Benim bu yaşam öyküm, Anadolu Kavimlerinin bize bıraktığı kültürün ancak denizde bir damlası, çölde bir kum zerresi kadardır. Evet, o bir damla ile susuzluğunu gidermek isteyen ve zerrede kendini arayan okurlara şimdiden teşekkür ediyorum. Bu bir damla, benimle ağlayıp benimle gülen insanlara armağanım olsun. Zerredeki benden bir parçayı da kendinizde bulabilirseniz ne mutlu bana...

DAĞLAR DUMAN Numan Karanlık, aydınlık düşünceli bir kişi... Yaşadığı zamana ve doğduğu topraklara alıcı gözüyle bakmakla kalmıyor; gözlediklerini, izlediklerini özlediklerini ve eleştirdiklerini yalın bir dille işliyor. Işıltılı, pırıltılı karartılı öyküleri çıkınından çıkarıp okuyucuyla paylaşıyor. Yaylayı, ovayı, köyü kasabayı, gurbeti, sılayı gerçekçi bir biçemle anlatıyor: Börtüsüyle böceğiyle, bitkisiyle hayvanıyla ille de insanıyla... Yazar çekince koymadan, gerçeklerin tanıklığını sorumlu bir yürekl

ALBAYIN KIZI Uğrunda ölebileceğimiz şeyler olmadıktan ya da uğrunda yaşayacağımız bir dünya yaratamadıktan ve etrafımızdaki yağmaya böylesine seyirci kaldıktan sonra hayatın ne anlamı olabilirdi. Hayatı anlamlı kılan bu riski göğüslemek değil miydi? Evet, biz de genç yaşlarımızda gelecek kuşaklara mutlu bir gelecek bırakmak için bu ve buna benzer risklerin gönüllü sırtlayıcıları olmuştuk... Hepimiz sonuçta bizi dibe çeken çapaların ipini kesip kendimizi açık sulara atacak; yeni bir yaşamın şifrelerini çözec

* Çeşm-i Siyahımı kimin için yazdı? * Memleketi Berçenek yerine niçin Hacıbektaş'a gömüldü? * Vasiyeti neydi? * Mahzuni mahlasını kimden, nasıl aldı? * Gerçek doğum tarihi nedir? * Berçenek'teki okul yerine neden Alemdar'daki Lüffü Efendi Medresesi? * Mahzuni'de tasavvuf var mıdır? * Suna'yla evliliği niçin bitti? * Hakikatçiler, Yemliha Ertekin ve Maksudi ile dostluk nasıl başladı? * Köylüsü ve Hocası Âşık Mahrumi'yle ilişkisi nasıldı? * Alevi mi, Sünni midir? * Kimlerden, nasıl etkilendi? * Türkülerini ha

Bir Hayalim var; yazarın kısa öyküler, anı/anlatı ve deneme yazılarından oluşan yedinci kitabıdır. Kitap; insana ve yaşama dokunan, güne ve güncele göndermeler yapan eleştirel bir incelikle örülmüştür. Öykü, roman, şiir ve çocuk kitapları gibi yazının bütün disiplinlerine kafa yoran ve ürünler veren yazarın bu kitabında da günlük yaşama dokunan anlatılarını keyifle okuyacak, her hikâyede kendinizden bir şeyler bulacaksınız.

Hiç tanımadığınız bir kadının gözlerinin içi gülüyor ve size o güzel gözlerini hiç ayırmadan bakıyorsa, belki şaşırırsınız ama yüzünüze aptal bir gülümseme yayılır öyle değil mi? Ben de yüzümde aptal bir gülümsemeyle ona bakar buldum kendimi

İnsan Dilinin söyleyemediğini Yüreğiyle susarak bağırır.

