Ama gerçek, acımanın çok üstündedir. Ben de yalnızca kendimi değil, sokaktaki sıradan Rus insanının, bir zamanlar ve bu güne gelinceye kadar içinde yaşadığı boğucu, acı ve sıkıntılarla örülü küçücük dünyasını anlatıyorum.

İvan İlyiç, yargıçtır. Doktoru da kendisi gibi yüksek bürokrattır. O günkü düzenin birer parçasıdır her ikisi de. İvan İlyiç hastadır, güçsüzdür. Güçlü durumda olan doktordur. Sağlıklıyken İvan İlyiç güçlüydü, sanıklar güçsüzdü. Doktoru İvan İlyiçe tıpkı eskiden İvan İlyiçin karşısına gelen sanıklara davranmış olduğu gibi davranır. Çarpıcı bir gerçektir bu. Okuyunca seveceksiniz. (Arka Kapak)

Don Kişot dünya edebiyatının en ünlü, en ölümsüz kahramanlarından biridir. Haklı olarak yazarını kısa zamanda büyük bir üne kavuşturan DON KİŞOT büyük-küçük herkesin beğenisini kazanmış bir başyapıttır. Don Kişot, okuduğu romanların etkisinde kalarak şövalye olmaya karar veren bir soylu kişidir. Amacı haksızlıklarla savaşmak, iyilere yardımcı olmak, kötüleri cezalandırmaktır. Sıska atı Rozinante´ye atladığı gibi, seyisi Şanso ile birlikte yollara düşer. Serüvenden serüvene atılır, olmadık işler gelir başı

Gülünç olma düşüncesi bizi utandırmamalı, değil mi?.. Gülünç olmak bazen iyi hatta çok iyidir. O zaman insan başkalarına karşı daha hoşgörülü olabiliyor. Her şeyi birden anlamak mümkün mü? İnsan bir anda mükemmel olamaz... Sizin adınıza, hepimizin adına korkuyorum... Tümümüzün kurtuluşu için, karanlıkta bir kör döğüşüne kapılarak mahvolmamızdan kurtulmak için söylüyorum bunları. İlerici atılımlarla toplumu yönetmek olanağımız varken, neden çekilip yerimizi başkalarına bırakmalıyız? İlerici insanlar olalım v

Ben işçi sınıfı içinde doğdum. Çoşku, hırs ve ülkü denen şeyleri çok genç yaşlarda keşfettim. Bu tutkuları dindirebilmek çocukluk yaşamının en temel sorunu oldu. Germilerde tayfalık, limanlarda hamallık yaptım; konserve fabrikalarında, daha başka fabrikalarda ve çamaşırhanelerde çalıştım; ot biçtim, halı temizledim, cam diliciliği yaptım. Ama hiçbir zaman emeğiminin tam karşılığını alamadım. Aşırı çalışma beni hasta etti. Ömrüm boyunca gövdemle hayvan gibi çalıştım ve ne denl

Gülmek ne güzel şeydir değil mi arkadaşlar? Şöyle, doya doya kahkahalarla gülmek... Bazen gevrek bir kahkaha duyarız da, elimizde olmaksızın biz de gülümseyiveririz, ister istemez gülmek gelir bizim de içimizden. Kimi zaman kıkır kıkır güleriz... Kimi zaman kıs kıs güleriz... Kimi zaman acı acı... Kimi zaman katıla katıla... Kimi zaman kasıklarımızı tuta tuta... Kimi zaman bıyık altından, şöyle hınzırca gülümseyiveririz alaylı alaylı... Ama durup dururken de gülünmez elbet. Her zaman gülemiyorki ins

Jack London´un yapıtları görkemli ve sürekli bir destandan alınma sürükleyici serüven parçaları gibidir. Issız tropik adaların balta girmemiş ormanlarında, kelle avcıları arasında geçen bir aşk ve serüven romanı olan Dehşet Ülkesi´nde, yine Jack London´a özgü o sürükleyici anlatımı bulacak, yabanıl doğadaki o dişe diş kavgayı yine yaşar gibi olacaksınız.

