Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyetine, Osmanlı'dan birçok kamu kurum ve personeli miras kalmıştır. Böyle olmasına rağmen Cumhuriyetin kurucu kadrosu, Osmanlı Devleti'nden tamamen farklı, yeni ve batılı bir devlet yaratmak istemişler ve bunun için eskiye dair birçok değeri değiştirmeye çalışmışlardır. Dilde bunlardan birisidir ve Latin alfabesine geçilmesiyle Cumhuriyet nesli atalarının ortaya koymuş olduğu kültüre yabancı kalmışlardır. Bu çalışmada Osmanlı Devleti'ndeki yerel yöne

Tunceli (Dersim) bölgesi tarihine dair birçok eser, makale, bildiri vs. kaleme alınmıştır. Bu çalışmalarla, şehrin ve bölgenin tarihinin günyüzüne çıkarılması, bilginin okuyucuyla buluşması ve gelecek nesillere kaynak yaratmak amaçlanmıştır. Zira bilindiği gibi tarih toplumların hafızasıdır. Bu hafıza, milletlerin yarınlarına sağlam adımlarla yürümesini sağlayan en değerli mirastır. Fakat hafızanın güçlü olabilmesi tarihin doğru ve yansız olarak yazılması ile mümkündür. Bu esas doğrultusunda, geçmişin başar

Rusya, 19. yüzyıldan itibaren Türkistan topraklarını sistemli bir şekilde işgal etmeye başlamıştır. Diğer Türk topluluklarını hakimiyeti altına aldığı gibi Türkmenleri de hakimiyeti altına almıştır. Buna muvaffak olduktan sonra, Türkmenleri kontrol altında tutmak ve asimile edebilmek için yine sistemli bir faaliyete girişmiştir. Bunun için önce Türkmenleri; tarihleri, kültürel değerleri, özellikle dil ve dinlerinden ayırma yoluna Bitmiştir. Türkmenlere ait miffi dini kitaplar, okullar, gelenek ve görenekler

Acılarla dolu geçen yıllar, esaret, gözyaşı, göçler ve mezalim altında inleyen Kıbrıslı Türkler... Kıbrıs tarihinin hep göçlerle, sorunlarla, acılarla, çatışmalarla anıldığı söylenir her daim. Doğrudur, hep öyledir ve muhtemelen bundan sonra da sorunlar ve çatışmalar adası olmaya devam edecektir. Bu acılara en çok maruz kalanlarsa tek istedikleri huzurlu bir hayat sürmek olan Kıbrıslı Türkler olmuştur. İnsan hakları Evrensel Beyannamesi'nin en temel insan haklarından birisi olarak değerlendirdiği haberleşme

Max Weber'e göre modern kapitalizme evrilme başarısını sadece Batı toplumları gösterebilmiştir. Weber bu süreci rasyonelleşme süreci olarak ele alır. Yahudiler, Katolikler, Budistler, Konfuçyüsler ve Müslümanlar toplumların rasyonelleşmesinde önemli katkı sağlamakla birlikte modern kapitalizme bunlardan sadece Protestanlar geçebilmiştir. Bu bağlamda Weber modern öncesi dönemlerde en yaygın yönetim modelinin geleneksel otorite olduğunu ileri sürer. O, geleneksel otorite biçiminde politik gücün monopolleştiği

Osmanlı dönemi göç hareketleri, göçmenlere dair işler hususunda her ne kadar tecrübe kazandırmışsa da, teşkilâtlanma konusunda iyi bir yapılanmaya gidilememiş, kurulmuş olan birtakım komisyonlar aracılığıyla bu işlerin üstesinden gelinmeye çalışılmıştır. Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti kurulmadan önce göçmenlere dair işler, Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti bünyesinde kurulmuş olan, Muhacirîn Müdüriyeti tarafından yerine getirilmekte idi. Bu çalışmada, Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti'nin kuruluşunu

