"hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı hayatımıza kendi aşkımızla başlardık bilmediğimiz bu isim, hesaptaki bu açık belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine adımı aşkın üzerine kendim yazarım..." İsmet Özel

Onu buraya, bu küresel köye gömeceğim, sizlerin yardımı ile sevgili dostlarım. Roman, "hayat" olmalıdır. Hayat, "roman" olur mu hiç? O beni kandıramayacak. Göreceksiniz, romanı parçalayınca kıpkırmızı kan akacak içerisinden, bu Hayat'ın kanı, yani hepimizin kanı olacak. Hepimiz de aynı yolun yolcusu değil miyiz? Bakın, ipler bizim elimizde mi? Almıs eline birisi ya da birileri, sallandırıyorlar bizi küresel köyde. Kuklayız iste kukla. Yani, "puppet show"a hos geldiniz sevgili dostlar

Hayalet Kentin Kadınları... Çağdaş bir masal... Bilim-kurgu... Orta Asya Türk mitolojisi, Şamanizmi, masalları ve İ.Ö. 8000'leri giden kökleriyle tasavvuf, "madde-karşı/ madde" ikilemine kaynaklık ederken uzak gelecekte İnci Kız adlı bir gezegenin Hayalet Kent'inde yaşananlar... Uzak geçmişle uzak gelecek iki ucundan büküldü, bu öykü böyle görüldü. Kanıkey ve Selcen: Bu iki kadın arasındaki aşkın, evrenin sırlarından birini çözecek düğümün ucu olduğunu kim bilebilirdi ki?.. Evvel zamandı, âhir zamandı.

Ayber Hastürk 1973 Gaziantep doğumludur. Babasının görevi gereği ilk ve orta öğrenimini Türkiyenin çeşitli illerinde tamamlamıştır. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Grafik (illüstrasyon) bölümünden 1996 da mezun oldu. Ayber Hastürk, on iki yıldan beri çocuklarla sanat çalışmalarını sürdürmektedir. Resim çalışmalarıyla bir çok karma sergiye katılmış, şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmıştır. Halen resim ve yazı çalışmalarına öğrencileriyle birlikte Adanadaki atölyesinde devam etmektedir. Evli ve bi

"Ne zaman yaşadığı aşkla ilgili problemleri olan bir arkadaşım bana akıl danışsa veya ne zaman kararsızlıklar yüzünden bitme noktasına gelmiş bir ilişkinin kokusunu alsam etrafımda, onun hikâyesini anlatmak zorunda hissederim kendimi: Şıpsevdi'nin..." Bu, bir aşk hikayesi olmak isteyen bir hikaye. İçinde yakışıklı ve karizmatik bir adam var (başkahramanımız); çevresinde de sürüsüne bereket güzel kadın var (ardı arkası kesilmeyen Bondgirl'ler misali). Entrikalar var, flörtleşmeler var, dedikodular, bahan

İlköğretim Çocuklarına Dramalar, ilköğretim öğrencilerine göre yazılmış dört oyundan oluşuyor. Yazarın öğretmenliği sırasında başarıyla uygulanan oyunlar diğer öğrencilerce de sahnelensin diye kitaplaştırılmıştır. NASRETTİN HOCAHocamız hiç kimseyi incitmeyi sevmezdi, Bilirdi dünya malı kalp kırmaya değmezdi. Hem kırmadan kimseyi, hem incinmeden biri yola getirmeliydi bu haylaz tembelleri. Görelim Hoca nasıl bunlarla baş edecek nasıl suluyu kuru, kuruyu yaş edecek ÖZGÜRLÜK MELEKLERİ Çanakkale Savaşıyla

Öykülerini yalın bir dille yazıyor Şakir Doğan. Son derece akıcı bir anlatımı var, sözcüklerini titizlikle bir bir seçiyor. Öyküleri insanın ruhuna işliyor ve yüzünde buruk bir gülümseme bırakıyor. Okuru etkileyen, sorgulayan öyküler yazıyor. Okuduğunuzda uzunca bir süre sizinle kalacaktır öyküleri. …yan yana oturur, uzun bir süre denizi seyrederdik. Deniz kimi zaman hırçınlaşır, kimi zaman sessizce kumsala uzanır, kimi zamanda yorgun bir insan gibi, kımıltısız bize bakardı. Sanki birbirimizi rahatsız etmek