Kikor, yoksul bir köy çocuğudur. Saftır, temizdir, çalışkandır... Bir gün köyünden kopar, kalkıp kente gider. Çırak olarak girer bir tüccarın yanına. Ama bir türlü alışamaz kent yaşamına. Köyü, anası, babası, kardeşleri, arkadaşları gözünde tüter... Yapayalnızdır. Üstelik, acımasız biridir patronu. Kikor´u döver, söver, aç açık bırakır... Ve Kikor hastalanır... Yaşamak onun da hakkıdır oysa. Sonra ne mi olur? İyi ama çocuklar, hepsini ben anlatamam ki.... Alın bu kitabı, oturup bir güzel okuyun... Görün K

Gulliver, büyükler için yazılmış olmasına karşın küçüklerin de büyük bir beğeniyle okudukları en ünlü kitapların başında gelir. Oldum olası boyundan büyük düşler peşinde koşan insanın serüveni hiçbir kitapta böylesine eğlendirici ve iğneleyici dille anlatılmamıştır. GULLIVER CÜCELER ÜLKESİNDE ile GULLIVER DEVLER ÜLKESİNDE adları altında sunduğumuz bu iki kitap, aslında bir bütün oluşturuyor. Birini okuyanın öbürünüde kesinlikle okumak isteyeceğinden hiç kuşkumuz yok.

Elinizdeki kitap, insanların çarpık yanlarını daha da çarpıtarak gülünçleştiren bir kahkaha aynısı gibidir. Öyle bir ayna ki, insanı gerçek boyutunun on katı oranında büyük ya da küçük göstererek toplumsal yapıyı inceden taşlıyor, yeriyor... Gulliver, bir karış boyunda cüceler arasında gerçek bir dev olduğu duygusuna kapılıyor; ama sonra devler ülkesine düşünce boyunun gerçek ölçüsünü alıyor. GULLİVER CÜCELER ÜLKESİNDE hiç kuşku yok ki, yanlız küçüklerin değil, büyüklerin de zevkle okuyacağı bir kitaptır.

Türkçe´nin büyük ustası, şiirimizin yüz akı Nazım Hikmet, Lafonten´in en güzel, en seçme masallarını manzum bir dille Türkçe´mize kazandırmış... Herbiri birbirinden güzel olan bu masalları elinizdeki kitapta toplamış... Bu masallardaki kahramanlar genellikle hayvanlardan seçilmiş. Hayvanların başından geçen olayları öğrenince kendimize dersler çıkarıyor, iyiyle kötünün, güzelle çirkinin, haklıyla haksızın kavgasını daha iyi anlıyoruz...

ŞERMİN, çocukları, eğlendirirken eğitmek, eğitirken eğlendirmek amacını güden sevimli bir kitap. İçinde birbirinden güzel şiirler var. Büyük şairimiz Tevfik Fikret´in 1914´de yazdığı bu şiirler bugün bile değerlerinden hiçbirşey yitirmemiş. Üstelik şaşılacak derecede arı bir dille yazılmış. Şiirlerden kimilerini ilkokul ve ortaokul Türkçe kitaplarından tanıyorsunuz. Ülkemizde yayımlanan ilk çocuk kitaplarından biri olan bu değerli yapıtı sunmakla kıvanç duyuyoruz.

Kısa öykünün en tanınmış ustalarından Ömer Seyfettin´in en güzel öykülerinden bir demet bulacaksınız bu kitapta. Genellikle yazarın çocukluk yaşantısında izlenimleri içeren bu öyküler, bugün büyüklerin bile belleğinde derin izler bırakmıştır. Her çocuğun büyük bir zevkle okuyacağı kanısındayız.

Yüzyılar önce Ezop adlı kölenin yazdığı küçük küçük masallar bulacaksınız bu kitapta. Kahramanları çoğunlukla hayvanlardan seçilmiş. İnsanın gülünç yanlarını, yanılgılarını, tutkularını ince ve alaylı bir dille ele alarak toplumsal ilişkileri eleştiriyor. Okuyunca derin derin düşünüyor, bazen gülüyor, bazen öfkeleniyor, birtakım dersler çıkarıyorsunuz... Eğlendiriciliğinin yanında eğitici ve öğretici niteliğide var. Özellikle öğrencilerin çok hoşlanacağı umudundayız.

