Sözcüklerin Gücüyle Düşüncelere Yolculuk Kadir Urgan'ın ikinci kitabı "Sözcükler 1", şiir ve aforizmaların buluştuğu bir eser. Yazar, her bir sözcüğü birer başlangıç noktası olarak kullanarak, derin düşüncelere ve duygulara kapı açıyor. Urgan, kelimelerin gücünü ustalıkla kullanarak okurları farklı zihinsel yolculuklara çıkarıyor. Her şiir ve aforizma, okurun kendi yorumuna ve deneyimlerine açık birer pencere görevi görüyor. Yazar, basit kelimelerle karmaşık duyguları ve fikirleri ifade ederek, okurların zi

Çağın nesnel gerçekliği ve Fütürizm’in ilkelerin den hareketle; çalışan, eğlenen ve ayaklanmalara neden olan insan kitlelerini, çağdaş başkentlerdeki renkli ve çok sesli devrimci akımları, göğe yükselen dumanlarıyla bulutlara asılı duran fabrikaları, kısaca hayatın her öznesini duyumsayarak bunu şiirinde bütünleştiren Cem ERDEVECİLER. Bu bilinçle şiirini tüm olumsuzluklardan arındırarak bireyselden topluma bir köprü kurmanın uğraşı içinde öncülüğün bilincinde olduğunu bir kez daha gösteriyor

Cem Erdeveciler metinlerde olan kavramsal anlatım biçimini aşarak, görünen dünya dışında çağrıştıran ve okuru anlamın içerisine çeken bir alan yaratıyor şiirde. Duygular ve günlük kabuller üzerinden değil, hayatın, hatta toplumun dün – bugün sürekliliğinde var olan sorunsallarının merkezinde ki bir aydın aklı ile yazıyor. Bu yönüyle şiirin poetik alanındaki biçim öz tartışmasında öze daha yakın duruyor. Tabii ki bi-çim konusunda kolaycılığa kaçmadan. Bir dönem Türk Şiirinde popüler olan, günümüzde

Yazarımız bu kitabında, kadınları zorluklara karşı tek başına direnen birey yalnızlığından kurtarıp farklılıklarını göz ardı ederek, birbirinin yanında durabildiklerinde nasıl daha güçlü olabileceklerini gösteriyor. Hayalleri için omuz omuza veren Zeynep ve Zehra’nın çocukluktan yetişkinliğe uzanan öyküsü geçmişten günümüze bir köprü olurken, zaman içinde aile yapısında ve kent dokusunda oluşan değişimleri de gözler önüne seriyor. Hepimizin kendinden bir parça bulabileceği, yüreklerimize nazikçe dokunmayı b

Profesör Yamamoto’yu Karanlık Güçlerin korkunç esaretinden kurtarabilmek için Kai, binlerce yıldır kayıp olan mistik Ejderha Orbisi’ni bulmak zorunda. Neyse ki bu arayışında yalnız değil. Arkeoloji Profesörü olan amcası ve genç ve dahi yüksek lisans öğrencisi güzel Emma ona aramalarında yardım edecek. Görevini yerine getirebilmek için kahramanların pek çok tehlikeli engeli ve tuzağı geçmeleri ve başka dünyalardaki güçlü düşmanlarla çarpışmaları gerekecek. Ama acele etmeliler, çünkü yeraltında esir tutulan m

Çocukluğumdan, beri geçtiğim patikadan ilerlemeye çalışıyorum. Soluk soluğa kaldım. Ben yolu değil yol beni takip ediyor. Küçükken babamın ağaç kesişi geçiyor geçiyor, gözlerimin önünden. Çatırtıyla alıyor akçam babamın bedenini altına! Kesim motoru akçamın gövdesindeki budakta takılıp kalıyor.**Bana kâğıttan gül yaptı, kıvırdı kıvırdı, altından sıkıştırdı. Kırmızı gül açacaktı sanki. “en sırrımı kimseye söylemem, benden güzel gül yapan yok ”dedi. Her şeyimiz kâğıttandı sanki. Sevda gibi, para gibi, ev gibi

