Bu ilk kitabımı Yaşamamın Güçsel tetikleyicisi olan,anneliği ve koşulsuz sevgiyi bana tüm varlığı ile hissettiren biricik oğlum Efe Ünal'a ithaf ediyorum.Güzel ve iyi hep yanı başında,tüm yaşamın dengeler içinde olsun annem.

I express my gratitude to 'Lazebura' - the Laz association of Europe and Mr. Hasan Çurçava for their assistance in publishing this book. Giorgi Sakhokia Avropaşi Lazuri okokatale 'Lazeburas' do tişineri Hasan Çurçavas, ham kitabişi gamaşkvinus xe na elamçesşeni mevuxvamam. Giorgi Saxoki

Bütün dünyada güneş çiçeği olarak bilinir.Bizde de en çok günebakan diye.Bunun dışında gündöndü ve günaşığı da denir.Ama ilginçtir, sadece Türkçe yazı dilinde ayçiçeği olarak karşılık bulur kendine.Tüm dünyada güneş çiçeği olarak bilinen günebakanın neden ayçiçeği olarak yazı dilinde karşılık bulduğunu dilbilimcilerine bırakalım ve asıl özelliğine bakalım biz:Güneşe benzer günebakan.Adı üstünde güne bakar, güne döner, güne aşıktır.Çiçek kısımları gün içinde güneşi takip ederek doğudan batıya hareket eder.O

Modern dünya düzeninde toplumlar çeşitli yollarla kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Nesilleri kontrol altında tutabilmenin yolu, gıdaların yapıları ile beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi olarak görülüyor. Yarının ebeveynleri olacak günümüz çocukları, doğru veya yanlış birçok bilgiyi yeni nesillere aktararak gelecek kuşakların şekillenmesine aracılık edecekler. Temelleri çocukluk evresinde atılan yanlış alışkanlıklar, sağlıksız ve sağlam olmayan bir geleceğin inşası anlamına geliyor. Çocukluk dönem

Gidiyorum Gilda,bu sefer arkama bakmayacağım,koca yeşil tesbihimi de aldım,yaşlarını sildiğin mendilleri de,ağlıyor musun diye bakmayacağım,Çünkü ağlıyorsun,Gözlerinin buharı yayılıyor etrafa,Nasipleniyor bütün kuşlar,Bilirsin dayanamam ağlamana,Geri döner sarılırım sana,Dokunurum Eylül'ün acımasız bir sabahında,Soluğumsuz kalmış,Kızarmış yanaklarına,Dokunur ve ölürüm,Eylül de ölür, kuşlar da ölür, yağmurlarda,Ne elime el derim, ne cansız bedenime gülerim,Ne de senden giderim bir daha.Ama gidiyorum,ı

“Temmuz ayı başlarında epey sıcak bir gün, akşama doğ-ru, genç bir adam “S” sokağındaki bir pansiyonda kiraladığı çatı arası dairesindeki odasından çıkarak ağır ve kararsız adımlarla “K” köprüsüne doğru yürümeye başladı.Ev sahibiyle merdivenlerde karşılaşmaktan kurtulmayı başarmıştı. Kiraladığı küçük oda, beş katlı yüksek bir bina-nın çatı katındaydı ve odadan çok, bir dolabı andırıyordu. Yemek ve öteki hizmetler de içinde olmak üzere kiralamıştı odayı. Ev sahibi kadın bir alt kattaki dairede oturuyordu ve

Adını duyunca nefesim durur,Kapından girenler huzuru bulur,Sensiz gündüzlerim hep gece olur,Sen benim umudum cennet kapımsın.Sensiz bir dakikam geçsin istememGözünden bir damla aksın istememSonumuz hüsranla bitsin istememSen benim umudum cennet kokumsun.Hayalin hayalim olduğu içinSeni her şeyden çok sevdiğim içinSevdayı bilmeyen soruyor niçin?Sen benim umudum cennet kokumsun.Sen benim umudum cennet kapımsın.

