Bio jednom jedan Han. Njegovo je ime Bajindir Han koji je sin Kama Gana. On je imao jedan ?ator koji je postavljen na jednom od najljep?ih mjesta na zemlji. Jedan put u godini je pozvao Begove Oguza za gozbu. On je ?rtvovao konje, kamile, ovce za njih. On je imao tri vrste ?atora u njegovom nalazi?tu, prvi je bio crni ?ator, drugi je bijeli, a tre?i je crveni.

Sermet beg se okrenuo prema ?uvaru iza njega, i rekao mu je: - Gledaj! Ovdje ima jo? jedna prazna ku?a. Bijela zgrada je sijala ispred borove ?ume, kao da je napravljena od mramora. Na gvozdenoj kapiji vrta ku?e je bila jedna tabla. Na ovoj tabli je pisalo ?ku?a za izdavanje.

Zulum je gori vatra, izgori ko god da joj se pribli?ava. Zakon je voda. Ako te?e, podi?e blagoslov. Ne uzimajte tu?e imovine, ne prolivajte krv! ?ovjek koji le?i u samrtnoj postelji, stenje zbog ta dva grijeha.

Slu?ajte me hej prijatelji! Najdragocjenija stvar je ljubav! Ona je neprocjenljiva Po?tovana stvar je ljubav! Daje i zadovoljstvo i bol Bacila je Hamzu na planinu Kaf Mustafa je pun ljubavi Velika stvar je ljubav!

Bio je pogo?en u svoje besprijekorno ?elo, i le?e Radi jednog polumjeseca, sunca za?u, Bo?e! Onaj koji je pao na tlu za ovu zemlju, vojni?e, Ako preci sa neba spuste se Da u besprijekorno ?elo te poljube Ti si vrijedan za ove!

Stigao sam u Samsun 19. Maja 1919. godine. Op?ta situacija i pogled dr?ave su ovako: U prvom svjetskom ratu savez u kojem je Osmansko carstvo tako?er u?estvovalo je pora?en. Armija Osmanlije je potpisala te?ak sporazum o prekidu vatre.

Jednog dana Nasreddin Hod?a je izgubio svoj prsten. On ga nije mogao na?i bez obzira na to koliko je tra?io. Na kraju je oti?ao u svoj dom i po?eo gledati po ku?i. Njegova supruga ga je pitala iz radoznalosti: - Ej Hod?o! ?ta tra?i?? - Izgubio sam prsten, tra?im to. - Gdje si izgubio svoj prsten? - U ?tali. - Pa za?to tra?i? to u ku?i? - Zato ?to je ?tala tamna.

Had?ivat poziva Kara?oza na scenu... HAD?IVAT :Kamo sre?a da imam prijatelja koji me mo?e razumjeti, kome mogu re?i svoju tugu. (Kara?oz gleda kroz prozora.) KARA?OZ : Had?ivate! Samo polako. Dijete spava kod ku?e. Ono ?e se probuditi zbog tebe. HAD?IVAT : ?elim se zabavljati... ?elim se zabavljati! KARA?OZ : (On ska?e sa prozora i po?inje udarati Had?ivata.) Rekao sam ti da ima dijete koji spava kod ku?e.

Tanrı'ya inanmakta güçlük çekenlerin usundaki kötücül dürtü ve eğilimler... Bunu bir binanın üçüncü katındaki pencereden bakınca güçsüz görürsün. Böylece kötülük, yaşamın bağımsız, içsel bir boyutu olmaktan çıkar... Yani asli gerçekliğe sahip değildir 'Ölümlü bir valık yaratacağım ve ona belirli bir biçim vereceğim' cümlesindeki şey, zamanın dışındadır. ?Ol'deyince olur... ?Öl'deyince ölür... Şeylerin düzeni zamanın dışındadır, zamansallaşınca, insan, 'ruhuna üflenen' şeyi yardıma çağırır. Tanrı'ya karşı

Birçok önemli çağdaş öykücü için kullanılan bir ifade vardır : Küçük insanın hikâyesini yazdı.'' Betül Nurata'nın öykülerinde de, küçük kadın''ın hikâyelerine rastlarız. Bazen bir misafirlikte, bazen bir kafede, yalnız ya da insanların arasında, o alelade gündelik hayatı içinde devinen insan onun başlıca konusu ve malzemesi gibidir . Nurata, bu sıradan hayatları dikine dilimler, dışarıdan sezilemeyen kederleri, sevinçleri, gülünçlükleri sergiler . Durağan bir hayatın akmayan ritminin içinden, ritmi tıkaya

