Felsefe literatürü gün geçtikçe şekillenmekte ve çeşitlenmektedir. Bu alanda yapılan her çalışma hem bir soruna cevap bulmakta hem de farklı bir tartışma konusu oluşturmaktadır. Bu yüzden felsefi anlamda tartışmalar sonu gelmez bir çabayı gerekli kılmaktadır. Bizler de felsefe alanında yapılan tartışmalardan yola çıkarak günceli yakalamak adına bir çalışma başlatmış bulunmaktayız. Çünkü felsefi tartışmalar her ne kadar Antik Yunan’dan beslenmiş olsa da çağdaş yahut güncel sorunları da ele alır. Güncel sorun

Divan Edebiyatı, Osmanlı Edebiyatı, Saray Edebiyatı, Klâsik Edebiyat, İslâmî Türk Edebiyatı, Yüksek Zümre Edebiyatı, Enderun Edebiyatı, Havas Edebiyatı, Eski Türk Edebiyatı vs. isimlerle görüp tanıdığımız, zaman zaman eserleriyle yüzyüze geldiği-miz bir edebî süreçten söz ediyoruz. Bir medeniyetin ürünü olduğuna inandığımız bu eserler bütünü, hiç kuşkusuz söz konusu o medeniyetin şair ve yazarları, sanatkârları tarafından uzun asırlar içinde ortaya konulmuş değerlerdir. Bu medeniyetin adı Türk-İslâm mede

Türkiye’de kamu politikası analizine dair öncü çalışma, Ergüder’in (1981) “Türkiye’de Tarım Fiyat Destek Siyasası ve Siyaset” başlıklı kitabı olarak sayılabilir.. Ergüder’in 1981’deki çalışmasını tâkiben 2000’lere kadar olan dönemde kamu politikası analizi konusunda “akademik suskunluk” yaşanmıştır. 1980 Askerî Darbesinin baskıcı rejimi, üniversiteleri de içine alacak şekilde tüm sivil toplumu apolitize etmeyi amaçladığı için politik çalışmalar ve araştırmaların uzun bir süre kesintiye uğradığı söylenebilir

Tedarik zinciri yönetimi (TZY) ile ilgili önemli makalelerden birinde TZY’yi tanımlamanın tedarik zincirini tanımlamaya göre daha zor olduğu belirtilmektedir. Başka bir ifade ile tedarik zinciri kavramının tanımlanması ile ilgili ortak bir düşünce mevcut iken TZY tanımı ile ilgili bir muğlaklığın olduğundan bahsedilmekteydi. Son kırk yılda TZY kavramı ile ilgili ortak görüş belirmekle birlikte, TZY kavramının stratejik yönü ile ele alınmaya başlanarak tedarik zinciri stratejisi kavramı ortaya çıkmıştır. Rek

Kadim medeniyetimizin inşasına ve tekâmülüne katkı sağlayan isimlerden biri de Yunus Emre’dir. O, şiirleriyle bir taraftan insanları iyiye, güzele davet ederken diğer taraftan Türkçenin yazı dili olarak gelişimine hizmet etmiştir. Geriye dönüp bakıldığında, kültür ve medeniyetimize sanat, mimari, bilim, felsefe vb. alanlarda katkı sağlayan pek çok bilim insanı, sanatçı, düşünür, tarihçi, ozan arasından Yunus’u ayıran en belirgin özellik, Türkçe hassasiyeti ve bu konuda kazandığı zafer olmuştur. Yunus Emre’

Eski Türkçe dönemi eserlerinde öpke/övke/öwke şekillerinde karşımıza çıkan “öfke” kelimesi hem “akciğer” hem de “kızgınlık, hiddet” anlamlarındadır çünkü öfkenin akciğerden doğduğu düşüncesi hakimdir. Türkçenin eski ve yeni kelime dağarcığında, deyimlerinde, atasözlerinde bu duyguyu ifade eden zengin bir repertuar vardır. Öfke ateşe benzetilir. Deyimlere göre öfke vücutta -yüzde, gözde, kaşlarda- değişimlere sebep olur, vücut “öfkeden şişer”. Beddualarda, âşık atışmalarında, destanlarımızda öfke duygusu bir

