Bu eserde son devrin büyük fikir ve ilim adamlarından olan Ömer Nasuhi Bilmen'in Farsça divançesi ve Türkçe şiirleri bulunuyor. Hakikat arayısında olan alimlerin, sözlerin en derini olan siirle duygularını ifade etmesi oldukça anlamlıdır. Eski Diyanet Isleri Baskanlarından olan Ömer Nasuhi Bilmen de ilk gençlik yıllarında Farsça divançe yazacak kadar Farsçaya hakimdir. Bu eserde Farsça siirlerinin tercümesiyle beraber Türkçe siirleri de yer almaktadır.

ZEMZEM TARIHI VE FAZILETLERI Peygamber Efendimizin (s.a.v) hangi niyetle içilirse o niyet gerçeklesir dedigi zemzem suyunu Abdurrahman Altundag yazdı. Sıkıntılı bir çöl gününde Allahın (c.c) nebîsi Hz. Ibrahim (a.s) ve ailesine bahsettigi bir nimettir zemzem. Onun ve ailesinin bagrındaki atesi söndüren su olan zemzem, kurumus çölün ortasında biten bir nimettir. Halen milyonlarca Müslüman için sifa kaynagı olmaktadır. Bu eserde, zemzem suyunun tarihçesi, isimleri, faziletleri, sifaları, Allah dostlarının zem

Imam Gazâlî , idarecilik sanatını köklü devlet gelenegine sahip Iran Medeniyetinin islâm öncesi çaglarından baslayarak ele alıyor. Emevî Devleti ve çagdası olan idareleri incelemek suretiyle bin yıl öteden bugüne tavsiyelerde bunuluyor. Yöneticilere Altın Ögütler kitabı, binlerce yıllık devlet gelenegi tecrübesinin bir bilgenin kaleminde damıtılıp süzülmüs hali... Bir bilgeyi dinlercesine zevkle okunacak, kıssalarla, menkibelerle süslü sürükleyici bir anlatım...

Günaha girmeyenimiz yoktur. Her birimizin az ya da çok günahı vardır. Zira kullugumuzun geregi, günahkar olusumuzdur. Ama burada dikkat çeken bir husus var. O da su : Allah Teala Ademogluna günaha gir dememis ama isledigi her günahtan tövbe etmesini emretmistir. Adem (a.s) den bize kalan miras , günah degil tövbe etmektir. Allah Teala insanlara gönderdigi bütün nebilerle bunu anlatmıstır. Kitapta su konular ele alınmaktadır : Günah Nedir? Günaha Girmenin Sebebi Bilmemek mi ? Günah Çesitleri Babamızdan Kala

Yâsin, Tebareke, Amme gibi Peygamber Efendimiz?in (s.a.v) en çok okuduğu, fazilet bakımından üstün sûrelerin yer aldığı bu kitap her evde bulunması gereken pratik bir eser.

Hüseyin Okur bu eserde; Peygamber Efendimiz, Yüce Allah?ın (c.c) sevgilisi, Hz. Muhammed Mustafa?ya (s.a.v) verilen isimleri anlatıyor. O, âlemlere rahmet olarak gönderilen, peygamberlerin son halkası ve insanlığın efendisi, Allah katında yaratılmışların en şereflisidir. Yüce Allah?ın (c.c) ona vermiş olduğu nice güzel özellikler vardır ki onun yaptığı her hareket insanoğlu için bir örnek olmuştur. Bütün bir tarih ancak ve ancak onun sünnet-i seniyyesiyle huzura, refaha, saadete erişmiştir. Elinizdeki e

İslâmî kaynaklarda bir insanın başına gelebilecek en büyük musibetin dilini ve gönlünü duadan kesmesi olduğu nakledilir. Dua kulluk şuurudur, yaratıcıyla kulun diyaloğudur ve yaratıcıya yakarıştır. Duanız olmasa ne için varsınız?? hükmünün anlamı üzerinde bugün her zamankinden daha çok düşünmek gerekiyor belki de. Müslüman, hayatının her aşamasında Allah?la dua irtibatını kurmalıdır. Bu kitap gerek ibadette, gerek ibadet dışında yapılacak duaları toplu olarak içermektedir.

