Uzun yıllardır birçok ülkede çok satan kitaplar listesinin en tepesinden inmeyen bu eğlenceli oyunu sizler için en kullanışlı boyutlarıyla hazırladık. EFSANE SUDOKU kitapları, SUDOKU severler için özel olarak tasarlanmış kitaplardır. İçeriğinde çözümleriyle birlikte kolay seviyeden çok zor seviyeye 132 farklı bulmaca yer almaktadır. Özel boyutu, yanınızda taşımanızda kolaylık sağladığı gibi size daha rahat bulmaca çözme imkânı sağlamaktadır. Dikkat: Bağımlılık yapar!

Bu eserde, “Kahus” adıyla bilinen, daha sonraları kronolojik olarak “Kahus Han”, “Kral Kahus” ve en sonunda “Tangrı Kral” adını alan yarı insan-yarı tangrının hayat hikâyesi konu edinilmiştir. Kimi zaman “tangrı kral”, kimi zaman ise “tanrı kral” olarak farklı dillerde farklı telaffuzlarla seslendirilen veya sembolize edilen, yarı insan yarı tanrı görülen ve kabullenilen tangrı kral mı toplumu yarattı, yoksa toplum mu tangrı krala muhtaçtı? Bu ikilemin cevabına ulaştığımızda benliğe ulaşacak mıyız? Yoksa

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın tam ortasında yaşanan bir soykırımdı Bosna. Hayır, bunun adı savaş değildi. Çünkü savaş iki eşit güçle, karşılıklı olarak yapılırdı. Üstelik savaşın da kuralları vardı. Savunmasız insanlara silah doğrultmayı ve onları öldürmeyi meziyet sanan Avrupalılar, her zaman yaptıkları gibi bu zulme de sessiz kalmışlar; Saraybosna, Mostar, Srebrenitsa derken tüm Bosna kırmızıya boyanmıştı. Avrupa’daki Müslüman Boşnakları kıtadan yok etme idealleri üzerine başlayan bu kıyım, yü

1914 yılından 1925 yılındaki Şeyh Said Kıyamı’na kadar Türkiye genelinde ve Doğu-Güneydoğu özelinde ele aldığım bu romanda, tarihsel süreç içerisinde yaşanan isyanlar ve de devrimlerin sosyo-psikolojik etkileri ile bölgesel ve ulusal anlamda yarattığı sonuçları tarafsız bir gözle ele almaya çalıştım. Kut’ül Amare Savaşı ile başlayan bu serüven Şeyh Said ve arkadaşlarının Diyarbekir’de idamı ile son bulmuştur. Romanımda geniş yer verdiğim Şeyh Said Olayı, yaşanılan süreç içerisinde bölge halkında ve dahi çok

Ne zaman ki, doğduğum ve çocukluğumun geçtiği Kula’da tarihî bir konağı restore etmeye başladım işte o an “Yazmak için hayalimdeki yer işte burası!” dedim. Konağın restorasyonu uzun sürdü. Tarihî konak aslına uygun hale geldiğinde oluşturduğum “yazma ve okuma köşesi” benim için okuma ve yazma konusunda bir teşvik vesilesi oldu. Bir penceresi konağın avlusuna diğer penceresi daracık sokağa bakan odamda bazen saatlerce okuma fırsatım oldu. Zaman zaman dostlarımla “kahve bahane, sohbet şahane” diyerek uzun ve

Birkaç yüreğe dokunmak İçin yola çıktım. O kadar şaşırdım ki küçücük bedenlere o kocaman yürekleri nasıl sığdırmışlardı anlayamadım. Bazısı İçin çizgi filmdim, belki de Noel Baba ya da palyaço olmayı bir türlü beceremeyen sıradan bir insandım. Birkaç dakikada bu güçlü çocukların yüz hatlarına gülücükler ektim, gamzelerine sevinç yükledim. Odadan her çıktığımda, arkamda bıraktığım hüzün kalbime dokunuyordu. Ve kendi içinde defalarca ağlayan bu palyaço dışarıya gülebiliyordu…

