Dedem bana dedi ki : Sev sev, herkesi sev. Ben de herkesi seviyorum. Her fırsatta anneme, babama, arkadaşlarıma, öğretmenime bunu söylüyorum. Siz de özel günleri beklemeden yakınlarınıza onları sevdiğinizi söylüyor musunuz?

Tip top tip top yağmur yağıyordu. Anne kuş yuvada, baba kuş uzaklardaydı. Yağmur hızlandı, yapraklar ıslandı. Gök gürledi, şimşek çaktı. Acaba baba kuş sağ salim yuvaya dönebilecek miydi?

İlkbahar mevsimiydi. Kuşlar çalışıp duruyorlardı. Ne mi yapıyorlardı? Ne yapacaklar? Tabii ki yuva yapıyorlardı. Minik serçe bekliyordu. Karar verememişti. Yuva yapsın mı, yapmasın mı? İşte buna karar veremiyordu. Yuvasız kuş olmaz ki! Bunu serçe de biliyordu. - Hayır, hayır, dedi. Yuva yapmayacağım. Geçen yıl bir yuva yapıştım. Rüzgar uçurmuştu. İçinde yavrularım da vardı. Çok üzülmüştüm. Şimdi ne yapacaksın? Serçenin gözleri parladı. - Hazır bir yuva alacağım.

Sincap kardeş gezip duruyordu. Kendine güzel bir ağaç arıyordu. Sonunda bir ağaç buldu. Bu bir meşe ağacıydı. Büyüktü. "Harika!" diye bağırdı. Tilki kardeş de gezip duruyordu. Kendine güzel bir yuva arıyordu. Sonunda o da aradığı yuvayı buldu. Meşe ağacının kovuğu aradığı yerdi. "Harika!" diye bağırdı. Sincap kardeş keyiflendi. Daldan dala atladı. Bir dalda durdu. Bir deliğe girdi. - Tamam, dedi. Yeni yuvam burası olacak. Ağaçtan iniyordu. Birden durdu. Kalbi küt küt atmaya başladı. tilkiyi görmüş

Dı dı dı! Üşüdüm, üşüdüm. Eve gittim, ablam pilav pişirmiş. Abla, ben pilav yemem. Vallahi de yemem. Billahi de yemem. Vay! Sen misin bunu diyen... Pilavı yemeyen... Ablam çok kızdı. Üzüldüm, ablama küstüm.

Yaz geldi. Havalar ısındı. Yaz tatili yaklaştı. Annem hayal kurmaya başladı. - Bu yaz iyi bir yere gidelim, dedi. Babam başını salladı. -Gidelim, diye karşılık verdi. Ben heyecanlandım. -Nereye gideceğiz? Babam kesin kararlıydı. - Deniz kenarına, dedi. Annem karşı çıktı. - Ben denize girmem. - Neden girmezsin?

Sordum, öğrendim. Okudum, öğrendim. Başımın içinde beyin var. Beyin düşünmeye yarar. İnsanlar düşünürler. Ellerini kullanırlar. İş yaparlar. Ne güzel! Ben de insanım. Ben de düşünürüm. İş yaparım. Anneme, babama yardım ederim. Ders çalışırım. Başka ne yapabilirim? Şarkı söylerim. Resim yaparım. Kitap okurum. - Oyun oynamaz mısın? dedi arkadaşım. - Oyunsuz çocuk olmaz. Oyunsuz yüzüm gülmez. Tabii ki oynarım.

- Az ye, öz ye. İyi çiğne. Bunu bana kim dedi? Öğretmenim dedi. Ben öğretmenimi severim. Sözünü dinlerim. Aferin bana! Yemek saatim geldi. Ellerimi yıkadım. Masaya oturdum. Yok yok... Sandalyeye oturdum. Az yiyordum. Öz yiyordum. İyi çiğniyordum. Sonra ne oldu? Bilin bakalım... Herkes yedi bitirdi. Oynamaya gitti. Az öz derken zil çaldı. Yemeğim yarım kaldı.

Oh, ne güzel... Ağacın gölgesine yatmış. Eline bir kitap almış.Mır mır, mırıl mırıl okuyor. Kuşlar dallara konmuş. Onu dinliyor. Mırmır kediye sordu: - Merhaba kardeş, ne okuyorsun? Kuşlar gülüştüler. Tıstıs kaplumbağa şaşırdı. Kuşlara bağırdı: - Ne gülüyorsunuz? Komik bir şey mi oldu? Mırmır da gülmeye başladı. Tıstıs sinirlendi.

Satış duyguyla, hisle yapılan bir sanattır. Evet, bir sanattır, çünkü yapılan işin içinde bir hayal gücü, yaratıcılık, ikna kabiliyeti ve ortaya çıkan bir eser, yani satış vardır. İçinizde heyecan yoksa, istek yoksa satış da yapamazsınız, satış sonrası mutluluğu da yaşayamazsınız. Satış, o anı müşteriyle birlikte yaşamak, hayal etmek, yaratıcı olmak ve karşı tarafı anlayabilmek, nihayetinde de satışa ikna edebilmektir.

Bir kediyle bir fare arkadaş olabilir mi dersiniz? Kedi Pirates’le Fare Fiyasko çok iyi arkadaş olmakla kalmayıp birlikte müthiş bir maceraya da atılıyorlar. Korsan Mavisakal’ın yaşadığı Orkinos Adasına gidip gizli hazineyi ararken korsanlar tarafından esir edilen hayvanları buluyorlar. Pirates’le Fiyasko acaba onları özgürlüklerine kavuşturup hazineyi bulabilecekler mi?

