Theodor W. Adornonun, Ona doğru çekilen herkes, kapalı kapıdaki çatlaktan bir an için ıIıklı noel ağacını gören çocuk gibi hisseder kendini. IIık yalnızca akıl değil hakikat, hakikatin gölgesini de1il kendisini vaat eder, dediği Walter Benjaminin modern insana arma1anının, bir tür farkındalık, yeni bir bakma ve görme biçimi oldu ğu rahatlıkla söylenebilir. Onun, aklı dönüştürmeyi amaçlayan özgün bakıIının ve felsefi derinliğinin kaynakları arasında, hayatının bir döneminde, onları kullanmakla edineceği bilg

Dev kanatlarıyla koca bir kuş bize doğru yaklaşıyordu, biz ise gölün içindeydik.Çocuk çığlık atarak bana daha sıkı sarıldı.Onu bırakmayacağını söyledim.O kuşa vermeyecektim onu.Kuş daha da yaklaşırken çocuğu göğsüme bastırdım.Ayak bileklerime dolanan ağaç köklerini hissediyordum ama korkmuyordum.Gölün gümüş ışığı ve kucağımdaki turuncu çocuk bana güç veriyordu.Çok uzaklarda kırmızı-beyaz bir leke gördüm,gölün dışında beyaz kameriyenin içinde ben bize bakıyordum. Ayşen Aydoğan'ın elinizdeki "Cehennemin Renkl

Nermin pek çok defa rüyalarında gördüğü o eski evi hatırladı.Karanlık gıcırtılı merdivenleri ürpererek indiği, el yordamıyla duvarlara tutunarak çıkışı aradığı ve ayağının yerde duran yumuşak bir şeye çarpmasıyla donup kaldığı, terler içinde uyandığı o rüyayı hatırladı.Belki de şu fenerler ve dışarıdan gelen soluk ışık olmasyadı kendini o rüyada sanabilirdi. "Pıt! Pıt!" Oya kulağına damlayan aknın hızlanarak akıntıya dönüştüğünü ve kulağına dolmaya başladığını hissediyor.Bu defa gözleri bağlı değil, karanlı

Halide Edip Adıvar; çok uzun yaşamış ve yaşamı Türk tarihinin dönemeç yıllarıyla özdeşleşmiş, çok yapıt vermiş, üzerinde çok durulmuş, pek çok, belki en çok tartışılmış, araştırma yapılmış, yazı yazılmış bir yazarımız.Dahası bir o kadar da eleştirilmiş bir yazarımız.Ama bunlar, kimi siyasal nedenlerle toplumumuzda zamanla gözardı edilmiş olsa da o yine" özgün bir Türk aydını"/Türk aydın kadını/ kadın yazar "kimliğinden hiçbir şey yitirmemiş bir yazarımız.Kanımca onun bu kimliği, hiçbir kadın yazarımızın bug

Pınar Nurhan'ın metinleri, şiirden başlayıp lirik felsefeye yürüyen nehirler. Her biri ayrı koldan ilerleyip, kitabı okuyup bitirdiğinizde sizi deltaların ortasından okyanusa taşıyan bir bakış taşıyor. Cesur, cesur olduğu kadar kendiyle yüzleşmeyi göze alabilecek kadar çıplak bir gözü, okur kendi üstünde hissediyor. Bu noktadan sonra dünyaya sataşmanın sustalı ışıltısına okur da ortak oluyor. "Modern Cinayetlerin Kokusu", her ruhun kendi iblisini taşıdığı, haset ve kıskançlığın doyumsuz kuyularından, masu

İnsanın yaradılışı gereği bilinmeyeni sevmez ve hayatı aylaklıkla geçirmeye çalışan kişi; evrenin mevcudiyetindeki o muhteşem içerikli tınlamaları, düzenin inceliğini anlayamaz ve anlamayan da değersizdir. Oysa anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür... Ve yine insanın diğer mevcutlardan ne kadar bilgisi varsa, daha fazla ilgisi, sevgisi var demektir. Yine insan, doğanın böğründe yetişen yemişlerin böğürtlenlerle aynı vakitte ve aynı ortamda olgunlaştığını, geliştiğini iddia ederse; üzümlere

