Edebiyatla uğraşmak, yeni bir dünya tasarlamak için, yolu dikenli bir yolculuğu göze almaktır. Yazar çok yönlü uğraşısı olan insandır. Salt roman, öykü ve şiir mi? Elbette ki edebiyatın her alanı çok önemlidir. Söyleşilerin de yeri yadırganamaz. Bir söyleşi, bir roman, bir öykü ve şiir kadar önemlidir. Bir söyleşiyi okurken, yazarın dünyasını tanımada en önemli belgedir. Yazar: Yaşamın her alanında insanlık için söyleyebilecekleri olan; bunun için de gelecekte yaşadığı çağa tanıklık eden insandır. Nihal Doğ

Yılmaz Taşdelen’in “Ürküş” deki öykülerini okurken, insanı yıllar önceye götürüp, geçmişi geleceğe bağlayan; bir yerde halkının yaşamını, sevincini, acısını, değer yargılarını, insana insanca değer vermenin kutsallığının önemini tüm evrilmesiyle gözler önüne seriyor. Bir dönemin; hatta bir kuşağın yaşamının doğallığını, aşkını sevgisini sayısız anı içinde, bize iki dönem arasındaki farlılıkları, o kadar doğal anlatıyor ki, her bölümünü bir iki roman okumuş kadar keyif alıyor insan… İnsan onurunun yüceliğin

Milyonlarca metre uzaklıktaki yıldızların arasını dakikalar içerisinde bulmak ve daha bunun gibi birçok imkânsız görünen birimlerin ölçülebilir hale gelmesi matematik ve geometri sayesindedir. Bazı bilim insanları da geometri konusunu merak etmiş ve geometrik şekiller ile ilgili çeşitli araştırmalar yapmıştır. Örneğin; bir çokgenin iç açılarının ölçüleri, kenarlarının birbirlerini ile orantılarını, hatta bu çokgenlerin geometrik formüllerden yararlanarak kenarlarının bilinmemesine rağmen alanlarını hesap

Elif Mehru Hamarat 22 Aralık 2008 yılında İzmirde doğdum. Ben üç yaşındayken ailem Manisaya taşındı. Manisa 23 Nisan İlkokulu ve Manisa Vestel Orta okulunu bitirdim. HalenManisa’da lise öğrencisiyim. Şiirlerime herhangi bir isimlendirme yapmadım.Çünkü şiirin verdiği duyguları özetlemek, onları kısıtlamak olurdu. Bana göre ve duygular kısıtlanırsa insanlar kendilerini keşfedemezler. Oysa dizeler evimizdir, bizimdir. Bu şiirlerde hepimizin bir orta

Ragıp Özcan’ın yedinci şiir kitabı. Bu son şiirlerinin de öncekiler gibi açık, anlaşılır verimler olduğu görülür. Üstü örtülü, kapalı şiire hiç yanaşmaz Özcan. Anlatım dili yalın, yumuşak ve süsten uzaktır. Dizelerdeki sözcük sayısıikiyi üçü pek geçmez. Ragıp Özcan Yozgat’ın Bozok yaylası’ndaki Bahadın köyüne davet ediyor okuyanı. Siirler değişik zaman dilimlerinde yazılmış olsalar da, aslında tek bir şiirin halkalarını oluşturuyor.Buna Bozkır’ı

Kaçınılmaz sonla yüzleşmiştim. Bu düellonun kazananı zaten en başından belliydi. Ona karşı epey azimliyken kırılan ilk şey direncim değil tutunduğum dal olmuştu. Tutunduğum dalın artık beni taşıyamaması sonucu kendimi birden derenin soğuk sularında bulmuştum. Oltam ve kovanın içerisindeki yarım kalmış bir paket sigarada artık benimle beraberdi. Artık dibe kadar çamura bulanmıştım. Her şey bir anda oluvermişken sonumun geldiğini düşünmeden edemedim. Kimsenin sesinizi duymayacağını bilseniz de haykırmama

Ahmet Özer, sanat yaşamı boyunca şiirin yanı sıra yazının pek çok dalında ürün veren bir sanatçı. Üretimde bulunduğu alanlardan biri de söyleşidir. Özer, yıllar boyu gerek yazın gerekse kültürün değişik alanlarında eemeği olan pek çok kişiye sorduğu sorularla onların emeğini bütün ayrıntılarıyla okurun önüne serdi. Söyleşiler, kültür sanat dünyamızın değerlerinin yaşamı ekseninde üretimde bulundukları alana yaptıkları katkının boyutları üzerine kuruluyor kültür-sanat insanlarının yaşamını dolduran onca eme

İnce bir ironinin efilediği, Güz sancıları kitabı, gülümsetirken düşündüren hem bilince, hem de gönle seslenen, geleneksel şiirle de yeniliğe gidilebileceği izlenimini veren postmodernizmin karmaşası içinde can çekişen şiirimizin bir nebze hava, su, güneş getiren, üzerinde durup konuşulacak bir yapıt” Ahmet Türkay Edebiyatla uğraşmak, yeni bir dünya tasarlamak için, yolu dikenli bir yolculuğu göze almaktır. Yazar, çok yönlü uğraşı olan bir insandır. Aynı zamanda yaşamın her alanında insanlık için söyleye