Anadolu kırsalında değişik iklimlerin düşünü kuran bir çocuğun sevgi dolu dünyasından, 70'li ve 80'li yılların karanlığına, siyasi kavgalara, sürgünlere ve Avrupa başkentlerine kadar uzanan serüven dolu bir yolculuk. Hayatın karanlık ve aydınlık yüzünü net çizgilerle göstermeye ve önüme dikilen kötülük barikatlarını aşmaya çalışırken, bu yaşanmışlığın öznesi gibi görünsem de, aslında hepimize ilişkin bir anlatı. Daha aydınlık, daha güzel bir Türkiye için yazmaktan başka şey gelmiyor elimden. -Vehbi Bardak

Gözlerine dikkatle bakarsanız fark edebileceğiniz kadınlar vardır bu memlekette. Kimi sakin pervasız, kimi kızgın ateşlerde yürümüş, kimi çaresizliği kabullenmemiş kadınlar. Bu kitapta okuyacağınız kadınlar, grogren bir kurdele kadar güçlü ama bir o kadar da kendini gizlemiş olanlardır. Mutlaka hikâyelerden birinde kendinizi bulacaksınız. Onların yaşadıklarına bazen üzülüp bazen mutlu olacaksınız. Keyifli okumalar.

Eşya ve varlığın sırrını oku'mak demek; 21 Yüzyılı büyüleyici bilgi çağına dönüştüren, ışık hızındaki titreşimlerin sırrını oku'mak demektir. İndirilen kitaba yazılan ayetlerin, âlemlerin Rabbi'nin vahyi olduğunu apaçık olarak gösteren, kesin olarak ispatlayan müteşabih ayetlerdeki mucize deliller zincirini oku'mak demektir. Yaradılan kitabın afak ve enfusi ufuklarına yazılan ayetleri oku'ma- yan, öğrenmeyen İslam dünyasının sözcüleri, zamanımıza bakan bu mucize delilleri göremezler, gösteremezler. Bundan d

Bıçaklı sağ elini kaldırıp, çocuklarım aç!.. diye defalarca dehşetle bağırdı, durdu, gök gürültüsü gibi çatallaşmış gür ve dağınık bir ses tonuyla. Öfkesi; heybeti, ürküntüsü camlara yansıyınca zangırdıyor, me- kâna yoğunlaşarak yayılıyor, dolup taşıyor, sesler birbirine karışıp dolanarak ahenkle yankılanıyor, arada bir ustura gibi kesilip ortalığı sedasız bırakınca, artçı zangırdayan camların ürküntü veren sesi, o korku dolu sessizliği bozuyor, beniz atmış, kaskatı bakan fırıncının üstüne bu kez ölüm korku

Tesadüflerin bir araya getirdiği iki kişinin güçlü aşk ve sürülegeldikleri yaşamlarına sahip çıkma savaşının masalsı öyküsü sizi derinden etkileyecek.

On parmağına on marifet daha katıp tüm bedeniyle ve ruhuyla piyano çalan dünyaca ünlü bir piyanistin yok sayılıp, dirseğini bükerek ete tuz döken birinin gönüllere taht kurduğu; sevgi üzerine en güzel türküleri söyleyen Akarsu'nun yakılıp, müşterisini döverek tıraş ettiği için ünlenen tokatçı bir berberin değerli olduğu bir devirdir Cahiliye Devri. Böylesi bir zamanda kitap yazmaya çalışmak havanda su dövmek, kitabın ismini örneğin Nasıl Zengin Olurum? değil de Cahiliye Devri'nden Enstantaneler diye koymaks

Sosyal yaşantımızda birbirine zıt iki ka- rakter yapısı karşımıza çıkar. Bu karakterler toplumun oluşmasında önemli rol oynarlar. Romana adını veren Kar Be- yaz Kan Kırmızı sözcükleri, bu karakterlerin şifresi durumundadır. Şöyle ki: Karbeyaz; iyiliği, güzelliği, doğruluğu, hakkı, adaleti, iyi niyeti, alçakgönüllülüğü, samimiyeti, hoşgörüyü, yardımlaşmayı temsil etmektedir. Kan Kırmızı ise kötülüğü, çirkin davranışları, hilebazlığı, haksızlığı, kötü niyeti, böbürlenmeyi, ikiyüzlülüğü, anlayışsızlığı, ego

Son Bir Meşale Söyle! Kim güneşi kandırır, Herkes, ölüsünü kaldırır. Sen Umudunu kaybetme sevgili, Bir sabah; kalan sağlar dağlara, Çocuk uykuya, Zafer yarına, Bir başka bahara, Bizimdir. Bizim.