The problematics of religious groups and individuals in approaching religious resources:1. While perceiving religious issues, instead of looking at what GOD, OWNER OF RELIGIOUS DAY, says on these certain issues, the opinions of individuals are taken into consideration and therefore erroneous approaches are made.2. It is the fact that some people who have enough religious knowledge to comment on the principles of religion, while making comments, instead of relying on religious sources, they add something fro

Bir vampir olarak doğdum. Seçme şansım olmadı. Fakat hep bir asi olmaya hazırdım ezelden. Bir kan tiryakisi olmadım gerçekten hiç. Bir gün sihirli bir elin bana dokunup alnıma yazılmış o lanet olası yazgının tümden değişmesini bekliyordum. Bir insana âşık oldum. Delicesine, tutkuyla. Uzun zamandır rehinde olan ruhumun mührünü tümden kaldıracak bir insana.

It is a great venture to speak openly of a personal expe­rience, and we only do so for the following reasons. First, we prefer that our story, which is known in part to some, should be wholly known as told by ourselves. Secondly, we have collected so much evidence on the subject, that it is possible now to consider it as a whole. Thirdly, conditions are changing at Versailles, and in a short time facts whi­ch were unknown, and circumstances which were unusual, may soon become commonplaces, and will lose the

Grimms’ Fairy Tales, originally known as the Children’s and Household Tales (German: Kinder- und Hausmärchen, pronounced, is a German collection of fairy tales by the Grimm brothers or “Brothers Grimm”, Jacob and Wilhelm, first published on 20 December 1812. This first edition contained 86 stories, and by the seventh edition in 1857, it had 210 unique fairy tales.

“Milli mücadelelere şahsi hırs değil, milli onur sebep olmuştur.”M.Kemal Atatürk“9 Ağustosta, 60 İngiliz Kolordusunun ileri hareketini durdurup bozguna uğratan M. Kemal, Conkbayırı’da İngilizleri yenerek bağaza hakim Sarıbayır sırtlarına kesin olarak yerleşmiştir. Bir tümen komutanının üç ayrı yerde, tek başına giriştiği hareketlerle, bir savaşın ve hatta bir ulusun kaderini değiştirecek bir zafer kazandığı tarikte pek nadirdir.”İngiliz General C. F. Aspinall Oglander“Atatürk, tarihin Türk Ulusuna ve insanl

Ayağı olmadan koşmayı hayal eden ampute koşucusu varoluş krizi içine girerek her şeyi aşıp kendini gerçekleştirmek için içindeki hüzünlü beni, toplumu ve bedeninin ona yüklemiş olduğu yükü geride bırakmaya çalışarak içindeki bilinçli ben’e ulaşmak için her yolu dener.Diğer yandan yaptığı haberler ile benliğini topluma atfeden bir gazeteci en büyük hayali olan bilinçli toplum yaratmak için girdiği bu yolda toplum tarafından dışlanarak acı bir gerçekle karşılaşır. Her iki karakterin buluştuğu yer ise hiçbir s

Seyyâhı âlem değilse bile seyyâhı Nepal Muharrem Yellice’nin gezi, gözlem ve araştırmalarının sonucu olarak ortaya çıkan bir eser…Felsefede meşşailik bir ekol yürüyenler, gezenler, gezerek ders anlatanlar demek…Aristoculuk ve Aristo felsefesine bağlı olanlar için de meşşai denir. Birde felsefe tarihinde seyyah felsefeciler var. Platon gibi…Onun yaşlılık dönemi eserinde doğru ve yanlış devlet şekillerini örneklerken duyduklarını veya okuduklarını değil, bizzat görerek, devletlerin yönetim biçimleri ile içi

