Koşuyor altı yaşında bir oğlan Uçurtması geçiyor ağaçlardan Siz de koşmuştunuz bir zaman Çocuklara kıymayın efendiler - Nâzım Hikmet Değerli Arkadaşım Niyazi Nefi Kara'nın, bu çalışması kanımca hukukçulara yeni bir görev veriyor. İnsan haklarına dayalı bir hukukun inşası için parlamentoya da görevler düşüyor. Askerliğin zorunlu bir hizmet olduğunu da düşündüğümüzde, özünde gönüllü ama fiilen zorunlu bir hizmet için askere uğurladığımız çocuklarımızın, nedeni ne olursa yitirilen yaşamlarının bir değeri ve

Paslanmış gümüş tahtınının sağına parmaklarını vurarak ritim tutuyordu. Başını çevirdi, eskiden tavana kadar vitral camlarla çevirili yüksek salona baktı. Camlar parçalanmıştı. Önceden camları tutan, demir iskeletlerin hepsi yanmış, parçalanmamış olanların arasından beyaz kar taneleri süzülüyordu. Tahtının her iki tarafından,salonun ortasındaki altın fıskiyeye uzanan su donmuş, imparator askeri şeklindeki fıskıye ise kırılmıştır. Sade tahtından kalktı ve merdivenleri yavaşça indi. Gri kürkü arkasında sall

Sığın sen de içindeki göğün mabedine ve ağla Ağıtlarını dök diz çök ve ilen yılgın putlarına Sonra vur asanı yar sularımı baştan başa Yürü içimin okyanuslarına her şeyi unut orada Şimdi bırak sarınsın herkes içindeki yaralarına Yine de biliyorsun yollarımı bilediğimi sarı bir ayla Kalbime bahar kuşlarının konduğunu ısrarla Yine ve hep içimdeki göçün dervişiyim ahlarla İşte fırtınalardan topluyorum kendimi beni sakla Ah beni bul beni vur ve beni bana yasakla

Bir hoşçakal her şeyi bitirir miydi? Biriken anıları yok eder miydi? Oysa Leyla unutulmaz bir idoldü. Bir gün, Florya sahilinde koşarken, bir sabah elinde sigarasıyla dalgın, plak dinliyordu. Akşam saatlerinde, sarayın yeni prensesi oluyor, harem odalarında dolaşıyordu. Ağrı Dağı'nın beyaz zirvesi bile onu yansıtıyordu. Ve önemlisi, acemi bir aşığın kalbinde atıyordu. Keşke her şeye bu kadar sinmesiydi. Ellerinde hala onun kokusu vardı. O birçok yerdeydi. Karşıdaki vişne ağacının dallarında, kayısının tad

Söylem , düşüncenin biçim kazanmasıyla oluşur. Biçimin oluşmasında zaman başat bir değişkendir. Bu nedenle saat sorulduğunda geçmişe beş var diyen adam orta yaş krizine deva olma çabasındaki genç dilbere teslimiyetin hemen öncesinde zamanı durdurarak aşk olmaa bile aşka , vefa olmasa bile vafaya , sadat olmas abile sadakate dair kendince özgül bir söylem oluşturuyor. ... Allaatin Topçu birbirini tamamlarken ayrı düşmeyi gözlan iki romanında ( Güzel/Tatlı Çağ 1 : Saat Durunca - Güzel Çağ 2 : Gerçek Soyunun

NASIL? Nasıl sorusu neden, niçin, niye bildiğimiz soru sözcüklerinden farklıdır? Nasıl diye sorduğunuz vakit eylemi sorgularsınız. Eylemi taşıyan güdüyü öğrenmek istersiniz. Psikoterapi sözcüğü 'nasıl' sorusunu hak eden mesleksel bir eylemdir. Amacı kişinin acısını, kaygısını, hoşnutsuzluğunu gidermektir. Bu amaç psikoterapist diye bilinen meslek kişisinin güdülenmesinin ana eksenini oluşturur. Güdülenmesini tanımladığımız psikoterapist bu eylemliliğini nasıl gerçekleştirmektedir? Yanıt çok yalın, açık v

