“Metamorfoz konusu, Eski Türk İnanç Sistemi’nin yaşa-yan halk inançlarındaki izlerini aramaya başladığımız andan itibaren gündemimizde olmuştur. İlk çarpıcı fulü tespiti de halk inançlarında varlığı yaygın olarak bilinen “taş kesilme” inancı ile yapmaya başlamıştık. Türk kültür coğrafyasında yaygın şekilde taş olma ile ilgili anlatılar vardı. Bazı tespitlerde kurtulma adına yapılan dualar kabul görünce taş olunuyor ve bu türden taş kesilme hali kutsal mekânlar oluşturuyordu. Zulümden, saldırıdan, korunmak i

Bize göre armağankitapları, anı yazılarından da ilmek alarak armağan sahibinin düşüncedünyasını, alanındaki fikriyatını yansıtabilmelidir. Katıldığı, katılmadığıgörüşler ve varsa katkıları, onun için yapılmış eserden izlenebilmelidir.Katıldığı fikrî tartışmalar, kendisine yöneltilmiş ilmî eleştirilergörülebilmelidir. Mesela halkbilimci ise, mensubu olduğu bir ekol, o mektepleyaşadığı fikir ayrılıklarını okuyucu yeni nesiller takip edebilmelidir. Biliminsanının yayın hayatı bu noktaya az çok açıklık getirebi

Bu kitapta, ABD merkezli on üç düşünce kuruluşu seçilmiş ve bu kuruluşların Türkiye hakkında hazırladıkları makale, rapor veya diğer yayınlar üzerinden Türkiye perspektifleri ve projelerinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu seçim yapılırken çalışmaya dâhil edilen düşünce kuruluşlarının farklı tür ve yapıdakiler arasından oluşturulmasına, güncel ve yoğunluklu olarak Türkiye üzerine çalışmalar yapıyor olmalarına öncelik verilmiştir. Bununla hedeflenen, ülkemizde bu alanda yapılan araştırma ve çalışmalara kat

“Kıpçaklar, çeşitli özellikleri ilediğer Türk boylarından ayrılırlar. Onların en belirgin özellikleri, Türkleriçerisinde sarışın, mavi gözlü tek topluluk olmalarıdır. Kıpçakların göçtükleriyerlerdeki milletlerle ilişkileri de onları farklı bir konuma taşır. Orta Asya,Volga-Yayık, Donetz-Ten, Tuna ve Batı grupları olmak üzere beş ana grubaayrılan ve Macaristan’dan Gürcistan’a, Balkanlardan Mısır’a kadar pek çok yerdeyerleşik hayata geçen Kıpçaklar, buradaki halklarla karışmışlardır. Balkanlar,Doğu Avrupa ile

Cengiz Han’ın torunuHülegü tarafından 1256 yılında İran’da kurulan ve 1295 yılından itibaren tambağımsız bir hale gelen İlhanlı Devleti, en başarılı hükümdarı Gazan Han’ın1304 yılındaki ölümünün ardından gerilemeye başlamıştır. Bu bakımdan GazanHan’ın erken ölümü, İlhanlı Devleti’nin geleceği açısından bir kırılma noktasıkabul edilmektedir. Son İlhan Ebû Saˊîd Bahâdır Han’ın devletin kıdemliemîrü’l-ümerâsı Çoban’ı 1327 yılında idam etmesi ise ikinci bir kırılma noktasıteşkil etmiş ve İlhanlı Devleti için da

Osmanlı İmparatorluğu, askerî bir devlet olarak teşekkül etmiştir. Osmanlılar, imparatorluğun genişlemesi ve toprak kazanımlarını korumak amacıyla merkezden taşraya kadar devletin ciddi miktardaki insan kaynağını seferber etmiştir. Devletin yürüttüğü askerî harekâtlar ve seferberlik faaliyetleri özellikle sınır kentlerinde yoğunlaşmaktaydı. Sınır kentlerini ve özellikle bu kentlerin askerî taifesini teyakkuzda tutmaya çalışan Osmanlı sultanları, Bayburt üzerinde önemle durmaktaydı. Hatta bazı kaynaklarda Ba

