Bu çalışmada, Tanzimat tiyatrosu üzerinde çeşitli araştırmacılar tarafından var olduğu söylenen geleneksel etkinin mahiyeti tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla çalışmanın giriş bölümünde Batılı tarzda Türk tiyatrosunun doğuşunda gelenekten faydalanma konusunda olumlu ve olumsuz görüşler belirtildikten sonra yazarların geleneğe yönelme nedenleri tartışılmıştır. İnceleme bölümünde ise 1860-1888 yılları arasında yazılmış yirmi tiyatro oyunu, eserler ve konuları, geleneksel unsurların konuya yansımala

Füruzan - Halit Ziya Uşaklıgil Kısa Özet Romancı kimliğiyle Türk edebiyatında önemli yeri olan Halit Ziya Uşaklıgil, biri telif üç tiyatro eseri yazmıştır. Füruzan, Fare ve Kâbus adlarını taşıyan bu eserlerden sadece Kâbus telif bir eserdir. Füruzan, Alexandre Dumas Fils’in (1824-1895) Francillon adlı eserinden uyarlanmıştır. 1334/1918 yılında yayımlanan eser, aynı yıl Darülbedayi Heyet-i Temsiliyesi tarafından Tepebaşı’nda sahneye konmuştur. Halit Ziya Uşaklıgil, diğer tiyatro eserlerinde olduğu gibi F

Antropojenik iklim değişikliği, ekokıyım, doğa üstü olaylar, biyoçeşitlilik kaybı, biyoteknolojik gelişmeler dahil gündemi meşgul eden daha birçok Antroposen ilişkili kriz, insana uzay zamanda insan olamayan varlıklarla ilişkisini sorgulatmakta ve insanı ekolojik düşünmeye davet etmektedir. Ekolojik düşünmek, insan merkezli düşünme pratiğini terkederek, insan ile insan olmayan varlıklar arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlamaya yönelik bir edimdir. Bu edim, sosyokültürel, politik, ideolojik ve ekolojik d

"Gel ince insan, bize götüreyim seni ve açalım gözlerini; gör aslında ne kadar sevilmemiz gerektiğini." "Ölçüsüzdür bendeki sevgi; ki zaten gördüm en kötü halinizi ve bu bile azaltmadı sevgimi. Göster bana sizi; çünkü görmek isterim sevdiklerimi. İster inan ister inanma; çok özledim sizi, bilmem neden beri." "Ne olur sevme bizi. Buydu hep yanlışa götüren seni.

Lunardo; ilk eşinden olan kızı Lucıetta ve ikinci eşi Margherita ile zengin hayatında, kendi istediğince bir yaşam sürmektedir. Kızı ve karısı bu yaşam döngüsünde çok da söz sahibi değillerdir; Lunardo ise bu durumdan memnundur. Oysa Lucıetta ve Margherita da Venedik Karnavalı’nda; etraflarındaki kadınlar gibi giyinmek, süslenmek, gezmek ve eğlenmek istemektedirler. Bütün bunlara izin vermeyen ve kendini haklı gören Lunardo kızını, arkadaşı Maurizio’nun oğlu Filippetto ile habersiz nişanlamıştır. Gele

Federico Garcia Lorca (1898-1936) şiir ve oyunlarındaki lirik ve çoşkulu anlatımıyla İspanyol edebiyatının en ünlü yazarıdır. Ayakkabıcının Karısı, ellili yaşlarda sessiz-sakin bir ayakkabı tamircisi ile kendisinden hayli genç, ama huysuz karısının ilişkilerini gülünç bir şekilde sergiliyor. Bay Criobal'ın Kukla Oyunu, fakir bir kadından satın alarak evlendiği Rosita'yla birlikte olduğu ilk gece uykuya dalan ve uyandığında birbirinden farklı dört kuklanın babası olduğunu öğrenen Cristobal'in acıklı gü

İstibdat Kumpanyası/Uğur Saatçi – Yıldızın Kaydığı/Alperen Yeşil – Michelangelo/Irmak Bahçeci – Beşinci Basamak / M. Yılmaz Ak– Tetikçi / Ebru Nihan Celkan İstibdat Kumpanyası, tiyatro kurmak üzere Avrupa'dan getirtilen bir tiyatro ustası ile Osmanlı yönetiminin yaşadığı gülünç olaylar. Yıldızın Kaydığı, Cahide Sonku'nun dramatik yaşam öyküsü... Michelangelo, sanatçının İtalya’daki Sistina Şapeli'nin tavanını fresklerle süslerken çevresi ile yaşadıkları ve sanatçının yalnızlığı... Beşinci

20 yaşında ölmüş olan Raymond Radiguet'den geriye çok az satır, çok az dize kaldı; iki roman, bir kitaba sığacak kadar şiir, birkaç sanat yazısı, bir de oyun: Pelikanlar. Oyun, yirminci yüzyıl başı Paris'inde, her biri kendi dünyasında, kendi hayalleri peşinde yaşayan bireylerin hikâyesidir. Radiguet’-in emsalsiz kaleminden çıkan satırlarıyla sürrealizme uzanan yolun da bir parçasıdır. 5 erkek. 3 kadın.

