“Işık doğudan yükselir (Ex Oriente Lux)”. Anadolu’dan, o “gül parmaklı şafak”tan… Özellikle de İyonya ve Karya’dan, o “en güzel gökyüzünün altı”ndan… Ne var ki Batı’nın üzerimize tuttuğu o uzun farlar nedeniyle, nicedir ışık ve renk körüyüz. Artık ne birlik ve bağımsızlık simgemiz o Side ‘ay yıldız’ını görebiliyoruz!… Ne de Hektor’un bilincini Dumlupınar’a taşıyan Mustafa Kemal’in hedefine odaklanabiliyoruz!... Herodot’un, o “…Atinalılar bu adı kabul etmiyorlar, kendilerine İon de-nilmesini istemiyorlardı…”

1954 yılında Malatya’nın iki merkez ilçesinden biri olan Yeşilyurt’ta dünyaya gelmiştir. Malatya Kız İlköğretmen Okulu ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Eğitim Önlisans Programı’ndan mezun olmuştur. Eğitimci olarak Türkiye’nin birçok ilinde uzun süre görev yaptıktan sonra emekli olmuştur. Emeklilikten önceki son görev yeri İstanbul Ataköy İlköğretim Okulu’dur. Yazarın, “Mavi Saatler” kitabından önceki “Cihan Yandı Rum Kızı Sultan” ismini taşıyan ilk romanı 2009 yılında yayımlanmıştır. Yaylı, rıh

Leyla Şeşbeş Aygıt... Tek koltuğunun altında taşıyabildiği karpuz sayısı bir değil, iki değil, en az beş!.. Kraliçe seçilebilecek kadar güzel bir kadın... Ayrıca başarılı diş hekimi...Üstelik azim dolu sporcu...Sonra; mükemmel gurme... Hepsinden önemlisi iyi bir anne ve eş... Durun daha bitmedi! Ayrıca okuduğunuz kitabın da yazarı... Daha ne olsun?.. Leyla’yı bir cümle ile tarif etsem “tek kişilik ordu” derdim. Yazdıklarını bir solukta ve gülümseyerek okudum. Çünkü kendis

Leonardo da Vinci insanlık tarihinde çok önemli değişimlere neden olmuş, sanat, bilim ve düşünce insanıdır. Sadece batı medeniyeti için değil, insanlık için eşsiz dahilerden bir tanesidir. Rönesans hümanizma, aydınlanma gibi terimlerin insanlığa kazandırılmasına sebep olan kişilerden biri olarak Leonardo da Vinci sahip olduğu yeteneklerle gerek resim sanatına, gerek bilime, mühendisliğe ve gerekse düşün dünyamıza birçok yenilikler kazandırmıştır. Resim sanatına da birçok katkılarda bulunan büyük ustanın ya

Arifzade Şahap Azmi, kısacak ömrüne 3 padişah, 2 büyük savaş sığdırmış Adanalı aristokrat bir ailenin vatansever evladıdır. Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyetine geçiş döneminde Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yerini almadan önce Osmanlı Ordusunda yedek subay olarak; şifre çözücü, makinalı tüfek uzmanı ve bölük komutanıdır. Mustafa Kemal Paşanın emriyle Adana'da Ermenilerden satın aldığı fabrikalarda Garp Cephesindeki Türk askerine un ve bulgur üretmek için savaş sırasında seferber olmuştur. On

Çağdaş Türk Edebiyatı’nın tanınmış ve sıradışı yazarlarından biri olan Mehmet Coral, uzun edebiyat koşusuna yaşamının geç dönemlerinde başlamış olduğunu ifade etmesine rağmen, yazın alanında zengin içeriğe sahip çok sayıda eser vermiştir. Başarılı anlatım üslubunu kaynaklara dayanan derin tarih bilgisi ve uçuş tutkusu ile harmanlayarak varoluşu sorgulayan felsefi ufuklara yelken açarak, antikiteden bugüne insanın yaşama karşı duruşunu sorgulayan metinlere imza atmıştır. Eserlerindeki kahramanlar, insa

