Gelecekte (uzak ya da yakın) günümüz değerleri birçok şekilde evrilecektir. Yani tamamen bir meyve ağacı olan bir gezegen, bir sebze olan bir gezegen, sadece su olan bir gezegen vb. Bu şekildeki bilim ve teknolojiye sahip olmayan uygarlıklar günümüzdeki savaşlar mantığı ile bu gezegenleri ele geçirmek isteyeceklerdir. Bilinen bütün paralel evrenler ve buralardaki gökcisimleri her ne kadar Ana Evren kontrollü olsa da sürekli yeni evrenler keşfedildiği için bu durum yaratılan herhangi birşey (canlı ya da cans

Şu an hissedilebilir ölçüde geçmiş ve geleceğe yolculuk söz konusu değildir. Bu durum hep böyle de devam etmeyecektir. Gerçekleştirdiğinde ise hem içinde bulunulan evrende oluşacak hem de geçici evrenlerde en az iki yönlü ve çok boyutlu etkileşimler olacaktır. Şu anki evren ve içindeki gökcisimleri yaklaşımları referans alındığında çok sayıda evren oluştuğu ve bunlardan bazılarının yok olduğu bazılarının ise yaşamlarını devam ettirdiği sonucu ortaya çıkar. Bunların içinde öylesine evrenler olmalı ki bazılar

İnsandan insana fark vardır. Değil farklı insanların düşüncelerinin farklılığı aynı insanın dahi en küçük bir zaman diliminde dahi düşüncesinden düşüncesine farklılık söz konusu olabilmektedir. Burada söz konusu olan zamanı bir yaşam süresi olarak aldığımızda aynı kişinin düşünce farklılığı normaldir. Ancak zamanı ölçülebilen en küçük birim aldığımızda farklılık oluyorsa buna etki eden çok sayıda değişken olmaktadır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir; çok hızlı düşünüp hızlı karar verme, düzenli ve dis

Yaşamı çeşitli şekillerde açıklayan çok sayıda değer vardır. Bu değerler; video, ses, resim, tümce vb. çok sayıdadır. Hangi yaratılan olursa olsun (ister canlı ister cansız maddeler) bulundukları ortamda (eğer başka bir koordinatlar bölgesine gitmedilerse) bir yaşam süreleri vardır. (Farkında olarak ya da farkında olmadan.) Ancak Yaratan (Tanrı/Allah) bazında hepsi için bir anlam vardır. Hatta canlı ve canlı olmayan nesne kavramlarından daha farklı kavramlarda söz konusu olabilir. Böyle olamayacağını düşünm

İnsan nesli devam ettiği sürece icat ve keşifler sonlanmayacaktır. İnsanlığın yok oluşundan sonra ise canlı - makine karışımı nesneler aynı şekilde yollarına devam edeceklerdir. Sürekli arayışta olan bilim ve teknolojinin gelecek hedeflerinden biri de evren tasarlama ve şekillendirme olacaktır. Bilim ve teknoloji yoktan var eden olmayacaktır. Ancak var olan bir hacmi gökcismine dönüştürme ondan sonra gökadalar oluşturma ardından bunlardan evren tasarlama vb. Yüzde yüz anlamda şu anda içinde yaşadığımı

Bu çalışmanın konusu şöyle özetlenebilir: Hacimsel anlamda (boy, en ve yükseklik olarak) çok çok küçük olan bir ışık içinde barındırdığı “yapay zeka” bileşenleri ve bunları evrenler ve evrenler arası bölge ile çift yönlü etkileşime sokarak neredeyse çözemeyeceği problem kalmayacak şekilde her uygulamada aktif görev yapmıştır. Öyle ki, düşünebilen ve akıllı canlılar gibi his, duygu vb. değer olgularına da sahiptir. Doğal olarak oluşum ya da meydana gelme aşamalarından geçtiği için yüzde yüz anlamda kusursuz

Yaratılanlar bazında düşüncenin sınırı yoktur. Mutlaka bir sınır konulması söz konusu ise o da belirsizliktir. İleri giden ya da geri zaman içinde “belirsizlik” diye adlandırılan ya da öyle anlaşılan yapıda ya somut değerlerle ilişkilendirilecek ya da teorik bazda kurallar vb. oluşumlarla açıklanacaktır. Bu durum belirtildiği gibi zamana ve o zaman içinde yaşayan akıllı – düşünebilen canlılara bağlıdır. Bir de bu durumdaki canlıların sahip olmuş oldukları her anlamdaki olanakları da ikinci etmen ve etkendir

