Enerji girdaplarından oluşan bu evrende yine enerji girdaplarından oluşan bizlerin rotasını doğru yöne çevirmeye çalışan Enerjinizi Nasıl Alırsınız ? kitabının yazarı, Enerji Terapisti ve Eğitmeni Bahar Güzel eşliğinde, bir seyri âleme çıkacaksınız. Kendi özünüze içsel yolculuklar yaparak, gölgede kalmış taraflarınızı fark edip, onları aydınlatma ve iyileştirme güdüsüyle yazılmış bu kitap, daha ilk sayfalardan itibaren içinizdeki şifalanma gücünü devreye sokacak. Evet, bu kitap gerçek enerji aktivasyonları

“Anlamak istemediniz galiba. Ne gülüşümden ne gözyaşlarımdan ne susuşumdan ne de haykırmalarımdan bir şey anlamadınız. Anlamlandıramadınız bu davranışlarımı. Şimdi iş işten geçti, ömür gitti gidiyor…” “…Simge’nin gözyaşları geçmişten geliyor, sonsuzluğa akıyordu. Önce eşimi sonra kızımı kaybettim dedi. Oldu iki. Ya sonrası…” “…sesim titriyor, ağzım kuruyordu. Sözcükler dudaklarımdan geriye kaçar gibiydi. Bardağımdan bir yudum alıp tüm söyleyeceklerimi yuttum.”

Yıl 1976; annem ilk masal kitabı “Ayçiçeği”ni yayımladı. Foça’lı anneannemin kuşaktan kuşağa geçmiş masalları annemin usta kaleminde can buldu. Kültür Bakanlığı’nın bastığı bu kitap tükendiğinde 1986’da 15 bin daha basıldı. Bu süreçlerde bütün köy okullarının kütüphanelerinde yer aldı, müfredatta ders kitaplarına alındı. TRT’de yayımlanan “Uykudan Önce” programı için rica ettiler; bu kez bir kuşak dünya tatlısı Adile Naşit’den dinledi bu masalları. Biz büyüdük masallar büyüdü. 1987’de “Güneşe Uçan Kuş” ve

Türkiye’nin dünyaya açılan bir penceresi olan gurbetçiler, sadece yaşadıkları ülkelere değil, Türkiye’ye ve doğdukları memleketlerine de sosyal ve ekonomik anlamda önemli katkılar sağlamışlardır. İlk göçün üzerinden geçen tam 61 yılda binlerle başlayan göçmenlerin sayısı bugün milyonlara ulaşmış ve bugün Avrupa’da dördüncü neslini oluşturan Türkler bulundukları ülkelerin daimi vatandaşları konumuna gelmişlerdir. ...Almanya’ya yapılan göç en güzel ifadesini Alman yazar Max Frishc’in “İşçi bekliyorduk, insanl

Aşkı Dağlara Yazdılar Kısa Özet *...Kız, hem ağlayıp hem bağırıyordu. Bütün herkes, her şey susmuştu. – Ben üç gün onların elinde ölüp ölüp dirildim. Kendimi kayalıklardan atma gücüm bile kalmamıştı. Bugün o hain diye aradığınız Ali Bey, gecenin karanlığında kayalıkta ay gibi parladı. Beni o çapulcuların elinden alıp obama teslim etti. Obalarımıza musallat olan o hırsız, namussuz sürüsünü sildi bu dağlardan. O zaman neredeydin baş efendi?.. Çavuş ve diğer zaptiyeler donup kaldılar yerlerinde. Mülazım

Bu kitapta Sancak’ta, Novi Pazar’da Osmanlı zamanından 1868’den bugüne kadar Balkanlar’da geçen savaşlar ve kurşunun insan hayatından daha değerli olduğu zamanlarda Türklerden sonra Sırplar, Alamanlar ve en son Partizanların hâkim olduğu, Novi Pazar’da yüzlerce Müslümanın kurşuna dizildiği zaman hayatta kalmalarını, doğdukları, büyüdükleri toprakları bırakıp Türkiye’ye göç etmelerini anlatan gerçek hikâyeleri, olayları bulacaksınız. Dedem Osman Aga’nın hayatı Novi Pazar ve Sancak’taki Müslümanları korum