Bu kitap ,irsad halkasının önde gelenlerinden ,Naksibendi yolunun degerli seyhlerinden Hazret ve Sah-ı Haznenin (k.s) hayatlarından kesitler ve menkıbeler içeriyor.Kitap bu yönüyle biyografiden çok menkıbe tadında. Iki ayrı bölümden olusan kitabın ilk bölümünde ; Hazretin (k.s) hayatına kısaca temas edildikten sonra basından geçen önemli hadiseler anlatılmıstır. Ikinci bölümde ise Hazretin talebesi olan Sah-ı Haznenin (k.s) hayatına kısaca deginilip ardından bazı menakıba yer verilmistir.

Hz. Ali [radıyallahu anh] hem yasantısıyla hem de sözleriyle yöneticiler için bulunmaz bir rehberdir. Zat-ı âlisinin bu degerli rehberliginden faydalanmak için hazırladıgımız bu eserimizde söyle bir yöntem takip edildi; Öncelikle Hz. Alinin hayatı hakkında kısa bilgiler verildi. Daha sonra Mısır Valisi Mâlik b. Estere [radıyallahu anh] göndermis oldugu emirnâmenin tercümesine yer verildi. Bu emirnâme Hz. Alinin yöneticilikle ilgili görüsleri açısından temel kaynak niteligindedir. Içerisinde idareyle ilgili

54 farz Islamın bes sartıyla ilgili farzları içeren 32 farzdan sonra bilmemiz gereken emir ve yasakları maddeler halinde toplayan bir terkiptir. Kemalettin Üstün Hocaefendi 54 farzı tasavvufî bir bakıs açısıyla serh ettigi bu eseriyle bizlere dinimizin zahirî ve batınî hükümlerini içeren bir kaynak sunmus oluyor. Ibadetleri yerine getirip ahlâk ve edepleri ihmal etmekle de, ahlâklı ve edepli olup ibadetleri terk etmekle de dogru yola ulasılamaz. 54 farz içerisinde bütün azalarımızı ilgilendiren emirler var

Ehl-i beyt dediğimiz seyyidler ve şerifler tarih boyunca ehl-i sünnete bağlı olan mezheplerin ve tarikatların yayılmasına hizmet etmişlerdir. Bu zatlar içerisinde öyleleri vardır ki, tesirleri bütün ümmet üzerinde etkili olmuş, getirdikleri usuller sistemleşmiştir. Topluma manevi önderlikleri sebebiyle, Peygamberimiz'in (s.a.v) izindeki bu büyüklere imam denilmiştir.

Şefaat haktır. Ayet, hadis ve icma ile sabittir. Buna iman edilmesi gerekir. Şefaat hakkını da, şefaatin neticesini de Allah Teala verir. Yine şefaat edeceklere de, edileceklere de O müsaade eder. Peygamber veya velilerden şefaat dileyen, aslında Cenab-ı Mevla'dan dilemiş olur.

Doğu edebiyatı; hakikat ve sırları kavrayabilecek idraklere, latif bir dille seslenmeyi esas alır. Mevlânâ Celâleddin Rûmî'nin Mesnevî-i Şerîf'i, Genceli Nizâmî'nin Mahzenü'l-Esrâr'ı ve benzeri eserler hep bu üslup ile okuyan ve dinleyenlerin kulaklarına paha biçilemez birer küpe olmuştur. Onlar gibi, beş asır öncesinden bize seslenen Mostarlı Ziyâî'nin sırlar hazinesi de bu sözlerin, bu nasihatlerin şiir diliyle kelime kelime kalıba döküldügü kıymetli bir eserdir.