Günümüzde eğitim ve öğretimi kabul etmeyen -bazı istisnalar hariç- herhangi bir kimse ve topluluk yoktur. Söz konusu durum sadece canlılara uygulanması gereken bir kavram olmaktan çıkmalıdır. Herhangi bir gökcisminin -yıldız, gezegen, göktaşı vb.- ilave olarak kara madde ve kara enerjinin de eğitimi olmalıdır. Bu bakış açısı ile en az 1 (bir) noktadan başlayan oluşum evrenin sınırlarına kadar ne varsa hepsi için uygulanabilir olmalıdır. Doğal olarak bu durumu tamamen gerçekleştirmek için herhangi bir

Metin Şahin, kalbinden gelen duyguları usta kalemiyle yoğurduğu şiirleriyle okuruyla buluşuyor. Hepimizin içinde bir parça umut, biraz sevgi, çokça öfke, bolca üzüntü var şüphesiz. Fakat bazılarımız bunu yalnızca yaşarken bazılarımız da geri kalanların hislerine tercüman oluyor. Şiirlerini okurken Şahin’in ne denli usta bir tercüman olduğunu derinden hissedecek, kalbinizin tozlu raflarını aralayıp birçok duyguyla yeniden yüzleşeceksiniz. “Rakamlarla aram iyi değil. Sorma şu sıralar beni.” derken; bölünürken

Zaman; günümüze göre, geçmişte ve şu an geleceğe göre ve bu doğrultuda canlılar tarafında kullanılmaktadır. Gelecekte öylesine bir bilim ve teknolojiye ulaşıldığında ise “geçmişte geçici evrenler bazında” kullanılmış olacaktır. Yine bu anlamda “cansız olan zaman” akıllı canlılar tarafından “canlı zamana” dönüştürüldüğünde (bu olası bir tahmindir) günümüzün yapay zeka – insan ilişkilerinden çok daha farklı, daha karmaşık, daha üst düzey vb. durum ve yapılar söz konusu olacaktır. Bu durumda ise “canlı zaman”

Yaşamda bazı değerler vardır ki; anlam, yer, yapı, değer vb. bakımından çok önemli yerlere sahiplerdir. Aynı durum yaşamın var olduğu ortamlar bazında da, gök cisminin anlamlı olmasına neden olurlar. Söz edilen bu gök cisimleri yaşamın olduğu her yer olarak değerlendirilmiştir. Bu bir gezegen, bir doğal uydu, bir göktaşı vb. olabilir. Tüm bunları “alt küme” olarak kabul edersek bu durumda evrenler anlam bakımdan önem kazanırlar. Bu şekilde “en anlamlı evren” değerlendirmesine ulaşılır. Doğal olarak bir de A

Normalde plan denilince o an ya da gelecekte bir konu, değer, olgu vb. için yapılması akla gelir ya da öyle düşünülür. Bu durum zamanın doğal akışı içinde böyledir. Bunlara ilave olarak “bilim ve teknolojinin” üst düzeylerde olduğu zamanda yolculuk ve ışınlamanın bilim kurgu olmaktan çıkıp bilim olduğu uygarlıklarda “geçmişi planlama” söz konusu olabilir. Çok sık olarak söz edilen “paradoksların yaşanması” bu yaklaşımda da geçerlidir. Geçmişe gidip “normal zaman akışı içindeki yapısının değiştirilmesi” dire

Görev sözcüğünün içeriği sınırsızdır; hem teori, hem uygulama hem de başka yapılar anlamında olmak üzere. Bazen isteyerek bir görev yerine getirilirken bazen zorla ya da tehditle yapılması da söz konusu olabilir. Bu 2 (iki) farklık en az bir canlı için yaşamsal olabileceği gibi, çok sayıda canlıya ya da doğaya ya da başka bir şeye olumsuzluk anlamında etki edebilir. Bu durumda bir yerlerde “karşı görev” mutlaka oluşur. Bu durum doğanın kanunudur. Olumsuzluk ve olumluluk mutlaka bir yerde karşılaşırlar. Bir