Yazar, gazeteci, akademisyen, televizyoncu ve Bozcaada aşığı Haluk Şahin önsözde Bozcaada Kitabı’nı şöyle anlatıyor: “Bozcaada kimisi için Homeros’un Tenedos’udur... Tam 500 yıllık Fatih yadigarıdır kimisi için... Hem ona, hem ondan kaçılan yer. Fırtına ve liman, tuzak ve sığınak, menfa ve sıla Bozcaada... Herkesin Bozcaada’sı farklıdır. Herkes bakma becerisine ve beynindeki gözün donatımına göre daha fazla ya da daha az şeyler görür bu küçük adanın taşında, toprağında, otunda, kuşunda...Rüzgârının yorul

Gençler şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Cümlenin devamını merakla beklediklerini görünce başrahip devam etti: - İnsanın bir yanı iyi bir yanı kötüdür. Hangi yanını beslerseniz o yanı güçlenir. Siz hangi yanınızı beslemek istersiniz? İnsanlık tarihini binlerce yıl öncesine götüren Göbeklitepe tapınaklarını kimlerin yaptığı gizemini korurken bir yandan da düşündükçe hayal dünyasının kapılarını aralamayı başarıyor. Nasıl insanlardı bu insanlar, bize benzer miydi? Yoksa olağanüstü canlılar mı? Nasıl yaşarlardı,

1960’ların Akademi’si, Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri sanat ve yaratıcılık yarışında en önde koşan çok özel bir kurumdu. Kendinde biraz yaratıcılık görenlerin içine kendilerini atmaya çalıştıkları ve orada rahat nefes alacağına inandığı bir yuvaydı. Sümer Saldıray, Akademi’lilerin eser vermesini, yaşamasını ve soluk almasını sağlayan Akademi’yi Türkiye ve İstanbul’un o yıllarına ait gerçeklerinden ayırmamayı da gözetiyor. Hassas bir gözlemle, titizlikle ve şaşırtıcı özgün ayrıntıları ile önemli bi

Anadolu’nun oldukça zengin kültür mozayiğinin sessiz ve gizemli insanları Luviler, büyük ve güçlü merkezi yönetimler kurmamalarına karşın, varlıklarını ve kültürlerini yüzyıllar boyunca koruyarak önemli izler bırakmışlardır. Onlar, büyük olasılıkla, Eski Yakındoğu uygarlığını Batı’ya taşıyan ileticilerdi. Hititlerin İ.Ö. 2. binyıl çiviyazılı tabletlerinde “Luvilerin Ülkesi” anlamında kullandıkları “Luviya”nın, Anadolu coğrafyasının büyükçe bir kısmını kapsadığı anlaşılmaktadır. Daha önce yayımlanan Luviya

Biri yerkabuğunun, diğeri düşüncenin dorukları. Her iki doruğu Dil'de kavuşturmak epeyce zor. Yalnızca Felsefeciyi ya da yalnızca Dağcı olanların üstesinden gelemeyeceği; hem Dağcı ve hem de Felsefeci olmayı gerektiren bir zorluk bu. Bir Felsefeci Dağı nasıl görür?... Atilla Erdemli zorluğa yarım asrı geçen Dağcılık ve Felsefe sevdası ile yaklaşıyor. Dağa ve felsefenin en zorlu sorunu olan Yaşamaya bir tırmanışın kavramlarıyla dokunuyor, irdeliyor, tartışıyor. Yer yer şiirsel bir anlatı ile çıkıyor karşı

Mitoloji veya mitos, insanın, evreni ve kendi oluş sürecini kavrama çabası için kurguladığı öykülerin bütünüdür. Bunlara ilişkin söylenler, anlamsız ve sanal anlatıların görüngüsü olmadığı gibi, insanlığı gelişim öykülemi ve düşünsel zenginliklerini de içeren, kültür dediğimiz şeyin DNA'sı, yani yapı taşlarıdır. Mitoslar, kültür ve toplumlarla etkinleşip, onlardan izler taşırlar. Kısacası, "toplumsal bilinçdışı" nın ürünleri olarak, binlerce yılın deneyim, duygu, korku ve kabullenmemin anlatım ve betimlemel

Türk Edebiyatında kara mizah eserleriyle tanınan yazar Esen Yel, Arkeo Pera Yayınlarından yayınlanan bir dizi kitapla tekrar okurlarıyla buluşuyor. İlk kitap Zıkkımın Peki Saklı Kitap. Üçüncü basım için araya uzunca bir zaman diliminin girmesi, kitapta özenli bir gözden geçirme çalışmasını gerektirdi. Bu arada önceki öykülerden dördü kitap dışı bırakıldı. Kitaba beş yeni öykü eklendi. Kalan öyküler üzerinde öze dokunulmadan, ancak sezilebilecek incelikte değişimler yapıldı. Bir başka anlatımla söylersek, ?k

