Bavulum hazır. Bir hikayenin yüklemi, iki kırışık kıyafetin, naftalin kokusunda saklanıyor. Ve ardı sıra otobüs garlarına sürüklüyor konuşamadığımız her şeyi. Daha nelerden vazgeçmemi isterdin söyle? Unutulmuyor işte... Sahiden söz uçuyor bir kelebek gibi. Ömrü bir güne anca sığıyor... Yazdığın mektuplar şahit, bir sanık gibi yanık kelimelerimle bahsediyorum senden her gece. Sahipsiz, anonim bir türküye benziyor sensizlik... Kime dert yansam, en çok ben tütüyorum şimdi. Küllerimden yeniden doğmanı beklerken

MODEL GRUBU ÜYESİ SÖZ YAZARI ve BESTECİSİ CAN TEMİZ VE ARKADAŞI İSMAİL TÜRKÜSEVDEN ÇARPICI BİR ROMAN PEMBE MEZARLIK Bu oldukça sıradan bir hikaye. Tarih boyunca görülmüş olanların en sıradanı. Neredeyse hiçbir sürprizi veyahut fevkalade tarafı yok. Çok sıradan iki insanın biraz karışık aşk hikayesi... Kuşkusuz ki merak edilecek tek şey, böylesi alışılagelmiş bir aşk hikayesinin nasıl olup da, insan yiyen dev tavşanların, tek tekerlekli bisikletler süren iskeletlerin, şekerden yapılmış tabutlarında yaş

KONUSUNDA TEMEL BAŞVURU KAYNAKLARINDAN BİRİ OLAN KİTABIN, YAYINLANDIĞI 1940 TARİHİNDEN SONRA TEKRAR BASILMAMIŞ OLMASI BÜYÜK BİR EKSİKLİKTİ. YILLAR SONRA TARİH YENİDEN CANLANDI. CEMAL BARDAKÇIDAN TARİHE IŞIK TUTACAK BİR ESER ALEVİLİK AHİLİK BEKTAŞİLİK Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1774te Küçük Kaynarca Anlaşmasının imzalanmasından sonra Kırımdan İstanbula göçeden bir ailenin çocuğu olan Cemal Bardakçı, 1887de Burhaniyede dünyaya geldi. Rodos Rüşdiyesini ve Bursa İdadisini bitirdikten sonra

KONUSUNDA TEMEL BAŞVURU KAYNAKLARINDAN BİRİ OLAN KİTABIN, YAYINLANDIĞI 1940 TARİHİNDEN SONRA TEKRAR BASILMAMIŞ OLMASI BÜYÜK BİR EKSİKLİKTİ. YILLAR SONRA TARİH YENİDEN CANLANDI. OLAYLARI YAŞAYAN, İSYANLARA TANIK OLAN CEMAL BARDAKÇIDAN GERÇEKLERE IŞIK TUTAN BİR ARAŞTIRMA DOSYASI ANADOLU İSYANLARI Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1774te Küçük Kaynarca Anlaşmasının imzalanmasından sonra Kırımdan İstanbula göçeden bir ailenin çocuğu olan Cemal Bardakçı, 1887de Burhaniyede dünyaya geldi. Rodos Rüş

Her insanın gizli bir dünyası vardır. Ne kadar istese de paylaşamadığı sırları Hayattan beklentileri ve kurtulmak istediği korkuları, saplantıları Ve hemen herkes bilinmeyeni bilmek ister. Yazar Sebla Özyurt, sahip olduğu birtakım özel yetenekler ve aldığı çeşitli eğitimlerin sonucunda insanlara yardımcı olmaktadır. Kişiler bazen bir saplantının içinden sıyrılmak, bazen korkuları yok etmek bazen de bilmek istediği gizli sırlara ulaşmak için ona danışırlar. Senelerdir hayatında iz bırakan birçok olaya şahi

HAMRET BAHA DALYANDAN YENİ BİR ROMAN: GÜNAHA KÜREK ÇEKENLER Hamret Baha Dalyan, ikinci romanı Günaha Kürek Çekenlerde sadece kendini düşünen bir adamın hem kendi hayatını hem de başkalarının hayatını nasıl yokuşa sürdüğünün hikâyesini anlatıyor. Erkek evlat saplantısı ve kurtulamadığı kumar tutkusu olan Nazif Beyin hayatını takip ederken, yakın çevresindeki kişilerin de birer birer günaha sürüklenmesine, farkında olmadan yanlış duygulara kapılmalarına, büyük bir servetin nasıl uçup gittiğine tanık

