Demiray Uyer İzmir’de doğdu. Lise eğitimini Karşıyaka Lisesi’nde tamamladı. 1967 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu ve İçişleri Bakanlığı’nda göreve başladı. Yetmişli yıllarda Ankara İl Nüfus Müdürü olarak görev yaptı. Daha sonra İçişleri Bakanlığı’na geçerek oradan emekli oldu. Demiray Uyer sanatın bütün dallarıyla ilgilenmiş ve arkasında tiyatro formatında yazılmış 16 eser bırakmıştır.Prof. Dr. Gülten Uyer

Hüzünlü bir şekilde penceresine yağan yağmuru bir süre izledi. Aşk acısı ile kalbinde sanki fırtınalar koptu. Tutku dolu aşkı yüzünden düşüncelerine söz dinletemedi. Kalbinin haykıran sesini susturamadı. Hasret acısı ile yüreği yandı. Bu kadar acıya kalbi ne kadar dayanabilirdi. Bilmiordu... Sonrasında ne mi oldu?Aşk nedir? Sorusuna cevap bulacağınız ve heyecanla okuyacağınız derin bir şak hikâyesi.

“Zeki’yle Zeynep bu haberi annelerine bir an önce vermek için yarışa girdiler. Filiz Hanım kapıyı açınca da ikisi birden aynı anda konuşmaya başladılar. Filiz Hanım onların bu haline gülmeye başladı. Sonra da, “Size güzel bir haberim var çocuklar. Bu kampa biz de katılmaya karar verdik. Hem öğretmeninize yardımcı oluruz. Hem de yiyecek için haberleşmeyi sağlarız diye düşündük babanızla.” dedi.Çocuklar,“Yaşasın!” diyerek annelerine sarılıp öpücük yağmuruna boğdular.Zeki ile Zeynep doğa meraklısı ikiz kardeşt

Farklı yaşamlara sahip insanların yolları tesadüfler sonucu kesişirken büyük sırlar ortaya çıkmaya başlar. Tesadüflerin bir araya getirdiği insanlar bir yapbozun parçaları gibi birbirlerinin geçmişlerindeki eksik parçaları tamamlarken korkularıyla yüzleşirler. İntikam ve aşk duygularıyla yönlenen yaşamlar, sonrasında vicdan hesaplaşmalarına dönüşür. İyi ve kötü iki zıt kardeş olarak insanların iç seslerinde zaaflar üzerinden yönetimi ele geçirmeye çalışırlar.“İnsan bir kez gücünü keşfettiği zaman korkunun y

- Niye kalktın ki? Henüz çok erken, yat kızım.- Tavuğu görmek istiyorum.- Tavuk değil Zülfü’nün çalar saatiymiş.- Her sabah böyle ötecek mi?- Ne yapsın yavrum? Uyuyup kalmasın diye... İşe gidiyor...- Artık bizimle mi yaşayacak?- Kendisine bir ev ayarlayıncaya kadar...Kapı hiç bilinmedik bir şekilde çaldı. Babam mıydı acaba? Hayır, o böyle çalmaz... Herkesin kendine has bir temposu vardı.Kapıdaki bilinmedik tempolu, bekçi üniformalı yaşlı adam:- Zülfü burada mı oturuyor?Dayım, densiz bekçinin uzattığı kutuyu

Cemil Yüksel bu frekans ve bilince geçişini, Türkiye’nin 5. boyuta geçişi ile ilgili olduğunu düşünmektedir.Türkiye’nin kristal çağa geçişi.Bu kitabın yazarı, 45 yaşına kadar spiritüel dünyayla hiçbir bağlantısı olmadan yaşamış, ancak bu yaşta ve bir anda ruhsal aydınlanmayı deneyimlemiş bir ışık işçisidir, ışık taşıyıcıdır.2005 yılından günümüze, tüm yaşadıklarını sade bir dille anlatmayı başaran yazar, oldukça zorlayıcı bir arınma sürecinden büyük bir tahammülle geçmiş ve bugünkü Teheta bilinç seviyesine

