Kadim öğreti Kuji İn ile benliğinizi kucaklayacak, geçmişiniz ile barışacak, uyumlu, enerjik ve sağlıklı olacak, kendinize güvenecek, zor zamanlarda güçlü kalacak ve olmak istediğiniz insanı yaratacaksınız.

İnsanın en derin yolculuğu, içinde yaşadığı hayata mizahi tarafından bakmaya başladığı anda start alır. Trafik kurallarına bile tahammül edemeyen insanoğlu, hayatın dayattığı grafik kurallarına teslim olurken ne kadarda zavallıdır. Ben Rabia, sadece Rabia. Annemden yediğim dayakların bana verdiği yetkiye dayanarak ahkâm kestiğim püf noktalarım var. Tüh noktalarımın satır aralarında kaybolurken, koca bir hikâyenin tek cümlesi ile vurulduğunuzda anlaşılmış olacağım. Hazırsanız, Kadergâh;ımı kurdum hedef a

;İnsanlar doğumundan ölümüne kadar tüm yaşantısını kendileri seçer. Kim olursa olsun... Hayatında çok iyi veya çok kötü bir olay yaşamış olsa bile bunu kendisi seçmiştir.

"Cuma gecesi, her hangi bir cuma gecesi, saat gece bire gelirken yollarda kimsecikler yoktu. Eoka, camdan kafasını uzatmış bakınırken kombisiz evlere dağıtılan kalitesiz kömürün kokusuyla irkilip camı kapatıp, televizyon karşısında başladığı yarım kalan şekerlemeye tekrar başlayabilirim umuduyla montajını bir başına yaptığı koltuğuna oturdu. Tekrar başlayabilmen söz konusu dahi olamaz, hep yeni bir yerden apansız yakalandığın düşüncelerden korkarsın. Korkuyla karışık, beklenmeyen misafirin tedirgin

Laçin: "Bana kalırsa kötülük daha çok öğrenilerek yapılıyor galiba. İnsanların doğarken içinde olduğunu zannetmiyorum. DO'nun dediği gibi, biz insanız ve tek başımıza yaşamıyoruz, hepimiz bir toplumu oluşturuyoruz. Eğer toplum iyilikten çok kötülük öğrenmişse, kötü olması normalleşiyor." Renas: " Peki madem kötülük öğreniliyor, o halde iyilik de öğrenilir. Ama neden daha çok kötü insan var? Neden kötülüğü öğrenmek insanların daha çok işine geliyor?

Komşusunun adı Çiçebek imiş, çünkü hem kelebeğe hem de çiçeğe benzediği için arkadaşları ona böyle bir isim takmışlar. Çiçebek'e ziyarete gelen kelebeklere o kadar hayranmış ki, "Ne olur biriniz beni görün!" diye inliyormuş Yeşil Çiçek. Bunu duyan bir kelebek, "Aaa sen çiçek miydin? Hiç farkedilmiyorsun! Ben seni yaprak zannediyordum, keşke yapraklarını biraz boyasaydın! diye alay ederek uçup gitmiş. Alay etse bile, onunla ilgilenen bir kelebek olmasına çok sevinmiş Yeşil Çiçek. Ama mutluluğu çok kısa sürmü

Komşusunun adı Çiçebek imiş, çünkü hem kelebeğe hem de çiçeğe benzediği için arkadaşları ona böyle bir isim takmışlar. Çiçebek'e ziyarete gelen kelebeklere o kadar hayranmış ki, "Ne olur biriniz beni görün!" diye inliyormuş Yeşil Çiçek. Bunu duyan bir kelebek, "Aaa sen çiçek miydin? Hiç farkedilmiyorsun! Ben seni yaprak zannediyordum, keşke yapraklarını biraz boyasaydın! diye alay ederek uçup gitmiş. Alay etse bile, onunla ilgilenen bir kelebek olmasına çok sevinmiş Yeşil Çiçek. Ama mutluluğu çok kısa sürmü

Bu düzenli düzensizliğin içinde haykırarak ölmek istiyordu. Ama ondan önce yapması gereken şeyler olduğunu düşündü ve yapamayacak olmanın hüznü tüm bedenine yayıldı. Yeşilliklerin arasında, hafif esinti suratını yalayıp geçerken uzanmak, yasaklanan kitapları okumak istiyordu. Karşı cinsle bir kez olsun doya doya sohbet edip yapmaktan zevk aldığı şeyleri anlatmak, korkularından bahsetmek istiyordu. Gökyüzüne doğru uzanan binaların yıkılışını görmek için her şeyini feda edebilirdi. Ülkenin bayrağının üzerine

Yeniden icat edelim dünyayı yedi gün yedi gecede. Kuralım bir cennet bahçesi, tek tanrı olsun sahibi. ''Erkek olsun! M.Ö.'den, önce, M.U.'dan sonra olsun.'' ''Bir adam yapalım, çamurdan olsa.'' ''Aman efendim olur mu? Dişi de yapalım bir tane. Kaburgadan yapalım ki olsun erkeğin mütemmim cüzü.'' ''Tamam anladık da, erkeği yapalım önce. Neden olsun sence?'' ''Topraktan bol ne var? Karalım çamuru, yapalım bir Âdem...'' Oldu bu iş! Kaburgasından da bir kadın olsun erkeğe amade! Cennet bahçesinde dolaşsınlar,

