Yaşantıların sahte, rüyaların ise gerçek olduğu tuhaf bir gezegen...Dedikodu tarikatlarına bulaşanlar, komşularıyla savaşanlar, zeplinlerde yaşayanlar... Kısaca istisnalar hariç herkesi ve her şeyi içine alan tanıdık bir düzen...İstisnaların ise gücü kadim:Aşklarıyla, tutkularıyla, özlemleriyle, hırslarıyla bambaşka bir yaşam kurma mücadelesi verenler...Gezegendeki sömürü düzeninin çıldırtıcı etkilerini anlatırken kalemini bir psikozun içindeymişçesine oynatan bir yazar...Gezegen, gerçeklerden kopmaya hazır

Uzun zaman önceydi. Mor Bar'da yalnız başıma pinekliyordum, önümde koca bir bira şişesi, yaşamı sorguluyordum. Sarışın, gözlüklü, normal sayılabilecek biri gelip yanıma oturdu. Sigarasından derin bir nefes çekip dumanlarıyla halkalar oluşturuyordu. Sonra o halkaları gösterip bana el işaretleriyle bir şeyler ima etmeye çalıştığını kavradığımı hatırlıyorum. Böyle anlarda aklıma hep şişeye oturtma seansları gelir nedense. Adam kaşını- yordu ve ortam kesinlikle kaşınanlara uygun bir ortam değildi. Biramdan bir

Sırtında ayrı, karnında ayrı yüküyle yürürken tarlaların içinde, bir kuzgun beliriyor kafasının üzerinde. Kuş, feryat edip çırpınıyor tepesinde. Diyor ki kadın: Karanlığın yaslı sesi, bir şeyler istiyor belli ki benden, koşuyor kuşun peşinden. Tarlaların bittiği yerde bir ahır, ahırın içinde gebe bir kadın, avaz avaz sancılar içinde. Bembeyaz elbisesi ala dönmüş kanından. Kuzgun yardım istiyor kadından. Kendi yüküne bakmadan kolları sıvıyor genç kadın ve doğurtuyor diğerini hemen oracıkta. Güzel mi güzel b

Yazılı iletişimin önemi günden güne artarken, en başta büyük organizasyonların daha sonra da küçük kuruluşların çalışanlarının yazılı iletişim becerilerini geliştirmeleri zorunlu hale gelmiştir. Yazılı iletişim günümüzde hızlı ve ekonomik olması, aynı zamanda verilen mesajın herkes tarafından objektif bir şekilde anlaşılması açısından çok önemli bir işleve sahiptir. İletişimin temel malzemesi dildir. Ancak dil sadece bir iletişim aracı değildir. Aynı zamanda toplumların kültürlerini, inançlarını, acılarını

Kalp krizine bağlı inme yaşayan bir ressamın hikâyesiydi. Birden dünyayı sis bulutu altında görmeye başlamış. Her yer kirli ve griymiş. O günden sonra resimleri siyah beyaz yapmış. Renkleri dalga boylarıyla algılamaya başladığında renkli tablolar da yapmış. Çok ilginç tablolar çıkmış ortaya.”İstanbul’a dönsem, insan selinin içine karışıp kaybolsam, ya da ateşe versem kendimle beraber her şeyi, küllerim evrenin her yanına yayılsa. İngilizce bilen tanecikler, Fransızca, Almanca, Çince bilenler ayrı bedenlerde

Bu kitap için yola çıkarken “bir köpek öyküsü” istemiştik yazarlarımızdan. Gelen öyküleri okuyunca, zihnimizde canlanan Yalnızca bir dostluk hik âyesi olmadığını fark ettik. Her öykü farklı bir açıdan ayna tutuyor yüzümüze. Hem sadık dostlarımızla hem de kendimizle olan mücadelemizi dile getiriyor. Yazıya döktüğümüz bu sözlerin çoğalmasını, bizleri aşıp nasırlaşmış yüreklere de ulaşmasını umuyoruz.

Beşinci mi, altıncı mı?Aradığım mevsimNe  zaman kırda bir papatya olsamFallara kurban yapraklarımYa da ne zaman sararsam solsamDüşürmeye korkak dallarım Yeni bir mevsim keşfi...Denizi taşırmayanHiçbir canlıyı geçici kılmayanKendine aşık şiir kuşatmalardaKendi havasını koklayanKimsenin yazına kışına ortak olmayanBaşka bir mevsimHenüz dile dolaşmayan.

'Kollektif akıl ne demek hocam?''Teknik bilgi',dedi.İcatlar o sayede yapılıyordu.Birbirlerinden nasıl haberdar oluyorlardı?'Telefon açarak.''Telefondan önce?''Güvercinle.''Ondan önce?''Dumanla.''Ondan öce?'Habeer edecek bir gelişme yoktu henüz bakınıyorlardı.Tarih haklı nedenlerin yani zihnin başlatığı mevzudan habersiz, bedenlerin sürdürdüğü savaşlardan ibadetti.Sürekli bir şimdinin içinde yaşamaya makhumduk çünkü her defasında dünyaya çocuk olarak geliyorduk.Okuyup yazmayı öğrenmiştim şimdi de sıra ne oku