Kaz Dağlarının gölgesinde, tarihin, efsanelerin tam ortasında kendi kaderleriyle yüzleşecek altı insan, derme çatma bir konakta, Merhamet Amcanın hikayeleriyle yoğrulan bir yolculuğa çıkıyorlar. Yavuz Sultan Selimin küpesinin peşinde olan genel yayın yönetmeni Behzat, ona bu yolculuğunda eşlik eden eski bir yol arkadaşının kızı olan Eylem, Mısıratlı Köyüne ölen kocasının anısıyla yüzleşmeye gelen Zeynep, gizemli bir İstanbullu olan Burak Bey ve hikayeye burada katılan Ayla ve Murat. Örselenmiş yaşamların,

Mardinin dağ köylerinden İzmire uzanan hüzün, hayal kırıklıkları ve umudun birbirine karıştığı farklı bir roman Kardelen ve Mum. Silteı ve Arıf ile başlayan roman birbirinden farklı karakterlerle içine sürüklüyor. Küçük bir kadının halkalı şekeri alıp koynuna gizlice sokmasının heyecanıyla bir tüccarın kurduğu fabrikadaki makinelerin çalışmasından doğan heyecanının aynılığı şaşırtıyor insanı. Romanda para ile yoksulluk, güç ile güçsüzlük iç içe geçmiş aynı hayat gibi Bir ilk roman olmasına şaşıracağınız

Gülriz Sururi: Aşk ebedidir, kahramanlar değiştiği sürece. Söyleyeceklerim Var isimli oyunundan. Sezen Aksu: İyi ki aşk var dünyada! Levent Üzümcü: Bazen seni sevmek yetmiyor. Belki de sevmiyorsundur artık, yetmişimdir. Murat Boz: Yaşam insana verilen bir ödülse, aşk da insan ruhuna verilen en büyük ödüldür. Çiçek Dilligil: Aşk dediğin; gelip geçici, kavurucu, yakıcı, kafayı karmakarışık, mideyi alt üst edici, hiç bitmeyecekmiş gibi, hiç gelmeyecekmiş gibi, her yaşta, her başta yaşanılası! Mehmet Coşkunden

Aşkın haritası nedir ki? Bir yarı karanlık eski sokak, heyecanla parlayan bir çift göz, hızla atan bir yürek, birdenbire dünyanın farkına varıvermek, umutla önünde beklenen bir pencere; gecenin içinde yakalanıvermiş bir gerilim ve sonra onu kaybetmek. Görünmeyen demir kapıları yumruklamak; duyulmayan bir sesle haykırmak ve birden görünmez olmak. Bu dünyadaki bütün dağlar, taşlar, ağaçlar gibi kımıltısız bir yerde sonsuza değin oturmak ve unutmak. Geceyi ve gökteki yarım ayı unutmak... Nazlı Eray'ın Eski G

Kesin bir şeyler olacak! Hece Öykü, Kaçak Yayın ve Aylak gibi edebiyat dergilerinde yayımlanan öyküleriyle dikkat çeken Tarkan İkizler değişik olay kurgularıyla Kesin bir şeyler olacak! diye merakta bıraktığı okurlarını farklı bir dünyaya taşıyor. Birbirinden ayrı zaman ve mekânlarda geçen öykülerinde değişik insan tiplemelerini ustaca kullanan yazarın anlattıkları her ne kadar hayal ürünü olsa da her öykü okurda büyük bir gerçeklik duygusu uyandırıyor. İkizlerin inanılmaz hayal gücüne şaşıracak, bizde

Kadınlar boşanmak istediği kocaları ya da eski kocaları tarafından öldürülüyor. Ya da kadınlar hafif oldukları için tecavüze uğruyor. Bu cinayetlerin ve tecavüzlerin tümü namus ile gerekçelendiriliyor dahası namus gerekçe gösterilerek meşrulaştırılıyor. Bu kitap bir yandan namusun geçmişten bugüne nasıl bir denetim aracı olarak kullanıldığını anlatıyor, diğer yandan namusun kurbanlarının yaşamlarını, kadınların namus gerekçesiyle nasıl bir hayata mahkum edildiklerini onların cümleleriyle ortaya koyuyor.