Kıbrıs Adası'nda zeytinin milattan öncesine dayanan köklü bir geçmişi vardır. Birçok milletin egemenliği altına girmiş ve hepsinden de ayrı ayrı mimari eserler günümüze kadar ulaşmıştır. Kaleler, camiler, kiliseler, tarihi konaklar, okullar vb. her biri birbirinden değerli bu eserler gibi yağ değirmenleri yağhaneler de geçmişimizin korunmayı en çok hak eden tanıklarındandır. Osmanlı ve İngiliz dönemlerinde zeytin ağaçlarının değeri o kadar yüksekti ki her biri için ayrı tapu belgeleri dahi çıkarılmıştı. Bu

Toplumların gelişmesi/gelişebilmesi, bilim adamlarına verdiği değerle doğru orantılıdır. Topluma öncülük eden bilgili, kültürlü ve donanımlı bilim adamları, içinde bulunduğu topluma gerçeği gösterebilir. Söz konusu tarih bilimi olunca, topluma gerçeği öğretmenin önemi daha da artmaktadır. Yıllarını tarih bilimi için harcamış, kitap ve makaleler yazmış, farklı kongrelerde pek çok konuya parmak basmış ve değerli öğrenciler yetiştirip 17 Ekim 2016 tarihinde emekliye ayrılmış değerli hocamız Sn. Dr. Rifat Özdem

Osmanlı Dönemi belgeleri, günümüz belgelerinden diplomatik özellikleri ve içerikleri bakımından farklıdır. Arşiv malzemesine erişimin sağlanması ancak malzemenin tanımlanmasıyla mümkündür. Osmanlı Dönemi belgeleri, güncel belgeler için geliştirilen üstveri elemanlarıyla değil kendileri için özel olarak geliştirilmiş üstveri elemanlarıyla tanımlanmalıdır. Bu kitap, koleksiyonlarında Osmanlı Dönemi belgesi bulunan, Bilgi ve Belge Yöneticilerine, belgelerini tanımlamaları sırasında rehber olabileceği gibi üni

With demomcrary facing challanges globally, there has been growing interest in the model of metiocracy in recent political studies. M. Hamza Uçar's Imperial Metiocracies: Comparing Models of Ottoman and Ming Dynasty the Sixteenth Century provides a comparative study on the meritocratic systems of the Late-Ming China, and the sixteenth century Ottoman Empire. Based on a careful histirocal analysis, this study not only accounts vividly the Imperial Meritocracy of the two ancient empires, but also has importan

İngiliz Propaganda Ofisi Wellington Evi'nin (Wellington House) 37 adet melanet yayınlarına (1916-1918) cevaben 2018 yılından başlayarak TÜRK EVİ serisini başlatıyoruz. TÜRK EVİ kapsayıcıdır; her dinden, dilden, meşrepten insanların yuvasıdır; misafirperverdir de. Duvarları ve çatısı sapasağlam olan Türk Evi, kayıp haklarımızın hep birlikte aranması mücadelesidir. Konar göçer telakkisinden haklarında her türlü önyargılar üretilen Türkler yerleştikleri coğrafyaların en sağlam evlerini üç kıtada da baki kılmış

Mevlana'nın Mesnevi'de dile getirdiği gibi Kimi aşık görürsen bil ki aynı zamanda Maşuk'tur o. Çünkü sevdiğinde yok olan aşık, artık hem aşık hem de maşuk olmuştur. Aşık ile Maşuk bir olmuştur. Aşk olmuştur. Mersin ve İçel, Aşık ile Maşuk'un hikâyesidir. İki ayrı kentin iki farklı kültürün Toros ve Akdeniz'in kavuşmasının izdüşümüdür. Ben olmaktan biz olmaya geçişin serencamıdır. Cumhuriyet Döneminde Mersin ve İçel'de Siyasi Hayat adlı çalışmada taşrada şekillenen siyaset anlayışının hangi dinamikler üzeri

Tunceli, koç koyun şeklindeki mezartaşlarının yanı sıra tipolojik olarak sandukalı, şahideli sandukalı, pehle taşlı ve figür şeklindeki örneklerle zengin bir mezartaşı geleneğini ortaya koymaktadır. Araştırmamız sırasında tespit ettiğimiz veriler ışığında bu geleneğin Tunceli'de 1960'lı yıllara kadar sürdüğünü görmekteyiz. Bu açıdan yöreye ait mezar taşları geçmişten günümüze bir geleneğin idame ettirilişinin en bariz örneklerini oluşturmaktadırlar.

