Tüm insanların gözlerinde saklı bir amaç var. Yürüyenlerin, koşanların, spor yapanların, araba kullananların... Hepsi bir şekilde var olmak istiyor ama çoğu var olmaktan ne anladığı hakkında kesin bir yargıya sahip değil. Evet, bir şey olmak istiyorlar ve bu olmak istedikleri şey varlığın ta kendisi ama varlık hakkında en ufak bilgileri dahi yok... Biri kavga ediyor, diğeri yere tükürüyor, bir başkası ise sokaktan geçen kadınların kalçalarına dikkatle bakıyor... Hepsinin ortak bir amacı var. Bir şey yapıyo

Bir ülke kuruyoruz. Kral Baba'nın adil ülkesini. Bu ülkede kadın erkek, zengin yoksul ayrımı olmayacak. Topraksız köylülerin toprağı olacak. Bu benim değil, kral babanın düşüydü. Adalet olacak ve herkes hakkını alacak. Okullarımız olacak, bu ülkede bilim olacak. Küçük çocuklarımız büyük buluşlar yapacaklar. Artık savaş olmayacak ve kabileler birbirlerini öldürmeyecekler. Düşman çok güçlü. Savaşmak gerekecek. Ben özgürlük ve eşit yurttaşlık için sonuna kadar savaşacağım. Kazanırsak özgür olacağız. Benimle kr

Sevmiştim ben Ayazı tufanı yağışı karı Güzelin güzelliğini görebilmek Nasip olmaz her kula İçimdeki arayış dibe vurdu Yargıç değilim, yargılayamam Avukat değilim, savunamam Suçumuz Yaşamak mı? Karabasan Anılarım olmasa Çıldırırım Kendime ve zamana tanığım

Sevgi ne demekti? Emekti sevgi, değer vermek, düşünmekti. Seni kendi gibi, seni kendin gibi görmen demekti. Hayatını paylaştığın ya da sonsuza dek ayrılmayacağınıdüşündüğüninsan,iştesevgibu. Güniçinde hep aklına gelir, sesini duymak, yüzünü görmek istersin. Sanki bir parçanmış gibi sürekli yanında olması sana güç verir. Güzel giderse tadından yenmez. Hayat bir başka güzel olur. Varlığı ne kadar güzelse yokluğu da bir o kadar kötüdür ki çekilir değildir. Sevginin girdiği kalpte mantığa yer yoktur. En çıplak

koca bir kent gibi yandım için için gözlerin yüreğime damladığında çelişkisiz bir ölümdü benimki kurumuş hayaller var boynumda hiç doğmayacak güneşim var omuzlarımda uçurum bilenirim her yeni güne uzak tut beni baharlarından düne dökülür çiçeklerin henüz yağmadı bizi kavuşturacak yağmur labirent çıkmazıdır sokaklarım adresimi bulamam kendimde bir baharı tükenirim bir seni hep uzak diyarlarda kalırım yanı başında kuşanırım acılarımı koca bir kent gibi sürgüne çıkarım gözlerin damlar oracıkta ben düşlerimi yi

Söylem , düşüncenin biçim kazanmasıyla oluşur. Biçimin oluşmasında zaman başat bir değişkendir. Bu nedenle saat sorulduğunda geçmişe beş var diyen adam orta yaş krizine deva olma çabasındaki genç dilbere teslimiyetin hemen öncesinde zamanı durdurarak aşk olmaa bile aşka , vefa olmasa bile vafaya , sadat olmas abile sadakate dair kendince özgül bir söylem oluşturuyor. ... Allaatin Topçu birbirini tamamlarken ayrı düşmeyi gözlan iki romanında ( Güzel/Tatlı Çağ 1 : Saat Durunca - Güzel Çağ 2 : Gerçek Soyunun

Bu sabah uyandığımda kendimi kırk değil seksen yaşına girecek bir kadın gibi hissettiğimi fark ettim. Ne içimde uçan kuşların cıvıltısı ne de kelebek gibi kanat çırpan bir ruhum vardı. Hepsini tüketmiştim kırk yılda. Ne ruhumun elinden tutup onu kaybolduğu girdaplardan çıkaracak bir mecalim vardı ne de yeni yaşımın heyecanıyla içimde pır pır eden bir yürek. Yenilenmiyordu ruhum, yeni bir yaşa girmenin heyecanını taşımıyordu yüreğim. Kırk yıllık yitik bir kadındım. Hissettiğim sadece buydu.

