Duygular şiirlerle kelimelere dökülür. İçimdeki duyguları; kelimelere, cümlelere ve dizelere döktüm. Duygularım kalem oldu, şiirlerim ise aşk nağmesi... Sevinçlerimin, kederlerimin ve hasretlerimin duygu dolu yüzü oldu şiirlerim... Yazdığım her bir şiirle ruhum nefes aldı, yüreğim huzur buldu. Şiirlerim; bir çocuk masumiyeti sevinci ile beni yeni şiirler yazma heyecanına sürükledi.

Yıpranınca, biz farketmeden şiirimiz, şiirden atıldık ikimiz şimdi o şiirden eksiğiz. Çıkınca önce ben, sonra sen mısraların arasından, kalmadı şiirimiz. şimdi o şiirden eksiğiz. Şiirimizin olduğu sayfası kitabın, yırtıldı rüzgâra kapıldı, savruldu. Şimdi eksiğiz o şiirden sen ve ben, unuttu o şiir bizi

Divan şiiri hakkında kolay okunur, kısa yazılar yazmayı seviyorum. Genç okuyucu zorlanmasın, elinden bırakamasın; böylelikle Divan şiirinin içine girsin, merak etsin, ilgi duysun istiyorum. Zevk almaya başladı mı arkası gelir diye düşünüyorum. Belli bir birikim gerektiren akademik yazılar gençlerin yeterince ilgisini çekmiyor. Bunları kendi tecrübelerimden biliyorum. Benim Divan şiirine yönelmemde Mehmed Çavuşoğlu'nun Divanlar Arasında kitabındaki yazılar etkili oldu. Deneme tadındaki bu yazıların her ay de

Günümüzde her ne kadar bilgiye ulaşmak kolaylaşmış ise de, yine de çeşitli zamanlarda yayımlanmış olan bildiri ve makalelere ulaşmak her zaman kolay değil. Bu sebeple, ben de birçok meslektaşımın yaptığı gibi zaman zaman bunları kitap olarak yayımlamaktayım. Elinizdeki Makaleler de böyle bir ihtiyaçtan doğdu. Bakıldığı zaman, bu makalelerin çoğunun edebiyatla ve özellikle Eski Türk Edebiyatı alanıyla ilgili olduğu görülecektir. Ancak Halk Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı, Dil alanlarını ilgilendirenler de var

AKIL Akıl; ruhun emrinde, eşsiz bir neferdir. Akıl; Allah'ı bulmakta, zümrüt taşlı cevherdir. Lakin haddi aşarsa, keskin bir neşterdir. Kim aklını put kıla, işte o bir esfeldir.

Ne zaman kaçacağız maveraya ne zaman? Bize neden böyle düşman kesildi zaman? Hazar'ın sularında ne zaman yüzeceğiz? Işıksız sahraları ne zaman gezeceğiz? Aşacağız bekli de dünü yarını günü, Ölümü aşacağız, öldürerek ölümü. Yaradan sevenleri, daha fazla severmiş... Bize ne kadar güzel, ne çileli yol vermiş... 1993

Ahmet Yanar ve İmat Semin Bayatlı'nın ortaklaşa hazırladıkları Irak Türkmen Edebiyatında Çağdaş Hoyratçılar (Ankara/Kerkük, 2019) adlı bu çalışma, mahiyeti itibariyle hem bir şairler ansiklopedisi, hem de bir hoyrat seçkisidir. Irak Türklerinin edebiyat tarihinde yer alacak, bir boşluğu dolduracak çok önemli bir yapı taşıdır. Zira bu eserle biz, Irak Türklerinin her türlü zulme, baskıya, yokluğa yoksunluğa, mahrumiyete rağmen bilinçli bir millet olmanın gereğini yaparak kendi dillerine, kültürlerine, edebiy

Kaliteli şiir yazmak, güzel şiir okumak herkes için söz konusu olamıyor. Bu çeşit eylemlerin gerçekleşmesi bir kabiliyetin varlığı ile mümkün. Böyle düşünmeyenlerin fikirlerine de itibar edilebilir. Çok çalışmak ve azmin zirvesinde dolaşmak yoluyla şiir dünyasında varlık gösterenlerin kimliklerine antolojilerde rastlayabiliyoruz. Temelde dile ve duyguya dayanan şiirin dünyasına girebilen kimseler, orada sürekli kalmanın yollarını da canlı tutma düşüncesi içinde olurlar. Şairlik vasfı dolayısıyla şairlik un

Hayat ağacımın farklı mevsimlerinde, yaşanan, tanık olunan, Hayaller, yaşanmaması gerekirken yaşananlar, yaşanamayanlar, yarım kalmışlıklar erken gelmek, geç kalmak döngüsün-de sancılar. En önemlisi, insanın kendi içinde kendini yitirmesiydi. Sayısız iklim, her bölge ve mevsimden topladım kendimi. Ağır geldi yüreğime yüküm taştı. Kalem, kâğıda koştu. Yüreğimden dökülenler sizde kalanlar hâlâ bende. Acara'lı, Palavandishvili ve Khimshiashvili hanedanları mensubu Salihan...

