Zaman paniği içindeydi. Geçen zamanla yüzleşmek için, saçlarının beyazlığı belirginleşsin diye saçlarını uzatırdı. Saçlarını uzatınca iki imajı olmuştu: serseri / ayyaş ya da entel. Uzun saç, koca kafasını gizliyordu.Boynunun iki yanında, zamanla küçük küçük et benleri oluşmuştu. Kıllı omuzlarında siyah et benleri vardı. Kıllar da benler de yoktu önceleri. “Zamanın yaptıkları,” dedi

Zaman paniği içindeydi. Geçen zamanla yüzleşmek için, saçlarının beyazlığı belirginleşsin diye saçlarını uzatırdı. Saçlarını uzatınca iki imajı olmuştu: serseri / ayyaş ya da entel. Uzun saç, koca kafasını gizliyordu. Boynunun iki yanında, zamanla küçük küçük et benleri oluşmuştu. Kıllı omuzlarında siyah et benleri vardı. Kıllar da benler de yoktu önceleri. “Zamanın yaptıkları,” dedi. * SÜREÇ DENEMELERİ adlı eserini 2023’te yayımladığımız HÜSEYİN T. SAVALİ’nin yeni kitabı bir ilk roman: TAŞ KAFA.

Saniyede milyonlarca bilginin ortaya çıktığı günümüz dünyasında bilgi üretiminin hızına ulaşmak, öğrendiklerimizi anlamak ve kendi hayatlarımızda anlamlandırmak özellikle hızlı bir şekilde okumayı ve anlamayı bilginin bu kadar hızlı ürediği bir dünyada “hızlı okuma teknikleri “ gibi yöntemlere ihtiyacı arttırmıştır. Liya'nın serüveni “öğrenme, anlama ve yorumlama” kıstaslarını hızlı okuma teknikleriyle birleştirerek bizlere hızlı okumanın önemini göstermektedir. Zamanın paha biçilemez olduğu dünyada hızlı o

Edremit’i her kapsamda çok değerli ve önemli yapanlardan birisidir Ressam Selma Akgün. Tarihçi ve yazar Gıyas Yetkin’in kızı olan sanatçının Naif Sergisi babasının doğumgünü olan 25 Haziran 2022’deki sunumundan taşarak elinizdeki kitaba yol açtı, değerli yazar Fatma Gürel’in önsözüyle. Naif resmin ülkemizdeki en yetkin isimlerinden ve eleştirmenlerinden olan Fahir Aksoy (1917-2008) Selma Akgün hakkındaki bir yazısında dünyaca tanınmış, ünlü ressam André Derain’in naif sanatı, ‘görülmemiş olanın’ sürprizine

Aydınlanma’nın büyük filozofu Voltaire aslında deistti. Aynı zamanda bir ansiklopedist de olan filozof insanların kendi “kutsal” kitaplarının yazarı yani kendi yaşamlarının sahibi, filozofu ve kulu olabilmelerinin yolunu da açtı. Ona göre gökyüzünde bir patron, yeryüzünde de onun bir CEO’su olmamalıydı. Evren henüz çok da keşfedilmeden düşündü bunu. Deizmin bir atası ve düşünürü olarak değil, aksine bir yaşayan, bir insan ve bir düşünen olarak…

Kadınlık durumunu yazıyor Aysun Şenocak Demircan. Yüzünü Unutmuşsun Bende’de kadınlığın iç hesaplaşmalarının dökümü çıkarılıyor. Hep susan, konuşmayan, içine atan kadınların artık susmadığının, susmayacağının, konuşacağının hatta çığlık atacağının, arkasında bıraktığı yaşanmışlıkları içine atmayacağının muştusunu veren öyküleriyle insanlık durumu olan aşk temelinde gerçeği arıyor. ÖNER YAĞCI “…Kendisiydi o zamanlar. Sevgili, hayatına ekstra bir güzellik katıyordu sadece. Güzel bir akşam sofrasındaki nadide

“Kaymakam Hamdi Bey’i Edremit’te tanımıştım. İdman yurdunu kurduğu günlerde kulüp binası evimizin biraz ilerisinde, eksersiz yeri de yine bizim evin karşısındaki bir meydanlık idi. Hamdi Bey buraya “Ermeydanı” derdi. Yaşımın küçük olmasına rağmen hemen her akşam yapılan futbol eksersizlerine katılır, bazen de çalılıkta veya Harmantepe düzlüklerinde maçlara girerdim. Ben ve benim yaşımdaki üç arkadaşım aza-ı muavine olarak yurdun bütün üyelerine mahsus disipline tabi bulunuyorduk. Hamdi Bey bize bir ağabey g