1976 doğumlu genç Alman yazan Kristof Magnusson'un ikinci oyunu olan Erkek Parkı, Almanya'da bir sezonda 16 farklı tiyatroda sahnelenmiştir. Alman Die Welt gazetesi bu oyun için şöyle yazıyor: "İlk diyaloglardan başlayarak Woody Ailen, Billy Wilder, Alan Ayckbourn ya da Yasmina Reza ile karşılaştırılacak bir yazar olduğunu anlamamak için sağır olmak lazım. Magnusson zor bir uğraş olan oyun yazarlığında kara mizah yüklü diyaloglarıyla ustalığını kanıtlıyor."

Güneşin Çocukları, Rusya'da 1917 devriminden önce, 20. yüzyılının başlarında, aydınlar ('Güneşin Çocukları') ile 'Karanlığın Çocukları' olan halk kitleleri arasındaki ayrımlaşmayı, çelişkileri ve uçurumu yansıtır. Barbarlar, yine aynı dönemin yozlaşmış aydınlarının toplumsal yaşamda önlerine gelen her şeyi yıkma tutkularını, ahlaki barbarlıklarını sergileyen bir oyun. Güneşin Çocukları: 9 Erkek - 7 Kadın Barbarlar: 16 Erkek 7 Kadın

Jüliet'in Şalı, üniversitede öğrenci olan üç arkadaş, Shakespeare oyunlarının karamsar bittiğine kanaat getirip oyun karakterleriyle yeni bir oyun yazmaya karar verirler. Ancak yine de oyunu Shakespeare'in yazdığı gibi bir sonla noktalarlar. Karakterler ne yapsalar da "kendileri gibi olmanın" dışına çıkamamaktadır. Shakespeare'in oyunlarındaki uyum, kurgu ve dengenin üstünlüğü kanıtlanmakta. Hamartia'nın Yolculuğu, Antik Yunan mitolojisinden yola çıkılarak kaleme alınmış ve Tanrı Zeus ile insanoğlunun (H

Sürrealizm ve orfizm'in isim babası, 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkan kübizm, dadaizm, fütürizm gibi öncü akımların başlıca temsilcilerinden Polonya asıllı, ünlü Fransız şairi Guillaume Apollinaire'in bu oyunu, konusunu Antik Yunan mitolojisinden alan ve toplumda kadının yerini sorgulayan, tarihteki ilk sürrealist oyun olma özelliğini taşıyor.

"Gerçek Sanatın" hızla yok olmaya yüz tuttuğu günümüzde, ülkemiz gençlerinin sanatın her dalına bir şekilde yönlendirilmeleri ve bilgi sahibi olmaları gerekliliği yadsınamaz. Mozart-Küçük Dâhinin Sihirli Notaları, büyük bestecinin yaşamından yola çıkarak, onun dehasını, müzik tarihine bıraktığı ölümsüz yapıtlarını, yaptığı işe olan sevgisini ve güçlü, sarsılmaz inancını gösterirken, genç insanlara çalışmanın, üretmenin, başarıya kilitlenmenin benzersiz bir örneğini sunmaktadır.

Hasan Ağa'nın Karısı, bir Boşnak halk destanından yola çıkılarak yazılmış, kadınların toplum içindeki yerini sorgulayan bir oyun. Goethe, bu destanı kendi şiir diliyle Almanca'ya kazandırmış, ve bu çalışma, 1788 yılında Herder'in Volkslieder adlı halk edebiyatı seçmelerinde yer almıştır. Böylece Hasan Ağa'nın Karısı tüm Avrupa'ya yayılarak, evrensel bir halk destanı niteliğini kazanmıştır.

Yazarın "çağdaş ortaoyunu" olarak nitelediği ve açık biçimle yazılmış Bir Sorumlu Aranıyor, Tüm Ülke Taranıyor, paranın egemenliğinin tüm bir toplumu nasıl yozlaştırdığı ve sorunlara kökten çözümler bulunamayışının nedenlerini anlatır. Güneşi Parlatanların Gölgesinde, medyanın tüm bir toplumu yönlendirme gücünü ve buradan yola çıkarak bireysel yaşamlar üzerindeki dehşet verici etkisini anlatan bir oyun. Limonluk Arısı, evli bir çiftin ilişkisinin değişik süreçlerini soyut ve simgeci bir dille anlatır.

Barbara'nın Doğumu, İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'nın durumunu anlatır. Almanya'nın tarih sahnesinde yaşadığı sosyolojik süreçler, çatışmalar ve yeni arayışlar Polonyalı bir genç kızın hayatıyla birleştirilerek oyunun konusu, birey psikolojisine indirgenir. Taşıdığı soyut kavramlar bakımından Barbara'nın Doğumu, "savaş sonrası doğan sorunlar ve umutlar bütününü" ele alırken, savaşı yaşamamasına rağmen onu sırtlamak zorunda kalmış bir kuşağın yaşadı acıları gözler önüne sermektedir

Cücenoğlu’nun yalın anlatımıyla Suat Derviş’i bir kez daha anmamıza neden olduğu için önemlidir. Suat Derviş’in gözlemci yanı Fosforlu Cevriye yoluyla kadın, aşk, yuva özlemi, yaşamın açmazlarıyla, kentlerin sokakları, meyhaneleri, genelevleri ile suça yönelik yapılanmasıyla irdelenirken, öte yandan da beden işçilerinin sorunlarını işleyen bir değerlendirmedir. Fosforlu’nun Hikâyesi için bireyden topluma giden bir oyundur diyebiliriz.”