Genç bir kadın, bir sabah kendisini salonunun ortasında, sandalyeye yarıçıplak bağlanmış halde buldu. Korkmuştu ve şaşkındı, ne ona zarar verilmiş ne de paraları çalınmıştı. Evine giren adamın giderken düşürdüğü notla bir bilmecenin içine doğru yol almaya başladı. Önce şehir kütüphanesinin ıssız raflarında bir kitabı aramaya başladı. Ardından kendini eski uygarlıklara dalmış buldu. Bir cinayet ve açığa çıkan sırlarla gelişen serüvenin içinde hayatını keşfetti. Her olay bir rastlantı, bir bağ ve kesişme hali

Postiga Yayınlarından çıkan Devletin Kürt Filmi kitabında Türkiyede Kürt sorunu üzerine yayımlanmış yeni raporlar, sorunu çözmek üzere yapılan gizli toplantılar, sorunu çözeceğiz derken sürekli erteleyen siyasileri okuyacaksınız. Komedi gibi 88 yıldır önüne gelen bir Kürt raporu hazırlıyor. Ama Cumhuriyetin ilk yıllarında hazırlanan raporlarla son yıllarda hazırlanan raporlar arasında ciddi bir fark var. Sorunu yok sayarak başlayan süreç var diyenlerle devam etmiş Bugün değişen bir şey yok Türkiye Kürt

Yılların içinde biriktirdiği sıkıntıları, yorgunlukları, kırgınlıkları yazmak istiyordu... Boş vermişliklerin saygı adı altında, umursamazlıkların hoşgörü adı altında, sıradanlaşmanın düzene girmek adı altında nasıl da günden güne çirkinleştiğini ya ciddiye alacaktı olanları ya da dalgaya... Ve yazdı sakladıklarını, gün ışığına kavuşturdu... Müge Bal hemen hiç destek almadan kendi kendini var eden bir genç yazar. Onun kısa yazarlık serüveninin en yakın tanığıyım. Postiga Yayınevi'ni de onu keşfettiği için

Bursalı işadamı Reşat için hayat önceleri sadece para ve güç demekti. Aile kavramından uzak bir hayat sürmüş, tüm benliğini dünya devi olmaya adamış ve üstün bir başarı sağlamıştı. Yazın aşırı sıcakları kadar bunaltıcı bir yaşam içerisinde, aşkı, sevgiyi ve hoşgörüyü barındıran baharı yaşamayı unutmuştu. Yaşamın acımasızlığını, fırtınalar koptuğunda fark etmişti. Onun için bahar geldiğinde, kaybolup giden zamanın farkına varmıştı, ancak artık her şey için çok geçti... İşi, ailesi ve eski aşkı arasınd

Sabah uyandığımızda, o gün bir yenilik beklemeden, sırf aynı günlerden birisini daha yaşayacağımız için mutlu olsaydık Tanımadığımız kalabalıklara hayatımızı adamaktan vazgeçip, sadece küçük ailemizle, çocukluk veya asker arkadaşlarımızla yetinseydik Kavgamızın en tatlı yerinde, Haydi, örgütlü mücadeleye diye tıslayan adamı taşla kovalayıp, Allahın yaramaz çocukları olarak yaşasaydık Kimi seversek sevelim, bekaretin bir parçasını mutlaka saklamak yerine, onu tamamen tek kişiye hediye edip,

Hayata tutunamayan iki insan: Alethia ve Selim. Sirtakiyle birleşen kalpler, aşk ve tarihin tozlu sayfalarında hayatlarını değiştirecek bir sır... Caner Tek, ikinci romanı Gün Batımı Hazinesi ile Egeden başlayıp Trabzon ve Giresuna uzanan bir maceraya misafir ediyor bizi. Tarihin karanlık koridorlarında başlayan macera günümüz Türkiyesine kadar uzanıyor. Konstantinopolis ve Trapezuntas Krallığını birbirine düşüren ve büyük olaylar yaşanmasına sebep olan 570 yıllık gizemin ardından Tapınak

İçinde doyasıya yaşadığım, ama bugün ne yazık ki kaybolmaya yüz tutan ve tamamen kendine özgü olan şehir kültürümüzün ve eski güzel yaşantımızın ardından bakakalmaktan başka ne yapılabileceğine ait yürek burkan; Bafra Ah Bafra sorusu bu kitabı bana yazdıran gerçek sebep oldu. Kalemimin elverdiğince 'yazdım' mı desem, yoksa 'anlattım' mı desem daha doğru, kararsızım. Belki bir tür 'hafıza tazeleme denemesi' dense daha yerinde olur. Bafra'da bugüne kadar, yakın tarihimizle ilgili anı kitabı yazıl

Müfettişler nasıl balık tutarlar? Nasıl okey oynar müfettişler? Hiç eşeğe binerler mi ya da zil zurna sarhoş olup bilmedikleri bir yerde sızıp kalırlar mı? Bir müfettiş toplantıda uyursa ne olur? Ya da bir müfettiş her emekli yaşadığını kanıtlamalı diye rapor yazarsa emekliler ne yapar? Hayatı yollarda geçen bir müfettiş, yanlış bir şehirde inip farklı bir şubeyi teftiş etmeye kalkışırsa neler yaşanır? Otoritesini sarsmaya çalışanlara karşı nasıl tepki verir müfettişler? Bürokrasi sahiden müfettişleri s