Modern şiir, daha henüz başlangıcında düzyazıyı prozatörlerin elinden "nesri" kurtaralı beri şiir düz de yazılıyor. Öte yandan modern şiirin içinde de bir düzyazıya dönüş, yani kumlarda gemi yürütmek eğilimi hep var. Şair için düzyazı, suyun kaldırma kuvvetinden daha az gerçek değil, ondan kopamıyor; tıpkı yazarımız Halil Gökhan gibi. Türler arasında şiirsellikle sörfünü sürdüren şairin basılmış ilk şiir kitabı "Yaz" ve şiirsel günlüğü "Urbaga" ikisi ilk kez bir arada ve daha da uzak birbirlerinden. **

"Eski, mavi demirle sarılmış balkon tırabzanlarında kardan daha beyaz küçük çocuk atletlerinin havaya saldığı temizlik kokusuyla, kuruması için sokağa serpiştirilmiş odunların kokusu havada harmanlanıp öyle güzel duruyor ki, bir de kuşların sabah şarkıları..." Böyle diyor Zeliha Akar kitaptaki şiirlerinden birinde. Bu kitapta tam da böyle bir harmanlanma sıralanmış birbiri ardına. Aşk'tan, özlemden, Tanrı'dan, çokluktan, hiçlikten... Ve daha pek çok şeyden kokular serpilmiş dizeler arasına. Bir başka şiirin

dün gece bir kadın senden habersiz yıldız iğneleyip yakasına kederden sırılsıklam ruhunu çıkarıp çengeline astı fark ettin mi ay yüzlü hayat...

Roman ve öyküleriyle edebiyat dünyamızın ilgisini kazanan çok ödüllü yazar Fatma Gürel, bu romanında yine yalın ve temiz Türkçesiyle edebiyatın eşsiz güzelliğini sunuyor okura. Onu, hayal ile gerçeğin, saf âşıkların, yanılsamalı yaşamların arasında bir gezintiye çıkarıyor. Bir hayalin izini sürerken, okuduklarımızı yaşamışçasına duyumsatıyor bizlere. “Bazen düşünüyorum; hayallerimiz olmasa, hayatın karmaşasından ve baştan çıkaran kandırmacalarından nasıl korunurduk? Onlar bir pusula gibi yönümüzü göstermese

“Kadıköy’de yağmurda kalakalmıştı. İzlediğimiz filmlerde geçmişe yolculuk yapıldığı zaman tarihin ne olduğunu gazeteden öğrenirlerdi. Alper de hemen bir bayiye koşup gazetelere baktı: 16 Mayıs 1988.Kalakalmıştı. Yağmurda. Farklı bir zamanda!”Karısı Melike ile birlikte çıktıkları yolda bir kaza geçiren Alper kendini 1988’in ilkbaharında bulur. Ülke tıpkı eski hatırladığı gibidir. Büyük aşkı Melike ve 34 yıl önceki kendisiyle karşılaşması Alper’e ağır gelecektir.Ve Alper anladı. Burada yaptığı şeyler geçmişi

Kaybolmak. Evden çıkarken Soledad’a öyle demiştim, Salamanca’ya varır varmaz, ayağımın tozuyla hemen kenti tanımak için evden çıkarken. Ya kaybolursan? İyi ya! Ben kaybolmaya geldim diye üstüne basa basa yinelemiştim. Soledad’ı da güldürmüştüm üstüne üstlük ! Kaybolmak ve yol almak. Kaybolmak ve yolculuk. Kaybolmayı bu kez başarabilirsem!... Nasıl da sıkı sıkıya sarılırız benliğimize, yaşadığımız kente, anılarımıza, çocukluğumuza. Özünde kendimizi yitirme edimi olan bu serüveni keşfettiğimde, artık onun key

