Hiç bir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle başbaşa kalmaktan çok hiç bir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar, ama en çok kendinden kaçar, Kendini bulmak istemez. Çünkü kendini iyice görebildiği zaman, istediği gibi olmadığını anlar, içinde müthiş bir zavallılık, hiç bir zaman dolduramayacağı uçurumlar, boşluklar bulur. -Pascal- (Arka Kapak)

Bu çalışmada, İbni Haldun´un 14. yüzyılda, topluma yönelik bilimsel bilgi disiplini olarak kurmuş olduğu İlm-i Umran irdelenmekte ve geleneksel toplum bilim şeklinde nitelendirilebilen İlm-i Umran, ´modern toplum bilim sosyoloji´ ile mukayese edilmektedir. İlm-i Umran ve Sosyoloji, her ne kadar problem alanları itibarıyla benzer ya da aynı gibi gözüküyor iseler de, gerek yaklaşım gerekse hedefleri açısından oldukça farklı özelliklere sahiptirler. 19. yüzyıldan itibaren İbni Haldun üzerine yapılmış olan ç

Kurban evrensel bir fenomendir ve dinler tarihi açısından ayrıcalıklı bir inceleme konusudur. Çünkü dünya tarihindeki bütün toplumlara ´kurban´ olgusu hep var olagelmiştir. Kurbanın tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir ve bütün insanlığın uzak kalamadığı bir ibadet formudur. O, tarih boyunca hep homo religiousun ilahına yaklaşma, onu yüceltme, ona yakarma ve ondan medet umma aracı olmuştur. ... (Arka Kapak´tan)

... Nesefi ve müslüman filozoflara göre ele alacağımız Allah-alem ilişkisi her zaman teolojik ve felsefi düşüncenin merkezinde yeralmıştır. Biz bu problemi kelamcılardan, Maturidi kelam ekolünün kurucusundan sonra ikinci önemli ismi durumundaki Ebu´l-Mu´in Nesefi´de ve müslüman filozoflardan da ağırlıklı olarak Farabi ve İbn Sina´da diğer kelami ve felsefi ekollerle mukayeseli bir şekilde ele alacağız. Yine konuyu ele alırken yeri geldiğinde yeni felsefi ve bilimsel yaklaşımlara da yer vereceğiz... (Önsöz´d

Uzun süre devlette çalışmış, önemli görevlerde bulunmuş insanların çoğu, anlaşılır nedenlerle gözlemlerini, düşüncelerini, duygularını yazıyla ifade etmezler. Bu metinler, “devlette bulunmuş” duyarlı bir insanın değişik konulara ilişkin yazılarının toplamından oluşuyor. Ve onu önemli kılan özelliklerin başında sahibinin içtenliği geliyor.

Din bir inançtır, fakat her inanç bir din değildir. Bu durumun din ve inançlarla ilgili bir değerlendirme yapılırken göz önünde bulundurulması gerekir. Bu sebeple, Türklerin inançlarından söz ederken, özellikle de onların eski ve yeni inançları konu edinilen bu kitaba Türklerde İnançlar ve Din ismi verilmiştir. Kitabı okurken, bunu dikkate alarak değerlendirme yapmak, bu durumu sürekli göz önünde bulundurmak gerekir. ... (Arka Kapak´tan)

İnsanlık tarihinin başlangıcından beri var olan; başından birçok felâket geçmesine rağmen ayakta kalmasını bilen yüce Türk milletinin geçmişi sadece savaşlardan ibaret değildir. Kendine has kültürüyle dünya medeniyetine sayısız katkılarda bulunan bu asil milletin zengin bir kültüler yapısının olduğunu elinizdeki kitaba baktığınızda anlayacaksınız. Özellikle Türk milletini ve kültürünü yakından tanımayanlar, onların tarihlerini yorumlamada bir sürü hata yapmaktadırlar. Bu nedenle söz konusu çalışma, sadece T

