Molière, dört yüz yıldır, tüm dünyada, tiyatro sanatındaki etkisini ve dehasını sürdürmekte olan büyük bir yazardır. Oyunlarının kazandığı her başarı, iki farklı boyutta geri dönmüştür kendisine: Sevgi ve nefret. Daima yanında yer aldığı halk, ona büyük sevgi beslerken, her defasında yerin dibine soktuğu soylu sınıf, sonradan görme zenginler, yobazlar ona hep kin duymuşlardır. Scapin'in Dolapları, Latin komedyalarından beslenmiş, dinamik ve yüksek ritimli bir farstır. George Dandin ya da Şaşkın Koca, parası

ABD’de çok ilgi görmüş ve halen New York’ta sahnelenmekte olan Yükselişten Sonra, Amerika sinema dünyasındaki ikiyüzlü davranışları, ihanet dolu yaşam biçimlerini ve dostluk kavramının yok oluşunu anlatırken medya-iş dünyası arasındaki çıkar ilişkilerinin de çirkin yüzünü açığa çıkarıyor.

Lodos, Bir sahil kentinde, balıkçıların, küçük insanların yaşamları, umutları, kavgaları, beklentilerini anlatıyor. Dünyanın altını üstüne getiren bu lodos nasıl duracak? Ne zaman kesilecek bu rüzgar? Ne zaman insanları okşarcasına esecek şu güzelim güney yeli?

Bal Sineği'nde yazar Freudcu ve toplumcu bakış açısının bir bireşimini yapmış, sınıf farklılıklarının yol açtığı toplumsal düzen bozukluklarının ve sağlıksız insan ilişkilerinin, iletişimsizlik, yabancılaşma, huzursuzluk ve mutsuzluk gibi olguların kaynağı olduğunu anlatmak istemiştir. Yaşamdaki paradoksları, bir yaşam gerçeği olarak ortaya koyan absürd bir komedi. Aya Bir Yolcu, dünyamızın karmaşık sorunlarını çözemeden Ay'a gitmeye hazırlanan insaoğlunun aykırı durumu, annesinin yanında onun kölesi gibi

İbnürrefik Ahmet Nuri'nin bir Fransız farsından uyarladığı Ceza Kanunu, Osmanlı'nın son yıllarında İstanbul'da geçen bir dolantı komedisidir. Bir yasak aşk ilişkisi içinde gelişen oyun, burjuva yaşam düzenini eleştirirken, adalet mekanizmasının işleyişini de alaylı bir dille sergiliyor. 6 erkek. 5 kadın.

Gözlüklünün Maceraları, bir yandan sınıfsal aidiyetin ve cinselliğin biçimlendirdiği insan ilişkilerini sorgularken, diğer yandan onurlu bir adamın bu ilişkiler düzeni içinde nasıl pasifize edildiğini anlatır. Sansür Var, yazarın bir süre kendisinin de içinde yer aldığı 'Film Sansür Kurulu'nda geçen olaylarla, sorumsuz kişilerin toplumsal gelişmenin önüne koyduğu engelleri anlatır. Anarfişt Avcıları, bürokrasi içindeki 'nemelazımcı' bireylerin neden oldukları olumsuzlukları mizahi bir üslupla sergiler. Oyun

Bu kitabı yazma fikri ortaya çıktığında, bu kadar büyük bir yankısı olacağını düşünememiştik. Birdenbire etrafı bu kitabın ateşi sardı adeta. Haber bir dalga gibi yayıldı ve çok sayıda solcu, kadın ve erkek, değişik yazı biçimleri, değişik konular ve futbola duyulan sempatiyle, "Futbolistas"ta, yaşamda ikincil olmakla beraber bir o kadar da önemli olan yan unsurları bir arada topladılar. Avrupa ve Latin Amerika'dan eylemciler, gazeteciler, sendikacılar, müzisyenler, avukatlar, sinemacılar, tarihçiler, sosya

Özgün bakış açısı olan, oyun dilini çok iyi kullanan bir kadın yazarımız. 2005 İsviçre Hastanesi II. Kültür Sanat Ödülleri yarışmasında Jüri Özel Ödülü almış olan Duvar bir gazetenin 3.sayfa haberinden yola çıkılarak yazılmış, kadın erkek ilişkisine farklı bir çerçeveden bakan, evrenselliği yakalamış bir oyun. Yerin Altında, Kültür Bakanlığı 2005 Jüri Özel Ödülü'ne sahip, Türk aydınının Tanzimat'tan bu yana değişime verdiği tepkiyi yansıtan bir çalışma.