Bizim tayfa altı kişiydi. Dut Canavarı Ahmet, Mucit Ali, Şakacı Hasan, Sakar Eren, Panter Necmi ve ben: Fıkracı Rıfkı. Şaşırdınız, değil mi? Size dedim ama! Bizim mahalle çıldırmıştı o zamanlar. İşte bizim acayip mahalle ve bizim tuhaf tayfa!.. Böyle acayip bir mahalleniz ve tayfanız olunca başınızdan da hep tuhaf ve komik olaylar geçiyor. Siz de bu tuhaf ve acayip mahallemize katılmak ister misiniz? Haydi başlayalım o zaman…

Çok şey var konuşacak, Susuyorum. Üstelik uykusuzum da… Sanki dünyayı yüklenmiş omuzlarım Öylesine yorgunum Öylesine çaresiz. Sanırdım ki Özgürlük bir kuşun kanadında. Şimdi düşüyorum o kuşun kanatlarından Kafamın içindeki uçurumlara. Tutarsın sandım elimden, Yerle bir olmadan önce Tutmadın. Yine de kalktım ayağa Öylesine yalnız Öylesine sessiz...

Haydi korkma! Konuş Capella Seni bu denli üzen şey ne? Durma Capella anlat! Onca uykusuz gecelerin sırrı ne? Yaşamını karanlık bir hücreye çeviren kim? Sen mi? Sevdiğin mi? Yoksa bîkes sevdan mı? Fail siz değilsiniz Capella Fail sizin duygularınız. Nasıl bir sevdadır bu Capella? Sizi koparamayan kudret ne? İpler, kelepçeler mi? Yoksa kan bağı mı? Hayır Capella hayır! Sizi koparamayan yegâne şey O masum kalbinizdi. Aşkın karanlığında Unuttuğunuz tek şey buydu aslında Sevmek kaybetmekti Se

“Mavi Işık 1, 2, 3” otizm spektrum bozukluğuna sahip yani OSB’li çocukların yaşayışları üzerine hazırlamış olduğum çok değerli bir şiir kitabı serimdir. Bu kitap serimiz otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklarla iç içe ve yüz yüze yaşadığım öğretmenlik mesleğim içindeki tüm deneyimlerimi yansıtmaktadır. Okul çağına gelmiş OSB’li, kısaca kullanım kolaylığı nedeniyle otizmli bir çocuğun davranışlarını onların 6 yaşından ergenlik çağına kadar geçen süreçlerini bizzat gözlemleyerek gerçekleri, hakikatleri değ

19 Mayıs 1919 adlı bu kitap 1919 dizelik tek bir şiirden oluşmaktadır. Bu şiirde Yüce Ata’mız Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı nasıl başlattığı ve ülkemizin bağımsızlığını nasıl kazandığı satır satır anlatılmaktadır. Bu şiiri okuduğunuzda 19 Mayıs’ın Samsun’a ayak basmaktan ibaret olmadığını ve ne denli önemli olduğunu anlayacaksınız.

Garip bir rüya Kısır döngüde bir dünya Bir yol sonu varla yok arasında Bir hüzün, sıfır mutluluk. Durma, ezgiler söyle İçinde biz olsun Biraz da sevdiklerimiz. Dünya garip bir yer Bende hep yokluk Kimle, kimsesizlik arasında kalmışım. Herkes bir bir gitmiş Dönmüş, dolaşmışız Bir doğruda duramamışız. Kısır bir döngüde Hep başa sarmışız Birbirimizi bulamamışız.

Napolyon Bonapart bir konuşmasında “Her şeyin üstünde Fransa, onun üstünde de Josephine!” demiş. Ben de meslek hayatımda yıllar yılı saygıyı ve dürüstlüğü her şeyin üstünde tuttum ama bunların üstünde de sevgiyi. Çünkü bir insanı insan yapan şeyin yüreğindeki sevgi olduğuna inandım hep… Çağdaş bir dünya yaratılması için inandığım ve önem verdiğim değerler doğrultusunda çabaladım her zaman. Yaşanmışlıklardan beslenen kurgularımın gelecek nesillere ışık olması en büyük dileğim.

