Meydana açılan bütün sokaklar kağnı, öküz ve eşeklerle doluydu. Kadınlar, meydanı çevreleyen kaldırımlara öbek öbek çökmüşlerdi. Ellerinde çıkrıklar, kirmanlar vardı. Üstleri başları perişan, şalvarları, üstlükleri yıp-ranmış, erimiş, delinmiş veya yamalı idi. Çoğunda çarık bile yoktu, sadece birer lâstik giymişlerdi ayaklarına. Küçük çocukları sırtlarına bağlamışlar, daha büyükleri de peşlerine takmışlardı. Çocukların giysileri de çok kötü durumdaydı. Çoğu sadece don gömlek veya yırtık bir entariyle dolaşı

Bu kitap, 1994-1999 dönemi Karşıyaka Belediye Başkanı, Bosna Hersek Fahri Başkonsolosu, sanayici, siya-set ve iş insanı, doğma büyüme Karşıyakalı Ahmet Kemal Baysak’ın yaşamından kesitler içeriyor. Bir gazeteci olarak Kemal Bey’le yaptığımız yurt içi ve yurt dışı seyahatler, ziyaretler, söyleşiler, sohbetler, bu sohbetlerde alınan notlar, kayıtlar, anılar, tanıklıklar ve izlenimler bu kitabın kaynağı. Beyefendi kişiliği ile tanınan Ahmet Kemal Baysak adı yurtseverliği, Bosna Hersek, Balkanlar ve Mustaf

Minik yaprak bitleri yapraklarda dolaşıyordu. Acıktıkça yaprakları yiyorlardı. Bahçedeki bitler zamanla sararıp soldu. Mina ve Doğa neler yapabileceklerini düşünüp durdular. Çözüm doğanın döngüsünde saklı olabilir miydi? Tema: Çocukların doğal yaşam ile bağ kurmalarına yardımcı olmayı esas alan kitap bitkiler ve hayvanlar arasındaki doğal döngünün fark edilmesine yardımcı oluyor. Çocukların büyük resmi görerek uğur böceği, yaprak biti ve bitki sağlığı arasında ne

Yaşadıkları, anıları, tanıklıkları ve her şeyden önemlisi kapsamlı arşivi ile Ege’nin İncisi İzmir’in yaşayan en önemli yazarlarından Yaşar ÜRÜK, Göztepe’den Güzelyalı’ya adlı kitabında çocukluğunun ve gençliğinin İzmir’ini günümüze taşıyarak kentin yaklaşık son 65-70 yılını; ‘Kent Erbabı’ gözüyle anlatıyor. 1956 yılından bugüne değin ÜRÜK’ün anıları çerçevesinde semt semt, sokak sokak, sinema sinema, İzmir’i yaşarken kenti bir bütün olarak –tarihi, toplumsal hayatı, geçirdiği değişimleri, unutulan değer

Gemi yolculuğunda filizlenen aşk ve 1840 Şam Olayı'nın anlatıldığı bu roman sizi içine gömüldüğünüz koltuğunuzdan alıp gizli kalmış tarihin canlı bir tanığı yapacak. * * * “Kan İftirası, çoğunlukla Yahudilerin çocukların kanlarını dini ayinlerde ve bayramlarda kullandıkları yönündeki iftira ve suçlamalar olarak biliniyor. Bülent Şenocak, 1840 yılında geçen bir günlük gibi kurguladığı romanında Tarihi Şam Olayı’nın öncesine götürüyor okuru.” Posta Kitap * * * Avrupa’da farklı dönem ve toplumlarda z

Bebekler sabit bir yetenekle doğmazlar. Geliştirilebilir beyinleri, zekâları ve düşünme becerilerin olduğu bilinmeli ve önemsenmelidir. Düşünme becerilerinde özellikle de yaratıcılıkta önemli bir bileşen bireyin kişilik özellikleridir. Kişilik gelişiminde aile en önemli faktör olarak düşünülmektedir. Düşünmek, bir anlamda kendi kendine soru sormak ve cevaplamaktır. Çocuklarda düşünme becerileri öğretmenin temelinde öncelikle sorgulamayı öğretmek gelir. Çocuklara düşünme becerilerini geliştirici soru s

Çılgın Sokak’ta macera biter mi, bitmez! Hele bir de Macera Börekçisi açıldıysa... Gizem ve arkadaşları yaz kursuna başlıyor. Mahalleye yeni gelen Bora, Ali ve Börke de onlara katılınca gizemli olaylar arka arkaya geliyor. Bunları kim çözecek? Tabi ki her gün Macera Börekçisi’nde toplanan Çılgın Sokak çocukları... Bu arada piknik ve müze için yapılan gezilerde gülme krizine girebilirsiniz. Bizden söylemesi...

İlker, karlı bir kış sabahı ailesiyle birlikte babaannesini ziyaret için yola çıkar. Bir yandan etrafı izler bir yandan öğretmeninden dinlediği Seyit Onbaşı’yı düşünür. Havran’daki Koca Seyit heykeliyle de bu yolculuk sırasında karşılaşır. Ailesini durdurur, heykelin karşısına dikilir ve Seyit’in hikâyesini onun ağzından dinler. Her yer bembeyaz, hava ayazdır ama İlker de Seyit de üşümez. Sohbetleri sıcacıktır. Ağır top mermisini nasıl kaldırdığını, askerliğinin ne kadar sürdüğünü, Atatürk’le kahve içip soh