O, "Şirin karanlığında / Sevdaya su bulup" damıtandır. "Mürekkep Kaat ve Sen", yalnızca şiirlerin değil bir ömrün de toplamıdır. Bir ömrün tüm dönemlerine, katmanlarına sızmış, sığmış, ağmış sevdaların da toplamıdır buradaki şiirler. "Şiir Zamanı" her zamandır o halde; belli bir saati, günü ve ayı yoktur ve yürekten kopan çığlıkların hayatla buluşturulmasıdır şiir. Günlük yaşamnın tüm ince ayrıntıları güle oynaya teşrif ederler Cüneyt Ayral'ın dizelerine, şiirlerine: "Erken Ağustos böcekleri" faaliyete ba

Yaşamak; Her ana değer vermektir. Önemsemek, kıymet bilmektir. Gerçekten anlamak, anlayabilmek için, Görebilmek, işitebilmek, dokunabilmektir. Vakti dolmuşları, eskiyenleri Arkamızda bırakabilmek, Cesaretle kapıları kapatabilmektir. Yeniden korkmamak, Yenilere kapı açabilmektir. Tükenmeden, tüketmeden üretmektir. Dinlemeyi, dinlenmeyi becerebilmektir. Halden hale geçebilmek, Değişime izin vermektir. Mutlu olmak için; Hep umut etmek, Hiç vazgeçmemektir. Düştüğünde kalkabilmek, Yeniden yola koyulabilmektir. G

Kapitalizm, tarihinin en büyük krizi içinde. Sadece kapitalizmin anavatanı Avrupa'da değil,bir numaralı kapitalist-emperyalist ülkesi olan ABD de büyük bir ekonomik çıkmazda. Son yıllarda gittikçe emperyalizme daha çok bağımlı hale gelen ülkemiz de krizden nasibini aldı. Gazeteler, TV'ler her gün iflas eden işletmeler, batan banklar, işten atılan binlerce işçi haberleriyle dolu. Henüz hiç bir hükümet, hiç bir uzman ekonomist kriz için bir çözüm bulmuş değil. Öte yandan dünyada ve ülkemizde işçi hareketleri

Monika, Bolivya'da tarihin bir kesitini istedikleri gibi yazmaya kalkışlanların izini sürerek Quintanilla'yı (Hamburg'da) eliyle koymuş gibi bulmuştu. Hem kendi kendine verdiği kutsal görevi yerine getirmeliydi hem de bir kez daha sevgilisine (Che'ye) bağlılığını, onu ne kadar çok sevdiğini, özlediğini kanıtlamalıydı. Öylesine kanıtlamalıydı ki, bütün dünya parmağını ısırmalıydı. Bütün dünya parmağını ısırdı: Aşkolsun sana aşkın sadık dostu Monika! Aşk olsun!... (CHE'NİN SEVGİLİSİ'nden) Sevimin, sevdiğimin,

" Son yüzyılda Türkiye'nin yok olma eşiğine gelmesinin, milyonlarca insanını kaybetmesinin ve acılar çekmesinin nedeni Almanya ve onun emperyalist isteklerine alet olmasıdır. Almanya, Türkiye'nin bu vefakar davranışını kendi topraklarında birçok yıkıcı ve bölücü örgütüne destek olarak göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm anayasal sistemini çökertmek isteyen veya bölmek isteyen tüm siyasi ve askeri güçler, Almanya topraklarında yeşermiş,büyümüş ve tehtşt edici boyutlara erişmiştir. -Necip Hablemitoğlu'n

Anılarımı yazarken kendimi kaptırıp zaman zaman bilgiçlik yaptığımın farkındayım. Gerçi mazeretim var, emekli olduktan sonra kısacık bir süre hocalık yaptım. 2004 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinin birinci sınıflarına Türkiye'nin İdari Yapısı konusunda ders verdim. Fakülte Dekanı sınıf arkadaşım Prof. Alaeddin Aşna, bu konuları bildiğimi vehmetmiş(l) olmalı ki beni çağırdı.Vize sınavına kadar genel bilgiler vermiştim gençlere. Vize sınavında bir hile yapıp soruların arasına henüz işlememiş o

1945 yılında hiçbir eylemde bulunmamalarına rağmen Sansaryan Ham´a götürülen dört gencin başından geçenler. "Milli Şef" döneminde yaşanan gözaltılar, Sansaryan Han´ın "Parmaksız´ı Varlık Vergisi, Tan matbaası olayı... 1945 Türkiye´sinde gözyaşı, acı ve ölümü şimdi dört arkadaştan biri yazıyor. Diğerleri genç yaşta öldüler...