Türkiye´nin çağdaşlaşmasındaki engelin temel sebebi batılılaşmış aydın ile müslüman halk arasındaki çatışmadır. Aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar birbirlerini anlamak ve tanımak zorundadırlar. Aydın, önce müslüman halkın kültürünü, geleneğini öğrenmeli ve benimsemeli; hiçbir zaman göz ardı etmemelidir. Halk da batıyı tanımalı, batıyı ileri yapan değerlerin ne olduğunu kavramalıdır. Yeni bir tür aydın-halk kaynaşması gerçekleştirilmelidir. Bunları sağlamak demokrasiyi yaşamakla mümkün olacaktır. (Ark

Ülkemiz insanının temel problemlerini tanımak ve çözümlemek konusunda karşılaşılan güçlüklerin önemli nedenlerinden birisi -herhalde- geçmişte bu problemleri tanıma ve çözme çabalarının yeterince bilinmeyişidir. Kuşkusuz, bu olumsuzluk, elimizde sözkonusu girişimlerin analitik bir dikkatle ele alınıp tartışıldığı özgün çalışmaların bulunmayışından kaynaklanıyor. Gerçekten bu alanda (da) ciddi çabalara ihtiyaç vardır. Türkiye´de Ruhçu ve Maddeci Görüşün Mücadelesi konu edilen girişimlerin felsefe düzleminde

İki bin yıldan beri İç Asyadan sökün eden göçler hâlâ devam ediyor. Anadoluda nebevî terbiyeyle donanmış akıncılara bugün Avrupanın her köşesinde rastlamak mümkün... Dün Porsuk kıyılarını aydınlatan Yunus Emreydi, bugün Viyanada bir Mustafa... Surlara kelime-i tevhidi taşıyan Ulubatlının kardeşi bugün Strazburgta Kayserili İrfan, Frankfurtta Serdar Çelebi... Kremlinin arka sokaklarında bir milyon Müslüman yaşıyor. Kopenhagen ve Amsterdamda işçilerimizin eğitime kazandırdığı İslâm kolejleriyle çiçekler açıyo

Elinizdeki kitap, ülkemizde, konuya ilişkin ilk Türkçe eser olma özelliğini taşıyor. Yazar, bu çalışmasıyla daha önce yayınladığı oldukça sınırlı metni hem geliştirmiş hem de genişletmiş görünüyor. Böylece, eser kelimenin gerçek anlamıyla bir Biyoloji Felsefesi özelliği kazanmış bulunuyor. Akçağ Yayınları, hayatın kökeni, canlı, cansız, tür, evrim, mutasyon v.b. konularda insanımızı cehalete dayalı spekülasyonların tasallutundan kurtarmak düşüncesiyle Biyoloji Felsefesini yayınlamış bulunuyor. (Arka Kapak)

Ankara, uzun tarihinin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Asırlar içinde uğradığı istilâlar, üst üste yangınlar ve yağmalar, şehirde, geçmiş zamanların pek az eserini bırakmıştır. Acayip bir karışıklık içinde bu tarih daima insanın gözü önündedir. Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeniyetlerden kalan şeylerle bu kadar canlı surette rastgele karıştığı, haşir neşir olduğ pek az yer vardır. Ankara Kalesi’nde ve onun eteğinde serpilmiş mahallelerde Türk velileri Roma ve Bizans taşlarıyla sarmaş dolaş yatar

Dünya gündeminden hiç düşmeyen Ortadoğu, siyasal yönden son derce duyarlı bir alan olma özelliğini tarih boyunca korumuştur ve hala da korumaktadır. Bu duyarlılığını bir bakıma içinde barındırdığı etnik, dini ve siyasal farklılıklara, son asırda petrol gibi doğal zenginliğin de eklenmesi, Ortadoğu´yu dünyanın en sıcak bölgesi haline getirmiştir... (Arka Kapak´tan)