Ben de Sahne Tozu yutanlardanım 1970'li yılların başlarında Kocamustafapaşa semtindeki Çevre Tiyatrosu'nda sahnelenen oyunları hiç kaçırmazdım. Altan Erbulak, Metin Serezli gibi değerli oyuncularımızın tiryakisi olmuştum. Beyoğlu'nda ise Ali Poyrazoğlu ve Ferhan Şensoy'un oyunlarını hiç kaçırmadım. Ayrıca okulla birlikte Devlet Tiyatroları'na da giderdik. Sadece okullar arası futbol ve folklor müsabakalarına değil, tiyatroya da grupça giderdik. Nedense tiyatro biletini alırken hep ön sıralardan bilet almay

Hâle Seval, yakından tanıdığı Bozcaada'da tanık olduğu hayatlardan yola çıkarak gerçekliği kilim örüyormuş gibi sabırla, ilmik ilmik kurmacaya dönüştürüyor. Bu öyküleri okurken siz de bir anlamda kendinizi Bozcaadadaymış gibi hissedeceksiniz. Canlı ayrıntılar güneşte parlayan renkler gibi gözünüzü alacak, adanın şaraplarından yudumluyormuş gibi içinize buruk bir tat yerleşecek, sonunda da üzerinizde denizin bıraktığı tuz tabakası gibi derin bir iz kalacak. Şavkar Altınel Kerim Kaptan elini gözünün üzerine

Emre’nin babası televizyonda baklava çalan çocuklarla ilgili bir haber izler ve Emre’nin, ablasının ve hatta annesinin de bu konu üzerinde düşünmelerini ve yoksul insanları düşünüp sahip olduklarının kıymetini bilmelerini ister. Olaylar böyle başlar...

Bir kediyle bir fare arkadaş olabilir mi dersiniz? Kedi Piratesle Fare Fiyasko çok iyi arkadaş olmakla kalmayıp birlikte müthiş bir maceraya da atılıyorlar. Korsan Mavisakalın yaşadığı Orkinos Adasına gidip gizli hazineyi ararken korsanlar tarafından esir edilen hayvanları buluyorlar. Piratesle Fiyasko acaba onları özgürlüklerine kavuşturup hazineyi bulabilecekler mi?

Yıl 2045. Aylardan Mayıs. İrisle babası evlerinin bahçesinde anne Melis Hanıma doğum gününde ne hediye alacaklarını konuşuyorlar. İris, annesine ev işlerini yapan yeni robotlardan almayı öneriyor ama Melis Hanım onlardan önce davranıyor ve ev işlerini yapan, yemek pişiren, evi hırsızlara karşı koruyan bir sürü minik robotla birlikte geliyor eve. Evi hırsızlara karşı koruyan güvenlik robotları tüm önlemleri alıyor. Bizimkiler gezmeye gidip ev halkı dışından birisi eve girmeye kalkınca neler oluyor dersiniz?

Yusuf geceleri uyumadan önce sürekli gökyüzüne bakmaktadır. Bir gece uzakta bir ışık görür ve bu ışığa doğru gider. Gördüğü ışık bir uzay gemisinin ışığıdır. Uzaylılar Yusufu alıp kendi galaksilerine götürür. Yusuf gittiği galakside dünyanın farklı ülkelerinden gelen pek çok çocukla karşılaşır. Bu uzak galakside dünyadan gelen herkes birbirinin dilini anlamaktadır. Uzaylılar çocukları galakside gezdirir, ağırlarlar. Peki ama onları buraya çağırmalarının nedeni nedir?

Yüksek mi yüksek, hiç kimsenin bilmediği bir dağ tepesinde masmavi, tertemiz suları ışıl ışıl parlayan bir göl vardı. Gölün adı Işıklı Göldü. Bu gölün bir özelliği de içinde pırıl pırıl pullarıyla yüzen mercan balıklarıydı. Bir gün Bilge Balık Oranüs tüm mercanları toplantıya çağırdı. Elinde kocaman bir kitap vardı. Sevgili Mercanlarım, bin yıl önce yazılmış bu kitapta bu yıl aramıza katılacak minik mercanlardan birinin pullarının altın olacağı ve bu altın pullu balığın tüm canlılara mutluluk dağıtac

Cıvıl cıvıl çocuklar / Şenlendi okul yolu / Hepsinin gözleri / Umut ve sevgi dolu Ey sevgili okulum! / Senden uzak kalamam / Her şeyden vazgeçerim / Ama sensiz olamam

Ağustosböceği, kemençesini kucaklayıp zeytin dalları arasına kuruldu. Ayaklarını, kanatlarını ayarladı. Akort işlemi tamamlandı ve müzik başladı. Hava çok güzeldi. Kavak dallarının hışırtısı ona eşlik ediyordu. Az sonra arkadaşları du bu şenliğe katıldılar. Orkestra kurulmuş, müzisyenler yerlerini almışlardı. Ağustosböceklerinin şarkı söyleyip eğlenmesine kızan karıncalar kış gelince yiyeceksiz kalan ağustosböceklerine yardım edecekler mi dersiniz?