Ne zaman Gönül fotoğrafı çektirsem Öyle ışıklı Öyle yakışıklı Çıkıyor ki yüreğim, Hiç sorma! Nakış nakış, oya oya Her yerinde sen varsın ya!

-Ben de çizgi filmlerden sıkıldıkça belgeseller seyrediyorum. Senin anlattıklarına benzer şeyleri ben de görüyorum; ama yetmiyor bütün bunlar... Gördüğüm gökyüzü ise oraya çıkmak istiyorum. Hep düşünüyorum belki bulutlara elimi değerim diye... Doğrusu yağmurun nasıl yağdığını da merak ediyorum. Güneş, ay, yıldızlar ilgimi çekiyor. Uçan kuşları görüyorum gökyüzünde ama onlara dokunamıyorum. İstiyorum ki, tırmanacağım bir ağacım olsun bahçemizde... Tabi önce bahçemiz olsun. Kardeşlerimle ağaç altlarında oynay

Gençler için Mehmet Âkif ve Safahat adını verdiğimiz bu çalışma, adından da anlaşılacağı üzere okur kitlesi olarak öncelikle gençleri hedefliyor. Böyle düşünmemizin iki önemli sebebi var: Birincisi, Safahat bütünüyle eşsiz bir kitap, şairi de öyle... Safahat, sadece bir şiir kitabı değil. Aynı zamanda toplumumuzun son yüzyılına tutulan bir ayna, fikir zenginliği ile de ufkumuzu genişletecek bir eser.. Safahat'ın son kitabını teşkil eden Âsım, Âkif'in diğer eserlerinin aksine gelecek zamanı konu alır.. Onda

Güllerim, Yunus´umun gülleri, bağışlayın beni. Böyle yapamazsam eğer büyüyemezsiniz siz, o zaman kim güzelleştirir dünyayı, kuşları kim çağırır bahçeye, içimizi kim aydınlatır? diyordu yavaş duyulan bir sesle. Neden sonra arkasına dönünce fark etti benim geldiğimi. Biliyordum ki, bu saatlerde o da benim yolumu beklerdi hep. Onun konuşmasına fırsat bırakmadan: -Dedeciğim, dedim. Kiminle konuşuyorsun öyle? -Güllerimle, dedi.

Serdar Bey anlatmaya başladı: -Savaşın bütün dehşetiyle hüküm sürdüğü yıllardı. Düşman adım adım ilerliyordu. Köyün erkekleri cepheye gitmişti. Köyde sadece kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalmıştı. Nihayet korkulan an gelmiş, düşman köye girmişti. Herkesi köy meydanında toplayıp eziyet etmeye başladılar. Deden, o yıllarda küçük bir çocukmuş daha. Düşmanı, ilk kez böylesine yakından görüyormuş. Düşman komutanı Kur'an-ı Kerim'i eline almış: -Bu mu kurtaracak sizi? diye ayağının altına almak istemiş. İşte ne

-Karıcığım, dedi. Elimden geleni yapıyorum. Bu kadar oluyor işte. Kadın bu sözlerle yetinmedi: -Hani diyorum ki, dedi. Bir yol padişahımıza gitsen, halimizi anlatsan. Bize belki yardım eder. Bu fikir, genç adamın da aklına zaman zaman geliyordu. Ama koskoca padişahın huzuruna nasıl gidecekti! Birinden bir şey istemeye giderken hiç değilse çamsakızı çoban armağanı bir hediye götürmek gerekirdi. Ne götürecekti ki..Fakir bir adamdı. Kadın, kocasına hak verdi. Aradan birkaç gün daha geçti. Kadın, su iç

Cenevizliler, Osmanlılara düşmanlıkları yüzünden Sakız adası civarından geçen Müslümanları esir ediyorlarmış. Piyale Paşa, Süleyman Han´ın emriyle, yüz yetmiş parça kadırgasıyla Sakız adası karşısında Çeşme denilen yerde demir atmış. Cenevizliler, yaklaşan tehlikenin büyüklüğünü anlayınca bir heyet halinde Piyale Paşa´nın yanına gelmişler. Ona değerli hediyeler sunmuşlar. Piyale Paşa: -Bre hainler! Bu ada Müslüman yolcuların uğrak yeridir. Neden gelip gidene burada kötülük yaparsınız? Onları eseir ede

Bu kitap, öncelikle Mustafa Özçelik'in anılarından, tütüncülerin mücadelesine ilişkin değerlendirmelerinden ve konuşmalarından oluşuyor. Kitabın diğer bölümü, 1930'lu yıllarda TKP'nin değişik yayın organlarında, tütüncülerle ilgili çıkmış yazıları ve 1948'de kurulan, başkanlığını 1953 TKP davası sanıklarından İbrahim Atılal'ın yaptığı İstanbul Tütün İşçileri Sendikası ile ilgili belgeleri içeriyor.

Türk Yazarlardan Seçmeler seti, Nar Yayınları´nda kitapları yayınlanan yazarların kitaplarının set haline getirilmiş şeklidir. Set içerisinide bulunan kitapların yazarları şu şekildedir: Hasan Latif Sarıyüce Yusuf Dursun Mustafa Özçelik Hüseyin Emin Öztürk Bestami Yazgan Orhan Bilir Selami Yıldırım Ahmet Efe Ömer Seyfettin