Ağam! Ağam!- Kimdir o?- Ağam hele bir kapıyı açasan ve bize yardım edesen gurban olam ağam!Ahmet Öğretmen, hemen yatağından doğruldu ve elbisesini giyerek kapıyı açtı.Kapıda bekleyen bir adam, bir kadın ve kadının kucağında ise küçük bir kız çocuğu vardı.Ve kız çocuğu acılar içinde bağırıyordu. Belli ki bir sancısı vardı.- Buyurun ne istiyorsunuz?- Ağam çocuği yılan sokmuştur, yalvarıram bize yardım edesen.- Peki, buraya, bana niye geldiniz? Ben ne ağayım ne de doktorum?“Solcuların bakkalına, ÖZGÜR BAKKALSa

Gecemin ayazı,Şarabın tadı avuç içlerinde öyle bir içten kiMavi usuldan usuldan geziyor dudağımda.Turuncu inançların hülyasındayım seninleKeyfim yerinde yaramazlığı seven bir çocuğum.Şarabımın kadehidir gözlerin,Kimseye göstermediğin hassasiyetin,Kadehimin kenarına işleniyor.Söyle bana ırmaklar güzeli,Arzularımız,Tanrı’nın gündemine bir başkaldırı mıdır?Yıldızlar birden çok kayıyor gecemizde.Söyle bana umutlarımın gökkuşağı,Trenler,Bizimle uçsuz bucaksız hayallere mi yol alıyor?Ufkun ışıkları bize mi seslen

İnsanın, hayatta karşılaştığı her türlü sorunun çözümünde dinden ve maneviyattan destek alması son derece doğal ve olağan bir durumdur. Ancak sorunlarla başa çıkmada yardımcı bir kaynak olan dinden yararlanabilmek ve insanın içinde var olan maneviyat potansiyelini ortaya çıkarabilmek herkesin tek başına ve her zaman başarabileceği bir durum değildir. Bu yüzden insanlar yaşadıkları uyum sorunlarıyla ilgili olarak zaman zaman profesyonel yardıma ihtiyaç duyabilmektedir. Bundan dolayı özellikle hastalar hastan

Ve gittin…Altı üstü bir gidiş derler, oysa yanında götürdüklerin ve bıraktıkların.Acıdır, hüzündür, korkudur, umutturSanıyorsun ki her şey bıraktığın gibi, mevsimler, sular, toprak, oyunlar ve başkalaşımlar.Yeni varlığının hayalini kurarsın her adımda uzaklaşarak anılarından ve yaklaşarak yeni ‘sen’e…Korkularımız vardı, umutlarımız, heyecanlarımız, sevdamız hala aklımızdaki gibi mi varlığın mı güzelleştirdi onları, sahi onlar öyle miydi?Gidişin öldürmedi beni ve diğerlerini.Dönüp bakmaya yüzüm var mı? Yüzle

Yıllardır insanları, çeşitli Sosyal Medya Kanalları üzerinden sözlerle, resimlerle ve yazmış olduğum kitaplarımda, gerek subliminal mesajlar ile gerek ise gözlerinin önlerine sürerek, yazdıklarım ve paylaştıklarımla uyarmaya, uyandırmaya ve hazırlamaya çalıştım.Ne yazık ki, beyinleri manipüle edildiklerinden dolayı çoğu, belki de hiçbiri, anlamamıştır. Beyin hücreleri doğruları algılamada büyük güçlük çekiyor. Gerçekleri umursamadan gülüp geçip, yalanlara inanıyorlar.17 senedir araştırıyorum ve edinmiş oldu

Daha beş yaşındayken başlayıp uzun yıllar bende hâsıl olan, birebir yaşadığım gerçek olan manevi sırlardan oluşan gerçek hayat hikâyemdir.