Yıldız Gurup Edip Ay Doğmak Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından bir hileyle atıldığı kuyuya, yıldız girip ay çıkmıştı. Her hakiki dava adamının hayat macerası, Mukaddes Kitap'ta gösterilen Hz. Yusuf'un serüvenine benzeyecektir. Ve bu, sosyal hayatın nitelikli bir laboratuvar sonucudur. Bir kuyuya eşdeğer olan hapishanenin İslam edebiyatında, medrese-i Yusufiye olarak tesmiye sebebi, kalbin mâsivadan tecridi ile İlahi hikmetin o kalpte tecellisidir. Kâmil insan teorisindeki eski inziva, şimdiki medrese-i Yusu

Bahrem Yıldız, uzun bir suskunluk döneminden sonra usta işi şiirleriyle yeniden aramızda. Olgunluk döneminin birikimiyle gençlik yıllarının heyecanı dizelerinde iç içe geçmiş. Birinci Dünya Savaşı'nın uzak coğrafyalarında çarpışan Mehmetlerin ayak izlerini görüyoruz dizelerinde. Yemen çöllerinden, Kafkas buzullarından, Basra'dan, Bağdat'tan, Filistin'den sağ dönebilenlerin, son vatan Anadolu için yeniden silaha sarılmaları vazgeçemediği konuların başında geliyor. Kişiliğinin, kimliğinin mayalandığı Daday, K

Kentler uyur, geceler uyur, kaygılar uyumaz... Sanatçı kimliğiyle memurluğu bir arada götüren şair ve senaryo ya- zarı Bahat, bu ikilemi daha fazla sürdüremez, istifa eder. Ancak yeni süreç hayal kırıklıklarıyla doludur. Üstelik ağabeyinin işlediği bir cinayetin töresel faturası ona kesilmiştir. Bütün hayatı altüst olur. Kan davası nedeniyle peşine düşenler onun çocukluk arkadaşlarıdır. Bu trajik gerilim sürerken varlıklı ve yaşlı bir kadın olan Mehveş Hanımla tanışır. Mehveş Hanım ise olup bitenlerden habe

BİR GECENİN DÜŞLERİ Geceleri bir çığ gibi düşer içime karanlıkları Coşar yavaş yavaş volkan kıyılara vurur dalgaları Yıkasım gelir üst üstüne içinde bulunduğum duvarları Tutsam da elime yağan yağmurları Yine yazamadım şiirlerime sana olan sevdaları Gelirken düşlerime geceleri Işıldıyor göz bebeklerimi gülüşlerin Bakınca bana parlıyor o gözlerin Aydınlanır belki gelirsen gecelerim Yürürken bile tutmuyor ayaklarım Duman tutarsa bizim elin dağları Poyraz vurur bahçeleri bağları Eyler misin beni gönlünden azat

DAĞLARCA BURADA Dağlarca Burada kitabı önemli bir yapıt... Bu kitap, şiirde kendi sesini bulmuş, biçemini ve felsefesini yaratmayı başarmış bir şairin tanıtımı değildir. Bu kitap, şiire sığamayan ve felsefesini yaratmayı başarmış bir şairin şiirlerine ve insani kimliğine dair bir güzelleme de değildir. Bu kitap böylesine eşine az rastlanılan edebi yetiye sahip ve üretken bir şair olan Fazıl Hüsnü Dağlarca'yla ilgili şimdiye dek oluşmuş çelişkilerin ve sorulmuş tüm soruların yanıt bulduğu bir kitap... Deneyi