Bu yıl 75 yaşını bitiren Ecevit´in CHP ile 50 yıllık serüveni CHP siyaset okulunda, üçüncü oğlu sayıldığı İnönü´nün ´rahlei tedrisi´nde eğitime başlayışı, CHP´yi doruğa çıkarışı Hizipçilik cenneti CHP´de hastalığın nüksedişi, Boşanma, Son 20 yıldır CHP´yle didişmesi 21. yüzyıla Ecevit maratonun ipini gögüsleyerek girerken, CHP´nin yeniden kimliğini arayışı. (Arka Kapak)

Alevler birbirlerini üzerine basarcasına yükselir, sanki gökyüzünde bir yerlere ulaşmak, bir şeyler kapmak istercesine uzanır da uzanır... 'Pervane Böceği', ateşin çevresinde döner, döner, döner.... Alevlerle oyun oynuyor gibi, döne döne bir alçalır, bir yükselir; birden, bedenini yakalamaya, sarmaya çalışan ateşin içine kendini atar.... Tüm sessizliğiyle bir hüzün çöker ateşin aydınlığına, ve hüznün 'maske'si yoktur...

Eser, 1923-1966 döneminde Türkiye´nin dünyadaki kimya araştırmalarına katkısını bir bibliyografya yoluyla göstermeye çalışmaktadır. Zaman zaman bir çok yerde, bizde bilimsel araştırma yapılamaz ki, ne uğraşıyorsunuz? Ya da bizde bilginler var ama dünya farkında değil! Gibi aşırı değerlendirmeler yapıldığını duyarız. Böyle abartmalara düşmeyen gerçekçi yorumlara olanak vermenin yolu, yapılan araştırmaları gösteren listelerin ve bunlara dayanan tanıtma yazılarının belirli aralıklarla yayımlanmasıdır. Bu bib

Türkçe, Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca Yerel İsimleri, Latince Adlandırma, Çizim ve Tanıtımları ile... / 273 Adlandırma, 180 Tanım, 19 Tablo İnsanlar Rönesans´a kadar, üzerinde bulundukları, tüm gereksinimlerini sağladıkları toprağın, suların ve havanın özelliklerini tanımadan yaşadılar. Ancak rönesans sonrasıdır ki, yer küresini kaplayan lito-hidro- ve atmosferin yapısı, bileşimi ve tüm özelliklerine ilgi duyup araştırmaya ve öğrenmeye başladılar. (Önsöz´den)

Öle yap haydi, madem dışardasın olmayacak bir dua gibi çıka-gel ve beni utandır Şehir kalabalık bir resim Ve herkes sana benziyor Hepsi aynı tarafa doğru yaşlanmışlar Ve gülmeyi unutmuşlar çoktandır Beni ararlarsa sendeyim, bunu kimseler bilmez Kendimde olmayışım ondandır... -Kamil Uğurlu (Arka Kapak)

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 16 Mayıs 1993´de Cumhurbaşkanlığı´na seçilmemi takiben, sayın Prof.Dr.Bozkurt Güvenç; ricam üzerine Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevini kabul etmiş ve bu görevde bulunduğum 7 sene zarfında değerli hizmetlerde bulunmuştur. Bu kitapta: zaman zaman çeşitli konularda kendisinden istediğim fikir ve düşünceler yer almaktadır. Bunları neşretmesini, kendisinden ben istedim. Türk kamuoyunun,Cumhurbaşkanlığı gibi bir görevin nasıl yapıldığı hakkında bilgi sahibi olmas

Demirel´i öteki siyasilerden farklı yapan özelliği, genel Türk siyasetçi tipinin küçük-burjuva aydın karaterine köylü karakterini aşılayabilmiş olmasıdır. O nedenledir ki bazen köylü gibi davranır, bazen küçük-burjuva aydın gibi. Ama hiç zengin gibi davranmaz, hiç üniversite hocası gibi davranmaz. Onu küçük-burjuva aydınlar arasında birinci yapan, köylü kimliğinin biçimlendirdiği, halka yakın kişiliğidir. (Arka Kapak)