Düşünebilen canlılar için “düşünce” belirleyicidir. Eğer uygulama anlamında devamı gelirse. Aksi takdirde sadece beyinde ilgili bölgede kimyasal, fiziksel ve elektriksel bir olgu olarak kalacaktır. Düşünen kişi, düşüncesini oluşturan her şeyi taşımaktadır. Özellikle bilimsel değerler çok önemlidir. Düşüncenin uygulama aşamasına ulaşıp kendisine yer edinmesi, içinde yaşanılan toplumun çok sayıdaki özelliği ile bir değer ve anlam kazanır. Geçmişte bazı bilim insanlarının yapmış oldukları “bilimsel açıklamalar

Kimisi, uzakların hayalini kurar; yeşil bir ülke, dost bir şehir, türkülerdeki köy... "Gitsem nasıl olurdu?" diye düşünür kalan. "Kalsam nasıl olurdu?” der gidebilen. Günün sonunda; hayata tutkuyla sarılıp "giden" de, ucundan kıyısından tutunup “kalan" da diğer seçeneği merak eder. Gidilmeyen her yol, her tercih, her eylem ve eylemsizlik; başka başka hayatlar kurgular, kayıp öyküler ülkesinde. İğne uçlu acılar, tüy dokunuşlu mutluluklar, çekiç darbeli hayal kırıklıkları; yeniden ve yeniden, yeni öykül

Bilim; var olan ve olmayan değerleri konum, zaman, canlı, cansız madde, somut, soyut vb. çok sayıda değişken bazında açıklar. Genel bakış açısı ile bilimin anlamı farklı uygarlıklar için farklı değerleri kapsayabilir. Hatta bu şekilde söz edilen “bilimler” arasında ters düşme de söz konusu olabilir. Nasıl ki, günümüz dünyasında bilimin alt kolları varsa, aynı yaklaşımla bütün uygarlıkların bütün bilimleri de genel bilimin alt kollarıdır. Düşünce, mantık, doğru karar verme, çözüm üretme vb. değerler tüm uyga

İnsanların düşünceleri kapasiteleri ölçüsünde sınırsızdır. Söz konusu kapasiteye direkt olarak etki eden birçok değer vardır. Bunların en başında gelenleri eğitim ve öğretim, sağlık, yaşanılan toplum vb. çok sayıda bileşen içerir. Düşüncelerin tamamı üretmeye yönlendirilmelidir. O zamanın bilim ve teknolojisi bu üretimi gerçekleştirecek yapıdan uzaksa bu durumda görsel ya da işitsel anlamda değerlendirilmelidir. Bu da en azından tarihte kendisine konusuna göre en az bir yer edinmesini sağlar. Bilim ve tekn

Öylesine gezegenler vardır ki, her anlam ve yapıda içinde barındırdığı canlıların tamamı için yaşama uygun. Söz konusu canlılar yaşamlarını hangi anlamda olursa olsun değiştirmek için hiçbir çaba ve uğraşa gerek duymazlar. Çünkü gezegenleri istedikleri her şeyi kendilerine sunar. Ayrıca “deney” gibi bazı kavramlara bu yüzden sahip olmazlar. Bu durumda bu canlıların “insanlarla” canlılık anlamında karşılaştırılmaları çok fonksiyonlu ve çok yönlüdür. Oysa Dünya, içinde barındırdığı canlıların tamamı ile bu ge

Yaratılıştan gelen kavramlar doğrultusunda herhangi bir şey, ister canlı ister cansız nesne olsun, bir ortamda bulunur. Bu yaklaşımı ileriye taşıdığımızda paralel evrenler ve ana evren söz konusudur. İsimlerindeki bu ayrılık bunların kapsadıkları bölgeleri de birbirlerinden farklılaştırır. Hepsi birden düşünüldüğünde (hepsinin sonlu olduğu kabul edilirse) “Evrenler Arası Bölge”nin mutlaka varlığı gerekir. Günümüz bilimsel verileriyle bu bölge için somut bir değerlendirme yapmak olası değildir. Her bilimsel

“Genel” sözcüğü sadece 5 (beş) harften oluşmuş olsa da, kapsadığı konuya göre gerçek içeriğinin sınırları çok ileridedir. Buna etki eden çok sayıda değişken vardır. En başta geleni içinde yaşanılan gök cisminin içinde bulunduğu evrendir. Burada “evren” ana kümedir. İçindeki alt kümeler ve onların içindeki elemanlar ise “genel” sözcüğünün canlılar bazında var olduğu gök cisimleridir. Şöyle bir yaklaşımla, “genel” sözcüğünün, sözcüklerin (anlam ve içerik bakımından) ana kümesi olduğu söylenebilir. Bu sözcük h