Yazar Erol Toy bir konuşmasında Veli Bayrak için “Okudukça Aziz Nesin’i andım” diye bir cümle kurmuştu. Veli Bayrak büyük bir gözlem gücüne ve onu kısa yoldan yansıtabilecek yeteneğe sahip biri. Aslında Veli Bayrak hiç kimseye benzemeyen, gençlere yol açmaya çalışan, yani kendisi olmaya çabalayan bir kalem işçisi... O, bir öykü ustası, emekçisi. Öykülerini güldürmek ya da hüzünlendirmek derdi gütmeden, içinden geldiği gibi yazıyor. Sıcacık. Abartısız. Olduğu gibi. Katıksız. Dümdüz... Ne kadar gözlemci olduğ

Derler ki bizim oralarda, “Kuşlar uçmayı öğrenmeye görsün bir daha durduramazsın.”

Kimilerinin “Öldü de kurtuldu” dedikleri kişiler gerçekten öldüklerinde kurtuluyor mu yoksa adına “Son” denilen şey bir “Son” değil de yeni bir başlangıç mı? Mizahın usta kalemi Veli Bayrak bu eserinde birbirinden farklı dört karakterin öldükten sonra başlarına gelen olayları mizahi bir dille anlatıyor. Günümüze vurgu yapan ve çelişkiler yumağından oluşan sorunların insanın başına olmadık işler açmasını okuyucuya adeta tiyatro izletir gibi kaleme alan Veli Bayrak bu kitabında her zaman olduğu gibi okuyucusu

“Düğünlerin vazgeçilmeyen halay başıydı Süleyman. Her düğünde oynamazdı ama bir oyuna girdimi de hakkını vermeden çıkmazdı. Mendili öyle bir sallardı ki sanki gökyüzünden yıldızlar yağıyormuş da yere düşmesin diye onlara açıyormuş gibi tutardı. Öyle bir halay çekerdi ki Süleyman, onu şaşkınlıkla, ağzı açık izleyenin dili damağına yapışırdı. Kollarını açtı Süleyman. Başladı tek başına halaya durmaya. “Yavrum!” diye bağırdı Süleyman. Kuşlar acıyla havalanıp uçtu, çeşmelerin suyu kurudu, Süleyman'ın g

“Kadın konuşmasının sonuna baktı ki alkışın dozu giderek düşüyor diğer iki konuşmacı gibi konuyu atlara bağlayıp, “Biz Türkler, Anadolu’dan kalkıp tey Viyana kapılarına kadar at sırtında giderken tığ gibi delikanlı askerlerimiz güzeller güzeli yavuklularına mektup yazmak için Arda Nehri’nde, Tuna Nehri’nde mola verip terleyen atlara su içirdiler.” dedi. Ama ne konuşma! Salon alkıştan yıkılıyor. Ben şaşırdım kaldım tabii! Sıra bana geliyor acaba ne konuşsam? Hani çıkıp, "Biz Türkler yoğurda su katıp ayr

Mizah, hayatın güldürücü yönünü ortaya çıkaran sanat türüdür. Veli Bayrak, bu sanat türünü yazı ile kaleme almış, ülke gündemini mizahi bakış açısıyla; kâh güldürerek, kâh düşündürerek okuyucuya aktarmıştır. Baki selamlar, Baki Kimse? adlı eserde, her öyküsünde ayrı bir konuya vurgu yapan, ülkemizde yaşanan trajikomik olayları ve bu olaylar karşısında Baki'yi arama yolculuğunda, okuyucunun ufkunu açacak bir öykü kitabı...

Veli Bayrak kaleme aldığı bu kitapla, ülke gündemindeki diplomatik olayları, ilişkileri ve konuları değerlendirerek, eleştirel ve mizahi bakış açısıyla başarılı bir eser ortaya çıkarmış. Yazarın yalın bir dil kullanması kitabın akıcı ve anlaşılır olmasını sağlıyor. Okuyucuyu güldüren, düşündüren bu eser, severek bir solukta okunacak öyküleri barındırıyor içinde.

1960'lı yıllar ile başlayan göçler, yoksulluğun, hastalıkların ortasında ortak kaderler... 12 Eylül dönemindeki işkenceler, ötekileştirmeler, baskılar ile yenik düşmeye mahkum olan hayatlar, sönen hayaller... Tuzluçayır'da, Natoyolunda gecekondularda birlik ve beraberlik içerisindeki emekçi insanların köyden Ankara'ya uzanan göç yollarında ayakta kalabilmek için verdikleri hayat mücadelesinde onları neler bekliyordu? Veli Bayrak, yokluğun tam da ortasındaki insanların çocuklarının okuması için, verdikler