Ülkemizin daha güçlü ve müreffeh bir ülke olması için bu ülkenin gençlerine büyük görevler düşüyor. Alanında uzman, teknolojik gelişmelere açık, üretimin önemini kavramış, milli ve manevi değerlere bağlı nesiller yetiştirmek zorundayız. Fakat Gençler geleceğimizdir sloganları ile gençlik politikaları yapılamaz, bahsettiğimiz nesiller yetiştirilemez. Gençler bugünümüzdür diyerek gençlik politikaları üretmeye bugünden başlamalı, gençlerimizin maddi kalkınmalarını sağlarken aynı anda manevi kalkınmalarını da s

Batılı toplumbilimciler, hangi amaçla kuramlarınıgeliştirmektedir? Bu kuramlarınekonomik geri kalmış ülkelere bire bir aktarılmasınınbilimsel mantığı nerededir?Insanlık tarihi boyunca toplumsal düzenlerinnitelikleri nedir? Içinde bulunduğumuzbu çağın, insanlık açısından yaşanan tümumut kırıcı olumsuzluklarına karşın, anamalcıtoplumdan daha üstün, onurlu, eşitlikçi,kendi doğasına, doğaya yabancılaşmamış,daha uygar bir toplum olanaklı mıdır?Ulusdevlet, merkez ülkelerin egemenliğindenkurtarılıp tam bağımsızlığ

Kültür insanlar arasındaki bağların ve ilişkilerin tümünü kapsama özelliği ile toplumsal bir varlık alanıdır ve insanın gelişimi ile aynı anlama gelmektedir. Kütüphanelerin bu süreçteki rolü insan tarafından üretilen maddi ve manevi ürünlerin toplumla paylaşılması ve gelecek nesillere aktarılması sürecine aracılık etmesiyle ortaya çıkmaktadır. İnsanoğlunun ürettiği maddi ya da manevi tüm değerler özünde bilgi içerirler. Bu bilginin toplumun kullanımına sunulması da yazılı kayıt altına alınması, toplanması,

Oldukça karmaşık bir yapıya sahip olan insanoğlunu etkileyen birçok etken vardır. Bunları sadece belirli alanlara sıkışmış etkenler olarak düşündüğümüzde, insanoğlunun hayatını çözümlemeye yönelik yanlış sonuçlara ulaşılması kaçınılmazdır çünkü insanoğlu hem maddî hem de manevî bir varlıktır. Onu doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen birçok husus vardır. İşte bu etkenler hem yazılı hem de sözlü olarak bütüncül bir bakış açısı ile incelendiğinde tarihî belgelerin artık disiplinler arası bir bakış açısı ile in

XVII. yüzyılın ikinci yarısında Amasya Tarihi başlıklı çalışmada, Amasya'da sosyal hayat temas işlenmiştir. Birinci bölümünde, öncelikle Amasya'nın tarihî hakkında çeşitli bilgiler verilerek, Amasya sancağının fiziki yapısı ve kalesi ele alınmış ve Amasya mahalleri değerlendirilmiştir. Amasya'nın sancak-kaza ilişkisi, Amasya'nın Osmanlı idarî teşkilatındaki yeri, Amasya, sancak ve kaza arasındaki ilişki ve sancağın kazaları ve nahiyeleri belirlenmiştir. Amasya sancağında görev yapan yöneticilerin anlatıldı

Bu kitap, 600 yılı aşkın bir süre boyunca üç kıta üzerinde yayılan Osmanlı İmparatorluğu'nun, 1729 ile 1875 yılları arasındaki 146 yıllık süreç içinde, kitap ile olan ilişkisini incelemektedir. Kitapları konusal olarak düzenli bir biçimde sunan eser, Osmanlı Türklerinin 1729 ile1875 yılları arasında bastığı kitapların Toplu Kataloğu özelliğini taşımakta ve bir devrin yayıncılık yaşamını gün yüzüne çıkarmaktadır. İhtiva ettiği eserlerin adı, yazarı, konusu, basıldığı yer ve yıl ile yayınlandığı dönemin genel