Bambaşka Bir Aşk Şiiri bir kadın bir adam konuştu: sevgi, hüzün, gizem dedi kadın. adam devam etti; güzellik, iyilik, doğruluk, arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık, kardeşlik... kadın ekledi; şefkat, minnet, muhabbet, mutluluk, ışıltı... ve aşk ve aşktan öte dediler birlikte... Emre'nin ya da Eren'in dediği gibi ben de ölümsüzlük güdüsüyle yazmıyorum. Romanlarımın gelecekte okunup okunmayacağından daha çok, yüzyıllar sonra böylesi aşkların yaşanıp yaşanmayacağını merak ediyorum...

İnşaat işçisi bir babanın, sevecen ve duyarlı bir annenin çocuğu, dört kardeşin en büyüğü Metin'in düşlerinin romanı Düş Ustası. Yoksulluğun utanılacak bir şey olmadığını, çalışarak, uğraşarak bir şeyleri elde etmenin güzelliğini, umutları gerçekleştirmenin en güzel yolunun bu olduğunu anlatan bir çocuk romanı. Metin'in yaşamından kesitler verirken, yaşamın insanlara sonsuz seçenekler sunan yanlarını da gösteren bir kitap. Gün ağır ağır döndü. Gökyüzü bakıra kesti. Gökkuşağı tüm renkleriyle salındı. Doğa a

Zübeyde Seven Turan, tüm iletilerini öykü metnine başarıyla sindirdiği için, çocuk okurda öğüt tatsızlığı bırakan hiçbir şey oluşmuyor. İlgiyle okunabiliyor kitapları. Yazar, dile özen gösteriyor; doğru ve güzel anlatımlarla yazmaya dikkat ediyor. Kentli çocuktan uzakta kalan doğa, onun anlatımıyla sanki yakına geliyor. Zübeyde Seven Turan, şiirlerindeki duyarlılığı bu öykülerine taşıyor ve onlara ayrı bir derinlik kazandırıyor. Öykü konularını yaşamın içinden seçiyor. Kitapta çocukların karşılaşacağı birço

Bu kitabın yazarı Aslı Kafkasyalı, ataları Kafkasya'dan Anadolu'ya göçmüş bir ailenin Ankara'da oturan ama büyükşehir yaşamıyla pek de uyum sağlayamamış olan kızı. Mühendislik okumuş ve orta düzey yöneticilik yaparak kamudan emekli olmuş. Sizlere sunacağı öyküleri hiç de öyle atalarının geldiği dağlarla, o diyarlarla bağdaşmıyor. Sizlere anlatabileceği sihirli bir dünyası, iyilik perileri, düşlerindeki prensesi bulmak için Kaf Dağı'nı binbir zorlukla aşan yakışıklı prensi, küllerinden yeniden doğan Zümrüt-ü

Standart İstanbul ve Anadolu Ermenicesinin dışında benim bildiğim Ermenicenin Türkiye'de halen konuşulan (en az) üç lehçesi var.Artvin Hopa ve Borçka ilçelerinde yirmi üç kadar köyde ve onların Türkiye içi diasporasında konuşulan Hemşince, Hatay'ın Samandağ ilçesinin Vakıflı köyünde ve onun diasporasında birkaç yüz kişinin konuştuğu Kesap Ermenicesi.En bilinmezi, Çankırı'dan Amasya ve Artvin'e uzanan geniş bir coğrafyadan Poşa yahut Lom denilen gezici halkın dili.Üçü de nerdeyse karşılıklı anlaşmaya izin ve

kim taşısa ağırdı bu yükü saçılmadım ortalığa sözcüklerim vardı çarem insan insanı kilitleyebilirmiş içine hapsedebilirmiş gördüm ölüme koşulmuş kavminin yüzyıllık ahı var yumruk gibi sıkılmış ukdeleri söz möz örtüyormuş üstünü eziyetmiş ötesi inanmanın zehri şair safiyeti yaralı