"Karanlık gecelerde yol gösterici şimal yıldızını ilk olarak gözlerinde görmüştüm. O yıldız, buzdolabının üstüne asılan hatırlatma notu gibi seni her daim bana hatırlatıyor. Seni unutmam mümkün değil bundan sonra. Kötü bir aşçı değilimdir. Yağmur ormanları gibi yeşil gözlerin geliyor aklıma. Sonra ‘Allah iyiliğini versin!' diyerek masum gülüşün ve gönül alıcı konuşman yakalıyor aklımın ucundan. Ne kendimi hatırlıyorum ne ocaktaki yemeği... Hep senin güzel gözlerin yüzünden..." Yıldızların ve kayaların çocuk

1982 yılında Akşehir'de doğan Selim Güneş, hayatının çeşitli dönemlerinde karşılaştığı farklı insan manzaralarını, duygularını ve tecrübelerini şiirsel bir anlatımla kitabında okurlarla buluşturmuştur. Dili çoğaltarak, dili dönüştürerek "İnsanın her koşulda sığınacağı iki limandır, akıl ve doğruluk. Bu limanlarda her daim, tanımadığı dostları onu bekler." diye seslenen iç sesidir Selim Güneş'in, derin anlamlar taşır, duyabilene... Dilek A Yeğin (Yıldız Kırıntıları yazarı) Rakamlardan Sanata... Yıllarca raka

Selin Tan, Bristol'da yaşayan genç bir iç mimardır. Ailesiyle birtakım sorunları olmasına rağmen, birlikte mutlu olduğu bir sevgilisi, çok sevdiği bir işi ve de gelecekle ilgili bir dolu planı vardır. Fakat hayatta bazen yaptığımız seçimlerin beklemediğimiz sonuçları olabiliyor. Nitekim genç iç mimar Noel hazırlıkları içindeyken bir cinayete kurban gidiyor ve arkasında pişmanlık içinde kıvrılan, intikam ateşiyle yanan bir aile, sevdiğinin ölümünü kabul edemeyen bir sevgili bırakıyor.Işıl Ertören David bu ro

Okulun bahçesinden izliyordum onları. Önümden geçerlerken minibüse baktım. Şevket'le göz göze geldik. İkimizin bakışları da çok şeyler anlatıyordu. Konuşmak isteyip de konuşamadıklarımız; içimizdeki o dayanılmaz zehir, gözlerimizde asılı kalmıştı.

Duygular mı üretir insanlığımız mı yoksa tutkularımız mı belirler aşkımızı? Merakın içinde gizlidir hep parçası olduğumuz sevdiğimize sıkı sıkı sarılmak, aşkı yakalamak. Nedendir hep tanıdıkça anlarız kişileri, öğrenmenin ve bilmenin hayranlığını ve fırsat verildikçe kurtuluruz şüphe etmekten, sıradanlıktan ve tek başımıza kalmaktan. Öncelikle yaratıcı olmalı, yeni şeyler söylemeli insan ve kendisine kapılarını açacak öyküsüz ve müziksiz bırakmayacak ruhunu etkileyecek bir aşkın parçası olmalı. Etrafındakil

"Derya, Çağlayan'da Coşkun'la Deryaları çoğaltmıştı el ele vererek sevgi yolunda... Düşüncenin yolu bir olduğunda barışı sağlamak için; düşüncelerle varsıllaşmak gerek! Böyle çoğaldı uçurtmalar, böyle çoğalttılar uçurtmaları... Renkler dans etti evrene gülümseyerek. Önce aile, arkadaş ve sonrası ailelerle gelecek arkadaşlıklar... Kalkınmanın yolu ille de dayanışmak. Derya, Nevra ve Ülkü ve Ümit ve anneler... Yuvaları varsıllaştıran kucaklanmış çocuklar; onlar bir toplumun temeli iken –evreni güzelleştirecek

Şehir merkezinden uzak ağaçlıkların içinde küçük bir evde doğdum. Gece oldu mu yabani hayvan sesleri, cırcır böcekleri, rüzgar uğultusu, yaprak kıpırtısından ürkerdik bazen. Sağ olsun büyüklerimiz de bu ürpertiyi amansız korkulara çevirmede pek mahirdiler. "Gece çişini dışarıda yapma, ıslık öttürme, şarkı söyleme cin çarpar..." diyerek korkularımıza korku katarlardı. Ayet'el Kürsi'yi yedi kere okuyup yatacağımız yerin etrafına daire şeklinde üflerdik. Gece tuvalete dışarı çıktığımızda insan olsun, hayvan ol