Elinizde tuttuğunuz kitap, Avrupa´lının Türkiye´ye bakışının yaklaşık bir yüzyıl önce yazıya dökülmüş ipuçlarını taşıyor. Kitap, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Alman gazetelerinden Kölnische Zeitung´un İstanbul muhabirliğini yapmış bir gazetecinin Türkiye izlenimlerini ve düşüncelerini içeriyor. Bundan 85 yıl önce yazılan bu kitabın Türkçeye çevrilmesi ve yayınlanması Türkiye´nin Avrupa Birliği üyeliği sorununun hem ülke içinde, hem AB çevrelerinde sıcak bir tartışma konusu haline geldiği döneme denk ge

Türkiye´nin Avrupa Birliği´ne girmesi konusunda Avrupa´da ve Türkiye´de yürütülen tartışmaların, tarafların ortak çıkarlarına uygun ve sağduyulu bir yaklaşımla yürütülebilmesinin temel koşullarından biri de, ortak tarihsel geçmişten kaynaklanan düşünsel gelenek ve birikimin ortaya konulmasıdır. Bu kitap, Kant, Herder, Hegel, Marks ve Engels gibi düşünürlerin yapıtları bağlamında Avrupa düşüncesinde, Türkiye ve İslam imgesini irdelemeyi amaçlamaktadır. İrdelemeye konu olan düşünürler, başta Almanya olm

... Amerika Birleşik Devletleri´nin Türkiye ile ilgili yürüttüğü diplomatik faaliyetlerin tarihsel bir kurgulaması olan bu çalışma, Türk-Amerikan ilişkileri bazında bir İkinci Dünya Savaşı tarihi ya da incelenen dönemin Türk dış politikasının bir analizi olarak algılanmamalıdır. 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran Soğuk Savaş çerçevesinde, ABD´nin yürüttüğü uzun dönemli diplomasinin, Türkiye merkezli tarihsel arka planını ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma, daha geniş çaplı bir dönemlendirmenin (1

Kitap, Berlin´de yaşayan bir grup Türk gencinin oluşturduğu diyasporik kültürel kimliği tanımlıyor. Türkiye´de ´Almancı´, Almanya´da ´yabancı´ olarak nitelendirilen Türk gençlerinin kimlik oluşum süreçlerine ve kimlik siyasetlerine etki eden faktörler anlatılıyor. Küreselleşme sonucu, anavatan diyasporaya, diyaspora da anavatana taşınıyor. Bu nedenle kitapta, diyasporal kimliğin oluşumunda önemli etkisi olan küreselleşme (globalisation) ve kültürel alaşım (cultural brikolaj) kavramları da sosyo-kültür

Yaşadığımız çağ, silah ve silahlanma çağıdır. İnsan türü tarihinin hiç bir döneminde savaş silahları nedeniyle kendini 1945´ten bu yana olduğunu kadar korku ve baskı altınnda hissetmemiştir. Silahlar, bugün dünya yüzündeki yaşamın tümünü yokedebilecek bir tahrip gücüne sahiptir. Varlıkları ve onlara sahip olma hırsı, günümüzde devletleri güçlü yapan, hükümetleri yıkan, dış polikaya şekil veren en güçlü etkenlerden biridir. Çağdaş tarihin hiçbir akdi onların etkisinden uzak değildir. - M. C. Büke Yayıncı

Din ve devlet ilşkilerini inceleyen Batılı yazarlar çağdaş dünyada dinin yerini saptamaya çalışırken. Hıristiyanlığın giderek önemini kaybetmesine rağmen, değerlerinin kaybolmamış olduğuna işaret etmektedirler. Onların gözettikleri değerler, tabii ki, ahlaki değerlerdir -ve de bazı törensel alışkanlıklar. aynı zamanda, dinsizleşen bir toplumda Kilise´nin günden güne daha çok devlet işlerine karışmak istediğine fiilen karıştığına dikkat çekmektedirler. Bu durum, vicdan özgürleğünü kabul etmiş siyasi toplumla

Bu kitap, uluslararası ilişkiler kuramını, alan çalışmalarının derinliğiyle birleştirerek Ortadoğu´da ulusal güvenlik sorununa bütüncül bir açıklama getirmeyi amaçlıyor. Augustus Richard Norton´un girişim ve çabaları sonucu İngilizce´nin yanısıra Japonca, Arapça, İbranice ve Türkçe olarak yayınlanan bu eserin Ortadoğu politikaları ve güvenlik sorunları ile ilgilenen akademisyenler, uzmanlar ve okurların çalışmalarına katkıda bulunacağına inanıyoruz. (Arka Kapak)

