Kan Davası Kitap Açıklaması Meşhur ressam Servin, atölyesinde Waterloo Savaşı’nda yaralanmış olan genç bir subayı saklamaktadır. Bu subay, Yüz Gün sırasında Napoléon’un iktidarı ele geçirmesine yardım ettiği için polis tarafından aranmaktadır. Ne var ki Servin’in gözde öğrencisi Ginevra Piembo çok geçmeden bu subayın varlığını fark eder ve ona âşık olması uzun sürmez. Fakat Ginevra’nın bilmediği bir şey vardır: Bu yakışıklı Korsikalı, Porta ailesinin hayattaki son üyesidir ve Korsika’da, Porta ve Piom

YAŞAMA SANATI, Pavese’nin sözlerinden özenle derlenmiş bir seçkidir. “Kendimizi bir şeyden kaçınarak değil, ancak ona rağmen yaşayarak kurtarırız.” “Hiçbir şey olmayacağını bilen bir adam için zamanın yavaşlığı acımasızdır. ” (Tanıtım Bülteninden)

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük bir siyasi kargaşa ve ekonomik bunalım içine giren İtalya’da antikomünist ve antikapitalist örgütlerin kurulmasına liderlik eden Mussolini, aynı zamanda Avrupa’daki pek çok faşist harekete de ilham vermiştir. Hitler’in Nasyonal Sosyalizmi, Franco’nun Falanjizmi, Salazar’ın uzun yıllar süren faşist diktatörlüğünün yanı sıra pek çok aşırı sağ rejime ilham veren Mussolini, biyografi yazarları için de verimli bir kaynak olmuştur; bu nedenle hakkın

20 yüzyıl edebiyatının en büyük eserlerinden biri olan Kayıp Zamanın İzinde, gözlem yeteneğiyle ünlenen Marcel Proust’un yedi sene boyunca evinden çıkmadan yazdığı ve çocukluğundan beri zihninde sakladığı ayrıntıları taşıyan; insanın bilincini, duygularını ve hatıralarını uyandıran romanıdır. Bazen bir kilise çanının sesiyle bazen de bir yudum çayın damakta bıraktığı tatla, sonsuza dek unuttuğumuzu düşündüğümüz hatıraların tüm berraklığıyla yeniden gözümüzde canlanması gibi, Proust da Kayıp Zamanın İzinde’y

Merhum sevgili için ecelle yapılan takas, ansızın yitirilen soluk, varlığını kalabalığa borçlu bir yalnızlık ve heybetli savaş kahramanını sarmalayan söylentilerin gizlediği gerçek... Gotik edebiyatın en önemli öncüleri arasında yer alan Poe, anlatılarını ölüm motifleriyle işlerken aslında yaşamı tanımlayan unsurları tespit ediyor. Özgünlükleriyle çağları aşan bu öyküleri okurken karanlıkta merdiven inmeye benzeyen hisler duyuyoruz ve son basamağın tedirgin edici belirsizliği yerini hep koruyor. Dünya edebi

Rönesans döneminin en büyük hiciv ustalarından olan Erasmus'un Deliliğe Övgü adlı kitabı ilk olarak 1511 yılında yayımlanmıştır. Erasmus, deliliği bilgelikle eşdeğer görür ve bilge bir insanın öncelikle delilik sınavını geçmesi gerektiğini düşünür. Başkarakter Delilik, kendi kendisine övgüler düzerek her konuda egemen olduğunu söyler. Bu çerçevede din karşılaştırmaları, giyim kuşam, hayattan zevk almak, cinsellik, evlilik gibi pek çok konuya değinmesinin yanı sıra, başta Yunan mitolojisi olmak üzere tarihi

Burun'da, bir devlet memurunun bir sabah ansızın kaybolan burnu bir berberin ekmeğinin içinden çıkmış; daha sonra da bu burun bir devlet memuru olarak sokaklarda dolaşmıştır. Gerçekçi ve aynı zamanda alaycı bir anlatımla insanın trajedisini konu alan ve toplumdaki bunalımların absürt bir yansıması olan Burun'da, bir zamanlar Rus toplumunda tezahür eden unvan takıntısı da ele alınmaktadır.

Hayata tutunmaya çalışan sıradan bir devlet memuru, bir gün iki köpeğin aralarında geçen konuşmaya şahit olur. Peşini bırakmadığı köpeklerin mektuplarını alır ve âşık olduğu kadının bir aristokratla evleneceğini öğrenir. Tam da bu noktada kendisini deliliğe teslim eder ve İspanya Kralı 8. Ferdinand'a dönüşür.

Cimri, tiyatro tarihinin en önemli komedi yazarlarından Molière'in beş perdelik oyunudur. İlk gösterimi 1668'de yapılan oyun, dünyanın birçok ülkesinde hâlâ sahnelenmektedir. Eserde, parayı insani değerlerin üzerinde tutan Harpagon üzerinden Paris burjuvasının para hırsı ustalıkla hicvedilir. Karakterlerinin gerçekdışı sivriliklerini, gerçek olanı alenen ortaya çıkarmak için kullanan Molière, insani içgüdülerle amaçlar arasındaki çelişkiyi Cimri'de bir kez daha ortaya koyar.

