Yalvarırım ne olur yapmayınız, Gülümü dalımda koparmayınız. Beni duyun yanlışa sapmayınız, Gülümü dalımda koparmayınız. Otuz beş sene hayalini kurdum, Kimseye demedim kenarda durdum. Dilimin üstüne kemik, gem vurdum, Gülümü dalımda koparmayınız. Bal çiçeğimin tadı var balımda, O bana yazılmış benim falımda. Hülyamın aşkı karagül dalımda, Gülümü dalımda koparmayınız. Ozan Demin hayatı çile dolu, Aradım bulamadım çıkış yolu. Tutmuyor kırıldı sevdamın kolu, Gülümü dalımda koparmayınız.

Lumière Kardeşler'in 28 Aralık 1895'te Paris'te düzenledikleri gösterinin üzerinden henüz 1 yıl geçmeden, 12 Aralık 1896'da İstanbul Beyoğlu'nda Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk sinema gösterisi düzenlenmiş, devamında 1897 yılının şubat ayında Şehzadebaşı'ndaki Fevziye Kıraathanesi'nde düzenlenen gösteriler temaşanın bir parçası olarak ahaliyi sinemayla buluşturmaya devam etmişti. Dünyada ilk sinema salonu açıldıktan yaklaşık 1 yıl sonra 30 Ocak 1908'de İstanbul Tepebaşı'nda Osmanlı'daki ilk sinema salonu a

Bir varmış bir yokmuş. Elif ve Zeynep adında 2 kardeş varmış. Anneannelerinin masallarını dinleyerek uyurlarmış. Anneanne bu masalları yazmış, Elif ve Zeynep de resimleri çizmiş ve Sevgi Masalları ortaya çıkmış...Once uupon a time there were two sisters called Mira and Lina. They used to sleep after listening their grandmother's stories, And the grandmother wrote the stories, Mira and Lina drew the pictures. Then Love Tales book came out.

"Nostaljik bir hikaye... 1970'li yılların Türkiye'si...Kardeş kavgalarının, anarşi ve terörün kararttığı dünyaların içerisinde hayallerine giden yolu içindeki umut ışığıyla aydınlatan genç bir kızın hikayesi..."

Bir ayın son çarşamba gününde adı konula Son Çarşamba Çıkmazı'nda bütün işler çıkmazdı.Genç kadın komşusuna seslendi, seslendi. Yanıt alamayınca, kapıya vurdu ve kapı ardına dek açılıverdi. "Neredesin komşum hu?" diyerek içeriye bir, iki adım attı. Başını oda kapısından uzattı ve çığlığı Son Çarşamba Çıkmazı'nda yankılandı.Birdenbire kendisini olaylar yumağının içinde bulan Beyza Beyaz, bu vakalar zincirini çözmeye ve failleri bulmaya girişti. Acaba başarabilecek miydi?

Öykülerim, bugüne kadarki yaşamımın içine çok olay sığdığını gördüm. Yazdıklarımın birçoğunu bizzat yaşadım. Terör ortamında yaşadım, bazen ölümle karşı karşıya kaldım. Anıların bir kısmı ise değişik ortamlarda konuşulanlardan hafızama yerleşti. Yaşantım ve gözlemlerim de oldu. Gerçek isimlerin çoğunu korumakla birlikte değiştirdiklerim de var. Anlattıklarım dramatik komik veya değişik şekilde nitelenebilecek olaylardır. Olayların bazıları Kürtçe diyaloglarla yaşandığından bir çeviri sorunuyla da karşı karş

Bir sevda macerası,Bir gönül kavgasıdır, seni delice sevmek..Aklın bedenden devr-î âlemi,Yüreğin acıdan firar planıdır, seni istemek...

Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan sosyal, toplumsal ve siyasi olaylara dair duygu ve düşüncelerini okuyucuyu sıkmadan sade ve esprili tarzıyla aktaran yazar, Gezi eylemlerinden 15 Temmuz darbesine, politikacıların yerli yersiz gaflarından ülkenin geldiği noktaya kadarki süreci tarafsız bir şekilde sözcüklere döküyor. Bunu yaparken de eleştirilerinde yapıcı olmayı ve inceden gülümsetmeyi de ihmal etmiyor.

“Her yıl eylül ayının başlarında Çukurova'da yer fıstığı hasadı olur. Onca zamanın emeği, mahsulü, sevinci birbirine karışır. Baharda tane tane toprağa koyulan fıstığı, yaz boyunca dört beş kez sulamak lazım gelir. Toprağından toprağına ikişer,üçer saatten...”