Bağdat Mebusu Babanzâde İsmail Hakkı Bey, temsil ettiği bölgeye doğru bir seyahata çıkar. 1908 yılında, Tanin Gazetesi´nde yayınlanan mektuplarında Osmanlı´nın artık fiilen elinden çıkmış bu coğrafyanın siyasi, ekonomik ve sosyol gerçeklerini, bir yandan da sorunlara dair çözüm önerilerini anlatır. Şam ve Beyrut´u bir türlü imar edemeyen belediyelerin yetersiz gelirleri. Baalbek Harabeleri´nden Batıya kaçırılan arkeolojik zenginlikler. Osmanlı´ya karşı uçveren Arap milliyetçiliği. Fırat boyunca yok ola

Batı´nın göreli uzun tarihinde, tektanrıcılığın meşruluğunu Vahiy´den alması ve bu meşruluğu dayatmak için geliştirdiği dogma ya da doktrin, Pirenne ve Russel´ın dedikleri gibi, anında karşı dogmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu karşı dogmalara, sapkınlık, zındıklık (heresy) adı verilmiştir. Böylece sapkın (heretic) olarak adlandırılan ve gösterilen kişi öteki´dir, katli mubah ve vaciptir. Çünkü bu öteki, kurulu düzeni tehdit ettiği gibi, son kertede öldürücü de olabilir. (Arka Kapak)

11.9.1993 tarihli Sabah Gazetesi, Göknel, demokrasimizin teminatı mı? Mehmet Barlas, Gözlem Köşesi Bir hukukçu aradı beni. Şunu önerdi. Siyasetin temizlenmesi için çalışmalar yapılırken, fazla sayıda insanı rahatsız etmemek için, Ergun Göknel´in her iddia üzerine bir kez daha tutuklanması, en uygun yoldur. Mesela İLKSAN için de, İstanbul Valiliği hesapları konusunda da, KİT´lere ve BİT´lere yerleştirilen arpalıkçılar meselesinde de, Ergun Göknel birkaç defa tutuklanabilir. Hatta Azerbaycan fiyaskosu, Ba

Pera Palas Toplantıları, Türkiye´de toplumsal adalet içinde çağdaş bir gelişmeyi arzulayan bir grup insanın 1987´den beri ülke sorunlarına çözüm arayışlarını sürdürdükleri aylık toplantılardır. Pera Palas toplantılarına başlangıçtan bu yana katılanlar, ağırlıklı olarak merkez solda siyasete ilgi duyanlardı. SODEP, SHP, DSP, CHP üyesi ya da sempatizanları ile partili olmayan sol düşünceli aydınlar 15 yıl boyunca her ay buluşup bilgi ve birikimlerini paylaştılar. 15 yıl içinde 150´yi aşan toplantı düzenlendi

Yıl 1884. Düyun-u Umumiye yeni kurulmuş. Devletin vergileri bu uluslararası idareye ipotek edilmiş. İdare de Ali Bey´i müfettişlikle görevlendirmiş. O da İstanbul´dan çıkıp önce Anadolu´nun Güney Doğu illerini dolaşmış, sonra Bağdad´a gitme emrini almış. İki kelek hazırlatmış. Birinin üstüne küçük bir evcik yaptırmış. Ötekisi eşyaları taşımak için. Dicle üstünde günlerce süren, serüven dolu bir yolculukla Bağdad´a gitmiş. Birkaç yıl orada yaşadıktan sonra Hindistan´a da uğrayarak İstanbul´a dönmüş. Ali B

İnsanlar yaşadıkları toplumdan, özellikle kentten bir takım çizgiler kapıyorlarsa, kentlerin de yaşayanlarının izlerini taşıdığına inanabiliriz. Bu kitaba yazanlar, İstanbul'un gençliğini ve şimdisini, kendi bireysel yaşamlarının, bir anlamda bu kentin yoğurduğu yaşamlarının, kesişme noktalarında yakalıyorlar. İstanbul'un zamanını onların gözüyle bir daha görürken kentin loşta kalmış alanları yeni bir ışığa kavuşuyor.