II. Dünya savaşı öncesi ve sürecinde J. Stalin'e ait kulak, repressia, ukaz kararlarıyla birçok insan grubu Türkistan bozkırına ve Sibirya'nın derin ormanlıklarında sürgün kamplarına mahkûm edilmişlerdir. Bu sürgün kamplarına her gruptan insan katılmıştır, bunlar; siyasi muhalifler, ideolojik hasımlar, şüpheli parti elemanları, suçlu bulunan ordu mensupları, kulaklar, itibardan düşmüş sınıfların mensupları, sadakatsizlik yapma olasılığı olduğu düşünülen kişiler, düşman kabul edilen etnik grup elemanları, tü

Aslında kazanmak ya da kaybetmek hem kolay hem de zor bir süreçtir. Dikkat edilmesi durumda kazanmak hayli kolaydır. Sebep; bir sınav düşünün, bir anlık. Sorulacak sorular belli, verilecek cevaplar da belli ve sınav da mutlak olacaktır. Böyle bir durumda insanının o sınavı kazanamaması ne kadar manasız ve gariptir. Ancak insanoğlu bazı hataları yapmaya meyyal (eğimli) olarak yaratılmıştır. Bazen bile bile bu hatayı yapar. Nasıl Kazandılar ve Nasıl Kaybettiler'i hazırlarken dikkatimi çelen hususları tespit

İslam yaşamaktan ibarettir. Başka bir tabirle tatbikten ibarettir. Elbette bilmek önemlidir. Lakin pratiğe dönüşmeyen ilmin bir yükten ibaret olduğunu, kitap yüklü bir binekten farksız olduğunu âlemi İslam'ın son vaziyeti, duçar olduğu hâl ve etvarı bize ispat etti bunu. Mühtedilerin %60'ı, Müslümanların salihatından etkilenerek Müslüman olmuş. Geri kalan %40 ise İslam'ı bilimsel mana da araştırarak hidayete ermişlerdir. Bu yüzden %40 kesimin ise büyük kısmı yine belli bir çalışmadan (araştırmadan) sonra

Hamd ve sena halık-ı kâinatadır. Zerratı kâinat adedince hamd O'nadır. (Allah'a) Salat ve selam O'nun Resulüne, Aline ve Ashab-ı kiramına olsun. Allah'ın kelam-ı kadimi ve din-i mübinin bugüne gelmesinde say ve gayreti olan tüm şühedaya selam olsun. Müctehidin azamın ruhları şad olsun. Bir İslam mütefekkirinin sözünü tahattur ettim. Şöyle der: Kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde 4 kelam ile kelime öğrendim. Bir tanesi de kâinatın her zerresine onun namına (Allah namına) bakmaktır. Bir diğeri ise niyet

İşte işin sırrı burada bence; Bu kitabı, Zaman zaman aile içinde tek tük cümleler ile Rumca konuştuğumuz gören torunumun Dede biz Rum muyuz? sorusunda yola çıkarak yazmaya başladım. 7 yıl boyunca kaynakları araştırdım, sonunda bu kitapta anlatmaya çalıştığım, asıl önemli oalnın Karadeniz'in güzide köylerinin etnik yapılarının nasıl geliştiği ve ne olduğunun yanı sıra; Ayrıca 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a çıkan Mustafa Kemal'in, Trabzon'a özel sayılabilecek Gazi Paşa'nın ilklerini bu kitapta bir araya get

Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, İslamiyetten Önceki Türk tarihi ve Türk kültür tarihi çalışmalarında önemini hâlâ koruyan eserler vermiştir. Onun bu alanda yapmış olduğu çalışmalar yeni araştırmalarda araştırmacılara kılavuz niteliği olma özelliğini korumaktadır. Bizi bu konuda araştırma yapmaya yönelten temel neden budur. Tezimizde Bahaeddin Ögel'in hayatı ve tarihçilik anlayışının oluşum sürecinden başlayarak kaleme aldığı çalışmalarla alana getirdiği yaklaşımlar incelenmiştir. XIX. Yüzyılda Türkiye'de Mustafa

Bu araştırma, modernleşme olgusu çerçevesinde, Osmanlı ve Rus İmparatorlukları'nın yaşamış oldukları, siyasal, toplumsal ve ekonomik dönüşümler ile bu dönüşümün temelinde yer alan iç ve dış dinamiklerin etkilerinin irdelenmesi yoluyla incelenmesine yönelik bir karşılaştırmalı tarih çalışmasıdır. Bu kapsamda, Rusya'da yaşanan modernleşme süreci ve bu sürece karşı toplumda oluşan tepkiler incelenirken, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşanan paralel ve farklı gelişmeler konu edilmektedir. Çalışmanın ko

Türkiye'nin konumlandığı Yakın Doğu coğrafyasına büyük stratejistlerin ilgisi önceki yüzyıllarda olduğu gibi yaşadığımız yüzyılda da sürmektedir. Soğuk Savaş ve sonrasında müttefik veya hasım çeşitli başkentlerde mensup oldukları devletlerin milli güvenlik karargâhlarına yön veren bu stratejistlerin en tanınan ve etkili isimlerinden biri, kuşkusuz ABD'li stratejist Zbigniew Brzezinski'dir. Uluslararası güvenlik politikaları uzmanı Dr. (E) Albay Levent Demirci bu incelemesinde, Brzezinski'nin Polonyalı bir

15 Temmuz ihanet kalkışmasından sonra büyüyen sistem ve yönetim kaosuna son verme amacıyla Sayın Devlet Bahçeli tarafından ortaya atılan çözüm önerileri, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni getirmiştir. Yeni yönetim modeli, Cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu, şartlara ve gelişmelere cevap veren en dinamik demokrasi tercihi olmuştur. Bahse konu reformun mimarı, söz konusu tercihin muhatabı büyük Türk milletidir. İç ve dış odakların art niyetli karşı çıkışlarına, garez dolu itirazlarına, mesne