Yaşanılan olayların hepsi normal geliyor artık ve korkmuyorsun. Hayatından geçip giden yılların özlemini çok derinlerde hissediyorsun. Gözlerin kapandığında çocukluk günlerin geliyor aklına. Neşe içinde geçen bir hayat… Hayaller kuruyorsun doğal olarak. Mis kokulu bahçeler ve oyun oynarken çıkardığınız sevgi dolu sesler. Düşünürken bile gözlerin doluyor. Gülümsüyorsun ve yaşadığın gerçek hayattan uzaklaşıyorsun. Duman ve barut kokusu tekrar burun deliklerini yakınca gerçeğe dönüyorsun. Yine de gülümsüyorsun

Koca mazi taşar dua, yanık her dem El ÂlemGirme kıyamaz şu bahçeye için için bakarken Kubarıp da tam ortasın tarih yazmak kime kiKopar hayat hayret, sürattir, ebr-i bahar akarken

Dört ay aradan sonra ikinci kitabım “12 Eylül’de Öğrenciydim” ile karşınızdayım. Konusu 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi olan kitap, gerçek olayların roman tarzında kurgulanmış bir sunumudur. Kısaca içerikten alıntılar:Türkiye’nin zor yıllarıydı, “Kayıp Yıllar” denilebilir belki, ama “Kayıp Gençlik” ifadesini kabul etmiyorum. Kurtuluş için TSK’nin yönetime el koyması algısı yaratıldı. Toplum Mühendisliği tekniği ile algı oluşturulup kamuoyu desteği sağlanarak 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi yapılmıştır.    Ülke

Bu kitap altı hikâyecik ve bir senaryodan oluşan hayata dair derlemeleri içermektedir.

Türk futbol tarihinde bir ilk!Futbolun Kitabını Yazdım, size sporu tekrar sevdirecek. Bu kitap başta futbol olmak üzere sporun her türü ile ilgilenenlerin başarılı olmaları için yazıldı. Zengin içeriği ile 75 farklı konuda müthiş bilgiler içeren bu kitap tüm spor branşlarında başarılı olmanın şifrelerini açıklıyor.İddia Ediyorum!Bu Kitabı Alıp Okuyan Ve Tam Olarak Uygulayan Her Genç Profesyonel Futbolcu Olacak.Dünyanın en büyük futbol takımlarından Real Madrid kulüpte çalışan tüm futbolcularına futbolla ilg

Sincap Tontik arkadaşı tatlı Ponpon’la oynamayı çok ister ama bunu biraz kırıcı bir şekilde yapar.Tatlı Tavşan Ponpon hayal kırıklığına uğrar hatta arkadaşıyla konuşmayı bile reddeder.Bu sevimli kitap, arkadaşını üzen Sincap Tontik’in hikâyesini anlatıyor.Arkadaşlık sevgisi çocuklarımıza aşılayabileceğimiz en güzel öğretilerden biridir.

“Alişan Karahan'ın öykülerinde Çukurova’nın izlerini bulabilirsiniz. Efsanelerden, mitlerden, anlatı geleneğimizin unsurlarından izler taşıyan bu öykülerde insanın yüreğine dokunan bir yan vardır.Anlatıcının kendini hissettirdiği bu öyküler geleneksel anlatı çizgisinde ilerlemekte bana göre. Öykülerin sonunda insana ya kıssadan hisse bırakan ya da hüzünlü bir uyanışa vesile olan bu öyküler dikkatli okunmayı hak ediyor. Tavsiye ederim."Semrin Şahin

1964 Yılı. Ceyhan Lisesi. Ortaokul birinci sınıf. Orta sıranın arkasından 12 yaşında bir “Adam” ayağa kalktı. Tane tane, dolu dolu konuşuyordu. Sonra yazdığı kompozisyonu okudu. Seçtiği sözcükler, kurduğu cümleler bize yarının bir yazarını müjdeliyordu. O öğrenci Alişan Karahan’dı. Bugün o Alişan bir yazar ve şair olarak karşımızda. Türkiye insanının, ezilen halklarının, emekçilerinin sorunlarının sözcüsü olarak eserlerini veriyor. Önceki iki eseri bedo’nun düşü ve gidenlerin ardından’ da olduğu gibi bu ese

Kitabın doğuşu çevremi, insanları gözlemledikçe onları dinledikçe ortaya çıkan kişisel ya da toplumsal olayların şiirsel dışa vurumun ortaya çıkışıdır. Şiirlerin her biri aslında bir insanın ruh halinin yansıması ve her bir şiiri okurken bir kişi ile sohbettesiniz.Kimi insanla aşkı yaşarken bir diğeri ile isyanı tadabiliyorsunuz, belki de ruhi dinginlik veren bir kişi de karşınıza çıkabiliyor.Az önce dediğim gibi her şiir aslında bir insanla diyaloğun özeti…

Gel, seninle bir yolculuğa çıkalım Dostum.Çıktığımız yolculukta ayağımıza değen tüm o taşları, gülerek başlayıp da ağlayarak bitirdiğimiz yolumuzu düşünelim.Takılı kaldığımız acımızı, affedemediğimiz o insanları ve tüm çabalarımızı… Biraz yarım kalan hikâyemizi hatırlayalım. Hatırlayalım o bitmeyen dertlerimizi ve kanaması durmayan yüreğimizi, uzun yolculuğumuzdaki derslerimizi ve tecrübelerimizi yarınımıza da dâhil ederek. Veda etmek istediklerimize, hayallerimize dâhil ettiğimiz kişilere ve giden herkesin

Artık bazı sırların ortaya dökülme vaktidir. Kulağınıza fısıldıyorum şimdi. Doğruları keşfe çıktığım sırlar ülkesinde,Benimle bir seyahate var mısınız?