Dr. Yücel Gizdeş 1965 yılında Bursa’da dünyaya geldi. Bursa Erkek Lisesi’nden 1982 yılında Özel 6-Mat/C sınıfından mezun oldu. 1988 yılında mutlu ve umutlu insanların olduğu Ege Tıp Fakültesini bitirerek tıp doktoru oldu. Evli ve ikiz kızları var. • Roman kahramanımız Murat, hayat mücadelesine çok küçük yaşta başlar. Önce babası daha sonra da annesi onu yaşam mücadelesinde yalnız başına bırakır. Küçük yaştan itibaren yaşadığı psikolojik travmalar hayatının her dönemimde ona eşlik eder, onu yalnız bır

Var mısınız kendi rahatsızlarınızı sorunlarınızı kendiniz çözmeye? Var mısınız birkaç çalışma ile sorunlarınızdan sizleri rahatsız eden durumlardan rahatsızlıklardan kurtulmaya? Herkes aslında hastalıksız doğar. Hastalıklı doğanlar da annelerinin yaşadıkları sorunları hastalık olarak üzerlerine alıp doğarlar. Eminim sizlerin de fobileri, yemek ve sigara bağımlılıkları, veremediği kiloları, geçmeyen ağrıları, migreni, panik atak, OKB, kanser, psikolojik sorunları, cilt sorunları gibi nedenini bulamadı

Pırlanta gibi duygular parmağına yara yapar sevgili… Başka yerde arama o güzel kelimeleri…

Bir sürü koyunu olan çok zengin bir sihirbazın anlatıldığı bir doğu masalı vardır. Bu sihirbaz aynı zamanda çok da cimridir. Ne çoban tutar ne de koyunların otladığı yere çit yaptırır. Koyunlar, çoğunlukla ormana gider, bazen hendeklere düşer, bunlar yetmezmiş gibi, sihirbazın, onların etini ve postunu istediğini bildikleri için de sık sık kaçarlar. Sonunda sihirbaz bir çare bulur. Koyunlarını hipnotize eder ve onları önce ölümsüz olduklarına, hiç zarar görmeyeceklerine, derileri yüzülürken hiç canla

"Hazreti Adem bir bütün olarak yaşayamadığı için iki yarım oldu."

İnsanoğlu, ilk dönemlerinden itibaren bir keşif duygusu ile yola çıkmıştır. Bu keşif, merakıyla birleşerek Dünyanın bütün topraklarında kendisine ayrı bir yer edinmesine neden olmuştur. Geçmişten günümüze, inanç, sağlık gibi faktörlere bağlı olarak evrimleşen gezi kültürü, zamanın gelişen toplumunda yeniliklere aç bir hale gelmiştir. Tam da bu noktada, Dünyanın gücünü elinde tutan Britanya Krallığında, bütün devrim ve gelişimlerden faydalanan bir adam insanoğluna yeni bir kültür tanıtmıştır. Turizm,

İnsan nesli devam ettiği sürece icat ve keşifler sonlanmayacaktır. İnsanlığın yok oluşundan sonra ise canlı - makine karışımı nesneler aynı şekilde yollarına devam edeceklerdir. Sürekli arayışta olan bilim ve teknolojinin gelecek hedeflerinden biri de evren tasarlama ve şekillendirme olacaktır. Bilim ve teknoloji yoktan var eden olmayacaktır. Ancak var olan bir hacmi gökcismine dönüştürme ondan sonra gökadalar oluşturma ardından bunlardan evren tasarlama vb. Yüzde yüz anlamda şu anda içinde yaşadığımı

Doğu Akdeniz’de, Mersin'in kuzeyinde, Bolkar dağlarının vadilerinde bir yayla yerleşimi olan Gözne, kendine özgü, ilginç özellikleri barındırır. Gözne, yerel özellikli yapılarını az da olsa henüz yitirmemiştir. Bu geleneksel ve yerel özellikli yapılar, özellikle konutlar, yapım yöntemleri, yapılarda kullanılan doğal kaynaklı malzemeler, çevreye, insana, iklime uyum açısından sürdürülebilir özellikler göstermektedir. Günümüzde yeni konut yapım teknikleri ile birlikte konut çevresi hızla değişmekte ve b

Boccaccio, yazardan öte bir hayat ve insan gözlemcisidir. Eserlerinde geçmişte anlatılmış olan efsanevi hikayelere de yer veren Boccaccio, o hikayeleri tekrardan kendi kalemi ile aktarırken, efsanelerin vermeye çalıştıkları ulvî mesajlardan öte, insan ruhunu ve o mesajları zaruri kılan nedenleri ortaya çıkartır. Nitekim, Dante’nin hayatını anlatmak için kaleme aldığı bu eserde, insan ruhu açısından öyle izlenimler bulunmaktadır ki, aynı izlenimlerin günümüzde de geçerli olduğu görülmektedir. Öyle

Olmadığı savunulan şeyleri duyup görmek onları yok mu yapar? Ya da olan ve yaşanılan şeyler de aslında var mıdır? Var olan ya hiç var olmadıysa? Yaşadığınızı sandığınız dünya gerçek olan mı yoksa hayalinizin size sunduğu bir dünya mı? İki dünyadan birini yok saymış, kendini buna inandırmaya çalışmış ve başarmış bir kız. Bedenin bulunduğu dünya ona göre rüya iken ruhunun bulunduğu dünya onun gerçeği. Bunun farkına nasıl vardı ya da varabildi mi? Siz olsanız hayatınıza bu ikilemde mi devam ederdiniz? Y

Eğitimin muhatabı insandır. İnsan da hem maddi hem manevi boyutları olan bir varlıktır. İnsan olmaya yönelik bir potansiyel ile dünyaya gelen insan yavrusu, ancak maddi ve manevi boyutlarıyla dengelenmiş bir eğitimle, dengeli bir insan olur. Bu yüzden nasıl bir insanın geleceği aldığı eğitimin nitelikleriyle şekilleniyorsa insanların meydana getirdiği toplumun da geleceği, yine insanlara verilen eğitimin nitelikleriyle şekillenir. Eğitimin temel ve en önemli olarak kabul edilen görevi ise kültürel değ

Manipülatif bir kadın! Hedefi olan bir adam! Narsist bir anne! Saplantılı bir aşık! Planlar yapıldı! Ve hiçbirinin sınırı yok!

