Biz... Bu ülkenin çocukları... Bir rüya gördük; ellerimiz birer Pençe idi. Kaleden taş çekmeye başladık. Dünyanın gidişatına yeni bir yön vermek istiyorsak önce bugünün düzenine çomak sokmalıydık. Bu uzun hikâyenin sonunu ya biz yazacağız ya da adımız tarihin sayfalarından sonsuza dek silinecek. Çomak sokan ordusu böyle doğdu. Bâki Yüzbaşı ve Yamak, Üsteğmen Serra, Kutay, Cem, Cömert ve sen... Nizam'ın mimarları... Antarktika'da bir bilinmez için savaşan Kuksa'lar ve Retro'lar... Biraz tarih, biraz teknolo

Yaşlısı, genci, kentlisi, köylüsü, gurbetçisi, varlıklısı, yoksulu, tüccarı, doktoru, siyasetçisi, hastası, sporcusu kısacası nevi şahsına münhasır türlü insan manzaralarını zihin imbiğinden geçirip kendine has, yormayan sürükleyici üslubuyla Ahraz; okurunu kendi ikliminde bir seyahate davet ediyor. İnsanı merkeze alan, öykü katarlarına dahil olanların ellerinden bırakamayacağı bir kitap Ahraz. Yolu kardeşlikten, ahde vefadan, sevgiden geçenlerin öyküsü Ahraz. Kine, nefrete, kibre, tüm kötülüklere ahraz

Çılgın çağrıların dışa vurmuş hâliydi arayışları. Kapıldığı merakın sonunda kazanacağı hırsın, kendisini yok edeceğini bilseydi intikam peşinde koşmaya yine cesareti olur muydu? Ve okunan hatıratların benliğini değiştireceği gerçeğini bilseydi sevgili rolüne büründüğü kadına oyun oynayabilir miydi? Dur durak bilmeden çıktığı bu yolculuğun sonunda belki tüm geçmişin hesabını görecekti belki de geleceği tamamen yok olacaktı. Ya susacak ya da sonsuza dek konuşulacaktı. Haydi Bismillah... dedi.

Sokak kavgasında tartışmalarında birbirini tanımayan tek milletiz herhalde. Önce tanışırız; "Kimsin ulan sen! Sen kimsin ula! lan sen kimsin?" Kendimizi de tanıtırız; "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Bu tanışma faslından sonra da yapılacak vaatlerle devam ederiz; "Öldürürüm bitiririm seni, aklını alırım, harcarım seni, asarım, keserim, yatağından kaldırır, evinden aldırırım!" vs... Eyleme geçmeden önce de konuşmalar tamamlanır; "Öldün Oğlum, Bittin Sen!" Vs. Sonra ne olur, alttan alan olmaz yada ar

Hep ışınlamanın yapılabileceği hayali ile yaşamış insanlar vardır. Yolculuk yapmayı sevmeyen birçok insan... Vakitleri değerlidir ve rahatlarına düşkünlerdir. Otobüs yolculuğuna, taksi yolculuğuna, tren yolculuğuna ve hatta hızlı bir ulaşım aracı olan uçak yolculuğuna birçok insan dayanamaz! O zaman bu eseri mutlaka okumalısınız. Ya siz bulsaydınız bu yeniliği; İyiliğe mi, kötülüğe mi kullanırdınız? Bunu hayal etmek zor! Bazen şartlar insanı her iki yönde de etkileyebiliyor. İcadınızı yaptınız ve ileri

"Puhu'nun rüyası gerçek olacak." Elinizde tuttuğunuz kitapta edebiyat alanının tam da ortasında gülen yüreği ile sokak sokak, ev ev, yürek yürek dolaşan ve ‘Puhu'su ile rüyasını gerçeğe taşıyan taze bir kalem, titreyen bir yürekle karşı karşıyasınız. ‘Puhu' aslında, herkesin ‘kaçınılmaz gerçek' dediğinin içinde, ‘mutlak rüya'yı gören ve o rüyaya sahip çıkabilendir. Puhu içimizden bir yürek, rüyası ise tüm yüreklilerin görmeye arzulu olduğu ve gördüğüne inadına sahip çıktığı biricik rüya. Bir rüya, böylesine

