İs Tanyel başarılı bir konservatuvar öğrencisidir. Sahnedeki başarısının devamlılığını sağlayabilmek uğruna adının önüne yerleştirilen birçok kötü sıfatı umursamaz.Henüz daha lise yıllarındayken, adının karıştığı kötü dedikodular geçmişine ait bir canavar gibi onu bugününe kadar takip etse de dimdik durarak, aşk olarak gördüğü tiyatro için her türlü dedikodu ve iftiraya kulak tıkar.İs'i diğerlerinden ayıran yaşadıkları, onun kendini kötü bir insan olarak kabul edip, kötü bir insan olarak yaşadığına ikna ett

‘Sır Dünya’ ne anlatmak ister? Apeus ismindeki adam yıllar sonra terk ettiği Buwuka’ya döndüğünde orada ne kasabayı ne de kasabanın insanlarını bulur. Buwuka’nın yerinde yeller esiyordur. Baraj çukuru doldurmuştur, geçmişin üstünü suyla örtmüştür. Suyun altında kalmaya direnen tek kalıntı tepedeki mezar taşlarıdır. Apeus orada kendi adına yapılan ve bir ziyareti andıran yapıyla karşılaşınca çileden çıkar. Onu ölmeden mezara koymuşlardır. Kayığa binip kaçmaya çalışırken Buwuka sakinleri peşini bırakmaz ve di

Trabzon’dan gelen vapurun düdüğü başları denize çevirdi. Ocakların kömür kokulu askerleri yürüyorlardı, iskeleye doğru, sevenleri yanlarında. Vapur yaklaşıyordu, dua dökülüyordu anaların, kadınların dudaklarından, sarılıyorlar son kez yolcularına. Vapur demir atarken sandallar önlerine yaklaşıyordu. Babasına kuvvetlice sarıldı. Ona hep güç veren elini öptü. Taşıdığı çıkınları uzatırken elleri titredi, babası onun bileğini sıkıca tuttu, gözlerine şefkatle baktı, sonra kendi gibi madenci erlerle sandala atlad

İçinden çıkayacağınız güzellik: Köy

Hayatımız boyunca farkında olarak ya da olmayarak, istemediğimiz pek çok durumla karşı karşıya kalırız. Bazen ne yaparsak yapalım, kaçtıkça daha çok içine çekildiğimiz girdaplar olur. Her ne kadar tüm yolların kapalı olduğunu düşünsek de aslında şartlar her ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmanın muhakkak bir yolu vardır. Önümüze sunulan fırsatlar ve karşımıza çıkan insanlar, çıkmak istediğimiz çaresizlik girdabından kurtulabilmek için birer kaçış bileti olabilir. Eğer yeterince düşünmeden

ROMANCI AĞIR İŞÇİDİR...Bir roman nasıl inşa edilir? Gerçeklikle kurgu, kurguyla gerçeklik nasıl örtüştürülür? Kısaca söylenecek olursa, romancılığın temel sorunları nelerdir?Romancılık ağır işçiliktir. Roman sadece konudan, gerçek ya da yaratılmış karakterlerden, olaylardan, mekânlardan ibaret değildir.Tarih, felsefe, sosyoloji, psikoloji boyutları da olan devasa bir iştir.Roman matematiktir, geometridir, mimarlıktır.Beyin cerrahlığı ve kuyumculuktur…Diplomasız bir meslekmiş gibi görünmesine aldanmayın. Dör

Kazanmamıştım. Elim ayağım titriyordu. Biçareydim. Söndü söndü söndü. ” Hayır, hayır, hayır umut ipiltileri sönmemeli! Söndüyse yeniden yeşermeli! ” diye haykırıyordum içimden sessizliğe bürünerek

Roman ve öyküleriyle edebiyat dünyamızın ilgisini kazanan çok ödüllü yazar Fatma Gürel, bu romanında yine yalın ve temiz Türkçesiyle edebiyatın eşsiz güzelliğini sunuyor okura. Onu, hayal ile gerçeğin, saf âşıkların, yanılsamalı yaşamların arasında bir gezintiye çıkarıyor. Bir hayalin izini sürerken, okuduklarımızı yaşamışçasına duyumsatıyor bizlere. “Bazen düşünüyorum; hayallerimiz olmasa, hayatın karmaşasından ve baştan çıkaran kandırmacalarından nasıl korunurduk? Onlar bir pusula gibi yönümüzü göstermese