Dokunma bülbülün konduğu dalına Meyletme dünya malına Misafiriz geldik gideceğiz Gel merhem ol yaralara Mutluluk, aranmakla bulunmaz, para ile de satılmaz; çünkü mutluluk dışarıdan değil, insanın içinden gelir, öz veri ile kazanılan mutluluk gerçek mutluluktur. Geçici mutluluklar ise, sıfıra sıfır elde bir şey yok gibidir. Tecrübe etmede geç kalmak, kansere yenilmek gibidir, İç huzur ile yaşamak, yatalak ve felçli olup dimdik ayakta olmak gibidir. İç huzur, anlayış ister, karşılıklı saygı, sevgi ist

Ermeni Islahatı ya da Meselesi dendiğinde; “[…] üç dönemin ilkinde (1880-1883) bize karşı en fazla titizlenen ve ısrarcı olan İngiliz Hükümetidir. Bu kötü görev tüm şiddetiyle ikinci dönemde (1894-1897) de İngiltere devletinde kalmış, üçüncü dönemde (1912-1914) ise tamamen Rusya devletine verilmiştir. Fransa Hükümeti ise İngiliz ve Rus hükümetlerine bütün varlığıyla çalışıp gayret göstererek yardım etmek konusunda asla kusur etmemiştir. […] Tarihî ve siyasî sebepler, bugün kendileriyle savaş halinde bulundu

Doğdum bu âleme geldim Ağladım eleme geldim Yazıldım kaleme geldim Bu aşk sinemi yandırdı. Yürüdüm aşkın izinde Ali'yi buldum özünde Ehli muhabbet közünde Sundu deminden kandırdı. Pir'in divanına vardım Hu dedim darında durdum Hakkın cemalini gördüm Beni pervane döndürdü. Girdim Meyhane-i Aşk' a Üç-beş odalı bir köşke Gözüm görmeseydi keşke Aşkın atına bindirdi. Üzgüni gönlüm zarında Kanadım yandı narında Arierin pazarında Havadan yere indirdi.

Yirminci yüzyılda ve yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde, bilgi ve iletişim teknolojileri alanında önemli değişimler yaşanmıştır. Sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik vb. alanlarda görülen bu değişimler, toplumların eğitsel süreçlerini de doğrudan ve dolaylı olarak tesiri altına almıştır. Bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler, aynı zamanda kitle iletişiminin (medya) dönüşümüne de neden olmuştur. Böylece insan hayatının her aşamasında etkili ve önemli bir konumda olan medyanın, bireyler

Yüce Allah, İslâm dinini bütün insanlığa Kur'an-ı Kerim dili ve Hz. Peygamber'in fiiliyle takdim eder. Bu nedenle İslâm'ın doğru anlaşılması Kur'an'ın doğru anlaşılmasına bağlıdır. Yüce kitabın ilk müfessiri hiç şüphesiz Hz. Muhammed'dir. Sonraki nesiller İslam'ın doğru anlaşılması için birçok çalışma kaleme almışlardır. Konuyla ilgili eser verenlerden biri de İslam düşünce tarihinde seçkin bir konuma sahip olan ve daha çok mutasavvıf kimliğiyle ön plana çıkan gönül insanı ve Türk bilgini Mevlânâ Celâleddîn

Kemikle ete büründüm Davut olarak göründüm Kirli işlerden arındım Çektim dünya çilesini I_steyerek ben doğmadım Doğar doğmaz hep ağladım I_nsan postuna büründüm Çektim dünya çilesini Aşamadım yüce dağlar Akıp gitti nice çaylar O mür gibi uzun aylar Böyle gitti vakit zaman Yıllar yılı emektarım Bu dünyada nedir kârım Bülbül, oldum ahu zarım Çektim dünya çilesini Şair der ki: I_nsanoğlu, dört ana unsurun birleşmesinden (ateş, hava, toprak, su) var olmuştur. Hali ha

“Eski biyografi” ve “yeni biyografi” arasındaki tartışmalara feda edilmemesi gereken bir hususiyet yeri gelmişken ifade edilmelidir. Biyografik tarih anlatılarında asıl mesele; mevzu ittihaz edilen insanın şu ya da bu yönlerinin ele alınıp alınmamasından ziyade “hakikate”, “gerçeğe” ne kadar yaklaşılabildiğidir. Tam, yalın, pür ve mutlak (absolute) hakikat imkânsızdır. Biyografik tarih anlatılarında; mizacı, kişiliği, karakteri, eylemleri- söylemleri büyük oranda uyumlu ve tutarlı, ilahi bir lütuf olmak üze

