı yazmıştır. İşçi sınıfının, sınıf bilincine kendiliğinden ulaşacağını söyleyenlere karşı Lenin, işçi sınıfının bilinçlenmesinin devrimci aydınlar aracılığıyla olacağını, yani bilincin dışarıdan götürüleceğini savunuyor. Diğer bir konu da yalnızca ekonomik çıkarlar için mücadele edilmesi. Ekonomizm ya da

Siyonizmin gerçek çehresi çok çirkin ve necistir. O, bu yüzden insanın karşısına olduğu gibi çıkma gücüne sahip değildir. Tıpkı şeytan gibidir. İnsan, haktan haberdar olmasa bile eğer fıtratını zulümle ve nifakla yitirmemişse şeytanı gördüğü anda onun kendisinin düşmanı olduğunu anlar ve hemen onu taşlamaya başlar. Siyonizm de böyledir. Yüzlerce yıldır şeytani yüzünü saklamak zorunda kalmıştır. Son asırda resmi olarak siyonist rejim şeklinde ortaya çıktığında ise doğudan batıya bütün “insanların” ve insan k

“Terörizm ve Terörle Mücadele Stratejisi: İç ve Dış Politika Önerileri” kitabı, Irak’ın kuzeyinde 22 Aralık tarihinde, 2023 yılının sona ermesine günler kala bölücü terör örgütünün saldırısı sonucu TSK üs bölgesinde görev yapan 12 askerimizin şehit edilmesi ve yaralı askerlerimizin de bulunduğu bir ortamda Türkiye’nin teröre karşı tepkisinin hızla yükseldiği bir ortamda basıma hazırlandı. Dünyada ve özellikle bölgemizde birçok terör örgütünün ülkemizi, ulus-devletlerin istikrarını ve güvenliğini tehdit etme

"Ekim Devrimi'nin önderi ve Sovyetler Birliği'nin kurucusu olan büyük devrimci Vladimir Ilyic Lenin, bu eserinde Marksizm'e dair derinlemesine bir bakış sunuyor. Lenin'in politik düşünce ve analiz yeteneği, günümüz okuyucusuna, Marksizm Üzerine Siyasi Düşünce adlı bu kitap aracılığıyla ulaşıyor. Lenin, Marksizm'i anlamak ve uygulamak için temel prensipleri açıklarken, aynı zamanda devrimci taktiklerin önemini vurguluyor. Bu eser, Lenin'in 1913'te yazdığı Marksizm makalesini içeriyor ve önsözde, yazının tari

"Fransız Komünist Partisi ile Fransız Sosyalist Partisi'nin tarihi bir anlaşma ile bir araya geldiği bu olağanüstü döneme damgasını vuran 'Ortak Hükümet Programı', 27 Haziran 1972'de onaylanan bu program, demokratik güçlerin birleşimiyle Fransa'nın siyasi sahnesine yepyeni bir soluk getirdi. Fransız siyasi tarihinde bir kilometre taşı olan bu ortak program, 1972 tarihinden bu yana kitap olarak yayınlandı. O günden bu yana dilinin ucunda olan bu belge, 2 milyon adedi aşan baskısı ile demokratik devrimin izle

Holloway’in İktidar Olmadan Dünyayı Değiştirmek’le başlayıp Kapitalizmde Çatlaklar Yaratmak’la devam ettirdiği üçlemesinin sonuncusu olan Umutsuz Zamanlarda Umut, “durdurun şu treni” diyerek bizi kışkırtıyor. Tren kapitalizm, sürücüsü ise para. Dünyayı yok oluşa götürüyor bu tren. Biz de içindeyiz bu trenin, ama onun karşısında-ötesinde olma, o treni durdurma gücü bizde. Peki kimiz biz, neyiz? Kapitalist toplumsallığı zayıflatan, parayı kırılganlaştıran gücüz. Sermayenin kontrol edememekten korktuğu ayaktak

Eser Köker’e Armağan kitaplar dizisinin birincisi olan Feminizm Aktivizm Gündelik Hayat, Eser Köker’le birlikte çalışma imkânı bulmuş akademisyenlerin ve yol arkadaşlarının feminist pedagojiden kadınların özyaşam öykülerine, göçmen kadın işçilerden dijital feminist aktivizme, gündelik hayattan dördüncü dalga feminist hareketlere uzanan geniş bir yelpazedeki yazılarını bir araya getiriyor.

Joseph Fouché’nin adı, Fransız Devrimi’nin önemli dönemi ve Napoléon dönemi ile yakından ve ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Kariyeri nasıl zamanın büyük olaylarından etkilendiyse, büyük ölçüde kendi iradesinin açık izlerini de taşır. Zira Fouché, diğerleri gibi, Cumhuriyet’in kahramanlık çağında, Terör Yönetimi’nde, Direktuvar dönemi boyuncaki tasarıları ve entrikalarıyla, Konsüllük rejiminde içte denge ve dışta ihtişamla, İmpa- ratorluğun resmi görkeminde, ‘yüz gün’nün hataları ve yenilgisiyle ve son o

Hatıralar, ibret dolu yönleriyle sahipleri açısından inişli çıkışlı bir hayat yolculuğudur. 1960’da Sakarya ili, Taraklı ilçesinin şirin ama yoksul bir köyünde doğan Ali Seyyar, uzun bir gurbet hayatından sonra memleketine temelli dönüş yapar. Bir akademisyen kimliğiyle engelli ve yaşlılara yönelik bakım güvence modelleri, sosyal bakım sigortası, sosyal ve manevî bakım, engelli dostu sosyal politikalar, İşyerinde maneviyat ve manevî sosyal hizmetler gibi Türkiye’ye kazandırdığı yeni kavramlar ile bu alanla

Genele bakıldığında pek çok insan politikayla ilgilenmediğini söylese de yaşadığı toplum itibarıyla yürütülen politikaların nesnesi konumunda ve etkisi altındadır. Özne konumundaki politik liderler ise toplumların yönetimi için alternatiflerin belirlenmesinde ve stratejilerin oluşturulmasında üstlendikleri sorumlulukla öne çıkmaktadır. Bu liderler, takip ettikleri politikalarla toplumların refahına veya felaketine sebep olabilmektedir. İçinde bulunduğumuz dijital çağda, değişimin toplumsal biçimlendirmeye y

Bu kitap, yazarın bedeni üzerinde deneyimlediği değişimi kendi kaleminden çarpıcı bir şekilde anlatırken ele aldığı birçok konudaki derin ve keskin bakış açısıyla okuru sarsan benzersiz bir metin. Paul B.Preciado; kimlik, cinsiyet, pornografi, mimari ve cinsellik konularına odaklanan bir yazar, filozof ve küratör. New York’taki yüksek lisans eğitimi boyunca Agnes Heller ve Jacques Derrida ile çalıştı ve Princeton Üniversitesi’nden Felsefe ve Mimarlık Teorisi dalında doktora derecesini aldı. Paris VIII Ünive