Yaratılanlar bazında düşüncenin sınırı yoktur. Mutlaka bir sınır konulması söz konusu ise o da belirsizliktir. İleri giden ya da geri zaman içinde “belirsizlik” diye adlandırılan ya da öyle anlaşılan yapıda ya somut değerlerle ilişkilendirilecek ya da teorik bazda kurallar vb. oluşumlarla açıklanacaktır. Bu durum belirtildiği gibi zamana ve o zaman içinde yaşayan akıllı – düşünebilen canlılara bağlıdır. Bir de bu durumdaki canlıların sahip olmuş oldukları her anlamdaki olanakları da ikinci etmen ve etkendir

Bakara Suresi’nde insanlara sihir öğretmekle görevlendirilen iki meleğin (Harut ve Marut) Kıyamete kadar ayaklarından asılarak cezalandırılmasına neden olan olay nedir? Zühre Yıldızı nasıl yaratıldı? Büyük Patlama’dan önce ne vardı? Varlık âleminin yaratılan ilk mahlûku nedir? Hz. Âdem yaratılırken Cebrail’in rolü neydi? İblis ile Hz. Muhammed arasındaki görüşmede neler konuşuldu? Kabil’in Habil’e olan kini devam ediyor mu? Hz. Âdem, yeryüzündeyken neler yaşadı? İblis, Havva’yı nasıl kandırdı? İnsan, yeryüz

Kastamonu, bir şekilde herkesin dimağındaki bir imge olsa da haritadaki yeri nedense tam koordinatlarına yerleşmeyen bir coğrafyadır. Ya bozkırın kahverengi tonu, ya da tarihteki puslu bir havanın gri tabakası gibi algılanır. Belleklerdeki yeri gibi Kastamonu tarihi de Pandora’nın Kutusu’ndan çıkmayı bekleyen bir gizler yumağıdır. işte bu çalışma ilin yarattığı kültür tarihinin okunur kılınmasını amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda insansız zamanlara kadar geri gidip ili şekillendiren coğrafyanın oluşumun

Limana geldiklerinde yağmur çiseliyordu. Gökyüzü bile ağlıyordu. Yüreğini kopartıp uzaklara götürecek gemi onu bekliyordu. Nasıl bir acıya ve özleme sebep olacağını bilmeden Sare gözyaşları içinde fenere, denize uzanan burnun arkasındaki evlere, sokaklara baktı. Sanki onları bir daha hiç göremeyecekti. İçi nasıl yanıyordu, canı nasıl acıyordu, bunu kim anlayabilirdi?.. Gemi hareket ettiğinde Sare arkasına bakmaktan kendini alamadı. Suların maviliğine, köpüren dalgalarına gözleri takıldı kaldı. Girit, Resm

BEN Çocuktum daha; Kızdım, sinkaflı yazılar yazdım; Sevdim, aşk şiirleri yazdım mahallenin sahipsiz duvarlarına… Mektebe gittim ve Edebiyata merak sardım. Eski kelimeleri çok ama çok sevdim. Geçen yıllarda çok yaralar aldım. Beşimde yetim; on beşimde sınıfta kaldım. Sınıfta kaldığım ve ikmale kaldığım senelerin yazında sanayilerde çalıştım. Sonunda kafayı çalıştırdım; Okudum, dokudum... Öğretmen olacakken öğretmen okuluna gitmeyip asker oldum. Gün geldi işsiz kaldım, gün geldi memur oldum, amir

Yol... Uzun ve meşakkatli Götürüyor ömürden Geçmiyor zaman Geçerek üstümüzden Şaha kalkan atlardan Maziden ün çalar Acı kişner dudaklar Nal kalmamış ayaklar Döver de toprağı Kanla yoğrulan balçıklarda Ne izler bırakır Talikanın gürültüsü Tekerlek gıcırtısı Parçalar yürekleri Diller sessiz Acziyet durağında Dallar, ağaçlar Sallanan yapraklar Ürkek sincaplar Şefliğinde orkestranın Batonunu sallar da rüzgâr Kuşlar ses verir Islık gelir geriden En derinden Saplanır kervanın kalbine Sür

İçinizdeki ışığı yakarak hayata yeniden bağlanmak ve size açılan bazı kapıların farkına vararak geleceğinize yön vermek ister misiniz? O halde hazırlanın, Belki farkında değilsiniz ancak, Açılan Kapılar: Bir bakışta, bir vedada, bir adımda olabilir, Bir çiçekte, bir yüzde, belki de bir sözde, Çözümü yok sandığınız bir meselede hatta aynı düzlemde, Bir nefeste: Açık bir yürekte. Açılan bir elde: Belki sessizlikte; Belki de; Hiç mi hiç ummadığınız bir yerde, öylece...

sevdamızı çamaşır leğeni yaptılar Necati çamaşır suyuna yatırıyorlar kirli ruhlarını çamaşır suyu ne Necati? aşk dediğin bu kadar beyaz olmaz ruhu renkli olana leke yapar bu kadarı aşınıyoruz temizlenme telaşına Necati, aşk dediğin bütün kirleriyle sevişmektir