Hicret eder gözler, şu ezan arşı delip geçer; lakin kalbin ferah bulmaz. Neler kurban vermedin ki aşk dehaletine ulaşabilmek için, ulaşabildin mi? Bu içindeki ihtiyar ses susmak bilmez bir türlü. Bir türlü dedimse, bin bir türlü. Öylece bekler durur asıl yerinde. An geldi kılıçtan keskin oldun. An geldi kılıç geçmez taş. Ne keskinliğin ne de sertliğinden fayda buldun. Haydi artık, aşk miğferini tak, aşk pusatını kuşan, aşk atına bin, yürür isen yollar aşk ülkesine revan... Ne baş vermek bir işe yarar uğrun

Yeniden Allah'ın bize bahşettiği güzelliklerle insanlığın ufkundan şavk edebilmek adına; Selçuk Bey'le birlikte hicret edebilmek, Alp Arslan'la birlikte Malazgirt meydanında beyaz kefenlere bürünebilmek, Kutalmışoğlu Süleyman Şah'la İstanbul surlarına dayanabilmek, Miryakefalon misali küresel zalimlere pusu atabilmek, Bedir'de Efendimizle saf tutup, Uhud'da okçular tepesini doldurabilmek zorundayız! Ya tarihin emanetlerini kuşanıp gelecek asırların onur ve izzetine kavuşacağız, Ya da zalimlerin bize biçtiği

Beste ve yeni tanıştığı arkadaşları hiç ummadıkları anda gizemli bir maceraya atılırlar. On üç yaşındaki yazarının saf yüreğinden çıkan, bir solukta okuyacağınız bu kitap aynı zamanda dostluk, mahalleli ilişkileri ve yardımseverlik gibi nice değerlerimizi de ele alıp okuyucuya kazanımlar sağlamaktadır. Bakalım Beçasö Operasyonu'nda Beste ve arkadaşlarını neler bekliyor?

Tuz... İçli bir ağlayışın ardından dudaklarda kalan hüznün aromasıdır tuz. Gözyaşının kimliğidir. Beyazdır, ancak hayatın en canlı renklerini taşır bedeninde. Tuz, benim başımı yasladığımdır, kimi zaman yastığımdır. Serin bir merhem olsun diye kanayan yerlerime avuç avuç bastığımdır. O tuz ki; Karaman ovasında bir damla terin babamın alnından süzülüp gelmesi, yanaklarıma değen bir ana dokunuşunun cümle derdimi silmesidir.

Yazmak yolculuktur. Hayatın kendisi gibi... "Rodrigo'yla Tango"da Neslihan K. Alpagut, şiirsel diliyle yalnızlığı, ayrılığı ve umudu sayfalara tohum ekercesine saçıyor. Öykülerinde bu duygulara eşlik eden ise arayıştır. Kısacası, yazma yolculuğunda hayatın kendisini arıyor yazar. Kâh kısa kâh uzun öykülerinde, içten dokunuşlarıyla okurun yüreğine işleyen bir kaleme sahip olan yazar; öykülerindeki acıları, yıkımları, yalnızlıkları gerçekçi bir üslupla yazarken, ince duyarlıkları dantel gibi dokumuş. Hayatı

Susarak konuşan, gönül alan, gönül yapan, saf, temiz, gönülden ilk düşen, aklın deminde demlenip kirlenmeden, olduğu gibi, hissedildiği ilk andaki tazeliğiyle kalemden kâğıda süzülen, riyasız, çıkarsız, süssüz, boyasız, yalınkılıç, gücünü sabrından alan, insanı tanıdıkça tabiata sığınan, insandan kaçtıkça kendi içine saklanan, yüreğinin üstüne ağlayan, temizliğiyle, berraklığıyla, tüm içtenliğiyle içimizi ısıtan şiirler... - Ümit Polat

"Hız, En Çok Okumaya Yakışır." Bilim ve teknolojideki baş döndüren ilerlemeyle pek çok bilginin önümüze serildiği günleri yaşıyoruz. Artık dünyanın öbür ucundaki herhangi bir bilgiye saniyeler içinde ve zahmetsiz bir şekilde erişebilmek mümkün. Ünlü fizikçi Michio Kaku'ya göre, "Bugün cep telefonumuz, Ay'a iki astronot gönderen NASA'nın 1969'daki tüm gücünden daha fazla bilgisayar gücüne sahip." Ve her geçen gün katlanarak değişen ve gelişen bu bilimsel güç, ister istemez bizleri de hızına ayak uydurmak zor