İlk kitabında yazarın daha çok kendini ve yaşam deneyiminden kesitleri yansıttığı bilinir. Gelişmiş Ülke Adamı benim ilk kitabım. Öykülerde yaşadıklarımdan öğrendiklerimi anlatmak istedim. Hangi sonuçlara nasıl ulaştığımı sebepleriyle birlikte sunma çabası içinde oldum. Bence yazar neyi, nasıl ve hangi aşamalarla algıladığını anlatmalı. Hangi sonuçlara niçin ulaştığını açıklamalı. Sadece paylaşma amacı gütmeli. Başkalarını bilinçlendirme, aydınlatma ya da eğitme iddiasında olmamalı. Çünkü kendine böyle

"Şeref! Sen beni sevmiyorsun. Sevgi, aldatılmayı önler. Sevgi sadakat getirir, karşındakini kaybetme korkusunu getirir. Sevgi, evrendeki en büyük güçtür. Sana inanmıyorum Şeref! Sen yalancısın! Sana dönmeyeceğim, yaptıklarını hazmetmem mümkün değil!" diyerek telefonu kapattı ve hıçkırıklara boğuldu. Saatlerce ağladı Şehnaz. Gözyaşları kuruyuncaya kadar. Sonra kalktı ve aynaya baktı. Göz kapakları şişmişti. Yine de gülümsemeyi başardı. "Yarın yeni bir gün olacak!" dedi.

küçük harflerle başlayıp, yaşanmışlıklarla biten, isimsiz ve zamansız şiirler. sıcak, içten, hayatı paylaşma sevdasında. hepsinin de bir hikayesi var aslında, yılların içinden kopup gelen. kimi zaman herşey ortada, kimi zaman sırlarla dolu. öylesine bir martının hikayesi bu, önce küçük ve ürkektir çekinerek uçar bulutların gölgesinde fırtınalar da kopsa içinde bir çığlık olsun atamaz boğaz tokluğuna yaşar koskoca bir günü sürüden ayrılmak çünkü ölüm gibidir yapamaz kaybolup gider

Bir gün bir yerlerde bir yazı okursunuz… Önce şöyle bir doğrulursunuz. Sonra okuduğunuz yazı sizi giderek sarmaya başlar. Çünkü her zaman okumaya alıştığınız şekilde, inanılmaz taklalar atarak ve de illâ ki edebî olma peşinde koşmaya soyunmamıştır. Zor bulacağınız kadar sizden, insana dairdir. Onun yazdıkları karşısında, “aman ya, ne diyor bu!” demek külfetine, rahatsızlığına, zorlamasına girmezsiniz.Yağ gibi kayar gider… Çokça anlarsınız okuduğunuzu, hepsini de neredeyse aynen öylece algılamışsınızdır zate

Deviniş Projesi, üç Türk profesörün oluşturduğu plan çerçevesinde gerçekleştirilen, büyük bir operasyonun sürükleyici hikayesidir. Olaylar 2007 ile 2013 yılları arasında geçmektedir. Dünyamızda yaşanan birçok olumsuzluğa çözüm olabilecek bu inanılmaz projenin, çok zor ve büyük bir hedefi vardı. Bu hedef, operasyonun başarıyla tamamlandığı güne kadar çok gizli tutulmuştu. Çünkü, Deviniş Projesi, dünya tarihinin en büyük operasyonunu içeriyordu ve bu harekatın başarısı da gizliliğine bağlıydı…

Alper Sezener Üç Buçuk ve Karakter Avcısı isimli kitaplarının ardından Aşkın ve Ölümün Uzağında isimli on öyküden oluşan eserinde yine varoluşsal kaygıları olan karakterlerin serüvenlirin anlatmaya devam ediyor. Aşkın ve Ölümün Uzağında birbirinden farklı ama birbirine bağlı temaları işleyen 10 farklı öyküden oluşuyor. Öykülrde varoluş kaygısı, düşüş, kaybetme, yaşama tutunma çabası temaları üzerine kurulu bir serüven söz konusu. Yeni Roman, varoluşçuluk, alternatif edebiyat tarzının Türk Edebiyatı´nda b

