On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren Avrupalı devletler arasındaki ticaret ve sömürge yarışları, geçmişten gelen siyasî hesaplaşmalar, bloklaşmalar ve silahlanmalar büyük bir savaşın habercisiydi. Bu savaş, 1914’ün Haziran ayında Avusturya veliahdının bir Sırp genci tarafından vurulmasıyla kaçınılmaz hâle gelecek ve etkisi Avrupa, Asya, Afrika, Amerika ve Okyanusya’ya dek uzanarak nihayet yirminci yüzyılın yeniden şekillenmesiyle son bulacaktı. Peki imparatorluklar yıkıp yeni devletler kuran Cihan Ha

Dünyada hiçbir şehir Kudüs kadar istenmedi ve değerli olmadı. Harun Çelik, tüm dinlerin kutsal kabul ettiği Kudüs’ü, Filistin’in diğer şehirlerini ve işgal altındaki Filistin toprakları olan İsrail’i karış karış gezerek yaşadıklarını kaleme aldı. Filistin halkı siyonist işgal altında can verirken, Arap ve İslam ülkelerinin saraylarında şuh kahkahalar birbirine karışmaya devam ediyor. Ortadoğu’nun tüm diktatörleri için Filistin sadece bir siyasi malzemedir. Filistin’e dua, İsrail’e ise demir-çelik ve petrol

İsrail İşgal Güçleri 1948’den bu yana Filistin toprakları üzerinde hak iddia ederek Filistin halkına yönelik sistematik zulüm ve yok etme politikası izliyor. Aralık 1987’de İsrailli bir şoförün, kamyonuyla Filistinli dört işçiyi öldürmesi, on yıllardır evlerinden edilen, sürgüne zorlanan, tutuklanan, işkence ve ablukaya maruz kalan Filistinliler için bir dönüm noktası oldu. Birinci İntifada bu olayla patlak verdi. Protestolar esnasında yalnızca taş kullanan Filistinlilere İsrail, ağır silahlarla kar

Tarihin sayfalarında yer alan en büyük generallerden biri olan Hannibal'ın hayatı ve başarılarına dair etkileyici bir derinlemesine bakış. Jacob Abbott, bu eserde Hannibal'ın yaşamını, kararları ve stratejilerini dikkatli bir şekilde ele alıyor. Abbott, eserini yazarken tarihi gerçeğe son derece bağlı kalmayı öncelik haline getiriyor. Bu kitap, süslemesiz ve dikkatlice araştırılmış tarihi kayıtlarla doludur. Abbott, o dönemin yıllıklarını titizlikle inceleyerek tarihin saf, değiştirilmemiş halini sunmaktadı

Müslümanların Avrupa'nın kapısına dayandığı, tarihin seyrini değiştiren savaşların yaşandığı bir dönemi yeniden keşfedin. Gustave Louis Strauss'un kaleme aldığı "Müslüman ve Frank", 732 yılında meydana gelen ve Emevilerin Galya'yı işgali sırasında kritik bir dönüm noktası olan Tours Savaşı'nı merkezine alıyor. Bu eserde, Charles Martel'in Frank lideri olarak nasıl stratejik bir zafer kazandığını ve Endülüs valisi Abdurrahman El-Gafiki liderliğindeki Emevi işgalci güçlerinin nasıl durdurulduğunu ayrıntılı bi

"Franz Hartmann'ın öncü eseri ' Tıpta Okült Bilimi ', tıp biliminin gizemli ve keşfedilmemiş yönlerine bir yolculuk sunuyor. 1893'te yayımlanan bu eser, her tıp öğrencisinin kütüphanesinde bulunması gereken zamansız bir klasik olarak kendini kanıtlıyor. Hartmann, Theophrastus Paracelsus'un düşüncelerini temel alarak, tıbbın sadece fiziksel boyutunu değil, aynı zamanda metafiziksel ve mistik boyutlarını da ele alıyor. Hartmann'ın bu eseri, geçmişin bilgelik dolu öğretilerini günümüze taşıyor ve bilimin sınır

Birinci Dünya Harbi, küresel bir harp olma özelliği ile hem dünya tarihi hem de Türk tarihi bakımından önemli bir yere sahiptir. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Harbi sürecinde aynı anda uzak-yakın pek çok cephede muharebelere katılmış ve pek çok vatan evladını bu cephelerde şehit vermiştir. Savaştan sonraki yıllarda Birinci Dünya Harbi’nin Türkiye üzerinde siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan derin etkileri olmuştur. Bir asır önce gerçekleşen, siyasi, askerî ve toplumsal sonuçları itibarıyla yakın döneme kadar