KENDİME BAKIYORUM, KEMİKLERİM ETLE ÖRTÜLÜYOR, DAMARLARIM YENİDEN YAPILIYOR, SİNİRLERİM YENİDEN FİLİZLENİYOR,BAKIYORUM BENİM GİBİ DAĞILMIŞ OLAN NESNELER YENİDEN FIŞKIRIYOR . NESNELERİN YOKLUKTA SABİT OLUŞU HALİNDE, BU BİR ESİNLE ANLAŞILABİLEN KADER SIRRINDAN MIDIR DİYE SORDUĞUM İÇİN BU SIR BANA AÇIKLANMIYOR . BU GİZ SADECE SANA AİTTİR. BU SENDEDİR . YOKLUK DA BU YÜZDEN İMKÂNSIZDIR . KADERİ SENDEN BAŞKA KİM BİLEBİLİR ? NESNELERİN ÖZLERİ NEREDEDİR ? DENEME,ARAŞTIRMA,ROMAN VE SENARYO GİBİ BİRÇOK YAZI ALANINDA

AŞK BİR KARIŞIKLIK VE ŞAŞKINLIKTAN MIDIR ? YOKSA HAYRETE DÜÇAR OLANLARIN CEZBESİNDEN MİDİR ? AŞK BUNLARDAN DEĞİLSE , KENDİ NEDENLERİYLE BİRLİKTE Mİ YARATILMIŞTIR ? YOKSA NEDENLERİN SONUCU MUDUR ? AŞK ARTIK İMKÂNSIZ MIDIR ? AŞKIN İMKÂNSIZLIĞINDAN SÖZ EDENLERİN SÖZCÜKLERİ KALBİMİZİ BOZAR MI ? SEN GELİNCE CÜMLE KUSURLAR BİTER Mİ ? DENEME,ARAŞTIRMA,ROMAN VE SENARYO GİBİ BİRÇOK YAZI ALANINDA ÖNEMLİ ÇALIŞMALARI BULUNAN, ÖZELLİKLE ÖYKÜ ALANINDA YAPMIŞ OLDUĞU ÇALIŞMALARLA TANINAN VE ESERLERİNİN BİR KISMI DÜNYA DİL

Seninle doğrulur doğrulturduk saatlerimizi. Vakti gelince kızıl bir hülya halinde şehrimizi, şehrin bize ait olmayan çehresini, giderek bize ait olduğunu öğrendiğimiz yer yüzünün yüreğini kana boyardık . Bir güneş gibi batarken ne solgun, ne sararmış, ne soylu sesimiz olurdu. Seninle çiğnediğimiz bu toprak, şimdi gözlerini kılcal sözlerden de çekerek öte dünyaya taşıdı. Seninle içitiğimiz suyun sesi paslandı, sindi dört unsurun hakikati, sinik bir ses kaldı eylül sokağında kuru yapraklarda.

ÖÇ ALIR GİBİ SOĞUK MEKTUPLAR YAZIYORSUN. MÜREKKEBİN ISLAKLIĞINI GİDERMEK İÇİN TOPRAKLIYOR , YAZ RÜYALARINDA AÇIK RENKLİ ELBİSELER GİYİYORUM .HAYATIMA SON VERMEK İSTEDİĞİMİ NEREDEN ÇIKARIYORSUN , ANLAMIŞ DEĞİLİM. GERÇEĞİN IŞIĞINI ÖRTE

Geyikler ve tavşanlarla dolu uzak karlı ormanlarda ava çıktığını hayal etti. Yağmurdan şişmiş ağır bir çınar yaprağı döne döne gaz varilinin üstüne düştü sığırcıklar serçeler kaldırım boyunca sıralanan akasya ağaçlarında gece yatısına hazırlanıyordu. Dağlardan ormanlardan ıssız yollardan gelen bir alaca karanlık ve sessizlik yavaş yavaş kasabanın ıslak ışıltılı çatılarının üstüne çöktü. Günler ne kadar da kısalmıştı.