Edebiyatımızın en zayıf olduğu alanlardan biri pastoralizmdir. Kadın, erkek, aşk, Tanrı, vatan, özlem... Tamam. Peki, gerçek doğayla haşır neşir olmanın hazlarını anlatan kaç şiir söyleyebilirsiniz. Çoğu kentli yazarımız için doğanın en büyük marifeti Mayıs'ta açan mor salkımlardan ibarettir. Haksızlık etmeyeyim, onlara mor salkımlardan az sonra açan Boğaziçi erguvanlarını ekyebilirsiniz... Bu kitabın temel iletisi böyle bir sosyokültürel ortamda yetişmişbir kadına ait olunca (hem de kadın) daha da çarpıcı

İşsizlik ve yoksulluk tüm insanların vicdanlarını sızlatan durumlardır. İnsanlar, çağlar boyu yoksulluk sorununu çözümleme özlemi çekmiş çözümler yaratmaya çalışmıştır. Günümüzde, işsizliğin de eklenmesiyle sorun çağımızın en önemli sorunlarından biri haline gelmiş, İşsizlik ve yoksulluğun yok edilmesi özlemi, 1948 tarihinde tüm ülkelerce benimsenen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yerini almış Birleşmiş Milletler Örgütünün hedefleri arasına girmiştir. Bugün dünya, işsizliği ve yoksulluğu yok edece

Denir ki, Tormesli Lazarillo olmasa, Don Kişot yazılamazdı.Tormesli Lazarillo, İspanya'nın Altın Çağı olan XVI. yüzyılda , anonim bir eser olrak ortaya çıkmıştır. Pikaresk roman türünün ilk örneği. Cervantes olmak üzere pek çok yazarı etkilemiştir. Dönemin İspanya'sına, kültürüne ışık tutan eser, yine dönemin sosyal yapısını ironik bir dille ele alıyor. Edebiyatla ilgilenen herkesin haberdar olması gereken bir kitap!

Batı dünyası şiirin baş yapıtı İlahi Komedya,Dante'nin Cehennem'e, Araf'a ve Cennet'e yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. Dante ömrü boyunca Beatrice'ye bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olur Beatrice. İlahi Komedya,tarih ve felsefeden dinbilimine, gökbilimden grometrir uzanan bir ansiklopedi niteliğindedir.Dante, İlahi Komedyası'nda ve diğer eserlerinde hakikati aramaktadır. Örneğin İlahi Komedya'da üç seyahat yapar.İlk seyahati Cehennem yolculuğudur ve büyük engellerle doludur.

Dr. Sam Osmanagıch eski uygarlıklar hakkında 12 kitap yazmış ve Bosna devlrt Televizyonu FTVBİH(2007) için Kayıp Uyarlığın İzinde adlı 12 bölümden oluşan bir belgeselseslendirmiştir. Peru,Bolivia,Paskalya Adaları,KostaRika,Meksika,Birleşik Krallık,Fransa,Almanya,Malta,Mısır,Ürdün ve Lübnan'da çekilen bu belgesel,REsmi Tarihten Önceki Uygarlıklar (2005) adlı kitabına dayanmaktadır. Dr. Sam Osmanagich 2005 yılında,Bosna-Hersek'in Visoko kenti yakınlarında Avrupa'nın ilk piramitleri olarak tanımladığı anıtları

Müze-i Hümayun kolleksiyonunda yer alan Bizans Kurşun Mühürleri ile ilgili Jean Ebersolt'un 1914 yılında yaptığı katalog çalışmasının tıpkı basımıdır.

1910 yılında basılan kataloğun tıpkı basımıdır. Le Musée Impérial de Constantinople possède une série assez complète de poteries byzantines et anatoliennes. Vu l'intérêt apporté depuis quelques années à cette céramique peu connue, il nous a paru utile de la signaler aux spécialistes. L'intéressant travail qui suit est l?uvre de M. J. Ebersolt qui a bien voulu étu lier, classifier et cataloguer notre collection. En le publiant aujourd'hui la Direction des Musées Impériaux se fait un devoir de lui adresse