“... Kadın kardeş! Kadına şiddeti görmezden gelme. Sen kadınsın ve kadınlara sahip çıkmalısın. Gel, sesime ses ver de bu geçit vermeyen engelleri beraber aşalım, bu haksızlık duvarını tek yürek olup, yıkıp geçelim. Her gün karanlığın içinde zorda bir kadın aldığı her bir nefesle ciğerlerini toprak dolduruyor. Bense şimdi burada diri diri toprağa gömülen Selma’nın sesiyim! Ben, Aslı’nın sesiyim. Boğazı bıçakla kesilen, kanlar içinde kalmasına rağmen kızının gözleri önünde can çekişmesine şahit olmasını istem

Bu kitap, gelecek inşa etmeye değer katmak için düşüncelerimizi yazıyla ve sözle anlatırken eksiklerimizi en aza indirmek, kimlik ve kişiliğimize sürekli ayar verebilmek için uyguladığımız bir sorgulama yöntemini paylaşıyor.Kitabın ilk bölümünde, Dr. Rüştü Bozkurt'un hayatının değişik evrelerinde birlikte çalıştığı, dostluk kurduğu, iletişim ve etkileşim içinde olduğu insanların tuttuğu aynaları bulacaksınız.Paylaşılan belgelerde "eleştiri boyutunun" yetersiz kaldığını düşünenler olabilir. Eleştirel eksikli

Çanakkale ve Gelibolu,İçinde yüz binlerce hikâyenin yaşandığı mucizelerin, dramların, hasretlerin ve hayallerin birbir içinde yitip gittiği son yüzyılın en dehşet şavaşı ve akıllara durgunluk veren bir vatan savunması…GELİBOLU Tümsek, masum duyguların karanlık bir girdaptan kurtulma çabası ve gümbürdeyen bombalara rağmen asla vazgeçmeyenlerin hikâyesi. Cesur şehitleri için ağıtların yakıldığı ama asil bir milletin coskuyla kalbinde sakladığı büyük zaferin unutulmayacak marşı.GELİBOLU Tümsek, bu dehşet sava

Yitik Düşler Geçidi adlı şiir çalışmasında şair iç dünyasında yaşadığı ruhsal gerilim ve sıra dışılıkları, engin bir duygu yoğunlaşmasıyla dile getirip kendine has üslup ve imge seçimindeki inceliğiyle ortaya koymaktadır.Yalnızlık, hüzün, sevgi, umut ve bekleyiş temalarının ağırlıklı olarak işlendiği çalışmada, şiirlerin melodik tınısı, armoni ve ahengi, hisler üzerinde uyandırdığı estetik duyuş ve tüm bunlar arasında bir hakikat arayışı belirgin olarak göze çarpmaktadır. 

“Tanrı herkese bir görev verdi.”Dedi ki ‘’Ben sana yaşam verdim. Mutluluğu da git kendin al.”Koray bu düşüncelerle gezinirken kalbine doğan cümleyi bir bebek gibi kundakladı ne sıkı ne de gevşek. “Mutlu olmanın birçok yolu var’’ dedi kendi kendine. “O yolda doğru büyü ki eşit dağılsın dalların. Eğilmen gereken yerde eğil, meyvelerini de paylaş.”Islak Düşler’in kahramanı Dağgül, bedenine küs bir kadındır. Hayatı boyunca bir ambulansın içinde duyduğu aldehit kokusuna sarılır, can bulduğunu düşünür yarım kal

Caner, işinde başarılı ancak özel hayatında beklediğini bulamayan bir dedektiftir. Abdülgani ise bilirkişi olarak bir olayı incelemek üzere maden ocağına gider. İkisinin yolları hiç umulmadık bir şekilde kesişir ve kendilerini aslında zannedildiği gibi gerçekleşmeyen bir vakanın karanlık yüzünü aydınlatmaya çalışırken bulurlar.Yaşanmış birçok hikâyeden esinlenerek yazılan ve her milimetrekaresini heyecanla okuyacağınız bu roman sizi kendi kuyunuza götürecek.“Ve bir gün gelip içine atılacağınız o günü bekler