1950´lili yılların başında doğdum, sonlarına doğru çevremde olup bitenleri kavramaya ve yorumlamaya başladım. Okuma yazmayı öğrendikten sonra sürekli okumaya başladım. Yıllar sonra bir otobüs yolculuğumda yan yana geldim bir arkadaşımla. Önce tanımadık birbirimizi ve sohbete girerken adlarımızı verip yeniden tanıştığımızda (2000 yılı) ortaokul çağımızdaki halim için, "Sen devamlı kitapokurdun köşelerde" diyerek anımsandım. Okudukça açılır, yaşadıkça kaçar uzaklara ufkunuz. Koşar durursunuz deli bir heyecan

Vaktidir artık Zamanın içinde Hükümleri aramanın, ölümün yanı başında yaşamın içinde aşkı bulmanın "Başka biri var." Öfke içinde onu öldürmek istersin ya da kendini. Zaman durur, tapınılan sevgili, sevdiğinde var ettiğin yaşam gücü durur. "Başka biri var." Kim? Meydandaki adam mı? Hallaç bir an başını kaldırdı, gözünü açtı. Ölüm Meleğini gördü, artık yanındaydı, kanlanmış beyaz saçlarını okşadı, başını tuttu, kulağına fısıldadı, "Vakittir artık Ebu Abdullah Hüseyin Mansur El-Beyzavi el-Hallaç" "Çok mu isti

'Cennet annelerin ayağının altındadır' sözü her seferinde dile getirilirken, bir yandan da her gün kadınlar öldürülüyor, şiddete maruz kalıyor. Yaşamımızın devamını sağlayan, hayatlarında hep fedakarlık gösteren analarımıza, kadınlarımıza karşı yapılan cinayetler ve şiddet her gün Türkiye'de gerçekleşiyor. Bu kitapta hak ihlallerinin nedenlerini ve cinayetleri önlemekte yetersiz kalan devlet yönetimine, bir çözüm ışığı altında, yasal ve sosyal düzenlemelerin neler olması gerekliliğini anlatmaya çalışılıyo

Elinizde tuttuğunuz çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde sivil toplum ve sivil toplum kuruluşu terimlerinin kavramsal çerçevesi, Türkiyedeki sivil toplumun durumu ve Türkiyedeki sivil toplum kuruluşlarının temel özellikleri incelenmiştir. İkinci bölümde stratejik yönetim ile ilgili temel kavramlar incelenmiş ve stratejik yönetim sürecinin işletmeler temelinde şekillenmiş ve uygulanmış modelleri ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde sivil toplum kuruluşlarında stratejik yönetim uygulamasının n

ONKADIN Birbirine benzemeyen ONKADIN, uzun zamandır biriktirdikleri öyküleri yazmak, yazdıkça öğrenmek için şevk ve hevesle "Didem Uslu Yaratıcı Yazarlık Atölyesi'nde" bir araya geldiler. Bu atölyede başlayan yazma serüvenleri, yazdıkları öykülerle de sarmalandı. Prof. Dr. A. Didem Uslu'nun öğrettiği, anlattığı her şeye heyecanla sarılan ONKADIN bu atölyede hem kendi hikayelerinin hem de birbirlerinin hikayelerinin can bulmasına tanık oldular. Yarattıkları karakterlere bazen şefkatle, bazen nefretle, baz

Onu ensesinden, bir kedi yavrusu gibi tutarak göz hizasına değin kaldırıp gök gürültüsü sesiyle: "Sana para yetiştirecek diye ağaçları katleden caninin oğlu, bana iyi bak, ben ormanların koruyucusu Varman Tura'yım. Baban bir, iki demedi, kesesine para girecek diye ormanı biçti, doğradı. En son kutsal koca kayını da devirdi. Benim Can Pare'mi, gönüldeşimi de sürdü, öldürdü. Duyduğum acıları ona geri döndüreceğim. Babanı cezalandırmak için seni kaçırdım. Biliyorum asıl suçlu sensin. Sana da unutamayacağın de