Hikâye, hayattan alınmış, yaşanmış veya yanabilecek küçük ama anlam yüklü kesitlerdir. Bu hikâyeleri yazmaya beni teşvik eden kimi endişelerimdir. Günümüzde sürekli değişim içinde olan bir toplumla karşı karşıyayız. Başkalaşan, bozulan, aslını, değerlerini kaybeden milli ve manevi değerleri yaşatmakta zorlanan bir genç nesille karşı karşıyayız. Gençlere ve özellikle okul çağındaki çocuklara milli ve manevi değerlerimizi hatırla

Bazı duygular vardır anlatılmaz yaşanır. Bu eserde duygulara yer verilmiş ancak kelimeler yetersiz kaldı anlatımında, yaşamak gerekir o anları. Bu kitapta Umre gözlemlerimi, duygularımı bulacaksınız. Emekli bir Edebiyat öğretmeni olarak duygularımı yararlı olur ümidiyle burada paylaşmak isterim. İnşallah faydalı olur.

Roman bir hayat hikâyesidir. Biyografik anlatıma sahip sosyal bir romandır. Yaklaşık elli yıllık bir zaman dilimine bağlı hayat hikâyeleri vardır. Romanda, Türkiye tarihi ile ilgili bazı önemli olaylar ve tarihler de okuyucuya hatırlatılmıştır. Romanda, tarihten, sosyal hayattan, insan manzaralarından, örnek çalışmalara varan birçok farklı içerik mevcuttur. Asıl konu eğitimdir. Köylü bir ailenin oğlu olan Hamza Öğretmenin elli yıllık eğitim serüveni ve hayat mücadelesi anlatılmıştır. Olay kahramanı bir öğre

En civanmert, en cihangir sözcüklerin bile aşkı tarif etmeye gücü yetmezmiş. Bu düşünce işle aşkı anlamaya çalışırsın. Anladıklarını yazmaya...Kolay değildir onu yürekten kâğıda dökmek. Çünkü aşkta hep yanmak vardır.Yazmada yol aldığını sandığın sırada hakikat ile yüzleşmeye başlarsın.Öyle bir hâl ki sanki ateşin içinde yol alırsın. Kalemi oynatmakta zorlanırsın.Yine de yazmaya çalışırsın.Sonra... Olmaz.Yazamazsın... Kalemi bırakırsın.Sadece yaşarsın.

Ünlü bir yazar şehirde dolaşırken karşılaştığı yoksul bir adama yardım etmek ister; ancak dostlukları ilerledikçe onunla karşılaşmasının bir tesadüf olmadığını düşünmeye başlar. Psiko-patolojik bir karakter olan şahıs, yazarın "Sıcak Kış" adlı dördüncü romanını onun hayatına uyarlamak istemektedir. Yazar bunu tam olarak anladığında korkunç uyarlamanın büyük ölçüde gerçekleşmiş olduğunu anlayacak, uyarlayıcının amacını öğrendiği zamansa hayatının en kötü şokunu yaşayacaktır.

Osmanlı Olmak Allah'a kul peygambere ümmet olma aşkıdır, Osmanlı Olmak insanlığın zedelenmiş örselenmiş ruhuna can katmak, kutsalı ve kutsal emanetleri, tevhidi, peygamber ahlakını, yeniden insanlığın gündemine taşımaktır. Osmanlı Olmak pervasızca insanlığın gözyaşı ve kanından beslenen ve zenginlik devşiren, insanların acı ve ıstırabı üzerinden dünyevi zevk ve hazlarını tatmin etmekten başka kaygısı olmayan zalimlerin yakasından tutmaktır. Osmanlı Olmak yeryüzünün tüm mazlum, yetim, yoksul ve gariplerinin

İnsanların aklından geçenleri okuyabilseydiniz ne yapardınız? Elinizdeki kitap, işlediği büyük bir suçun ardından istem dışı olarak insanların aklından geçenleri okumaya başlayan ve bunun dayanılmaz ağırlığı altında hayatının yavaş yavaş cehenneme dönüşünü çaresizce izleyen bir adamın hikâyesidir.