Tarih ilmi ile haşır neşir olan her münevver bu ilmin olmazsa olmazının şâhitliklere dayalı olarak yazılması olduğunu bilmelidir. Üzerinde çalıştığımız eserin sahibi İbn Fazlullah el-Ömerî, bu durumun en tasdiki alâmetidir. Zira sultanlığın dîvân kâtiplerinden birisi ve kâtib-i sırrdı. Söz konusu özelliğini kullanarak bu dev eseri ortaya koymuştur. Ansiklopedi tarzı İslâm tarihçiliği yazımına hizmeti asla göz ardı edilmeyecek olan Mesâli-ku l-Ebsâr fî-Memâliki'l-Emsâr, dipsiz ama dalgalı bir devrin muhakeme

Hocamız Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal 1958 yılında Denizli'nin Buldan İlçesi Narlıdere Köyü'nde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta ve lise eğitimini Denizli'de tamamladı. 1976 yılında Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü'nde üniversite hayatına başladı. 1980 yılında Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Kürsüsü'nden mezun olduktan sonra aynı yıl Yüksek Lisans ile başlayan akademik hayatı 1983 yılında Elazığ'da Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde Araştırma Görevlisi olarak devam etti. 1984 y

Baybars'ın hayatı romanlara konu olacak kadar maceralı bir geçmişe sahiptir. Sabrı, hırsı, zeka ve cesareti ile karşılaştığı bütün bu zorlukları aşan Baybars, köle olarak başladığı hayat merdivenlerini sultanlık makamı ile taçlandırmayı başarmıştır. Mansura'da Haçlıların, Ayn-Calut'ta ise Moğollar'ın yenilgiye uğratılması başta olmak üzere pek çok önemli olayda Bahri Memluklerini, sevk ve idaresiyle harekete geçiren lokomotif güç olarak öne çıkmıştır. Sultan ol-duktan sonra öncelikle devlet içerisinde birl

Elinizdeki bu kitap, başkanlık yaptığım dönemlerde, cezaevinde birlikte kaldığımız Ülküdaşlarımın da özverili davranışları ve destekleriyle, cezaevini gerçek anlamda birer TAŞMEDRESE haline getirmemizin delili de sayılabilecek eğitim sohbetlerinden, seminerlerden, kitap özetlerinden oluşan, ayrı ayrı ve -sizlerin de takdir edeceğinize inandığım- önem arz eden konuları bünyesinde toplamıştır. Bu kitap nasıl meydana getirildi? Tarihi bir sorumluluk olduğu şuuru ile açıklamak isterim: Cezaevinde, Ülküdaşlarımı

Anadolu'nun Doğu'sunu iki koluyla saran Palandöken Dağı, eteklerinde büyüttüğü Erzurum şehrini ana şefkatiyle kucaklar. Erzurum, tarihin kendisine emanet bıraktığı geçitlerin, yorulmayan, yılmayan muhafızıdır. Şahların, imparatorların ve sultanların asırlar boyunca süren hâkimiyet kurma mücadeleleri, misafirlikten öteye geçemez. Geçidi bekleyen şehir, ev sahibi olan Türk gelinceye kadar, emanetine sahip çıkar. Palandöken Dağı, karın, ayazın ve geçit vermeyen tipilerin yurdudur. Baharla birlikte beyaz örtüs

Bilindiği üzere, bazı şiir kitaplarının adı, o kitapta yer alan popüler bir şiirin adından gelmektedir. Bu kitapta da, kitap adıyla aynı adı taşıyan bir şiir bulunmakla birlikte, kitaba Kabak Tadı isminin verilmesinin asıl amacı, bazı okurlara ne de güzel bir kitap başlığı, bu adamın şiirleri gerçekten kabak tadı vermişti zaten deme fırsatı vermek; onların sesi olabilmekti. Malumunuz şairler bazen halkın sesi olmak durumundadırlar. Önceki kitaplarımdaki şiirler daha ziyade gurbetçi sorunları ile yerel konu

İnsan, geçmişin izini taşırken geleceğin hayalini kurmadan yaşayamaz. İnsan, yaşadıklarını hep biriktirmektedir. Bu biriktirmeler bazen kayıt altına alınırken bazen de zihin dünyasındaki belleğinde saklamaktadır. Duygu dünyası zengin olan insanların yazdığı şiirler, bazen dillerden dillere name olup dolaşırken, bazen de kaybolup gitmektedir. Kayıt altına alınabilenler hariç tutulmalı. Söz uçar, ama yazı kalır düşüncesi, her kalem ehlinin benimsediği bir düsturdur. Anadolu kültüründe büyük bir yer kaplayan d

Yine bir istasyondayım. Başım dumanlı. Yüreğim viran.Birbirine eklenmiş acılarımın açtığı yaraların bezediği birbirinden ağır yük vagonları. Bir tren daha geçiyor gözlerimden. Sen ve ben ay yıldızlı penceresinden bakıyoruz geçmişe, geleceğimizin olmayacağını bilmeden.Konuşmuyoruz hiç. Mutluyuz galiba. Tren düdüğü bıçak gibi kesiyor sessizliğimizi. Tekerleklerin döndüğünü hissediyorum, benden uzaklaştığını sezdiğim gibi. Siyah is yapışıp kalıyor genizlerimize. Oldukça keskin rayihası, durmadan ihanetini fısı