Her canlı özündeki gerçekliğe kavuştuğunda nefes almaya başlar. İstediğin kadar kaç, inkâr et, kuytularda saklan. Özündeki gerçeklik sen ne yaparsan yap peşini bırakmayacak. O, engel tanımaz; doğduğunda damarlarından akmaya başlar ve zaman durana kadar seninle gelmeye devam eder. Bu roman özündeki gerçeklik için savaşanların romanıdır, derin uykularından bir sıçrayışta uyananların serüvenidir. Farklılıklarıyla var olmaya çalışanların, kanatlarını özgürlüğe açanların bitip tükenmeyen hikâyesidir... *** Harpy

Değerli Okurlarımız, Mesleğe yıllarını vermiş bir eğitimci olarak öğrencilerimizin kendi kitaplarını yazma fikrini ilk duyduğumda çok heyecanlandım. Yıllarca okumanın ve yazmanın ne kadar değerli bir beceri olduğunu anlattıktan sonra öğrencilerimizin bu becerilerini siz değerli okurlarla paylaşma isteğiyle gururlandım diyebilirim. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız... Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.” sözünden hareketle bu kıymetli çalışma öğren

Bir gün çıkıp geleceğine öyle inandırmışım ki kendimi, Her ayak izinde, her ayak sesinde, “Acaba o mu?” demek Ve her seferinde kırılan umutlarla tekrar başa dönmekten yoruldum. Ya gel ya da kov beni senden!..

Hayatım boyunca “şişman”dım. Yani sanırım insanlar beni sadece böyle tanımlıyorlardı. Lunaparktaki oyuncaklara alınmadığım da oldu, en kırıcı şakalara konu olduğum da... Lise yıllarında obeziteye kadar varan kilolarım sebebiyle yaşadığım bunalımda bir hayal kurdum. Kilo verecek, diyetisyen olacak ve bu sorunu yaşayan kişilere yardımcı olacaktım. Bu hayalim için üniversite sınavına çok çalışarak hayalini kurduğum diyetisyenlik bölümünü kazandım. Obez bir şekilde başladığım diyetisyenlik bölümünün ilk yılında

“Mücevher gibidir, bir kadının gözyaşları. Onlar damladıkça, sizin değeriniz düşer.” Nazan’la Kenan’ın hikâyesinin özetidir aslında bu söz... Bir zamanlar dünyanın en değerli varlığı olan Kenan “aile” olmanın ağırlığı altında ezilmiş, ezildikçe tüm hıncını Nazan’dan çıkarmaya başlamıştır ve Nazan’ın gözünden düşen her damla yaş gün geçtikçe Kenan’ı bir çakıl taşına çevirmiştir. Nazan mı? Hayatına anlam katsın diye dünyasına aldığı adam, onu yaşamdan koparmak için bir cellâda dönüşürken, küçük kızı bağlamı

Yalnızız, kabul et... O çok sevdiğin kedin de bir gün terk edecek seni. Hatta o en çok sevdiğin şarkın da başkalarının olacak, başkaları için çalacak, başkalarının anısı olacak. Yalnızız, kabul et... Tıpkı kimsesizler mezarlığındaki unutulmuş bir mezar gibi yalnızız. Kendinden eksilip, başkasını tamamlamak için sarf ettiğin çabanın bir gün hiçbir anlamı kalmadığını gördüğünde “Değmezmiş!” kelimesinin ağırlığının altında kalacak, ezilip gittiğinde anlayacaksın sokaktaki it kadar yalnız olduğunu. Yalnızız, ka

“Mavi Işık 1, 2, 3” otizm spektrum bozukluğuna sahip yani OSB’li çocukların yaşayışları üzerine hazırlamış olduğum çok değerli bir şiir kitabı serimdir. Bu kitap serimiz otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklarla iç içe ve yüz yüze yaşadığım öğretmenlik mesleğim içindeki tüm deneyimlerimi yansıtmaktadır. Okul çağına gelmiş OSB’li, kısaca kullanım kolaylığı nedeniyle otizmli bir çocuğun davranışlarını onların 6 yaşından ergenlik çağına kadar geçen süreçlerini bizzat gözlemleyerek gerçekleri, hakikatleri değ