Clay Johnson, Adonis’in karın kaslarına ve şeytanın ölümcül sırıtışına sahip bir futbol oyuncusuydu. Spor sezonu boyunca manşetlerde yer almadığı ve kampüsteki kızların bakışlarını üzerinde taşımadığı tek bir gün bile olmuyordu. Takımın Halkla İlişkiler Koordinatörü olarak, eskiden oyuncular arasında benim için uğraşılması en kolay kişiydi ancak lise aşkından kötü bir şekilde ayrıldıktan sonra berbat bir ruh haline bürünmüştü. Ayrıca tam bir baş belasıydı. Davranışlarını tartışmak ve uyması gereken medya p

İstisnai Renklerle Bezeli Miras…Yaşam öyküleri yazmaya kalkıştığımızda zihnimizdekilerden önce elimizin altındaki fotoğrafları yardıma çağırırız. “Foto Şehir” gibi bir fotoğrafhaneniz de varsa bu gayet doğal karşılanır… Elinizdeki bu kitap Şavşat’tan Hendek’e zorunlu göç ettirilen Ahıska Türkü Âl-i Cengiz’in, acı ve hüzünlü zamanlarının çileli ve eğlenceli 120 yıllık gerçek yaşam hikâyesinin önemli anılarını barındırıyor. Kahramanlarının yaşam öykülerinin anlatıldığı biyografik bir eser... İlk iki bölümde a

Omnia Mors Aequat, bundan iki bin yıl önce yaşamış bir Latin bilgenin sözü bu sevgili Bilge; ölüm her şeyi eşit kılar, diye dilimize çevrilebilir. O gün, Seneca adlı bilgenin, kendisiyle aynı adı taşıdığını çocuksu bir saflıkla düşünen Bilge Kan, yıllar boyunca düştüğü tuzaklarda, uğradığı haksızlıklarda ve verdiği savaşımlarda hep bu sözü anımsayacaktı. Soğukoluk’taki fuhuş ve yasadışı kumarhane işletmeciliği, çok kısa bir süre sonra ülkenin dört bir yanına yayılacak (ki zaten vardı) ve beş yıldızlı otel

Raymond Chandler, James M. Cain ve David Goodis geleneğinden Héctor Aguilar Camín bize hafıza ile delilik arasındaki çizginin bulanıklaştığı, seks, yozlaşma ve cinayetin içi içe geçtiği bir hikâye sunuyor. Bir ihtiras suçunun itirafını almak ve sessiz kalmak bizi suç ortağı yapar mı? Geçmişin ağırlığından kurtulabilir miyiz? Kaderimizin birer kahramanları mıyız yoksa basit bireyler mi? Eski rejimin Meksika’sında polis ve siyaset arasında ölümcül aşk, hırs ve hezeyanın uçurumları hakkında ahlaki olmayan bir

Sarah Addison Allen, bırakıp gitmeyi ve özgürce yaşamayı kucaklayan lirik bir gizem anlatısı Başka Kuşlar’da hayal ve gerçek arasında, en sıra dışı şekillerde uçuşan hikâyeler olduğunu gösteriyor. Güney Carolina’nın küçük sahil kasabası Ebegümeci Adası’nda dar bir sokakta, beş daireden oluşan, Bilgecik adında göz alıcı bir taş bina yer alır. Bina adını, insan kiracılarının yanı sıra büyülü bir gizlilik havasında yaşayan minik turkuaz rengi kuşlardan almıştır. Zoey Hennessey, ölen annesinin Bilgecik Apartm