Boğazın serin havası üşüttü Eftelyamızı. Tıpkı Edgar Allan Poe'nin “Annabel”i gibi. Eftelya da bizim “Annabel” imizdi. Bu tarihten sonra Eftelyamız iyileşemedi. Üç yıl sahnelerden uzak kaldı. 1939 yılında bu dünyaya ve sevenlerine veda edip, öbür âleme göçtü, oradaki dostlarıyla meşk etmek üzere. Onu çok seven ve defalarca aynı sahnede ona sâzendelik yapan arkadaşı ûdî Aleko Bacanos, onun için ölümsüz bir beste yaptı. Dostları, her fırsatta bu şarkıyı çalarak, söyleyerek, dinleyerek teselli aradılar yıllar

ARKA KAPAK YAZISI; Cumhuriyet döneminin en önemli siyaset ve devlet adamlarından biri olan Recep Peker, inkılâbın teorisyenlerinden birisi olması hasebiyle de unutulmaması gereken bir isimdir. Onun hayatı, yaşadıkları, fikirleri bir Recep Peker monografisinin ötesinde Cumhuriyet döneminin daha iyi anlaşılması ve aydınlatılmasında önemli bir rehberdir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin en önemli makamlarından biri olan Genel Sekreterlik görevinde de çok önemli işlere imza atan Peker'i okumak ve anlamak; toplums

Hepsinin ortak özelliği MHP’de siyasete başlaması ve daha sonra parti parti gezmeleridir. Bu öyle sıradan bir gezme değil, pervaneyi bunlarla yarıştırsan pervane bunların hızına erişemez. Bu isimler içinde biri televizyonda konuşsa, gazete ve dergide yazı yazsa yahut bir röportaj verse direkt diğer dördü gözümün önüne gelir. Hep de kendi kendime sorarım. “Acaba bunlar bir fabrikada tek tip özel mi üretildiler?” diye... Önce MHP’ye sızdırılmışlar, sonra hepsi Türkeş düşmanı olmuş ve ömürlerinin büyük bölümün

Bu eserde, CKMP/MHP’nin ilk yayın organı olma özelliğini taşıyan Millî Hareketdergisi detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Bu eserle birlikte okuyucu1966-1971 yılları arasında yayınlanan 6 yıllık süreli bir yayını sistematikolarak inceleme fırsatı bulacaktır. Bu çerçevede “Millî Hareket DergisininCKMP’nin MHP’ye Dönüşümü Sürecindeki Yeri ve Önemi (1966-1971)” isimlieserimiz Türk Siyasal Hayatının en önemli kırılma noktalarından biri olan 27Mayıs 1960 Darbesi ve 12 Mart 1971 Muhtırası arasında gerçekleşen

Kahraman,Akhal Teke ırkından gelen bir Türk atı. Çanakkale destanının yazıldığı günlerdebaşlayan yaşamı, işgal edilen Türk topraklarının özgürlüğü uğruna yapılanmücadelelere tanıklık etti. Süvarilerin Türk harp tarihinde yer aldıkları sonsavaşlarına katılmış olmanın haklı gururu ile coştu. 9 Eylül 1922 günü İzmir’i gören Kahraman,zaferin sembolü olan o gün Bornova sırtlarında toprağa verildi. Dr. RıdvanBal, bu tarihi roman denemesini Türk tarihi ve kültürünün unsurlarından biriolan atların unutulmaması dil

1919 yılından itibaren Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Anadolu’da başlayan, giderek güçlenen ve genişleyen, Milli Mücadele’de ortaya koyulan yeni ve milli bir siyaset ile sosyal, iktisadi ve askeri bakımdan istikrarın temin edilmesi ve her şeyden önce bağımsızlığın sağlanması için büyük bir gayret gösterilmiş ve bu gayretin siyasi bir programa ve hedefe dönüştürüldüğü esaslar, Misak-ı Milli ile açıklanmıştır. Nitekim Misak-ı Milli siyasetinde, “Türklerle çoğunlukta olan meskûn yerler” fikri esas kabul e

Ekrem der, hamdolsun ol Zülcelal'e. Kötüyü, yanlışı almam kaale. Gönül gözem coşar olur şelale, Sevgi, dostluk döker Gönül Gözesi.