Bu çalışmada, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Yazıbelen (Hurman) köyünden olup bugüne kadar hakkında hiçbir çalışma bulunmayan, keşfedilmemiş, Taki Muhammed mahlaslı şairin hayatı ve şiirleri incelenmiştir. Taki Muhammed’in ulaştığımız şiirlerinin büyük çoğunluğu Arap harfleriyle kaleme alınmış olduğu için öncelikle şiirler Latin harflerine aktarılmıştır.Metinlerin aktarımında transkripsiyon yapılmamıştır. Vezin ve kafiyeyi bozmamak kaydıyla kelimelerin Türkiye Türkçesindeki yazılışları esas alınmıştı

Suyun ve toprağın buluştuğu alanlardır sulak alanlar… Hem su, hem de kara canlıları açısından yaşam kaynağı olan sulak alanlar geçmişten günümüze bataklık olarak görülen, kurutulması için çokça çaba harcanan alanlardır. Oysa ki sulak alanlar dünyada ekvatoral ormanlardan sonra biyolojik çeşitliliğin en fazla görüldüğü, iklimsel krizleri ve afetleri önleyen, etrafına sunduğu yaşam biçimleri ve canlı çeşitliliği ile vazgeçilmez olan alanlardır. Özellikle küresel ısınmanın eşiğinde bulunduğumuz 21. yüzyılda su

"Türkçede levirat üzerine oluşan sınırlı literatürün bu geleneksel evlilik biçimini yalnızca tarihsel bir tema olarak ele almış olması, konu üzerine yüzeysel bir literatür taraması yapan kişilerde levirat geleneğinin geçmişte yaşanmış ve artık icra edilmeyen bir uygulama olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Bu, sorunlu bir durumdur çünkü bu gelenek tüm canlılığı ile Anadolu’nun tamamında hâlen icra edilmektedir.Kocasını kaybeden bir kadın, kaynıyla abisini ya da kardeşini kaybeden bir

İslam dünyasında Hz. Osman’ın Kur’an’ı istinsah ettirerek bir nüshasını Medine’ye, diğer nüshaları Kufe, Basra ve Şam’a göndermesiyle yazma eserlerin önünün açıldığı bilinmektedir. Bu zamanda ilk ürünler Hadis-i Şerifler, Siyer-i Nebiler, şiirler, fıkıh ve ahlak kitapları olmuştur. Peygamberlerin güzel ahlaklarını anlatan kitaplardan sonra zamanla sultanların, meliklerin ahlakını yücelten kitaplar da yazılmaya başlanmıştır. ilyetü’l-Mülūk yani “Yöneticilerin Güzel Özellikleri” anlamındaki eser tam da bu ko

Malumları olduğu üzere 2021 yılı; Hacı Bektaş Veli’nin vefatının 750., Yunus Emre'nin vefatının 700., Ahi Evran’ın doğumunun 850. yılıdır. Bu nedenle, bu üç zirve şahsiyet, Türkiye’nin hazırlığı dosya ve önerinin kabul edilmesiyle UNESCO tarafından 2019 yılında yapılan 40. Genel Konferans’ta 2021 yılı Anma ve Kutlama Programına alınmıştır. Bu programın temel amacı, insanlığın ilerlemesine eğitim, bilim, kültür yoluyla katkısı, barışa ve toplumlararası yakınlaşamaya desteği olan kişi ve olayların hatırlanma

Türk dünyası destancılık geleneği içerisinde sahip olduğu destanların nitelik ve niceliği bakımından önemli bir yeri olan Kırgız destanlarındaki olumlu ve olumsuz kadın karakterler bu çalışmada incelenmiştir. Kahramanlık anlatmaları olarak tanımlanan destanların, kadın karakterler penceresinden okunması amaçlanarak kadın karakterlerin destanda sergiledikleri eylemlerle ne tür bir tipin temsilcisi oldukları ortaya konulmuştur. Bu sayede, bir destanın oluşturulmasında kadın karakterlerin etkisi belirlenmiştir