Sulara anlatılacak rüyalardandı. Akan sular yoktu oysa. Su yerine kâğıt yetişti imdada. Okuyanlar önce ne duyduysalar, İşte budur, ben de bu rüyanın tam şurasın dayım' dediler. Böyle evler görmüşler, böyle bahçelerde yitirdikleri olmuştu. Ama kapıların bu kadar kendine açık ve bu kadar kendine kapalı olduğunu henüz bilmiyorlardı.

YOL, O'NUN GÖZLERİYDİ. KALBİ VE HÜVİYETİ SAÇLARININ SESİYDİ. BEŞ YÜZ YIL ÖNCEKİ CENAZEMLE, BEŞ YÜZ YIL SONRAKİ KABRİM KARŞILIKLI DİLLENİP, KISA VE DAR OLAN HAZIR ZAMAN ÇILGINLIĞININ KANATLARINI AÇTILAR. SEN YANGIN OL DEDİLER VE YANDIM. (...) ŞEHRİ BİR AVUÇ CENAZE KÜLÜNE DOYURAN YANGINDAN DÜNYANIN YÜKLENDİĞİ TEKNOLOJİYİ UMUTSUZ BİR NAR ÇİÇEĞİ GİBİ EZDİM. GÖZBEBEĞİMDE SAKLADIĞIM KADER SESİ, DÜNYANIN BAĞLANDIĞI KARASEVDA OLACAKTI... DENEME, ARAŞTIRMA, ROMAN VE SENARYO GİBİ BİRÇOK YAZI ALANINDA ÖNEMLİ ÇALIŞMAL

YEŞİL GÖZLÜ ADAM, AKŞAM BEYOĞLU'NDA KENDİ TRAJİK YAZGISINA YAKIN BULDUĞU TOMMY FİLMİNİ SEYRETTİ. SALON BOMBOŞTU. TARKOVSKİ HAFTASINDA, AYNA'YI DA ÜÇ KİŞİYLE İZLEMİŞTİ. TOMMY'İ SEYREDEN YENİ TÜRK EDEBİYATI PROFESÖRÜ DOSTU, MEVLANA ÇAĞIMIZDA YAŞASAYDI BU FİLMİN DİLİYLE KONUŞURDU DEMİŞTİ. YAĞMURUN İNCİ İNCİ YAĞDIĞI O İKİNDİ ÜZERİ, ÇALIŞTIĞI GAZETEYE UĞRADIĞINDA SANTRAL GÖREVLİSİ BİR ARKADAŞI ANKARA'DAN GELDİĞİNİ, KENDİSİNİ ARADIĞINI, AKŞAM GARDA BEKLEYECEĞİNİ SÖYLEMİŞTİ. GARA GİTMİŞ FAKAT BULAMAMIŞTI ONU. DE

Acıyla gülümser İbrahim´in şiiri. Ne gösteriş, ne riya. Onun şiiri, parıldayan bir diş, buluttan sıyrılan güneş, kabuğu kalkmış yara, bir günahtan arta kalan pişmanlık, dumanı üstünde bir bardak çay, ne varsa yani kendiliğinden ve açık, işte öyle. Onun şiirlerini okurken aniden sesler kesiliyor, ortalığı derin ve hüzünlü bir sükut kaplıyor. - Mustafa Kutlu, Yeni Şafak - İbrahim Tenekeci var, şair. Tenekeci, şiirden uzaklaşmış bir çok insanı şiire döndürebilecek bir kaleme sahip. - Haşmet Babaoğlu, E Edebiya

Aynı Tahta Sırada Oturuyorduk. Aynı Sınıftandık... Teneffüs Zili Çaldığında Pamuk Şekerciye Koşardık. Saçları Kıvırcıktı... Gıvrışıh Derdi Çocuklar. Gıvrışıh Sevim... Deneme, Araştırma, Roman Ve Senaryo Gibi Birçok Yazı Alanında Önemli Çalışmaları Bulunan, Özellikle Öykü Alanında Yapmış Olduğu Çalışmalarla Tanınan Ve Eserlerinin Bir Kısmı Dünya Dillerine Çevrilen Sadık Yalsızuçanlar, İlk Aşk Adlı Eseriyle Okuyucuyu Satırlar Arasında Yeşeren Yeni Yüzler, Yeni Sesler Ve Yepyeni Hikâyelerle Tanıştırıyor...