Tarihsel ve mitolojik kurgusuyla, köksüzlük duygusuna karşı koyuşun öyküleri... Mutlu Günay'ın bu kitabı naif edebiyat diye adlandırılan ve fazla rastlanmayan türün çok güzel bir örneği. Tarihsel ve mitolojik kurguları olabildiğince abartısız sade bir çerçeveye oturtmak kolay bir iş değil. Belki de bu naif yapı kitabı hızlıca okumanızı sağlıyor. Başladığınızda elinizden bırakmadan akıp gidiyor cümleler. İnsanı yormayan, zorlamayan ama düşündüren bir tarzı var yazarın. Son dönemde yayınlanan etkileyici öykü

1930'larin Amerika'sı... Horace McCoy, güçlü romanı Atları da Vururlarda, 1929 krizini izleyen,işsizlik ve ekonomik çöküntü yillarında, bütün ülkeye yayilan, insanlık dışı yönüyle yogun eleştirilere hedef olan ve sonunda yasaklanan dans maratonlarindan birini anlatiyor. O dans pistlerinde ve tribünlerde, çoğunluğun farkına bile varmadıgı şiddete ışık tutuyor. Yazar, bu kısa romanında, dil ve ifade kaygısı taşımıyor; en acımasız yönüyle yaşamı anlatıyor. Bu nedenle, böyle bir kitap okumak istemiyorsanız, o

Barton Biggs piyasaları, Wall Street sahnesini izleyen diğer tüm gözlemcilerden daha müthiş birtarz, açıklık ve kavrayışla anlatıyor. Yeni kitabı Hedge Cambazları'nda hedge fonları ve yatırım- dünyasına ilişkin pek çok değerli bilgi verirken bile muazzam eğlendiriyor. - David F. Swensen Yale Üniversitesi Baş Yatı- rım Sorumlusu Teknoloji balonunun zafer günlerinden bu yana yatırım tehlikeli bir iş haline geldi. Aynı şey hızla büyüyen hedge fonu sektörü için de geçerli. Big- gs, Hedge Cambazları'nda bu fonl

Bu kitap milyonlarca masum insanın öldüğü, tarihin en acımasız savaşlarından olan II. Dünya Savaşı tüm şiddeti ile sürerken, savaşın bitmesini beklemekten başka çaresi olmayan ümitsiz insanların hikayesidir. Bir çocuğun masum bakışı ve esprili anlatımıyla bu insanların nasıl yaşadıklarını okurken, aynı zamanda ömür boyu devam eden uzun bir yolculuğa şahit olacaksınız. Akıcı bir dille anlatılan bu uzun ve yorucu yolculuk, Çarlık Rusya'sından başlayarak kıtaları geçip Japonya, Çin, Filipin Adaları, Avustral

Daha kaç gece gerek karanlığına karıştığım? Kaç düş hep aynı koridorlarda seni aradığım? Gecemi böldü hatıran, sıcak uykumda çöreklenip göğüs kafesime. Alt üst oldu bedenim, gece ayazında alev alev bir karyola... Bağrımı yakan o iz, benliğimi paramparça etti. Buram buram taze aşk kokusu yenden yüreğimde! Şafak uzak şimdi bir kez daha bana... Her Bitti dediğimde yeniden başladığım... Hayat bize ortak bir elbise biçmemiş! Öyle ansızın gelip, düşlerime dokunma. Durup durup bir bıçak sokup, yüreğimde döndürme.