Kedileri sever misiniz arkadaşlar? Ben çok severim. Hele yavrularına bayılırım. Ne şirin şeydir o yaramaz pisipisiler! Küçücük, yumuk yumukturlar. Tüyleri yumuşacıktır. Doğru dürüst miyavlamasını bile bilemezler daha. Sırtlarını okşadınız mı, mırıl mırıl mırıldanırlar. Hele yün yumaklarıyla bir oynayışları vardır ki, görseniz bayılırsınız! Nasıl da hoplayıp zıplarlar!.. İyi ama ne diyecektim ben size? Ha sahi... ÜÇ KEDİ YAVRUSU´nda işte bu şirin pisipisilerden söz ediliyor. Ben okudum, çok sevdim. Oku

Jack London, CAN YOLDAŞI´nda, insanın insanla, insanın doğayla ilişkilerini irdelemiş, değişen maddi ortama göre insanın değişmeye uğramasını psikolojik boyutlarıyla yansıtmıştır. Bu kitabında da Darwin´in etkileri görülmekle birlikte toplum bilimsel açının egemenliği daha belirgindir. Bu kitapta toplanan öyküler, onun bir yolculuğunda gözlemlediği olgulara dayanıyor... Estetik bütünselliği içinde unutamayacağımız kahramanlarla karşı karşıya bırakıyor bizi...

Jack London, başeserleri arasında sayılan bu romanı kolay yazmadı. Çürümesi, solması, yaprak dökümüyle, filizlenmesi, hasatıyla bir insan tarlası halindeki DOĞU YAKASI´nda, kendisi de diğer işsizler gibi günü gününe, ve çoğunlukla aç ekmeksiz olarak yaşadı Bu en acımasız gerçekliğin bütün eziciliğini kendi sırtındda duydu. Acılara malolmuş bu gözlemleri romanlaştırdığı zaman dünya kamuoyu büyük bir şaşkınlık duyumuştu. Bütün bunlar gerçek olabilir miydi? Jack London´un usta kalemi gerçeği bütün çıplağıyla a

Çocukluk, Delikanlılık, Gençlik, bir yaşamöyküsü değil, bir romandır. Ama geniş ölçüde gerçeklere dayanan bir roman... Tolstoy, bu kitabını yirmili yaşlarının ilk yıllarında yazdı. Çocukluk, Delikanlılık Gençlik´te, Savaş ve Barış´ın, Anna Karenina´nın, Diriliş´in ve daha birçok ölümsüz yapıtın dev yazarının ilk yeşertilerini görmek mümkün. İlk kez gerçek bir kitap okuyordum. Oldukça çocuktum, delikanlıydım, anneydim, yaşlı öğretmendim, Volodya´ydım, Liyuba´ydım, Deli Grişa´ydım, dahası troykaydım

Gorki, Üçler´de kapitalistleşme sürecinin belirlediği tipik kişilikleri, onların karmaşık iç dünyalarını ve yapısal çelişklilerini canlı bir biçimde ele alır. Kendi çocukluk izlenimlerini de içeren bu romanda, büyükler dünyasındaki boğazlaşmaların çocuk ruhundaki yansılarını bir çocuk içtenliğiyle dile getirir. Yayımlanır yayımlanmaz devrimci eleştirmenlerce toplumsal gelişmeyi ve onun ekonomik temellerini çözülemeyen çok önemli bir roman sayılan Üçler´i Gorkiseverler ilgiyle karşılayacaklar.

Büyük Sovyet yazarı Maksim Gorki, bu romanında da insanoğlunun oluşumunda dış etmenlerin, yaşanan olayların, toplumsal koşulların ne büyük rol oynadığını gösteriyor. Daha dört yaşında, toplum denen bir yabanıl ormana bırakılmış bir insan yavrusunu, kendisine yer edinmek, yaşamını sürdürebilmek ya da yalnızca varolmak için ne ne zavallı, ne acınası bir savaşım yürütmek zorunda kaldığını o unutulmaz anlatımıyla gözler önüne seriyor. Gorki, her zamanki inanılmaz gerçekçiliği ve soluk kesen şiirli anlatımıyla,