Topraksız bir çiftçi çocuğudur; yedeğinde emeği ile aile işgücüne omuz verip büyür.Yoksulluğun ve yoksunluğun ortamında yaşama tutunmayı öğrenip, deneyim kazanır.Ergenliğinde kentle köy arasında sıkışıp kalmış gecekondu insanlarının çaresizliğine tanık olur.Lise ve üniversite öğrenimi yıllarında, varoşlardan kent merkezine uzanan yolda çelişkilerle yüzleşip bilinçlenir.Kol gücü işçiliği ile kafa emekçiliğini iç içe yaşar.Çokça yenilir; yenilgilerinden ders almasını öğrenir.Tarım mühendisi olur; “toprak refo

her döngünün ayrıntısı düşünülmüş, bütünlenmiş görülmüşlüğe özenle somut çizgilerin uzayan benzeyişleri, değer kazanmış mutlak ipuçlarının geçerliliği çoğu soruların yanıtını verecek sonsuzlukla işleyen yapılmışlık, bir kalkışmanın kendindenliği uyuşumunda her döngünün ayrıntısı düşünülmüş. "Bu kitapta yazdıklarım, sözünü ettiğim yaşanan ilişkiler bütünü içinde, türün bir bireyi olarak şiir dilinde söylemlerim ve anlatmak istediklerimden oluşmaktadır. Öncelikle duyguları ve düşünceleri bağlamında kendini o

Şair UFUK ACUNER’den yeni bir şiir kitabı daha: ÇİÇEKLERİN HOLOGRAMI. “Ufuk Acuner 22’li yaşlardan itibaren, bereli kız oldu, öncü kız, kâhin halleri yaşayan kız, simyacı oldu, değişik süreçlerde, belki de içinde gizli saklı kalmış birikimleri, gizli şair, simgeleri, esini çağıran bir yapı sözü oluşturan bir tinsel zenginlik vardı hep, yıllarca gizli saklı bir cennet bahçe köşesi ve düşleri, lila rengi hüzünleri, doğa esinleri, yaşam sevinci, insan sevgisi ve Simru şiiri ve bu yolla yaşamı değiştiren halini

Süreç bilgisiyle öngörü oluşur.Sürecin aşamalarını bilmemek, sonuçları kestirememek belirsizlik, kaygı-korku yaratır.Tereddüte, kararsızlığa, edimsizliğe yol açar.Sürecin aşamaları bilgisi yöntem bilgisidir.Bir şeyin işleyiş kuralları bilgisidir.Ninem korkusuzdu. İnsan ilişkilerindeki süreçlerin aşamalarını bilir sonucu tahmin ederdi.Buna deneyim de denilir (nicelik-nitelik).Araştırmanın, yazı yazmanın da aşamaları var.Gözlem / izlenim / veri toplama, verileri gruplayarak düzenleme, sıralama, akıcılaştırma,

İsbaş’ın bir zamanlar güney kıyısında yer alan Marya Denizi, büyük depremler sonucunda kuzeyden Arlaz, batıdan Egonya Denizi’yle olan bağlantılarını kopartarak, sularını kaybetmiş ve Batak Deniz adını almıştı. Küresel ısınma sonucunda oluşan kararsız iklim değişiklikleri nedeniyle zaman zaman görülen şiddetli yağmurlar ve çevreden gelen bol tatlı su kaynaklarıyla beslenen Batak Deniz’in tuz oranı büyük ölçüde azalmış, damıtılıp içilebilecek duruma gelmişti. Batak Deniz, Mevsimsel ısı derecesinin artmasıyla,

Sait Faik Abasıyanık bir öyküsünde “Yazmasam deli olacaktım,” demiş. Ben ise ne kendime herhangi bir söz vermiş ne de yazmayı hırs edinmiştim. Zaten yazmasam da deli olmazdım. Çevremdekiler yazmalısın dediler ben de yazdım. Farklı konularda, deneme türündeki yazılarımı sohbet kıvamında vermeye çalıştım.Umulur ki gönüllere dokunur.*“Aralarında herhangi bir engel bulunan iki yakayı birbirine bağlayarak, yolu bir yandan ötekine eriştirmek için yapılan yapılara köprü deriz. Bu engel bazen su olur, bazen uçurum

Bir Gençlik Macerası: Bilgi ve Düşlerin İzindeCan, bir ilkokul öğrencisi olsa da içinde taşıdığı potansiyel dünyayı değiştirme gücüyle tanışıyor. 6. sınıfa giderken, öğretmeni ve arkadaşları sayesinde yeni bilgileri öğrenmeye ve kendini anlamaya başlar. Onun hikayesi, bir gençliğin gözünden insanın içsel derinliklerini ve hayatın anlamını keşfedişini anlatıyor.Bu etkileyici roman, Can'ın yaşamının sıradanlığını aşarak kendi içinde gizli bir bilgi keşfetmesinin hikayesi. Onun yolculuğu, okurları düşünmeye, ö