Savaş (Harp), en genel tanım cümlesi olarak uluslararası sistemde şiddet kullanma ya da silahlı kuvvet kullanma kapasitesine sahip devletler ve/veya devlet dışı siyasal aktörler arasında gerçekleşen, büyük ölçekli fiziksel şiddet içeren çatışma ya da çarpışma olarak tanımlanmaktadır. Çok çeşitli de olsa tahmin edilebilir sebeplere dayanan herhangi bir savaşın sonuçlarını ve yaratacağı tüm etkiyi önceden kestirebilmek ise çoğu zaman pek mümkün görünmez. Zira savaş; kapsamı, niteliği ve bileşenleri itibariyle

Her şey Kudüs’le başlamıştı. Tanrı böyle istiyordu. Gidip hacı olacaklar, günahlarından arınacaklardı. Ama Haçlılar bu sefer sırasında, o güne kadar görülmemiş ölçüde bir şiddet uyguladılar. Kendilerine hizmet edebilecek Müslümanları, Yahudileri hatta Hıristiyanları acımasızca öldürdüler. Raimundus Aguilers, Historia Francorum’da şöyle der: “Görülmeye değer sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları −ki bunlar en merhametlileriydi− düşmanlarını kılıçtan geçiriyordu. Diğerleri ise daha uzun süren işkencele

Baybars, İslâm âlemini Moğol istilasından kurtaran ve Doğu Akdeniz'de Frenk kuvvetlerinin belini kıran ışıltılı bir savaşçı. Memlûk döneminin bu büyük sultanının kökeni hakkındaki çelişkili açıklamalar var. Bu tartışmalara dikkat kesilen ve konuyu aydınlatmak için araştırmaya girişen yazar Muhittin Kandur en temel kaynaklara ulaşarak kayıtları inceledi. Gördü ki, dönemle ilgili araştırma yapan bilim insanlarından sadece birkaçının yazılarında onun Çerkes olduğuna değiniliyordu. Bu isimlerden birisi Mem

Kral IX. Louis yönetimindeki Fransız Haçlı Seferi, Kudüs’ü Müslümanlardan kurtarmak sloganı altında sürdürdüğü bir kampanyayla bölgede İslami gücün kalesi Mısır’ı tehdit ediyordu. İslam'ın en seçkin savaşçılarından biri olan Fahreddin komutasındaki Eyyubi savaşçıları yenilgiye uğratılıp Fahrettin de katledilince, Kahire'nin yolu Haçlılara sonuna kadar açıldı. Ancak, Mansura kasabasın geldiklerinde Baybars'ın kurnazlığı ve cesareti onları durdurdu. Bu savaş, Mısır ve Kudüs'ün kaderini belirleyen tarihin en ö

Timur, benzersiz bir deha ve büyük bir lider. Onun tüm seferlerini ve savaşlarını, siyasetini anlamak için derin bilgiye ihtiyaç vardır. Bu kitapta, sadece Timur'un Anadolu Seferi ve Ankara Savaşı üzerinde duruluyor. Çünkü bu sefer, Timur'un en büyük orduları Asya'nın merkezinden batı sınırlarına taşıdığı, onun dehasının bir örneğidir. Timur'un adının yeryüzünde yaşayan milletler üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu anlamak için, çağdaşı olan devletlerin (Bizans, Memlük, Roma) ve hükümdarların yakınlık gös

1915’te Çanakkale Savaşı’nda bizzat bulunmuş bir Amerikan yüzbaşısı olan Granville Roland Fortescue’nin yazdığı bu kitap, savaşa ilişkin kendi yaşadıklarını, edindiği bilgileri, görüşlerini ve yorumlarını kaleme almış olduğu bir eserdir. Savaşla doğrudan ilgili bir yönetici ya da herhangi bir çıkar sahibi olmaması nedeniyle, savaşı oldukça tarafsız bir şekilde aktarmış olduğu kabul edilebilir. Savaşa bir süre katılmış olan yazar, savaşı yöneten İngiliz yetkililerin hatalı savaş stratejilerini ve bu yüzden m