Kardeşleriyle çok vakit geçirmezdi Eşref. Onun dünyası gazeteleri, mecmuaları, romanlarıydı. Onlarda bulurdu kendini. Kendi iç dünyasında yaşardı daha çok. Ne üzüldüğünü belli eder ne de sevindiğini.Kardeşi için üzülüyor, endişeleniyordu. Hayat onu hep sevdikleriyle mi sınayacaktı? Önce, o daha küçücükken almıştı babasını elinden. Ya şimdi kardeşini de alırsa? Düşünmek bir kenara dursun aklına geldikçe yakar sigarasını alırdı eline romanını. Kafasını dağıtır, ümitsizliğe kaptırmamaya çalışırdı. Bu gibi hiss

Kars; Engin, eşsiz ve sessiz Uzakta, yalnız ve ıssız Kars; Birlikte yaşayabilmenin onuru Bir Malakan'ın Azeri'ye selamı Kars; Türbedarı ki ol zat-ı ali Ebu'l Hasan Harakani Kars; Geniş kaldırımlar, uzun caddeler Her yanda Baltık mimarisi evler Kars; Evim, eşiğim, atam, anam Yeim, yurdum, elim, günüm

Yaptığın bir şey için pişman olmak, yapmadığın bir şey için hayatın boyunca pişman olmaktan daha iyidir.Basit gibi görünen ancak içinde tüm hayata yön verebilecek bir derinlik taşıyan yaşam felsefesi.Tarık'ın hayatının bir kısmı aslında mutlu yaşam felsefesini anlatmaya çalışıyor.Okurken içinde kendiniz bulacağınız, belki de düşünüp de yapmadığınız ne kadar çok şey olduğunu size hatırlatacak bir hikâye.Bugün mağdur olma!Hataların için suçlu arama!Sorumluluk al!Aklından geçenleri söyle ama doğru zamanda doğr

ODTÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 1982 yılı mezunu. Özel sektörde çeşitli firmalarda Kalite Bölümlerinde çalıştı. Kişisel Gelişim ve Spiritüel konularda çeşitli eğitimler aldı. Bu Kitap; Varlığımı Onaylıyorum Ben Değerliyim Kendimi Seviyorum Diyebilmeniz ve Hissedebilmeniz için yazıldı, henüz diyememiş olanlar için. Hayat yolculuğunuzu önemseyin çünkü çok kıymetli. Herkesin hikâyesi çok kıymetli yoksa burada Dünya'mızda olmazdık.

Şu an elinde dünyanın en iyi kitabını tutuyorsun. Hüseyin Yiğit Yılmazer'in ilk eseri ve bu serinin ilk kitabı olan BİLİM TARİHİNE YOLCULUK kitabı ile tarihin bilim kokan kapılarını hep birlikte aralayacağız. Çizimler Tuğçe Yılmaz'a ait. Zekâ küpü Nicola Tesla'dan tutun çağ değiştiren zekâsıyla Albert Einstein'a, Müslüman Zekâ El Cezeri'den satranç kralı Sissa'ya, fizikten matematiğe, eğlenceden düşünceye yani hemen hemen aklınıza ne gelirse bu kitapta var. Gel ablam gel babam! Ne ararsan buradaaaaaaaaaaaaa

Kaderin cilvesi düştünse aşka O başka bir yerde, sen de bir başka Diyorsan yanımda olsaydı keşke Zaman, mekân, şartlar olduysa engel Kitabın görüşsün yüzüne bedel Düştünse gurbete, rızık peşinde Ayrıldınsa sıladan, genç yaşında Görebiliyorsan yalnız düşünde Vuslata ermene, yollarsa engel Kitabın kavuşsun tenine bedel Karşı durmadınsa, zulüm edene Bir de dilin ile demeyi dene Ona da yüreğin yetmiyor mu ne! Hakk'ı söylemene, korkuysa engel Kitabın haykırsın diline bedel Kırdınsa kalbini k

Alin telefon ile görüşmek için dışarı çıktı.Sırtı bize dönüktü, bir el silah sesi geldi. Hepimiz Alin'e baktığımızda kanlar içinde yerdeydi. Hemen üzerine koştum, boynundan vurulmuştu. Aranmamız olduğu için Rüzgâr'ı aradım, olayı anlattım. Kardeşi Doktor Caner ile beraber geldiler, arabaya binip özel hastaneye geldik.

Gelmiş ile geçmişin, hasret ile buluşmanın, yaşam ile ölümün halleştiği zamanlardı. O sessizlik en öğretici en vakur ibadetti. Her yaşanan, insanın içinden bilmediği bir köşeyi aydınlığa çıkarıyordu. Bu yüzden her yaş alış önemliydi aslında sadece kutsanan gençlik değildi insan ömrünün altın çağı.