Soru : İnsanın kaç hali var sizce Cevap? Cevap : Zor soru! Soru : Senin işin bu Cevap! Cevap : Seni kıracak değilim, hemen lakırdıya gireyim : -Boyle gelmiş böyle giderdiler -Bananemciler -İyimserliğin dozunu kaçırmış , esrik bir varoluşta uçan melekler -Yalnız kendi saksısına bakıp, envai çeşit çiçeği görmeyenler -Başkasının gözünde kendini parlatanlar -Ben, ben, hep ben, lüp-benciler -Yardımsever reklamcılar -Çok yüzlü yancılar -Duacılar ve umutcular -Tutunamayanlar; bir yere ait olamamış, hayatın bir köş

10 Kasım 1938 Saat 9'u 6 geçiyor. O, iyileşiyor...

Merhaba dünya..Merhaba uğruna ölümü göze aldığımız sevdalarımız,bunu da unutamam deyip üç gün sonra hatırlamadığımız acılarımız,gecelerimize baskınlar yapan heyecanlarımız,beklemekten yorulduğumuz sanrılarımız,acısında nöbetler tuttuğumuz sancılarımız.. Merhaba..merhametini sevgimizle taçlandırdıklarımız ve bir yıldız kaymasından medet umduklarımız.Son yaprağına umut bağladığımız papatyalar,sonunu bildiğimiz halde yaşamak istediğimiz hikayeler.Hüzünlü bir akşam üstü gözlerine sıg

Küçük bir kız çocuğu kendini büyük bir yazar zannederse neler olur? İlkokul öğrencileri için kaleme alınan bu kitapta çocuklar hem kibirli olmamayı öğrenecek hem de fantastik bir yolculuğa çıkacak!

Bi Kahve İçebilir Miyiz? Gırgır dergisindeki hikayeleriyle tanınan Mehmet Ali Çatal farklı üslubuyla kaleme aldığı hikayeleriyle, bir kitap sayfasına kahkaha atılabileceğini kanıtladı. Bi Kahve İçebilir Miyiz'i okumaya başladıktan sonra hemen telefonunuza sarılıp bu genç adamı arkadaşlarınıza önereceksiniz

Kendisinin kendisi olmadığını düşünen bir adam. Yaşadığı tuhaf buluşmalar. İçindeki öldürme isteği ve zorda kaldığında kaçacak bir kapı olarak gördüğü Ay! Mehmet Ali Çatal yine yaratıcılığın sınırlarını zorluyor. Kimileri bu kitaba bayıldı, kimileri aşırı rahatsız oldu. Ama Albert Camus'nün da dediği gibi: "Dürüstlüğün kurallara gereksinimi yoktur." Artı 18 yaş grubuna hitap eden Her Şey Yokunda'nın ilk baskısı tükendi, ikinci baskısıyla sizlerle!

İçinde 'tuhaf' hikayeler barındıran Holi Şit, içi dışı duygusallık olmuş okurları rahatlatacak bir kitap. Serbest yazım diliyle sizi hem şaşırtıyor, hem de 'oh be' dedirtiyor. Çünkü Mehmet Ali Çatal'ın dilinde kasıntılı betimlemeler, yürek burkan ajitasyonlar yok. Komedi var, yaratıcılık var, absürtlük var!

Egemen ilişki biçiminin topluma yansıması, kadına din ve gelenekler tarafından giydirilmiş görevlerin romantize edilerek sunulmasıdır. Bu sunum, kadınların kendi ikincilliğini içselleştirmelerine, bu ikincilliği değişmez kanunlar gibi kabullenmelerine neden olmaktadır. Kadınlar iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir ev kadını olmak gibi durumları itirazsız kabullenmek, uyum göstermek zorunda bırakılmıştır. Özellikle İslam ülkelerinde çocuk yaşta kızlarla yaşlı erkeklerin evlenmeleri sıradan olaylar olarak görülm

Kapının çarpması ile sol kulağımda yine bir çınlama sesi başladı, çınlama sesi artık kulağımı rahatsız etmiyordu, şiddeti ise sanki çok net bir telefondan gelen polis sireni sesine beziyordu. Yere oturup sesi dinlemeye çalıştım, radyo cızırtıları da geçtikten sonra yine aynı sesleri duyuyordum "Albayı bul" diyordu, "Alba sana yardımcı olacak" diyordu birileri. Ses bir süre sonra aniden yok oldu.

Dokuz göbek soylardan Kam olan Öksüz kıyga. Dün çocuktu şimdi genç kız Onca çağ geçtiği yollar, erdiği sırlar,bildiği özler gördüğü gözler, duyduğu sözler daha bir net şimdi... Kam olmak bu idi Kıyga biliyor artık. El gibi gönenmedi belki, içindeki iyi ile kötünün cenginde. Yüreği parçalandı ama başı hep dik, sözü hep tok oldu... Sırlar çözüldüğünde hoş ola... Kamlar bilirdi, görürdü ama söylemezdi. Söylemek gerek diyordu bazen, tutamıyordu kendini. Her bildiğini döylemek , doğru olmazdı ya Çağ gerekti söyl

Kadim çağlarda ruhlar çok daha özgürdü. İtilmiş,örselenmeiş, ötelenmiş yalnızlıklar yoktu. Yaşamlar yalın, dürüst ve sıradandı. Sadece kamlar bozardı bu sıradan düzeni. Onların ruhlarının düzeni vardı çünkü. Onlar bu görev için ruhlarını eğitir, gözlerine perde çeker, ötelere götürürdü o ruhları. İki dünyayı birlikte yaşardı Kamlar. Ata ruhlarıyla bağlantıları olan bu özel insanlar; doğuştan getirdikleri bu özellikleri ile diğerlerine yol gösterir, arıtır aydınlatırdı. O çağlarda yaşadı Kam katun. Ulu soyun