F- tipi hapishanelere ve tecride karşı 20 Ekim 2000de başlayan ve yıllarca süren; yüzden fazla tutsağın yaşamını yitirip binlercesinin de sakat kalmasına neden olan ölüm orucu direnişini en yakın tanıklarının ağzından dinlerken kanınız donacak, dehşete düşeceksiniz. Çok sevdikleri yaşama veda edip, ölümsüzlüğe doğru yürüyen genç insanların, inançları uğruna dünyaya nasıl meydan okuduklarını gözleriniz dolarak okuyacaksınız. Sıradan bir protesto eylemi gi

Onunla yaşlanmak istiyorum. Önüne ve arkasına noktalar, virgüller koymadan, sınırları olmayan, soruları çoğalmayan bir yaşlanma isteği bu. Ona dokunmak, her dokunmamla yüreğimi yeni baştan şarj edecek duyguyu, heyecanı yaşamak ve yaşatmak istiyorum. Ne daha fazlası, ne eksiği. Bunun tek yolunun yalnızca benim olmasından geçiyor olduğunu bilmem, bu bilmeye karşılık sadece benden gelen birkaç kırık sözcük dışında onun sessiz bir güzellik tanrıçası gibi sad

Bir yanda ülke kaynaklarını, tarihini ve doğasını yağmalamaya çalışan gözünü kâr hırsı bürümüş şirketlerle, onlarla kol kola yürüyen kimi siyasiler ve bürokratlar Diğer yanda hayatını, hak, adalet ve yaşanabilir bir çevre mücadelesine adamış ODTÜ mezunu bir mühendisin, Bartın gibi küçük bir ilde verdiği demokrasi, hukuk ve insan hakları mücadelesi Ve onunla bir avuç arkadaşının önderliğinde, aileleri ve komşuları dışında kimsenin tanımadığı, modern devlette doğumları, evlilikleri ve ölümleri dışında hiçbir

Hamburgda bir hastanenin kadın hastalıkları kliniğinde yedi gün geçiren farklı din, kültü ve milletten beş kadının yaşamlarıyla yüzleşmelerinin hikâyesi Yabancılardan korkan ve onlara karşı mesafeli duran Frau Adlerin; Alman annesiyle Kürt babası arasında kalan Suzanın; din taassubuna meydan okuyup ölümü göze alan Mısırlı Sabiranın; yaşamını evlatlarına adayıp törelere baş kaldıran işçi Türkanın ve özürlü çocuğu uğruna kürtaja razı olan Çinli Mai-Linin içsel yolculuklarına beraber çıkmaya ne dersiniz?