...yürek vuslata gebe iken... ...sende kalsın üstü bu ayrılığın... ...bırak bir sonbahar yaşasın hayat... ...bir yaprak misali dalından düşsün sevda... ...kurusun ıssız sokaklarda kalp... ...savrulsun bir diyardan başka bir diyara... ...gerekirse eğer... ...meçhul ayaklar altında ezilip de gitsin aşk... ...parça parça olup da çoğalsın bilinmedik uzaklarda... ...ve yine bir olsun... ...beraber olsun... ...küllerinden yeniden doğsun... ...ve aşk olsun... ...ayrılık olsa da ortada...

Yeni sanatlar sisteminin kuramsal kaynaklarını estetik biçim teorisi ile açıklamaya çalışan bu yapıtta; Naum Gabo, Lucio Fontana, Gyule Kosice, Dick Higgens, Otto Piene, Lazslo Moholy Nagy, Nam June Paik, Roy Ascott, Stan Van Der Beek, Erkki Huhtamo, Robert Mallary, Herbert Frenk Kenneth Knowlton, Marlyn McCray, Jud Yalkut, Gene Youngblood, Bill Viola, Bertolth Brecht, Eduardo Kac, Ulus Baker, Stelarc, Ege Berensel, Bill Klüver, Lev Manoviç, Harun Faroçki, David Cronenberg, Wolf Vostell, Keith Piper, Nicola

Kadın ve erkek olduğunu unutarak omuzlamaktır hayatı, birlikte yaş alırken hayatın sırtını sıvazlamaktır seninle yaşlanmak. Bir çocuk kaybetmektir bazen ve ölmek üzere olan bir kediye nefes olmaktır. Ter akıtmaktır notaların arasında, aynı portede sevişmektir. Hiç bıkmamaktır iki kişi olmanın ağırlığından. Sevgiyle çamaşırları katlarken hiç gülünmeyecek bir şeye nefessiz kalana kadar gülmektir. Çamura mahkûm edilmiş bir arabaya hayat vermektir ve her sabah kahvaltı getirmektir yatak odasına. Seninle yaşlanm

Varlığım yük olmuş hamal gibi sırtımda. Özgürlük duygusu içimde yaşarken. Ben, sen, hepimiz bu lezzet lokantasında. Duygular içinde mutlu anlar arar. Emekli oldum yaşıyorum küçük bir köyde. Gözlerim gonca güllerdeki renklere bakar. Sabahın erken doğan kıpkızıl güneşinde. Topraktan çıkan ilahi tecelliyi koklar. Gök ağlıyor, yer kanıyor kimin derdinde. Ormanlar alev alev gökyüzü duman. Bulutlar şaşkın ve küskün yağmuru bekler. Çılgınlık ve şiddet yanardağ ağzında lav. Azgın istekler kılıcın keskin yüzünde. To

Aşka dair bugüne kadar okuduklarınızı bir kenara bırakın... Harun TUNÇKIRAN bu kitapta size aşkın yalın halini göstermeye çalışarak aslında aşkta ne kadar çok yalnız kalındığını ve yalnızlığın bir düşten ibaret olduğunu ve bu düşün de tam olarak aşk olduğunu anımsatmak istiyor... Sade, saf, masum "Yalın Aşk"ın aslında günümüzde bir ütopya olmadığına inanan şair, şiirlerin sayesinde insanın "Yalın Aşk"a daha çok ait olduğunu hayal etmektedir... Şiir yazdıkça "Yalın Aşk"a ulaşmaya yaklaştığını düşünen şair, ş

Benim oğlum bir kahramandır. Ülkesi için ömrünün kısa bir bölümünü terörle savaşarak geçirdi. Bugün gelmiş olduğu noktaya nasıl ve neden geldiğini kitabın içeriğinde anlattı, ben de kaleme aldım. Anlattıkları bütünüyle doğruydu. Onun anlattıklarını ben de yaşamıştım. O kötü günler ülkemizde toplumumuzun demokrasinin olmazsa olmazı olan çok partili sistemle birlikte büyük badireler atlatılmıştı. Bunun önemli bir bölümünü yaşamış olduğu için kitabın başlangıcında geçmiş olaylardan söz etmiş oldu. Neden bu dur