Yaşanılır bir ışık arıyorum Geçmişim delikler arasında uçurum seriyor önüme Gözlerimden keskin bir bıçak urgan inatlarla inatlaşıyor Renksiz kalıyorum ressam sokaklarında Sana varmak için yollar inşa ediyorum İzninle huzuruna geliyorum Elçi değilim Yolcu değilim Adımı sen koy. Usul usul geçmişi çürüten yalnızlığım öldürüyor anıları Talan bir şehre dönüştü gülümser yanlarım Ellerim ellerine ne kadar muhtaç bir bilsen Sarılmanın hasretiyle inançlar biriktiriyorum

Bu öyküyü okuduğunuzda “Devlet, mafya, siyaset” üçgeni içinde toplumsal, sosyal, ekonomik ve ahlaki değerlerin ve insani ilişkilerinin nasıl yerle bir edildiğini; her şeyin kirli bir iktidarın ve işbirlikçilerinin çıkarlarını inşa etmek için, nasıl fütursuzca kullanıldığını; “Toplumcu gerçekçi” bakış açısıyla anlatıldığına tanık olacaksınız.Yazar olay ve olgulara “Eleştirel” bir bakışı ve “Sorgulama” yöntemiyle yaklaşmış olup; okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya sevk ettiği ve yaşadığı acı gerçeklerle “Yüzle

Yürek taşlaşmış, vicdan göçmüşse bekleyemezsin ondan insanlık ve insana benzerlik! Eril bir zihniyetle büyütülmüş bir toplumda her şey kanıksanır olur; hele söz konusu kadınsa “doğaldır(!)” her türlü olumsuzluk! Yüreği taşlaşmış Pako’ya sorulmaz;” ne istedin bebecikten!”, Ohan ve Simon mücevherat atölyelerindeki ustalıklarını, “altın kalpleri” ile yansıtmaktan başarısız kaldılar ki zalim kalplilerin hedefi oldular! Evrim Öğretmen aşkına yenik düştü; ama Desila yürekleri yakan bir aşkın sadece sonunu

bir kadın sevdim öyle gözleri mavi sarışın falan değil boyu hiç uzun değil zayıf ve sıska yüreği mangal gibi ateşlerin en koruna dayanıklı bakışları ceylan masumiyeti dudakları hanı kiraz falan diyorlar ya hikaye, öyle hiç değil tüm meyvelerin ortak karışımı yanı, her tadı alabileceğin gibi mesela dört mevsim gibi düşün; bazen sonbaharın hüznü gibi dalar gidersin baktıkça bazen bir kış fırtınası gibi esiyor gürlüyor her yer toz duman onu bir liman kahvesinde seyretmeli ha !! söylemedin deme sobaya iki odun

Bugün artık birçoğumuzun bildiği gibi mitoloji, insanın dünyayı, siyaseti, kültürü ve en başta da kendisini anlaması¬nın en önemli anahtarlarından biridir. Üstelik mitoloji, roman yazmaktan resim yapmaya, hayatın yaratıcılık gerektiren her anında da büyük bir yol gösterici olma özelliğini koruyor. Mitoloji, eski insanın davranışlarına yön veren bir sistemdir. Diğer yandan bu sistematiğin sözlü kültür yoluyla birtakım uygulamaların aktarılması ve bir süre sonra mitolojik bilgiye dönüşmesidir. Biraz daha aç

Gazeteci Tülay Cengiz kuşkusuz yapıtlarıyla tanıdığı ve hayranlık duyduğu Aziz Nesin’le kişisel olarak 1986’da, 1. Dikili Barış ve Özgürlük Festivali’nde tanışmış. O günden sonra da Tülay Hanım ve Aziz Nesin ailesi arasında, büyük yazarın yaşamdan ayrıldığı tarih olan 1995’e kadar gerçek¬ten yakın ve içten bir dostluk yaşanmış. Bu dostluğa Tülay Cengiz ailesinin 1986 tarihinde yedi yaşlarında olan kızları Eylem Gökçe de dahil. Zaten Tülay Cengiz’in kitabının bence en ilginç yanı da küçük Eylem Gökçe’yle Azi