Hasan Basri Akgiray'ın son romanı Tünelin Ucundaki Işık, Zehra adında bir işçi kızının yetmişli yılların ortalarında başlayan ve 12 Eylül sonrasına uzanan dramını anlatıyor. Önce annesinin, ardından babasının ölümü üzerine, ablası ile birlikte üvey annesinin yanında yaşamak zorunda kalan Zehra, küçük yaşta sağır ve dilsiz bir gençle evleniyor. Ancak birkaç yıl sonra onu defalarca aldatan kocasını terk ederek, iki çocuğuyla birlikte İzmir'in İnciraltı semtinde terkedilmiş plaj kabinlerine sığınıyor. Yaşama

Diller arası iletişimin önem kazanmasıyla, sözlü çeviri hem bir meslek dalına hem de akademik disipline dönüşmüştür. Artan uluslararası temaslar, toplantılar, göç hareketleri, yerel dillerin ve işaret dillerinin tanınması gibi pek çok nedenle öne çıkan sözlü çeviri alanında, Türkiye ve Türkçeyi inceleyen değerli araştırmacıların yazılarını bir araya getiren bu seçkide, Türkiye'de sözlü çevirinin tarihi, mahkeme çevirmenliği, sağlık çevirmenliği, spor çevirmenliği, sanal ortamlarda sözlü çeviri eğitimi, işar

Şerife teyzeler ve Elif nineler için, o zamandan bu zamana kadar hayat, nelerini değiştirmiştir ki? Ataları, bu topraklara geldiği ilk günlerde de bunlar böyleydi. Ayağında yırtık pabucu, çarığı, rengarenk dokuma basmadan yamalı entarileri aynıydı. Çalığının altındaki kınası solmuş fesinden dağılan; yarıya kadar dökülmüş, seyrelmiş, sonbaharın sonlarındaki boz otlara benzeyen karışık saçları da aynıydı... Ağlayan gözleri, çile dolu yürekleri de aynı. Acıyı, kendi paylarına ayrılmış sayışları da aynıydı. Hal

Bu Kuş Sütü öyle bir kitaptır ki günlerce aylarca yıllarca birer, ikifler, üçer hikmetli cümleler olarak (altmış yıllık ömre yayılmış ) düşünülüp yazılmıştır. Meşrebi ve meslesi ne olursa olsun her insanı ilgilendiren mefhumlar içinde vardır. Zararsız istifadelere göz yumulmasın.

Sevgi Vural, kitabında bir aşkı özlemleri, düşleri, hayal kırıklıklarıyla naif ve lirik bir dille şiirlerine taşıyor. Yalınlığı baştan sona bir bütünlük arz ediyor. Birbirini takip eden şiirler, bir kurgu oluşturuyor. Yalınlığı, içtenliği ve bütün olumsuzluklara, çaresizliklere rağmen hayata güzellikle bakabilmesi şiirlerinin en önemli özelliğini oluşturuyor. Şair bu doğrultuda şiirleri dört bölüme ayırmış. Bir bakışta sen adıyla 1. bölüm aşkın başlangıcına dair. Bir bakışla varlıkta meydana gelen değişim

her aşk bir masaldır içinden ırmaklar geçen her aşk şarkıdır içinde yeminler gizleyen kalbimizi sırça kadehlerde tutardık ki sevgimiz az gelirse kırılsın ölelim diye

Dünyanın en başarılı insanları başarısızlıklarından aldıkları derslerden hep söz ederler. Global başarının simgesi olarak bilinen Steve Jobs, Donald Trump ve Bill Gates bu alanda büyük örnektirler. Çoğumuz elinizdekinin kıymetini ancak onu kaybedince anlarız. Ben de böyle bir tecrübe edindim ve şükürler olsun ki üretim yaptığım dönemde başarısız oldum. Çünkü bugün üretici arkadaşlarımı daha iyi anlıyor ve masanın hem üretici hem de pazarlama tarafında bulunduğum için onlara karşı empati kurabiliyorum. Ders

Bu kitap sizi aşk okuryazarı yapacak. Aşk gibi hesaba gelmez bir olgu, matematik gibi soyut bir dile dökülünce, kullanışlı sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Bu matematiksel modele Şeref Eğrisi dedim ve okura yardımcı olması için süreci safhalara bölerek anlaşılabilir kıldım. Okur, aşk sürecinin hangi safhasında olursa olsun, Şeref Eğrisi yardımıyla bulunduğu yeri, geride bıraktığı safhayı ve daha da önemlisi bir sonraki adımda onu nelerin beklediğini görebilecek. Kendisinden önce bu yoldan geçenlerin başına gel