Kinayelerle, göndermelerle ince bir mizah anlayışıyla örgülenmiş Denizlerin, İstanbul kitabında Selimoğlu, sadece ve sadece denizciliğin ruhunda olduğu için eril ve sade dili kullanır ve bize denizcilerin dünyasından kısa hikâyeler anlatır. Çoğu zaman bu hikâyeler bir dönem anlatısı haline gelir. Kısa ve uzun cümleleri yerine göre kullanır ve aynı zamanda eksiltilmiş cümle de onun özelliklerinden biridir. Kullandığı dilin en büyük özelliği sade, anlaşılır ve içrek olduğudur. Kelime oyunlarına girmez, edebi

"Gelecekten daha büyük, daha tehlikeli serüven var mı? Çaresizim: Şimdilik hayata itaat edeceğim. Sonrası? Kim bilir belki kendimi ikna edecek şöyle varlıksal, yazara yakışan bir neden bulurum. O sırada aklıma geliyor. Eğer insan kendi ahlâkını yaratabiliyorsa, neden nedenini de yaratamasın?" Onu tanıyorsunuz; adı Sadık Demir. Yağışlı bir kış sabahında yüreğinde onu donduran bir acı var. Ağlayamıyor. İçi sanki buzla kaplı… Sadık, onu ele geçirip suçluluk duygusu yükleyen bir sükûnetin içinde, intikamının pe

Nisyan’ı ona ihanet etmeden özetlemek çok zor, çünkü tüm büyük eserler gibi aynı anda birçok şey. Yazarın ailesine ve kiralık bir katil tarafından öldürülen babasına dair yürek parçalayıcı bir anı kitabı olduğu söylenebilir, ancak bu ifade yetersiz kalır, çünkü Kolombiya'daki siyasi şiddet cehenneminin ve Medellin’deki yaşamın dokunaklı bir anlatısı olmanın yanı sıra aynı zamanda bir ailenin özel hayatına ve kamusal alanda gösterdikleri cesarete dair gerçek bir hikâye. Üslup ve kurgu açısından kusursuz bir

Orhan Gencebay’ın, Müslüm Gürses’in sesi tütün gibidir. Gencebay’ın, Gürses’in içe işleyen buğulu sesinde, tütün sarısı hüzünle, ateş mavisi öfke, yan yanadır.Sezen Aksu’nun, Ajda Pekkan’ın sesi, kola gibidir. Aksu’nun, Pekkan’ın sesinde, neşenin, oynaklığın, güneşin kırmızılığı ile ölümün, hüznün, gecenin siyahlığı, iç içedir.“Doğulanmış Akdeniz hüznü”nün kırılganlığında, imkânsız aşklar yaşayan bir toplumun yakın tarihinde, şarkılardan kurulu bir geçmiş vardır. Şarkıların izini sürmeden bir toplumun ruh v

Jorge Amado'nun doğup büyüdüğü Bahia'nın verimli topraklarının bağrı herkese açıktır: Yoksulluğa mahkûm tarım işçilerine yaşam güvencesi ve başlarını sokacakları bir yuva, ayrıcalıklı sınıflara ise siyasi itibar ve ceplerini doldurmayı vaat eden bu el değmemiş ormanlar, Latin Amerika'nın en vahşi sınıfsal çarpışmalarına tanıklık eder. Sömürü düzenini pekiştirebilmek için kiralık katiller, kundakçılar, düzenbaz avukatlar ve üst düzey yöneticilerle el ele vermiş dalavereci para babalarıyla; kırık dökük yaşaml

İstanbul doğumlu olan Nurcan Elver roman yazarlığının yanı sıra, profesyonel olarak uzun yıllar, başta Levent Kırca Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu olmak üzere çeşitli tiyatrolarda oynadı. 20'den fazla TV dizisinde rol aldı. 2002 yılında Kuşadası Film Festivali'nde “Bando” adlı kısa film öyküsüyle En İyi Öykü Ödülünü kazandı. 2015 yılında Kristal Çınar Tiyatro Onur Ödülü sahibi oldu. 2018 yılında “Ferda” adlı romanıyla Altın Kalem Ödülü aldı. 2022 yılında “Kavuşana Kadar” adlı romanıyla tekrar Altın Kalem Ödü

Oysa ben en çok kelimelerime güvenirdim, insan kalbinin kırılma sesini duyduğunda hiçbir kelime bu sesi anlatamıyormuş...