Son dönemde mistik ve ritüel oyunlarıyla Türk tiyatro yazarlığına farklı ve özgün bir boyut getiren Turgay Nar, bu oyunuyla Anadolu kültür ve uygarlığına yönelik ilginç bir çalışma sunuyor. Yazar bu oyununu bir memorat biçiminde kurgularken, tasavvuftan ortak bilinçaltı kültür kodlarına kadar tüm ritüellere ilişkin sembolik dili ustalıkla kullanıyor, yepyeni, şaşırtıcı ve şiirsel bir mitolojik dünya oluşturuyor

Bozuk Düzen, büyük kente göçmüş küçük insanları bu yeni ortamın yaşam koşulları karşısındaki kaçınılmaz yenilgilerini anlatır. Karşılaşılan zorluklar, aile bireyleri arasındaki güçlü aile bağı, sevgil, anlayış, dayanışma, hoşgörü gibi değerlerle göğüslenmeye çalışılırsa da, onlar için mutluluk hep ulaşılmaz olacaktır. Hüzzam, hızlı bir toplumsal değişimlerle sınıf değişikliğine uğramış, yeni koşullara ayak uyduramamış paşa torunu, soylu bir eski İstanbullu kadının zamana yenik düşüşünün hüzün ve ironi dolu

Jüliet'in Şalı, üniversitede öğrenci olan üç arkadaş, Shakespeare oyunlarının karamsar bittiğine kanaat getirip oyun karakterleriyle yeni bir oyun yazmaya karar verirler. Ancak yine de oyunu Shakespeare'in yazdığı gibi bir sonla noktalarlar. Karakterler ne yapsalar da "kendileri gibi olmanın" dışına çıkamamaktadır. Shakespeare'in oyunlarındaki uyum, kurgu ve dengenin üstünlüğü kanıtlanmakta. Hamartia'nın Yolculuğu, Antik Yunan mitolojisinden yola çıkılarak kaleme alınmış ve Tanrı Zeus ile insanoğlunun (H

Ercan Erdem / Lanet - Can Utku / Ölü Güvercin - Meltem Yıldırım/ Fesleğen Çıkmazı- Ali Doğanbay /Tek Kişilik Cinayet -Mehmet Eşli / Gecenin Mührü-Alp Tahmaz/ Karşılaşma Lanet, bir ailenin yaşam mücadelesinde bir-birlerine tutunamayıp yok oluşlarının öyküsü Ölü Güvercin, tutkularını, mutluluklarını, acılarını ve aşklarını paylaşan üç insanın hüzün kokan, çizgi dışı yaşamları... Fesleğen Çıkmazı, Girit'ten bir Ege kasabasına Yunanistan'dan mübadil olarak gelmiş bir ailenin, değişen koşullar nedeniyl

Yazarın "çağdaş ortaoyunu" olarak nitelediği ve açık biçimle yazılmış Bir Sorumlu Aranıyor, Tüm Ülke Taranıyor, paranın egemenliğinin tüm bir toplumu nasıl yozlaştırdığı ve sorunlara kökten çözümler bulunamayışının nedenlerini anlatır. Güneşi Parlatanların Gölgesinde, medyanın tüm bir toplumu yönlendirme gücünü ve buradan yola çıkarak bireysel yaşamlar üzerindeki dehşet verici etkisini anlatan bir oyun. Limonluk Arısı, evli bir çiftin ilişkisinin değişik süreçlerini soyut ve simgeci bir dille anlatır.