Başbuğ'un bıraktığı kutlu sancağı; dava adamlığının, davaya adanmışlığının ilk yıllarından beri Bilge Kağan misali yemeyip yediren, içmeyip içiren, giymeyip giydiren Devlet Bahçeli devraldı.Gece uyumadı, gündüz oturmadı, Ülküdaşlarını ve milletini tehlikelerden korumak için çırpındı. Önüne düştüğü camiayı her kaos ve sarsıntıda Tanrı'nın izniyle bir İlteber misali derleyip toparladı. Ulu ağacın dalları; Ardahan'dan Edirne'ye, oradan bütün Türk dünyasına uzandı. Milleti kucaklayan, gölgesinde cem eden bir ko

Devlet Bahçeli, Türk siyasetinde karizmatik bir denge lideridir. Karizmatik liderliğini, sağduyu liderliği ile birleştirmiş ve kendine özgü bir model kurmuştur. Anlaşmazlıkların çözümünde, Devlet Bahçeli liderliği, Türk diplomasisi açısından da model kuran bir liderlik çizgisi geliştirmiştir. Devlet Bahçeli, Türk siyasetinde liderlik duruşu ile fark yaratmış ve siyasal ağırlığı rakipleri tarafından bile kabul edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisini ve kendisini Türk siyasetinde etkin ve kilit bir konuma ye

Atatürk'ün Milli Dış Siyaseti, Cumhuriyet tarihimizin temel konularından birini teşkil etmektedir. Gerek iç siyaset gerekse dış siyaset, kutsal ve bir o kadar da büyük mücadele sonunda kazanılmış zaferi taşlandıran iki temel unsur olmuştur. Atatürk'ün takip ettiği dış siyasetin dünün tarihi için olduğu kadar bugünün siyasetçilerinin tavır belirlemelerinde son derece önemi haiz olduğu muhakkaktır. Biz bu düşünce ile Atatürk'ün Milli Dış Siyasetini müstakil olarak ele almayı ve söz konusu bu siyasi tavrın içt

Ona öğretmen denir.O varlığını unutur, bir neslin var olmasına adar kendini...Aslında köprü olur, ayakların üstüne, ayaklar geçerüzerinden hoyratça. Ne köprüyü tutan ayaklar farkındadır onun, ne de köprüyükulla­nan ayaklar...Köprü olduğu ayaklar, nesilden nesile bir mazi - atitasavvurunu taşırlarken, taşıdığı yolcular da ufkun ötesine yol alır oköprüden...Kısaca o öğretmendir. Ve ruhlardaki fetihle­rinkahramanıdır.Adsız, sansızkahraman.

Taştan'ın, İnsan Boşluğu(1987) adlı ilk şiir kitabı, yirmi yaşındayken yayınlandı.Yağmur Islıyor Beni (2009) adlı ikinci kitabı, akademik çevreler ve okurlar tarafından takdir ve ilgiyle karşılandı. Elinizdeki kitap, şairin şimdiye kadar yazdığı ve yeniden yayınlamaya değer bulduğu yüz şiirden oluşmaktadır.O'na göre şiir, düşün en büyük gerçeklik olduğunu söyleyenlerin değil, gerçeklikten büyük düş olmadığını bilenlerin işidir.Hayale de ilham veren o gerçeklik, insanın ve evrenin öyküsünde gizlidir.Zira far

Anayasal düzenlemeler, çoğunlukla hukukun adalete bağlı kalmasını sağlayacak şartları meydana getirme amacını taşımaktadır. Bir başka deyişle, anayasalar siyasal yaşamın aktörleri değil, hakemleri olarak tarih sahnesine çıkmaktadırlar. Anayasacılığın anlamı ise tarihsel süreçte olduğu gibi, günümüzde de üstün hukuk normlarıyla temel hak ve özgürlükleri garanti etmek ve keyfi iktidarı sınırlamak olarak anlaşılmaktadır.Toplumsal hayatın işleyişi ve şekillenmesinde önemli işlevlere sahip olan anayasaların kiml

Dolandım Peşinde Ülkü Adlı YarTürkiye'nin Meseleleri ve Türk DünyasıBerikan Yayınları

Yaşamak Mı Anlatmak Mı? Berikan Yayınları

 

Başarılı ve karizmatik bir lider olan Asarhaddon, Asur İmparatorluğu tarihinde etkin bir rol oynayarak devletin daha ileriye gitmesini sağlayacak önemli işlere imza atmıştır. Gerçekleştirdiği başarılı seferler imparatorluğun hem sınırlarına hem de ekonomisine önemli kazanımlar sağlamıştır. Özellikle Babil ve Mısır, Asarhaddon döneminin başarılı olduğu coğrafi alanları temsil etmektedir. Bu dönemde Babil kesin bir şekilde Asur topraklarına dâhil edilmiş, Mısır ise, Asur karşısında ezici bir yenilgi alarak As

Ülkemizin içine sürüklendiği asayişsizlik, ekonomik sıkıntılar ve yanlışlar karşısında, ilgisiz kalabilmek her babayiğidin harcı değil elbette ... Halkımız henüz huzura kavuşamadı. Suç patlamaları günden güne artarak sürüyor. Suçlar, genellikle küçük yaştakilere işletiliyor. Ülke huzursuzluğuna alet edilen çocukların ailelerine ve onları suça teşvik edenlere, neredeyse hiç dokunulmuyor. Amerika’da on yaşındaki suçluların bile idama mahkûm edilip elektrikli sandalyeye gönderildiklerini okuyoruz. Dünyanın her