İÇERİK TANITIMI: Işıklı kentlerin dönüp bakılmayan, bakılsa görülmeyen, görülse de unutulması yeğlenen yüzleri, onca gürültüde duyulmayan kaba, hoyrat sesleri, fazla kurcalanmayan hikâyeleri vardır. “İnsanlar değişiyor, sesler değişmiyordu. Sesler her yerde aynıydı; yoksulluğun, yorgunluğun, hiç dinlenmemişliğin sesleri… Bütünden parçaya yayılan, parçadan bütüne evrilip koca bir çığa dönüşen açlığın sesleri…” Gönül Çatalcalı kentin çöplüklerinde dolaşıyor bu kez, didikliyor kimsenin g

Le rapport de Balzac a la peinture est celui d'un amateur. Il collectionne les tableaux qu'il affectionne et lit les grands textes qui traitent de peinture comme Les Entretiens de Felibien ou Le Guide des amateurs de tableaux pour les ecoles allemande, flamande et hollandaise de Gault de Saint-Germain. De plus, il frequente les milieux artistiques de son temps est rencontre Delacroix. Son interet pour la peinture se retrouve dans ses ecrits ou il integre des personnages de peintre (ne citons que Servin et P

Uçurtma Kasabanın Sesi İyiliksever Kırkayak Istakozun Günlüğü Güvercin Ay Ağlar Mı Dersiniz? Bu Ne Gürültü? Çcuklar Sevgi Doludur Çöpçü Denize Koşan sokak

Thunder-ten- Tronckh'a ait olan Westfalya Kalesi'nde, dogasi tüm zarif özelliklerle bezenmis bir genç yasardi. Içinin güzelligi yüzüne yansimisti. Adaletli muhakeme yetenegi, ruhunun sadeligiyle birlesmisti ve kendisine "zarif" anlamina gelen Candide seklinde hitap edilmesinin sebebi de buydu. "Bunlarin hepsi çok güzel" diye yanitlardi Candie, "fakat haydi bahçemizi ekelim."

Asırlar boyunca kutsal yerlerin; Mekke Medine'nin milletimizin gönlünde ayrı bir yeri olmuştur. Adına şiirler, kasideler söylenmiş,aşıklar hasretiyle gözyaşları dökmüştür. Günde 5 vakit yönümüzü döndüğümüz Kabe-i Şerif'in özlemiyle yanan yüreklerin ateşini ancak vuslat söndürür. Her bir santimetre karesine,her toz zerresine o Nebiler Nebisi (s.a.v)'in kokusunun sindiğini bilen aşıklar için bu beldelerin kıymeti paha biçilmez birer elmas mesabesindedir. Bu aşıkların hasretini dindirmek,bir nebze olsun gönü

Mustafa sevincinden uçuyordu. Çünkü oğlu doğmuştu. Karısını hastaneden alıp eve getirmişti. Sarı ev ilk kez bir bebek çığlığı ile çınlıyordu. Mustafa Kaptan, ilk kez karşıdaki dükkandan bir bira almıştı. Oğlunun şerefine ilk kez ağzına bira koyacaktı. Yanında Mehmet ile birkaç balıkçı dostu vardı. Kaptan bu ne? Bira. Tanımadın mı yoksa? Mehmet'in gözleri açılmıştı, gülmemek için kendini zor tutuyordu. Kaptan, oğlanın adını ne koydun? Mustafa Kaptan düşündü. Mehmet'e baktı...