Hasan Ağa'nın Karısı, bir Boşnak halk destanından yola çıkılarak yazılmış, kadınların toplum içindeki yerini sorgulayan bir oyun. Goethe, bu destanı kendi şiir diliyle Almanca'ya kazandırmış, ve bu çalışma, 1788 yılında Herder'in Volkslieder adlı halk edebiyatı seçmelerinde yer almıştır. Böylece Hasan Ağa'nın Karısı tüm Avrupa'ya yayılarak, evrensel bir halk destanı niteliğini kazanmıştır.

Gün Anneme Gebe / Aydınlık Ama Kaç Mumluk /İziniz Var /Coşku ve Sayıklama Gün Anneme Gebe, tek kişilik bir kadın oyunu. Oyun, kadınlık onuru, annelik sorumluluğu ve kusursuz bir kadın olma problemini irdeliyor. Aydınlık Ama Kaç Mumluk, Tanzimat'tan günümüze, önemli toplumsal dönüşümlerde, aydınlarımızın düşünce, eylem ve davranışlarının sorgulandığı ve tartışıldığı bir oyun. İziniz Var, işsizlik, sosyo-ekonomik ve politik nedenlerle başka ülkelerde yaşam arayanların öyküleri. Coşku ve Sayıklama,

"Gerçek Sanatın" hızla yok olmaya yüz tuttuğu günümüzde, ülkemiz gençlerinin sanatın her dalına bir şekilde yönlendirilmeleri ve bilgi sahibi olmaları gerekliliği yadsınamaz. Mozart-Küçük Dâhinin Sihirli Notaları, büyük bestecinin yaşamından yola çıkarak, onun dehasını, müzik tarihine bıraktığı ölümsüz yapıtlarını, yaptığı işe olan sevgisini ve güçlü, sarsılmaz inancını gösterirken, genç insanlara çalışmanın, üretmenin, başarıya kilitlenmenin benzersiz bir örneğini sunmaktadır.

"…Eşik oyunu boyunca, olanakları git gide kısıtlanan kırsal kesim yaşamından kopup kente göçmüş bir ailenin yaşantısına tanık oluyoruz. Törelerin bireysel özgürlüğü kısıtlayıcı baskısından kurtulmuş bir aile. Yine de kent düzenine uyum sağlamaları zor. Oyun kentlileşme sürecindeki ailenin, atlamaya çalıştığı psikolojik, kültürel, ekonomik 'eşik'teki çırpınışı üstüne kurulmuş." Prof. Ayşegül Yüksel

Sürrealizm ve orfizm'in isim babası, 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkan kübizm, dadaizm, fütürizm gibi öncü akımların başlıca temsilcilerinden Polonya asıllı, ünlü Fransız şairi Guillaume Apollinaire'in bu oyunu, konusunu Antik Yunan mitolojisinden alan ve toplumda kadının yerini sorgulayan, tarihteki ilk sürrealist oyun olma özelliğini taşıyor.

Dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Tolstoy'un ikinci büyük romanı Anna Karenina'ya ait bu kitaptaki oyun metni, İngiltere'de oyunlaştırılıp sahnelenmiş ve büyük başarı kazanmıştı. Eser, Rusya'da kapitalizm ve burjuvazinin yükselmeye başladığı bir dönemde (1870'ler), Anna karakterinin, toplum karşısında alenen yaşamaktan çekinmediği yasak aşkını anlatır; eserde, Anna'nın ahlak kurallarına ters düşen bu tutumu, toplumsal vicdanı tatmin için cezalandırılmka adına, trajik bir sonla noktalanır. Anna aslın

Yaşamın İzindeki Kadınlar 12 Eylül 1980 darbesinden sonraki dönemde yaşamlarını savunabilmek için evlatlarının izine düşen anaların, tutuklu yakını kadınların, politik kimlikleri nedeniyle tutuklanan kadınların yaşadıklarına ve mücadelelerine tanıklık eden belgesel bir oyun. Metin, analara, tutuklu eşleriyle, baskıyı yaşayan kadınlarla yapılan röportajlar, gazete haberleri, dergi yazıları ve kitaplar kaynak alınarak oluşturulmuştur.