Abdülmecîd Hânî (kuddise sırruhu) hazretlerinin dedesi Muhammed Hânî (kuddise sırruhu) hazretleri Mevlana Halid-i Bagdadî (kuddise sırruhu) hazretlerinin halifesidir. Abdülmecîd Hânî (kuddise sırruhu) Hadaikul-Verdiyye ismini verdigi bu eserini Peygamber Efendimizden (sallallahu aleyhi vesellem) dedesine kadarki Naksibendî silsilesindeki zatların hayatlarını anlatmak için yazmıstır. Kitabında hem en meshur silsile olan Hz. Ebu Bekirden (radıyallahu anh) gelen altın silsileye hem de Hz. Aliden (radıyallahu a

Zekat, İslam'ın beş temel esasından biridir. Dünya hayatı ile ahiret arasında atılmış, madde ile manayı, zengin ile fakiri, kul ile Mevla'sını birleştiren bir köprüdür. Zekat, malı manevi kirlerden temizlediği gibi kalbi ve ruhu da cimrilik, mala-mülke, maddeye esir olma gibi manevi hastalıklardan temizler. Ayrıca insanların, toplumların dünya hayatını huzurlu, güvenilir bir şekilde, adaletlice yaşamalarına veisle olur

Avrupa'da müslüman olmak pek çok güçlüğü beraberinde getirmektedir. Hem başka bir dinin büyük ölçüde hakim olduğu topraklarda azınlık konumunda kalmak, hem her geçen gün artan islam korkusuna ve düşmanlığına muhatap olmak, müslümanları yıpratmaktadır. Avrupa'da dini bilgileri öğrenmenin zorluğuda malumdur. Bütün bu sıkıntılara küçük bir merhem olması düşüncesiyle, temel dini bilgilerle birlikte Avrupa'daki müslümanları ilgilendiren özel konulara da yer veren bu eseri hazırladık.

Yüce Allah kimin kendisine itaat edip, kimin etmediği denemek üzere insanlara; ailelerini vatanlarını ve rahat hayatlarını geride bırakarak toza toprağa bürünmüş vaziyette evim dediği Kabe'yi ziyaret etmelerini emretmiştir, İbn Arabi (kuddise sırruhü) İhram şekilden çıkıp,alışılagelmişi terkederek, dünyadan ve dünyalık her şeyden soyutlanıp, kötü huylardan arındıktan sonra kulluk ihramı giyerek Allah'a (c.c) tam manasıyla yönelmeye işarettir. Necmeddin-i Kübra ( kudduse sırruhü) Tavaf, bir nevi namazdır. Al

Peygamber Efendimiz'in [sallallahu aleyhi vesellem] yaşadığı döneme asr-ı saadet denir. İnsanlık tarihinin en saadetli zamanları o dönemde yaşanmıştır. Bu sebeple bütün Müslümanlar hangi zamanda yaşarlarsa yaşasınlar o kutlu asra özenir, o kutlu asrı örnek alırlar. Resûlullah ve sahabiler nasıl davranmışlarsa öyle davranmaya çalışır, onların yolundan giderler. Bütün meselelerin çözümünü saadet asrında aramak gerekir. Aradan yüzyıllar geçse de din değişmemiştir, insan değişmemiştir, dünya değişmemiştir. N

Mevlana Halid-i Bağdadi (kuddusi sırruhû) hazretleri 1770-1826 yılları arasında yaşamıştır. Bağdatlıdır, manevî terbiyesini Hindistan'da almış ve Osmanlı coğrafyasına geri dönerek İmam-ı Rabbanî (kuddusi sırruhû) hazretlerinin Hindistan'a yayılmış olan terbiye metodlatını Osmanlı topraklarına taşımıştır. Yüzlerce halife yetiştirmiş ve Nakşibendî yolunun en büyük kolunun kurucusu olmuştur. HalidiyyeRisalesi de Mevlana Halid-i Bağdadi (kuddusi sırruhû) hazretlerinin tasavvuf yolunun temel prensiplerini anlatt