54 tonluk çelikten bir canavar ve o canavarı kükreten 4 kişilik orkestranın şefi… İlk kez Birinci Dünya Savaşı’nda boy gösteren tanklar, başlangıçta muharebe meydanlarına dehşet saçmakla birlikte sonrasında oldukça hantal bulunmuştu. Tankların ömürlerinin kısa olduğunu ve tarih sayfalarında gülünç bir hikâye olarak yer alacaklarını savunanlar dahi vardı. Fakat aradan geçen 23 sene bu görüşleri haksız çıkaracak ve tanklar İkinci Dünya Savaşı ile askerî tarihe damgasını vuran harp vasıtaları hâline gelecekle

Bu kitap, yakın bir komşumuzun savaş yönetimi, cesareti, karakteri ve yeteneği hakkında bize bilgi verirken, aynı zamanda bizim kıyılarımızı nasıl incelediğini ve hangi stratejik noktalarımıza önem verdiğini belirtiyor. Yanlış bir şekilde planlanmış bir Karadeniz işbirliğinin savaş yönetimindeki acıları da bu kitapta oldukça açık bir şekilde okunacaktır.

"Sultan Kutuz, tepeden tırnağa zırhlı idi. Bir yandan ayetler okuyor, bir yandan askerlerine "Hücum" emri veriyordu. Bir ara Aktay'ın olduğu kanat geri çekilmeye başladı Sultan, hemen müdahale etti. Baybars'a seslendi: "Rukneddin! Aktay'a yardım gönder!" Baybars, Sultan Kutuz'u duymuştu. Baybars, yanındaki Kalavun'a baktı. "Aktay'ın kanadı dağılmak üzere... Tez yardıma koş!" Kalavun, hemen yanındaki askerlerle hızla atını sürdü Aktay'a yardıma vardı. Bu hat, Kalavun'un gelmesiyle tekrar güç kazandı. Ketbuğa

"Tuğrul Bey, donakalmıştı. Hiçbir şey söyleyemiyordu. Ayaktaydı. Birkaç dakika böylece bekledi. Daha sonra ağzından "Yiğit Hasan'ım!" sözleri döküldü. Gözünden yaşlar akıyordu Birden kendini topladı. Gozyaşlarını sildi. "Inna lillahi ve innå ileyhi raciûnl" ayetini okudu. Tuğrul Bey, eliyle Ebu'l-Kasım'a işaret edip çıkmasını istediEbu'l-Kasım, dışarı çıkarak Sultan'ı yalnız bıraktı. Tuğrul Beyçok üzülmüştü. Hâk Teâlâ, ona bir evlat vermemişti. Ancak o, hanedan mensubu gençleri kendi oğlu gibi severdi. Hasa

Küresel bir çatışmanın kalbinde, Sovyetler Birliği'nin deniz kuvvetleri olan Kızıl Donanma, denizlerdeki duruşuyla tarih yazdı. "İkinci Dünya Savaşı'nda Kızıl Donanma", dünya tarihinin bu çalkantılı dönemine ve Kızıl Donanma'nın etkisine derinlemesine bir bakış atıyor. Bu detaylı tarih kitabı, Kızıl Donanma'nın II. Dünya Savaşı boyunca nasıl şekillendiğini, nasıl zorlukları aştığını ve en nihayetinde zaferle çıktığını inceliyor. Kızıl Donanma'nın stratejik planlamalarının, askeri teknolojinin ve insan ruhun

Ankara’da memurluk vazifesi sırasında kentin tarihsel geçmişini ve geçmişten günümüze nasıl bir gelişim gösterdiğini araştıran Hayrettin Abidin; eserinde Avrupalı araştırmacıların gözlemlerini referans alarak kentin kısa tarihi hakkında bilgiler vermektedir. Ankara’nın Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerindeki koşulları ve konumu hakkında derlediği bilgilerle beraber bizzat içinde bulunduğu ve katıldığı Türk Kurtuluş Savaşı ve Bursa’nın işgali sırasındaki tarihî nitelikte hatıralarını da eseri

Birinci Dünya Savaşı'nın başlarında Van ve Bitlis'in Rus - Ermeni birliklerinin işgaline maruz kalması üzerine işgal altındaki şehirlerden aralarında Mamuretülaziz/Elazığ'ın da olduğu vilayetlere yoğun bir şekilde Müslüman göçü yaşanmıştır. Birinci Dünya Savaşı esnasında Rus-Ermeni işgal orduları Elazığ vilayetinin sınırlarına kadar sokulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz ve Fransızlar arasında yapılan Suriye İtilafnamesi gereğince Güney illerinin Fransızlar tarafından işgal edilmesi ve Fransız