Koşuyor altı yaşında bir oğlan Uçurtması geçiyor ağaçlardan Siz de koşmuştunuz bir zaman Çocuklara kıymayın efendiler - Nâzım Hikmet Değerli Arkadaşım Niyazi Nefi Kara'nın, bu çalışması kanımca hukukçulara yeni bir görev veriyor. İnsan haklarına dayalı bir hukukun inşası için parlamentoya da görevler düşüyor. Askerliğin zorunlu bir hizmet olduğunu da düşündüğümüzde, özünde gönüllü ama fiilen zorunlu bir hizmet için askere uğurladığımız çocuklarımızın, nedeni ne olursa yitirilen yaşamlarının bir değeri ve

Paslanmış gümüş tahtınının sağına parmaklarını vurarak ritim tutuyordu. Başını çevirdi, eskiden tavana kadar vitral camlarla çevirili yüksek salona baktı. Camlar parçalanmıştı. Önceden camları tutan, demir iskeletlerin hepsi yanmış, parçalanmamış olanların arasından beyaz kar taneleri süzülüyordu. Tahtının her iki tarafından,salonun ortasındaki altın fıskiyeye uzanan su donmuş, imparator askeri şeklindeki fıskıye ise kırılmıştır. Sade tahtından kalktı ve merdivenleri yavaşça indi. Gri kürkü arkasında sall

Bir hoşçakal her şeyi bitirir miydi? Biriken anıları yok eder miydi? Oysa Leyla unutulmaz bir idoldü. Bir gün, Florya sahilinde koşarken, bir sabah elinde sigarasıyla dalgın, plak dinliyordu. Akşam saatlerinde, sarayın yeni prensesi oluyor, harem odalarında dolaşıyordu. Ağrı Dağı'nın beyaz zirvesi bile onu yansıtıyordu. Ve önemlisi, acemi bir aşığın kalbinde atıyordu. Keşke her şeye bu kadar sinmesiydi. Ellerinde hala onun kokusu vardı. O birçok yerdeydi. Karşıdaki vişne ağacının dallarında, kayısının tad

Sığın sen de içindeki göğün mabedine ve ağla Ağıtlarını dök diz çök ve ilen yılgın putlarına Sonra vur asanı yar sularımı baştan başa Yürü içimin okyanuslarına her şeyi unut orada Şimdi bırak sarınsın herkes içindeki yaralarına Yine de biliyorsun yollarımı bilediğimi sarı bir ayla Kalbime bahar kuşlarının konduğunu ısrarla Yine ve hep içimdeki göçün dervişiyim ahlarla İşte fırtınalardan topluyorum kendimi beni sakla Ah beni bul beni vur ve beni bana yasakla

Söylem , düşüncenin biçim kazanmasıyla oluşur. Biçimin oluşmasında zaman başat bir değişkendir. Bu nedenle saat sorulduğunda geçmişe beş var diyen adam orta yaş krizine deva olma çabasındaki genç dilbere teslimiyetin hemen öncesinde zamanı durdurarak aşk olmaa bile aşka , vefa olmasa bile vafaya , sadat olmas abile sadakate dair kendince özgül bir söylem oluşturuyor. ... Allaatin Topçu birbirini tamamlarken ayrı düşmeyi gözlan iki romanında ( Güzel/Tatlı Çağ 1 : Saat Durunca - Güzel Çağ 2 : Gerçek Soyunun