"Aşk Seni kendimden bile korumayı öğretti bana.Aşk Sevdiğinin bir saç teline bile kıyamamaktı."Demet aşık olmuştu bir kere.En doğrusu vaz geçmekti ama gözü Murat'tan başka kimseyi görmediği için,göze de alamadı.Büyük bir sabırla bekledi,her gün yollarını gözledi Murat'ın.Onun uğruna kariyerinden,şehrinden bile vaz geçti.Sevdiği adamın şehrine yerleşti ve tekrar sevdiği adama bir zarar gelmesin diye kaçtı gitti Adana'dan.Bu saatten sonra artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı."Aynı şehrin havasını solumak

Pisxaloi’nin hatıraları.Ezelden beri candan arkadaşlar Serinyel, Mübin ve Davud “Biz Üçümüz” olmuşlardı. Meğer her birinin ayrı bir maskesi varmış.“Biz Üçümüz” olan üç adet maskeymiş meğer.On yıllar sonra maskeler bir bir düşüyor ve gerçek yüzler ortaya çıkıyor.Ve neredeyse yarım asrın hikayesi son birkaç ayda, bir mağarada Munzur Dağları’nda kimsenin ulaşamadığı o gizli mağarada kaleme alınıyor. “Aman Allah’ım!” nidaları, “Vay anasını!” nidaları, “Olamaz, bu gerçek olamaz!” haykırışları mağarada yankılanıy

Ya senden bir parça bende var, ya da benden bir parça sende var!Evet Ada hepimizin içinde bir parça koparmıştı.Nerden geldik nereye gidiyorduk.Aslında hepimiz aynıydık.Kahramanımız ruh halini bize yansıtmaya çalışırken biz,bizdeki benliğimizi özümseyelim.Biz miyiz aynaya yansıyan yoksa Ada’nın EN’lerimi.Gelin hep birlikte içimizdeki ruh halini kitabın içinden,derinliklerinden çekip çıkartalım,kendimizi bulalım.Ada’nın mücadelesinin hepimize yaşadığımız şu kısacık dünya hayatında nasıl onurlu bir mücadeleye

Masum tebessüm var dudaklarında, Gülümse ay çıksın, sevgi uyansın. Gülüşler raks etsin yanaklarında, Şarkılar mest olsun ezgi uyansın. Neşeyle gülsün o kara gözlerin, Sevgi ile dolsun yürek sözlerin, Aşk bahçemden silinmesin izlerin, Alnıma yazılan yazgı uyansın. Siyah saçlarını sarkıt göğsüne, Mirvarıyla süsle görünsün sine, Gönülleri yakan alevsin yine, Endamını gören güzgü uyansın. Bu kalpte yer ettin bayramın olsun, Salın gel bu yürek hayranın olsun, Çölünde avare ceylanın olsun, Emircan’

Yaşamını tarafsız biz gözle, objektif olarak irdeleme cesaretine sahip emekli bir akademisyenin çocukluk ve gençlik dönemlerini yaşadığı İstanbul’un altmış yıl önceki manzarasını gözler önüne sermekle başlar anlatı. Yaşamımızda derin izler bırakan günlük yaşam kesitlerini eleştiriler bir bakış açısıyla ele alan kahramanımız, yaşamının son dönemlerinde edindiği dostu Doktor Murat Beyle -ki onun hayatı boyunca özlemini çektiği ve ancak yaşamının son çeyreğinde bulduğu dostudur- olan sohbetlerinde hepimizin bi

Herşey yazarın evini düzenlerken bulduğu 1980'li yıllara ait bir tomar kağıtla başlar. Karalamalar, şiirler, desen eskizleri, notlar, çizimler... Kimi yıpranmış, buruşmuş, sararmış kayıtları okudukça yazar anıların bahçesinde dolaşmaya başlar. Okunan hatıralar, onca zamandır yağmuru bekleyen ağaçlar gibi yeniden yeşermeye başlar. Her satırı gerçek olan bu sıradışı otobiyografik romanı okudukça kendinizi duygusal bir lunaparkta geziyor gibi hissedeceksiniz. Bu roman sizi kimi zaman korku tünellerinde ürkütüc