Yazarımız bu kez, Jin (kadın, hayat) ve Jir (akıl) adlı biri kız, biri erkek ikiz kardeşlerin masalını anlatıyor. Bir sabah Günaydın Kuşu, Jin ve Jir'e bir yolculuğa çıkacaklarını haber verir. Dünyayı kurtarmak için üç hazineyi keşfetmeleri gereklidir. Bunun için akıl ve kalp elele hareket etmelidir. Kavgaların hesapların zamanı değildi. Eski sorunlar artık sorun değildi. Penceresinden baktığın evden çıkıp dışarı, dünyayı kurtarma vaktiydi.

Ben, Seni, "Seni seviyorum." diyecek kadar az sevmedim.

Sandro İberieli, 1877- 1878 Osmanlı - Rus Savaşından sonra Anadolu'nun içlerine göçe tabi tutulmuş, köyünde çobanlık yapmış, 8 yaşında öksüz kalmış. Ortaokulu İstanbul'da, lise ve üniversiteyi Stockholm'de okumuş, 7 yabancı dil bilen, Gürcistan'ın ilk Cumhurbaşkanı Zviad Gamsahurdia'nın Orta Doğu Ülkeleri nezdinde danışmanlığını yapmıştır. 1965 yılından beri yaşadığı İsveç'te tercümanlık, öğretmenlik ve turizm işletmeciliği yapmıştır. Yazarlık hayatında ise, Gürcistan'la ilgili pek çok kitap ve mecmua çıkar

Düşünmek, doğruya niyettir, doğruya giden ilk yoldur. Düşünmeyi unuttuğumuzu unuttuğumuz bir çağda bize düşünmeyi, kendimize ve koca bir hayata soru sormamızı bir nebze de olsa tekrar hatırlatan roman kahramanlarımızın özellikle bazılarına teşekkürü bir borç biliyorum. Edebiyat, biraz da ruh inceliğidir. Onun için de edebiyat kötü şey değildir. Yeter ki değerli olan diğer her şey gibi onu da yerli yerinde, hak ettiği anlamda kullanmayı bilelim. Çünkü edebiyat, kendimize sokulmayı, kendimizle hemhal olmayı

1900'lerin başı, Selanik!... Avrupa ve Osmanlı İmparatorluğu için için kaynıyor, adım adım Birinci Büyük Dünya Savaşı yaklaşmakta... Avrupa'nın en modern kentlerinden Selanik'te Türkler, Rumlar ve Yahudiler, birbirlerinin değerlerine ve inançlarına saygılı, yüzyıllardır birarada, mutlu yaşamlarını sürdürüyorlar. Ancak savaş ve yarattığı yıkım, her zaman olduğu gibi bir kez daha değer ve inanç gözetmeksizin insanları doğup büyüdükleri yurtlarından edip yabancı diyarlara sürüyor... Yüzyıllardır dünya üzerin

Hayatın anlamını arayanlar için, herkes için, hepimiz için, tüm canlılar için hayatın anlamı yaşamın ta kendisidir. Önce kendin yaşamayı bilmeli, sonra yaşatman gerekenler gelecek ve seninle birlikte hayat bulacaklardır. Yaşamın gerçek sahibi, kurucusu ve öğrettikleri ile beraber, iş birliği içinde olmayı "ne kadar istiyorsun?" buna Tanrı birliği diyebilirsin, ne kadar görüyorsun? Ne kadar görmeye istekli ve meyillisin? Bu arz talep ilişkisi ile çerçeven genişledikçe gördüklerin çoğalacak, bunun için dil, d