Peygamber, körlüğünün içinde duyduğu ses yüzünden acı çekiyordu. Yere kapaklandı ve tanrısı Zuga'nın ölümcül sözlerini dinledi: "Olasthil ne demek biliyor musun Grald? Nuzu denen o çocuğun içindeki şey uyanırsa tüm çabamız boşa gidecek. Nuzu, kral Hosef'in elinde. Öldür onu. Öldür!" Hosef sırıttı. Suratındaki ifade küçümseyiciydi. "Bu ihaneti kimse hatırlamayacak Fealha. Savaşı peygamber ve onun yanındakiler kazanacak. Tarihi de peygamber yazacak. Kimse savaşı kaybedenlerin hikayesini bilmez. Çünkü kütüphan

“Kent” denilince aklınıza ne gelir? Binalar, yollar, kalabalık, trafik… Belki biraz parklar ve hayvanlar… Peki ya siz çocuklar? Siz kent yaşamının neresindesiniz? Kentin, içinde barındırdığı canlı cansız varlıklarla bir bütün olduğunu savunan bu derlemede “kentini arayan çocuklar”ın izini sürdük. Kent çocuklarının sesi olmayı hedeflediğimiz öykülerimizde yolumuz bazen bir otogara düştü, kimi yerde zorluklara takıldı, çoğunlukla hayallere sarıldı. Siteden servise, metrodan okula koşanlarla yarıştık, yetimha

Urla, tarih boyunca çevre etkenleri ile, doğal afetlerle, hastalıklarla, ekonomik baskılarla, savaşlarla, anlaşmalarla biçimlenen bir Akdeniz kasabası oldu. Akdeniz onu evirmiş çe-virmiş, anası olmuş; havzasında gelişen siyasi, ekonomik her olay onu doğrudan yada do-laylı etkilemiş. Akdeniz’in diğer yarımada kasabaları nelerden etkilendiyse Urla da aynı olaylarla boğuşmuş. Büyük bir bütünün küçük bir parçası olmasına karşın, yaşamını bi-çimlendiren coğrafyasının bereketli toprakları üzerinde üzüm bağları, z

Köy Köy Ege serisinin ikinci kitabında yazarımız Semra Yeşil bir gezgin merakıyla anlattığı Ege köylerine bir tarihçi ve sosyolog gözüyle de bakıyor. Köylerini ayakta tutmaya çalışan köylülerin geçim-dirim mücadelelerine tanıklık ederek konunun ekonomik derinliğine de dikkat çekiyor. Köy yaşamında ne varsa; Yollar, tarihi kalıntılar, çınarlar, zeytinlikler, kahvehaneler, mor tepeli dağlar, pırıltılı koylar, köpüklü dalgalar, keçiler, kuzular, çiçekler, böcekler… Hepsi görsellerin de desteğiyle yanı başımızd

Siz herkesin kuklaya dönüştüğü bir köy gördünüz mü hiç? İşte Dantel ve büyükbabasının yolu böyle bir yere düşüyor. Bu köyde insanlar kuklaya dönüşmüşler. Peki ama ipleri kimin elinde? Dantel ve kıvırcık arkadaşı onları kukla olmaktan kurtarabilecek mi? Tüm cevaplar büyükbabanın Kuklacı kitabında gizli. Özgürlük güzeldir ve herkesin hakkıdır. Yakınköylülerin de...

Bir varmış bir yokmuş, mor masallarda eşitlik çokmuş. Kızlar ülkeleri yönetmiş, koca koca canavarları yenmiş. Oğlanlar artık güçlü görünmek zorunda değilmiş, ortada ne kurtarılacak bir prenses ne de alt edilecek bir cadı varmış. Çocuklar evlendirilmemiş, oyun oynayıp doyasıya gülmüş. Mor masalların sihri dayanışmadan geçmiş. Asıl güç; ayrımcılara karşı kız oğlan demeden, birlikte el ele yürümekmiş.

Giderek önemli bir toplumsal sorun haline gelen Alzheimer hastalığıyla mücadelede Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şubesi olarak 1999 yılından beri hasta ve hasta yakınlarına “Yalnız değilsiniz, yanınızdayız,” diyerek çalışıyoruz. Dernek çalışmalarımız süresince gönüllülerimizle yaşadıklarımızı paylaşmak ve farkındalık yaratmak için hep bir kitabımız olsun istedik. Yaşadıklarımızdan esinlenen bu öyküleri okurken, belki biraz hüzünlenecek belki gözyaşlarınızı tutamayacaksınız. Ama inanıyorum ki çoğu zaman yaz

Are there really fairies in the Fairy Chimneys? If you are wondering about it, you can start your mysterious journey with Maya and Shubinnu.

Kadınlar, bugüne kadar daima aşkları, yapıtları, yalnızlıkları ve acıları ile anılmış, beden imgeleri üzerinden anlaşılmaya çalışılmış, temsiller aracılığıyla ifade edilmiş, daha az modernleşmiş toplumlarda da baskı altında tutulmaya, aşağılanmaya ve örtünmeye mahkûm edilmişlerdir. Gerek bu dışlanma ve aşağılanma gerekse imgelere ve temsillere tutunma, kadınlık hakkında her zaman söylenemeyen, söylem dışı kalan ve merak uyandıran kısmi boşlukla ilişkilidir. Freud, hareketini tam da bu örtük olanı anlamlandı

Carl Gustav Jung, yaşayan her insanın kendi ömründen uzun bir deneyime sahip olduğunu söylemiştir. Çünkü insan kendi türünün sonucu olarak buz dağının sadece görünen yüzüdür, suyun altında türün genetik geçmişinin büyük mirası derinlere dek uzanır. Benzer biçimde ve hatta çok daha büyük bir ölçekte toprağın ve coğrafyanın da bir kültüre ve birikime sahip olabileceği hatırlanmalıdır. Tüm canlılara var oluş mekanı olan yer, içinde bulunduğu sistemin en büyük kaydedicisi, yaşayanı ve hatta beslenenidir. Bedeni