Aynalara dönüp baktığımda sen vardın Şimdi ise yalnızlıklar doldurmuş çerçeveyi Hep senin yansıman Sen gibi nefesin ensemde. Uçan yapraklar Sanki saçların gibi şen, neşeli Ne tuhaf… Yüzündeki tebessüm gibi ağaçlar bugün.

Bu defter; kişisel dönüşüm, farkındalık ve kendini sorgulamak için sadece bir küçük adım. Yazılarımın yanında onlara eşdeğer soru kalıpları ile harmanlayarak oluşturduğum minik bir destek defteri. Çeşitli sebeplerle uzman desteği alamayan ve alabilen gelişime ve değişime açık kişiler için. Yol uzun. Ve yolda hep kendini arıyor insan. Kendini bulma yolculuğuna eşlik etmesi ümidiyle…

Yetişkin çınar ağaçlarını düşün ve sonrasında Sara'yı, Elif'i, Feride ve Necla’yı. Nasıl da ayrılmak zorunda kaldılar köklerini saldıkları topraklardan. Yeni hayatlarına alışmanın zorunluluğu muydu sessiz feryatları bilinmez. Kişiden kişiye değişen etkileri vardı, zihinlerde ve kalplerde biriken. Paragöz bir sınıkcının nasırlı ellerinde sakat kalan çocuk bedeninin duyulmayan haykırışları, zemheride şehirlerarası otobüslerin buzdan koltuğunda tavana dikilmiş uykusuz gözlerdeki yaşlar olmuştur, gecenin

Tesadüf demişti başlangıçta... Ya devamı? Hamburg, Datça, Sicilya, Capri arasında; birbirleriyle kesişen olaylar zinciri... Aşklar, itiraflar, keşkeler, tutkular, hayaller, yaşananlar, yaşanamayanlar... Yaşamı fark ettiği, kendini sorguladığı anlar ve yola koyuluşlar... Sormuşlardı gazeteciler ona bir gün: “Yeniden dünyaya gelseydiniz ne olmak isterdiniz?” diye. “Hiç. Bir hiç olmak isterdim” demişti. “Ne demek bu efendim?” dediklerinde, “Hiç olduğunuzu hissettiğinizde çok şey oluyorsunuz” demişti gülümseyer

Hayallerimiz bazen farkında olmadan gerçeğe dönüştüğünde şaşırıp kalırız. Belki de bir insanı en fazla mutlu eden de hayallerin gerçek olmasıdır. Ancak hayallerimiz eğer mutsuz ve tatsız anlardan oluşuyorsa ve bu da gerçeğe dönüşüyorsa hayal kırıklığı kaçınılmaz olur. Önemli olan; gerçek ile hayalin sınırlarının bilincinde olmak ve bu tatlı ya da tatsız insanlık ediminin çok zorlayıcı olmamasına özen göstermektir. Buna ilaveten; hayalden yoksun bir hayat da renksiz, siyah-beyaz bir filme benzemez mi? Belki

Kim, bu "BEN"? Sen bir mucizesin! Yaşayan, değişen, değiştiren, düşleyensin! Zihninle, bedeninle, ruhunla eşsizsin... İnanmadığın bir mucizeye şahit olabilir misin? Mucizelere inanırsan, mucize olursun! Yok dersen, sen de yoksun! Kimim dersen, ona dönüşürsün! Her şey fark'etmekle başlar... Kendine uyanmaya hazır mısın? Yeşim, Aylin, Liz, Meryem, Suat, Ayla, Mücella, Sophia ve diğerleri ile tanışmaya, onlar gibi kendinle yüzleşmeye var mısın? Kalbin Bilir!

İnsan arkadaşını tatilde tanırmış derler... Güncesini okuyacaklarınız otuz beş yıldan uzun süredir arkadaşlar. Birlikte büyümüşlerdi, çocuklarını birlikte büyüttüler. Birlikte karada ve denizde, farklı coğrafyalarda tatillere çıkmışlardı ama yetmemiş olacak ki, zorlu koşullarda biri yavru iki köpekle üç haftanın sınavını verdiler. İçlerinden biri bu tatili belki torunlarına kalır, anı olur diye kaydetti. Bu günce abartısız gerçekleri anlatmaktadır.

Aylardan ağustos, güneş tepede. Ekşimiş ter kokusu buram buram, kokuşmuş elbiseleri son deminde. Cennetin çocukları, cehennem müdavimlerinin dilinde olur olmaz çirkin küfürlerde ezim ezim. Merhametin eksikliğinde doğan ucubenin adı zulüm. Görüntüler akıl karıştırıcı. Kelimeler anlam kargaşasında yeni sorular peşinde. “İlkellik kimde?” en büyük soru! Bir dilim ekmeğe uzanan küçük kirli eller, sivri dillerle “Ay bıktık sizden! Yeter” küfrüyle itelenirken, algı operasyonuyla, cımbızlık küçük kelimelerin