Veli Bayrak bu öykü kitabında kimi zaman köylü insanın yaşadığı dramı, kimi zaman da şehirdeki hayatı birbirinden farklı özellikleriyle ve karakterleriyle renkli Anadolu insanını mizahi yönüyle ele alıyor. Ortaokul yıllarında başlamıştı benim öyküye olan merakım. Ömer Seyfettin de okurdum Aziz Nesin de, Kemalettin Tuğcu da okurdum Bekir Yıldız da. Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Rıfat Ilgaz, Nâzım Hikmet, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe... Benim 1980 ve 1990'lı yıllarda keşfettiğim isimlerdi onlar. O yıl

Günlük hayatımızda sosyal ve kültürel çevremizin etkilerini ve etkileşimlerini bazen üzülerek bazen gülerek bazen sinirlenerek hoş görüyle karşılar ya da umursamayız. Bu kitapta da günlük hayatta her an karşılaştığımız belki de sıradan karşıladığımız kişiler ya da olayların güldüren, güldürürken düşündüren belki hüzünlendiren kısa hikâyelerini başından sonuna kadar dudağınızın kenarında minik bir tebessümle bir solukta okuyacağınız güzel bir kitap. Hoşça kalın. Mizahla kalın...

Şüphesiz, koca koca romanlar yazmak zor iştir. İşinin ehli olmayı gerektirir. İnsanı tanımayı gerektirir. Ruhun derinliklerinde dolaşabilme yetisine sahip olması gerekir koca bir roman yazmak ve nesiller boyu okunmak isteyen bir yazarın. İnsana dair ne varsa damıtıp, posasını atıp, özünü yine insana göstermek kolay bir iş değildir. Bunları birkaç yüz sayfada yapabilmek ustalık ister. Ancak bu işi 3-5 sayfada yapmak ise apayrı bir maharet gerektirir. O yüzden öykü yazmak da okumak da hep daha zordur. İşte bu

Mizah; hayatın gülünç, alışılmadık ve çelişkili yönlerini yansıtarak insanı düşündürme, eğlendirme ya da güldürme amacıyla yazılan edebi eserlerdir. Türk edebiyatında ilk mizah ürünleri masallar, fıkralar ve seyirlik oyunlar olmuştur. Sonra tiyatro alanında önemli eserler verilmiştir. Daha sonra birçok yazar mizah alanında yazılar yazmış ve günümüzde önemli bir yazınsal tür haline gelmiştir. Veli Bayrak da kaleme aldığı bu kitapla, hayatın içinden konuları değerlendirerek, eleştirel ve mizahi bakış açısıyla

O günden sonra da zâten yoksulluğun bu kadar yaygın olduğu bir dünyada utanılacak bir şey varsa onun da varsıllık olduğunu düşünerek başka da utanacak bir şeyim olmamıştı. Şimdi, Tuzluçayır Natoyolu'nda bir bir yıkılırken gecekondular kanıyor da yürek yarası. Yıkılan gecekondumuzun temelinden çıktı babamın sıva yaparken kullandığı tahta malası. Sandalyeyi kendi ayaklarıyla devirdi Hüseyin. Cezâevi oluklarına saklanan kuşlar başında uçuştular son nefesini verene kadar. Koğuşun camından arkadaşları göz yaşı

Mizah; hayatın gülünç, alışılmadık ve çelişkili yönlerini yansıtarak insanı düşündürme, eğlendirme ya da güldürme amacıyla yazılan edebi eserlerdir. Türk edebiyatında ilk mizah ürünleri masallar, fıkralar ve seyirlik oyunlar olmuştur. Sonra tiyatro alanında önemli eserler verilmiştir. Daha sonra birçok yazar mizah alanında yazılar yazmış ve günümüzde önemli bir yazınsal tür haline gelmiştir. Veli Bayrak da kaleme aldığı bu kitapla, hayatın içinden konuları değerlendirerek, eleştirel ve mizahi bakış açısıyla

Veli Bayrak, bu kez, gerek toplumsal gerek sanatsal anlamda Ankara'ya ruh katmış, Türkiye'ye kendini kabul ettirmiş bir semte; Tuzluçayır'a ve yani kendi hikâyesine mercek tutuyor. ?Ben aslında bir karakter yaratıp öyle anlatacaktım Tuzluçayır'ı. Sonra karşıma o kadar çok karakter çıktı ki hiç birini görmezden gelemezdim. Bu da benim karakterim... Veli Bayrak

Yıllardır ulusal gazete ve dergilerde köşe yazan Veli Bayrak, bu kez ilk kitabı 'Gülümse Seviyorum' ile okurlarının karşısına çıkıyor... kirli bir savaşta ölüyor çocuklar çocuklar öldürülüyor kirli bir savaşta dünyanın bütün aşıkları sevişin sevişin ve barışa asker yetiştirin