Bu öykü dizisinde İstanbul’un son yetmiş yılı ve sürecindeki yaşanmış hikayeler mizahi bir dille anlatılmaktadır. İstanbul’un varoşlarındaki yaşamlar, olaylar bazen yazar tarafından, bazen de öykü karakterinin ağzından dile getirilmiştir. Bir emekli, bir esnaf, bir suçlu ya da memur gibi sayısız toplum kesimi, bireylerin köylülükten kentleşme sürecindeki varoluş çabaları, yaşamları, tepkileri bazen dram bazen mizah olarak ele alınmıştır. Gerçek yaşamlardan ve karakterlerden oluşan bir öyküler zinciridir. Es

1999 yılında yaşadığımız Marmara depreminin travmasını attığımızı düşünürken üç sene sonra çok daha büyük bir depremin bizi beklediğinden habersizdik. Depremden bir süre sonra gözlemlediğimiz değişimlerin ardından annem henüz 53 yaşında iken doktorların koyduğu teşhis ile Alzheimer’a olan yolculuğunun nasıl başladığına, yaşının bu hastalık için çok genç olmasına rağmen hastalığın nasıl geldiğine, annemin doğumu ile başlayan hayatında Alzheimer teşhisi konulduktan sonra beş yıl gibi kısa bir sürede hangi aşa

Yağmurla toprak gibi kavuşalım seninle Şu gönlümün derdini konuşalım seninle Kalbim aşk şarkısını sana yazdı dur dinle Gitme bahar yüzlü kız İzmir var gözlerinde Zor zanaattır hece şairliği. Kelimeleri gönül gergefinde nakış nakış işleyecek, inci tanesi gibi dizeceksiniz ki, billur gibi akan, edalı bir pınar tadında okurlara ulaşsın. Tebriklerim alkışı fazlasıyla hak eden şaire ve şiirlerine... Hamza Polat / Şair Yazar

“Sevgiyi yaşamak...” artık özlenen ve az bulunanlar listesine kayıtlı. Akan yıllar içinde kaybolan ve küçük dokunuşlarla yüzeye çıkan anlatılarda, mekânların hayalî yıkıntılarında, başka bir aleme geçmişlerin yaşanmışlıklarında... “sevgiyi yakalamak...” Bir sonra gelenlere; bir öncekilerin yaşanmışlarını; naftalin kokusu içinde bırakmak yerine havalandırıp, bahar kokusu ile... “sevgiyi sunmak...” * * * Satırların arasında “gözlem” mirasımı kabul ediniz.. * * * Anlatılarda, kendinizi veya en yakının

Özügür, ziraat mühendisi olarak tarımda kendine yeterliliğin yitirildiğini, ürün ithal eden duruma gelindiğini, ithal girdi fiyatları nedeniyle maliyetlerin arttığını, üreticilerin üretim yapamaz hale geldiklerini dile getiriyor. Kırdan kente göç yanında, artan nüfusun gıda talebinin karşılanması ve azalan su kaynakları için de planlama gerekli diyor. Tarımın ve kooperatifçiliğin ayrıca desteklenmesinin, üreticilerce kurumsal bir üst yapı oluşturulmasının yolunu gösteriyor. Planlama için 12 adım/öner

Galaksinin bizden çok uzak köşelerinde yaşanan büyük savaşların ve aşkların dünyaya olan yansımaları belki de zannettiğimizden çok daha elem verici olacak. Evrenin hiçbir köşesi güvende ve birbirinden bağımsız değildir. Bunu anlamak sadece zamanın büküm noktalarına ne kadar yaklaştığımızla ilgilidir. Güç ve hırs bir araya geldiğinde akıl ve mantığın insanoğlunun kaderinden nasıl büyük bir hızla uzaklaştığı defaten tecrübe edilse de zaman tekerrüre mahkûmdur. İşte bu roman, sizi evrenin karanlık ve sır

Masallar yalnız çocuklar için değildir. Masalbilim önemli bir bilgi kaynağı olup, Halk Bilimi’nin (Folklor) Antropoloji - Sosyoloji - Edebiyat - Sanat - Müzik - Tarih - Dilbilim - Felsefe ve Mitoloji gibi başka alanlarla ilgili olan ve onlarla benzer yöntemleri izleyen bir dalıdır. Folklorun bir dalı olan Halk Anlatıları dilden dile yayılan bir geleneğin sürdürülmesidir. Bir yazarı ya da yaratıcısı yoktur, kuşaktan kuşağa anlatılarak geçer; ne var ki her anlatışta değişir ve yeniden biçimlenir. Halk Anlatıl

Seçenin seçilenden daha üstün olduğunu anlatamadığınız bir halka, başka hiçbir şey anlatmanıza lüzum yoktur…

Öyle dokunaklı ağlıyor ki yalan Şiir susturabilir ancak Gözyaşlarımda sıfatlar, metaforlar Yalnız gösteriyor pencereler beni Kapı kolları siliniyor ben değince Nereye dokunsam orası Bağdat oluyor

Ben bu kitapta vatanına, bayrağına bağlı bir vatandaş olarak yıllarca Deniz Kuvvetlerinde verdiğim hizmetlerden edindiğim tecrübe ve bakış açısıyla ülkemizde yaşanan toplumsal, endüstriyel ve siyasal olayları naçizane kendimce yorumlamaya çalıştım. Dileğim ve arzum ülkemizin Ata’mızın bize gösterdiği yolda ilerleyip bir an önce en güvenli şekilde demokrasi ve refaha kavuşmasıdır.