Bülent Semercioğlu’nun şiirlerinde toplumsal hassasiyetin ön planda olduğu görülür. Dizelerinde insanlığa dair kaygıları dile getirirken, aynı zamanda geçmişin ve anıların saf ve temiz bir şekilde geri dönmesini istiyor. Semercioğlu’nun öğretmenliği boyunca biriktirdiklerini de görebileceğiniz bu kitap; aşk, özlem, barış ve mutlu bir gelecek hissiyatı ile yoğrulmuş şiirlerden oluşmaktadır.

Gazeteci Tülay Cengiz kuşkusuz yapıtlarıyla tanıdığı ve hayranlık duyduğu Aziz Nesin’le kişisel olarak 1986’da, 1. Dikili Barış ve Özgürlük Festivali’nde tanışmış. O günden sonra da Tülay Hanım ve Aziz Nesin ailesi arasında, büyük yazarın yaşamdan ayrıldığı tarih olan 1995’e kadar gerçek¬ten yakın ve içten bir dostluk yaşanmış. Bu dostluğa Tülay Cengiz ailesinin 1986 tarihinde yedi yaşlarında olan kızları Eylem Gökçe de dahil. Zaten Tülay Cengiz’in kitabının bence en ilginç yanı da küçük Eylem Gökçe’yle Azi

Cem Erdeveciler metinlerde olan kavramsal anlatım biçimini aşarak, görünen dünya dışında çağrıştıran ve okuru anlamın içerisine çeken bir alan yaratıyor şiirde. Duygular ve günlük kabuller üzerinden değil, hayatın, hatta toplumun dün – bugün sürekliliğinde var olan sorunsallarının merkezinde ki bir aydın aklı ile yazıyor. Bu yönüyle şiirin poetik alanındaki biçim öz tartışmasında öze daha yakın duruyor. Tabii ki bi-çim konusunda kolaycılığa kaçmadan. Bir dönem Türk Şiirinde popüler olan, günümüzde

Kadri Urgan’nın şiirleri, duygusal açıdan oldukça zengindir. Şair, şiirlerinde bu duygularını açık ve net bir şekilde ifade ederken. Okuyucuda duygusal bir yolculuğa çıkarır. Okuyucu bu şiirleri okurken aşkın, sevginin, şefkatin, özgürlüğün ve başkaldırının güzelliğini his edecekler.

...Hoca, duyduklarının gerçek olmadığını, bunun az önceki domuz yavrusunun kulağında sesi olduğunu düşünerek “Ne dedin?” diye sordu. Çocuk, bu kez daha az kekeleyerek “Ben Türk değilim hocam!” dedi. Hoca, var gücüyle onu da ayağıyla tekmeleyip merdivenden attı. Bu seferki çocuk, önceki kadar şanslı değildi. Merdivenden fırlayıp beton zemine yüzüstü çarpıp inledi. Ayağa kalktığında ağzı yüzü kandan kıpkırmızıydı. Diğer hocalar, durumun tehlikeli olduğunu fark etmiş birbirlerinin yüzüne bakıyor fakat ne yapac

Eylül ve annesi Ela, hayat derslerinden oluşan hikayeleriyle çocuklara yol gösteriyor. Eylül, her zaman merak eden bir çocuktur. Annesi ise ona her zaman yol gösteren ve destek olan bir annedir. İkisi beraber bir çok macera yaşarlar ve bu maceralar sayesinde hayat hakkında çok şey öğrenirler. Sizde bu hikayeleri okuduğunuzda sevip eğleneceksiniz.

Sar e. Hirç û mişk bi hev ra rûniştine. Mişko ji qulika xwe li derva dinhêre û diricife. Mişk dibêje: - Dinya sar dibe. Hirç jî bawûcê xwe tine û dibêje: - Belê rast e. Ez li zivistanê pir serma dikim