Yasak bir hayatı yarım bir tebessüm ile yaşatmayın insana…Leziz bir yemekti…Nitekim herkes tabağını yarım bıraktı…Nice dağları devirdi üzerine de,Yine de konaklayamadı enkaz bir yürekte.Aşk böyle bir şey’diAcı sonlara Gebe..!Mavi suların içindeki Büyükada’da geçen ve Marmara Denizi’ni lacivertte boyayan bir aşk hikayesi okuyacaksınız…

Kanat mı taktın sen çocuk?Süzülüyor musun göklere?Peşinden koştuğun hayallerin mi yoksa?Gücünün farkındasın sen de…Dudaklarında o kocaman gülüş,Hayata bakıyorsun güvenle.- Şükran Siretoğlu Akay‘’Kendim kendim değildim. Şimdi ise kendim oldum. Ben kendimi taşıyamıyordum. Şimdi ise taşımaya başladım.’’ (Atacan 10 yaşında)“Kayra, benim için zihni boş lekelerden arındırmayı andırıyor.’’ (Ege 10 yaşında)”Kayra benim için rahatlığı, mutluluğu, güzel bir hayatı ifade ediyor. Heyecanlandığımda, üzüldüğümde veya kız

2019’un 3 Aralığında, yaşamı tüm sıcaklığıyla kucaklayan o genç balerini hedef almıştı ölümün soğuk yüzü. Sevgiden mahrum bir firari mahkûm, daha 20’sinde Ceren Özdemir’in sevgi dolu yüreğine saplamıştı bıçağını!..Hiçbir ideali olmayan bir psikopat, idealleri için yaşayan Ceren’in canına kıymış, kor olup tüm yürekleri dağlamıştı ateş!..O vahşi cinayetten bu yana ne kadın cinayetleri son buldu ne de kadına şiddet!..Yalçın Şimşek bu kitabında, ömrünü hayallerinin peşinden koşmaya adayan Ceren Özdemir’in yürek

Smyrne'den 1200 km uzakta bir Güneydoğu şehrimizin tek devlet fabrikasında görevli olduğum o yılların her biri yüreğime bir demir ok gibi saplıdır.Odama giren kişiler bir şaşkınlık yaşarlardı ilk anda. Benim odamın duvarlarından ve masamın üzerindeki camın altından, ayrıca da benim yüzümden, Smyrne fışkırırdı üstlerine. Onlarca kartpostal gülümserdi yüzlerine. Duvardan bir Atilla Ilhan şiiri gülümserdi.Benim odam Smyrne idi. Bir Sezen Aksu şarkısı idi. Hem beni hem de odama gireni sarsan.Benim bu Smyrne aşk

Anlama ve anlamlandırma, şiirlerde çoğu zaman ortak paydanın sapmasına ve kişilerarası farklılıklardan ileri gelen zihinsel kavrama, bilişsel algılama ve duygusal yorumsama yeteneklerindeki ayrımda zayıflar. Aslında kavuşunca yaşanan aşk ile kavuşulmadığında acının beslediği duygulardan çağlayan ifadeler birbirinden çok farklıdır. Önemli olan bu hissiyatı çözümleyerek gerçeğe yaklaşmaktır.İşte Şikayeler size bu ortaklığı sunmayı hedeflemektedir. En başta hikayelerle şiiri yazdıran duyguların yoğunluğuna çek

Arkamdan Bu çocuk çok akıllı galiba, öğretmeni tüm işlerini buna yaptırıyor. denildiğini duydum. O gün, bu gün hep doğru işler yapmaya çalışıyorum. O yaz en büyük kazancım patatesin ağaçta yetişmediğini öğrenmek olmuştu. Okuluma dönünce arkadaşlarıma hava atabilirdim. İstanbul'da en çok ne var diye arkadaşlar sorarlarsa Güzel kızlar, derim. Bizim köydeki Zeynel'in kızından bile güzeller. Her yeni kitaba başladığımda bu hikâyeyi hatırlarım: Ceviz kurdu, cevize gireceği kadar bir delik açar ve cevizin iç