Bir anda atlılar çıka geldi. Bir sürü atlı. Üzengilerinde, atlarının boyunlarından ter yerine, güneşin kavurduğu toprağın üstüne kandamlaları düşüyordu. Atlar da yorulmuştu. Burun delikleri büyümüş, kızgıngüneşinn sıcaklığına karşın atların burunlarından koyu dumanlar çıkıyordu. Gençler bir anda toplandıkları kuru odunlarla orta yerde bir ateş yaktılar. Sıreyle etişunazirunoi etledğler. Sınre süvarulir atlarını üzengilediler. Atlar yıldırım hızıyla kimi alevlerin üzerinden süzülüp geçtiler. Durmadılar güne

Hüseyin Gazi 47 yaşında ani bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldı. Annemiz Münüre KILINÇ ondan tam 47 gün sonra, onun acısına dayanamayarak doğanın döngüsüne ulaştı. “Onların anısına” Sizi evrenin sonsuzluğundaki ışığa emanet ediyoruz, Bizi aydınlatın ve içimizin karanlığını sevgiye dönüştürün diye.

Şair burada ne demek istiyor sınavını yaşatmadan okunuyor şiirlerin Aytekin. Çaycı İbrahim’den Öğretmen Hüseyin’e, temizlik işçisi Kenan’dan, üzüm toplayan Naci amcadan, güvenlik görevlisi Mehmet Ağabeye Her bir cümlen dile kolay yüreğe ağır Aytekin. Hele bazı cümlelerin okuyana devrim yaptırır Umut olur biliyorum. Sözlerin duruşun ilham veriyor okuyanlara Ayak izlerini takip edecek genç seslere el vereceksin daha, Haydi Aytekin yolun daha da açık olsun. Işıl Soğukpnar Türk Dili ve Edebiyat Öğretmen

Bugün aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, milli ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin, büyük millet olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda bir kez daha tanıyacaktır. Asla şuphem yoktur ki, büyük uygarlık niteliği ve büyük uygarlık yeteneği, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. Ey Türk gençliğinin çocuğu! İşte bu durumda ve koşullarda dahi görevinş, Türk bağımsızlık ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun güç, damarl

Sonbaharda okullar açılmadan önce babamla değirmene gitmiştim. Sıramız geceye kaldığı için, o gece değirmende kaldık. Benim okula gittiğimi öğrenen değirmenci geç saatte beni ocaklığın başına çağırarak: “Gel bakalım gel yeğenim şöyle otur yanımada sana: “Yel Değirmeni Masalını anlatayım.” Deyince canıma minnet hemen çöktüm karşısına

Roman yazmak yeni bir dünya yaratmak için, yolu dikenli bir yolculuğu u göze almaktır. Yazar çok yönlü uğraşı olan insandır. Yaşamın her alanında insanlık için söyleyebilecekleri olan; bunun içinde gelecekte yaşadığı çağa tanıklık eden edebiyat bilimcisidir. Hatırlama, yani belleğimizde depoladığımız bilgileri geri çağırma; bu sorunsala daldığımızda depoladığımız bilgileri geri çağırma, anılarımıza daldığımızdaki düşünce dünyamızın temelini oluşturur. Toplumların tarihinde yaşanmış bazı olayları, gel

Okulların kapanmasına iki hafta kalmıştı. Ozan okullar kapanmadan önce arkadaşlarıyla bir piknik gezisi yapmayı tasarlıyordu. Cuma günü Alican’ın yanına yaklaşarak: “Alican bu hafta sonu pikniğe gidelim mi? Okullar tatile girmeden arkadaşlarla şöyle bör orman sefası yapsak,” dediğinde Alican:

Akkuş, bu kez de insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olan masallar kaynağından beslenip esinlenirken; işleme biçimi ve anlatım tekniğiyle oldukça başarılı bir yöntem izliyor. Bu kitabında sunduğu masalları doğrudan anlatmadığı gibi, derlemeci bir izlenim de yaratmıyor. Halkının masallarını kimi bölümler içinde, halkının çocuklarına dolaylı yollardan usta bir anlatım tekniğiyle sunuyor yapıtında. Akkuş öykü masal birlikteliğinde biz sunduğu bu yapıtında halkın zengin kültürü olan türküler, halaylar

Bozkırda Türküler mevsimlere göre dilden dile söyleşir. Dağa söylenir, sevgiliye söylenir. Anaya söylenir, vatana söylenir. Söylenenlerin hepsi de ana sütü gibi apaktır. Sevgi dolu duygular coşkun çaylar gibi akar engin denizlere doğru. Bazen yâr, bazen ana, bazen de ataDIR, dudaklar araında sazın tınısıyla dökülenler! Hasretimizi, sevgimizi, derdimizi, Türkülerle ve deyişlerle dile getiririz. Getiririz de mektuplarla güvercinlerle, mektuplarla, güvercinlerle ve turnalarla da yâre selam göndeririz her

Bir anda atlılar çıka geldi. Bir sürü atlı. Üzengilerinde, atlarının boyunlarından ter yerine, güneşin kavurduğu toprağın üstüne kandamlaları düşüyordu. Atlar da yorulmuştu. Burun delikleri büyümüş, kızgıngüneşinn sıcaklığına karşın atların burunlarından koyu dumanlar çıkıyordu. Gençler bir anda toplandıkları kuru odunlarla orta yerde bir ateş yaktılar. Sıreyle etişunazirunoi etledğler. Sınre süvarulir atlarını üzengilediler. Atlar yıldırım hızıyla kimi alevlerin üzerinden süzülüp geçtiler. Durmadılar