Böyle Söyledi Zerdüşt ilk kez yayımlandığı 1883 yılından beri birbirine taban tabana zıt görüşlere ilham verdi. Kendi zamanındaki kulaklara göre ağzı olmadığını söyleyen Nietzsche'nin istediği anlamda anlaşılıp anlaşılmadığı hâlâ tartışmalı olsa da, felsefenin yalnızca abecesini bilenlerden çağdaş filozoflara kadar pek çok insanın Zerdüşt'ün sesine kulak verdiği ortadadır. Nietzsche hem bir edebiyat eseri hem de felsefi bir çalışma, belki en yakın tabiriyle şiirsel bir felsefi metin olan Böyle Söyledi Zerd

Amerikan natüralist yazar ve şair Stephen Crane'in 1898 yılında yayımlanan uzun öyküsü Canavar, yazarın hayali kasabası Whilomville'de geçer. Saygın bir doktorun evinde çalışan siyahi Henry Johnson, bir gece çalıştığı evde yangın çıkınca alevlerin içine atlayarak evin küçük çocuğunu kurtarır ama kendi yüzü tanınmaz hale gelirken, beyni de hasar alır ve zihinsel bir engeli oluşur. Bu olaydan sonra kasaba sakinleri için Henry Johnson artık uzak durulması gereken bir canavardır. 1800'lü yıllar siyahilerin özg

Fayton, bir süvari alayı oralara konuşlanana dek her şeyin sıkıcı, iç karartıcı ve bunaltıcı olduğu B-kasabasında başlıyor. Alay kasabaya konuşlandırıldıktan sonra, kasaba daha canlı ve rengârenk oluyor. Komşu toprak sahipleri memurlarla sosyalleşerek ve çeşitli toplantı ve partilere katılmak için sık sık B– kasabasına geliyor. Önde gelen soylulardan biri olan Pifagor Pifagoroviç Çertokutski, generalin evinde bir partiye katılınca da olaylar gelişiyor.

Uykulu Kuytu kasabasının uzun boylu, zarif, büyülere ve cadılığa meraklı entelektüel öğretmeni Ichabod Crane, taşranın gündüzleri insana huzur veren doğal güzellikleriyle sisli bir gece yarısı yüzleştiğinde, yörede yaşayanlardan dinlediği tüm korkunç hikâyeler üzerine üşüşüverir. Amerikan kültürü ve korku edebiyatının yapıtaşları arasında yer alan, Walt Disney'den Tim Burton'a kadar birçok sanatçı tarafından uyarlanan Hayalet Süvari, tükenmeyen bir referans kaynağı olarak tam iki yüzyıldır tüyler ürpertmey

Aldatmak her şeyden önce aslında insanların kendi inandıkları ve savundukları ideallerine ettikleri bir tür ihanettir. İnsan yaşamına dair çelişkilerden yalnızca bir tanesi olan bu durum gibi daha birçok benzer sorunsalın dile getirildiği Hayalperestler adlı oyun ilk kez dilimize çevriliyor. Modern Dünya Edebiyatı'nın önemli temsilcilerinden Robert Musil'in 1921 yılında yazdığı Hayalperestler, insanın yaşamsal çelişkilerinden korunmak için sığındığı son kalesi olan idealleri, prensipleri, sistemleri ve her

Gençlik, yaşandığı vakitte kıymeti çok bilinmeyen ve zamanla kaybettikçe değerlenen bir güzelliktir. Gençken pek çok insan her şeye, herkese sahip olabileceğini düşünebilir. Zaman geçtikçe ve tecrübeler edindikçe, yüzdeki kırışıklıklar artmaya başladığında aslında birçok şeyin düşündüğü gibi olmadığını anlar. Yaşlılık ise tüm insanlığın kaçınılmaz sonudur. Er ya da geç ulaşılacak bu yolun sonunda iyi veya kötü anılmak kişinin elindedir. Yaşlılık, gençlik ve toplumsal değerlerin birbiriyle ilişkisinin iç iç

Modern İran Edebiyatı'nın en önemli eserlerinden sayılan Kör Baykuş, yitip giden şeylere ve manevi çöküşe dair unutulmaz bir romandır. Yoğun bir sembolizmle ve gerçekdışı sahnelerle süslü olan Kör Baykuş'ta genç bir adamın, gizemli sevgilisini yitirmesinin ardından düştüğü ümitsizlik ve yaşadığı keder anlatılır. Genç adam kendini gitgide deliliğin kollarına bırakırken, okurlar da Sâdık Hidâyet'in çizdiği kasvetli insanlık durumu portresinin içinde kaybolup gidecekler. Birçok dile çevrilen Kör Baykuş, Edgar

ABD'li yazar Stephen Crane'in kaleminden çıkan özgün bir uzun öyküdür. Bu öyküde, Palace Otel'de kaldıktan sonra bir grup adamın kendilerini bir belanın içinde bulmaları anlatılmaktadır. İnsanın aklından geçen düşüncelerin ve ani duygusal değişimlerin bolca betimlenmesi, Mavi Otel'i son derece sahici bir öyküye dönüştürmektedir.

Belediye başkanı ve başkanlığındaki küçük Rus kasabasının yolsuzluk yapan yetkilileri, gizli bir müfettişin çok yakın zamanda onları denetlemek için kasabalarına geleceği haberini dehşet içinde öğrenirler. Büyük yanlışlıkları ve yolsuzlukları örtbas etmek için yapılan işlerin telaşı; şüpheli bir kişinin iki hafta önce Petersburg'dan geldiğinin ve handa konakladığının haberiyle bir anda yarım kalır.