Şiir benim için duyguyu düşünceye, düşünceyi duyguya dönüştürme aracıdır. Onu yaratırken sahip olduğum duyguyu ve düşünceyi, bende yarattığı etkiyle aynı biçimde okuyucunun alabilmesini sağlamak için az olan (kısıtlı alanı olan) kelimenin azla ama çokça, yani duygusal anlamda vurucu olma zorunluluğu meydana gelir ki; bunu da sağlamak; şiir içinde asla olmasa da olur bir kelime kullanmamak, bazen o duyguyu en doğru biçimde tarif edebilmek için aynı cümlenin öznesi, yüklemi ya da nesnesinde onlarca değişiklik

Çıplak dağları örtüyorum, Gözlerimi kapıyorum yalnızlığa Bahçeme ektiğim mutluluklar kurumasın diye Suluyorum sevgimle Mavi bulutlar arasından akıyor Çağlayanlar hayallerimin üzerine Yalnızlık kapısı açılıyor sonuna kadar Hayallerim ilk adımı atıyor ve Sonrası da geliyor; neşem, sevincim, sevgim Merhaba diyor kapıdan geçerken Heyecanım, korkumla birleşiyor Hüznüm bulut bulut oldu Kıvrak geceleri sardı bir sis Aşkım soluk tenini terk etti Gözlerinin renginde kayboldu Bakışlarım

Bir damla mutluluğa tutunmak istedim ömür tek tek dökerken yapraklarını. Bir avuç aradım ellerimi korkusuzca içine bırakacak. Bir omuz istedim başımı yaslayacak. Beni içinde bir ömür yaşatacak bir yürek istedim. Çok mu şey istemişim?

Romanımı yazarken aldığım ilhamı aslında; insan türünü bir bütün olarak, belirli bir kromozom bahçesi ya da gen havuzu şeklinde değerlendirme fikirlerini halka sevdirmeyi başaran birkaç bilim adamına borçluyum. Özel insanlar bu havuzun içerisinde yüzeye çıkan, geçici versiyonlardır. Bu havuz, çevresinin değişimine bir bütün olarak tepki verir. Farklı bireylerin özellikleri aslında bu havuzun yani türün özelliklerini oluşturur. Bu noktada asıl olan husus dünyanın gidişatını yorumlama şeklidir. Yazarın bakış

1970'li yılların sonlarında Anadolu'yu baştan başa dolaşan bir kumpanyanın uğradığı yerlerde hayat aniden canlanır, ziyafet sofraları donatılır, kumar masaları kurulur, tiyatro oyunları, cambazlar, dansözler, kısacası her türlü eğlence o yörenin günlük hayatına bir süre için egemen olurdu. O sıralarda kimse farkına varmasa da sanki bir kırmızı bulut yol boyunca turne otobüsünün izlediği güzergâhın üzerinde sinsice dolaşır, isimleri önceden tek tek belirlenen kurbanlara acımasızca felaket ve ölüm yağdırırdı.

Şiir kanatlandırır kimilerini, uçsuz bucaksız bir yaşama doğru. Gönül gözüdür gözleyen ve şairin dilinden seslenen. Yürekten yüreğe bir yol olur akar gider şiirler. Türkçenin sıcacık muhteşem kutlu diyarında dolaşır şiir ve bir nefestir yolcuyu bir bir dirilten. Fethetmiş Türk'ün ahenkli sözünü Fatih. Dil, kültür ve tarih onun şiirlerinden sesleniyor insana gâh bir Sivas türküsünden, gâh bir masaldan... Sözle oyun manayla dans... İyi okumalar iyi demlenmeler dilerim. Öğr. Gör. Yudum KIRMIZI Bir kaleme bir d

Yıldızlar gecenin karanlığında Oynaşırken sana koşmak isterim Elimde yüreğim bir kuş misali Hasretle yanına uçmak isterim Bulut yüklü toprak kokan yüreğim Irmak gibi sana akmak isterim Ruhum sarmış gülündeki dikeni Gözyaşımla sana bakmak isterim Nerde kabus nerde korku nerde yas Güneş gibi doğup batmak isterim Sevda ile yanıp tutuşan eli Ateş olup közle yakmak isterim Bir damla yaş olup ela gözünde Kendimce yavaşça akmak isterim Gözün içindeki iris ben olup İçindeki ‘ben'e bakmak isterim