Kitaplardaki “Ön Söz” kısmı eser sahibinin o kitabın doğuş öyküsünü, karşılaştığı zorlukları okuyucusuyla paylaştığı bir başka ifade ile “meramını anlattığı”, “dertleştiği” bölümdür. Bu nedenden dolayı eski bir tabir olan “İfâde-i Merâm”ı tercih ettim. Elinizdeki kitap 2016 senesinde kadim dostum Öğr. Gör. Muammer Ceylan’ın ortaya attığı bir proje fikrinden kaynaklandı. Kendisi de bir muhacir torunu olan Muammer Hoca, Bulgaristan’dan yapılan muhacereti ile ilgili pek çok çalışma olduğunu ancak 93 Harbi e

Avaz Han Kıssası Özbek Rivayeti (Giriş-Metin-Sözlük) Paradigma Akademi Yayınları

Production and Trade Volume of Fruit-Based Sauces Paradigma Akademi Yayınları

Nanoteknolojide Sağlık ve Çevre Riskleri Paradigma Akademi Yayınları

Prof. Dr. İlker ALP, yaklaşık 40 yıllık meslekî kariyeri boyunca ardında sayısız eser bırakmıştır. Özellikle Osmanlı döneminden günümüze kadar Balkan Yarımadası hakkında kaleme aldığı çeşitli bilimsel çalışmalar ile oldukça önemli bir külliyat meydana getiren Prof. Dr. İlker ALP, aynı zamanda Balkan Savaşları ve Türk Milli Mücadele döneminin askerî, siyasî ve sosyal boyutlarıyla ilgili de sayısız çalışmaya imza atmıştır. Prof. Dr. İlker ALP, hazırladığı tüm çalışmaları bilimsel ilke ve yöntemlere riayet ede

Sözlük bilimi, “sözlük araştırmaları” ve “sözlük yapımı” olmak üzere iki temel kola ayrılan bir referans bilimidir. Sözlük araştırmaları; tarih, tipoloji, eleştiri ve kullanım alt dallarına ayrılan teorik çalışmaların genel adıdır. Sözlük yapımı ise saha çalışması, tanımlama ve sunum araştırmalarına odaklanan uygulamalı alandır. Sözlük bilimi, dil bilimi ve sözcük bilimi başta olmak üzere birçok bilim dalıyla yakından ilgilidir. Sanılanın aksine; dil biliminin veya sözcük biliminin uygulamalı kolu değildir.

İki nehrin birbirine karıştığı, nehirlerin denizlere ulaştığı yerlerde çok özel türler gelişir. Ne nehir canlılarına ne denizdekilere benzerler. Zira buralarda kendine özgü bir flora ve fauna gelişmiştir zamanla. Disiplinlerarasılık ve sanatlararasılık da böyledir. Son derece bereketli imkânlara gebedir. Disiplinlerin birbirine değdiği yerlerden harika melez disiplinler doğar. Tıpkı sanatların birbirine karıştığı yerlerden gözalıcı eserlerin ortaya çıktığı gibi... Bu çalışmada, genellikle ayırdımına fazl

Çanakkale, çevresinde pek çok eski antik kenti barındırmasına rağmen, kendisi genç sayılabilecek bir şehirdir. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden sonra Marmara ve Ege Denizi’ni birbirine bağlayan boğazın her iki yakasına yaptırdığı kaleler ile başlayan yerleşim uzun yıllar küçük bir kasaba şeklinde varlığını sürdürdü. 1780’lerde başlayan ve 1850’lere kadar devam eden süreçle Sanayi Devrimi’nin tamamlanması ve ticaretin büyük bir gelişim göstermesiyle birlikte hem Çanakkale Boğazı’nın hem de Ça