Tanrı, 'Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün' diye buyurdu ve öyle oldu. (Tevrat/Yaratılış1/9) Tanrı, bu talimatı verdiğinde, ileride göreceğimiz gibi Dünya bir su dünyasıydı; tamamen sularla kaplıydı. Bunu Tevrat'ın ileride göreceğimiz ilk ayetlerinden anlıyoruz. Bilim dünyası da aynı şeyi söylüyor; Dünya, yaratıldığında bir su dünyasıydı. Bilim dünyasına göre, yaratılışın ilk evresinde gaz ve toz bulutundan oluşan dünya, kayalık bir hüviyet kazandığında kuyruklu yıldızlar ve su

Çok Uzun Zamandır Yapmak İstediğim Ancak Bir Türlü Başlayamadığım Proje Hedefimi Yerine Getirmek Üzere Klavyenin Başına Geçmiş Bulunuyorum. Hayatıma Başladığım Hatay'a Yıllar Sonra Geri Dönerek Bu Kararı Yerine Getirmek Çabası Ve Şevki İle; Hadi Hayırlısı. Yaptığım Bu Çalışmaya Şimdilik Kitap Değil Proje Demeyi Tercih Ediyorum Zira Gelişmenin Beni nerelere Götüreceğini Şu Anda Bilemiyorum. Projemde Hedeflediğim Amaç, Üniversitede muhasebe Eğitimini Almış Bir Öğrencinin, Piyasa Şartlarında Ne Tür Gariplik

Anon after, Balin sent for his horse and armour, and so would depart from the court, and took his leave of King Arthur. Nay, said the king, I suppose ye will not depart so lightly from this fellowship, I suppose ye are displeased that I have shewed you unkindness; blame me the less, for I was misinformed against you, but I weened ye had not been such a knight as ye are, of worship and prowess, and if ye will abide in this court among my fellowship, I shall so advance you as ye shall be pleased. God thank yo

Said Nursi okumalarımızda O'nun Divan-ı Harbi Örfi adlı kitabında geçen iki musibet okulu olarak gördüğü tımarhane ve hapishane kavramları Fransız filozof Michel Foucault'un fikirlerini çağrıştırmasaydı böyle bir çalışma meydana gelmeyecekti. Zira Nursi'nin yaşam serüveninde bu kapatılma mekanları belirleyici olmuş hatta 31 Mart Olayı'ndan sonra 1909 yılında kurulan Divan-ı Harbi Örfi'deki yargılanmasında Nursi adeta bu musibet okulları üzerinden bir savunma yapmıştır. Tımarhane ve hapishane mekanları hem

Neden? Gözlerim dünyayı görmüyor da, Karanlıklar içinde, bir aydınlık arıyor, Beynim gerçeklerle meşgul değil, Bulutların ötesindeki yıldızlarda geziyor. Oysa, mutluluk Bir görüntüde, bir seste belki de... Çıkmak istiyorsun bu düzenden, Yıkmak istiyorsun tabuları. Unutma! Aradığın dünyaların hep kuralı var, Belki de uçan daireler düşlüyorsun, Gezegenden, gezegene giden... Ve belki de Topraktan uzanan bir el bekliyorsun. Seni sıcacık çeken, Yoksa, UFO'larla mı arkadaşlık istiyorsun? Bıktın mı? Kımızdan, visk

Asıl ismi Mehmet Nalçaiyi olan yazar 6 Mayıs 1972'de Konya'da doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Konya'da; üniversite öğrenimini Elazığ Fırat Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesinde tamamladı. Kastamonu Taşköprü ilçesinde öğretmenlik yaptı. Halen Balıkesir'de teknik öğretmen olarak görev yapmaktadır. Evli ve 2 çocuk babasıdır. Benim yerime gözlerinden öpün bulutların; Ağlamasınlar. Ve ak düşmesin gecenin yıldızlı saçlarına. Denizler dalgalanmasın sarhoş misali deli dolu. Ve gündüzler hakikatleri se

The first sound in the mornings was the clumping of the mili-girls' clogs down the cobbled street. Earlier than that, I suppose, there were factory whistles which I was never awake to hear. There were generally four of us in the bedroom, and a beastly place it was, with that defiled impermanent look of rooms that are not serving their rightful purpose. Years earlier the house had been an ordinary dwelling-house, and when the Brookers had taken it and fitted it out as a tripe-shop and lodging-house, they ha

1. Chris Farrington: Usta Gemici 2. Japonya Açıklarında Tayfun 3. Kayıp Kaçak Avcı 4. Sacramento'nun Nehir Kıyısı'nda Geçen Bir Hikaye 5. Yeddo Körfezi'nde

Yok olmak sadece bir başlangıçtı! İngiltere'de başarılı bir gazeteci olan Mel'in hayatı, doğum gününde Profesör Becker'in ona verdiği hediyeyle tamamen değişecektir. Mavi göl, gizemli iglo, siyah şapkalı adam... Peki kendisini sırların içinde bulan Mel Korunaklı Şehir efsanesini çözebilecek midir? İzlanda'da geçen bu gizemli hikayeye siz de ortak olmak ister misiniz?

Depresif bir bunalımın pençesinde tamamen yok olmayı bekleyen bir kadının, küllerinden doğuşuna şahit olacaksınız ve bu doğuş, kaybolmuş yaşam fonksiyonlarıyla ayakta kalma mücadelesi veren çocukların yeniden varoluşuna hükmedecektir. İki farklı düşüncede olan, farklı görüşleri benimseyen ve farklı felsefeleri ilke edinen ve hatta ayrı yollarda yürüyen iki kişinin yolları, hiç umulmadık bir zamanda kesişir. Bu kesişme hem çok büyük bir aşka hem de çok büyük başarılara gebedir. Bu hikâyede birçok kişi tarafı

My Dearest Barbara Alexıevna, How happy I was last nighthow immeasurably, how impossibly hap­py! That was because for once in your life you had relen­ted so far as to obey my wishes. At about eight o'clock I awoke from sleep (you know, my beloved one, that I always like to sleep for a short hour after my work is done)I awoke, I say, and, lighting a candle, prepared my paper to write, and trimmed my pen. Then suddenly, for some reason or another, I raised my eyesand felt my very he­art leap within me! For yo

Such is his power o his power over the well-disciplined, submissive and now trembling people, that the thick crowds immediately give way, and scattering before the guard, amid dead silence and without one breath of protest, allow them to lay their sacrilegious hands upon the stranger and lead Him away.... That same populace, like one man, now bows its head to the ground before the old Inquisitor, who blesses it and slowly moves onward. The guards conduct their prisoner to the ancient building of the Holy Tr

It was there that, several years ago, I saw him for the first time; and the sight pulled me up sharp. Even then he was the most striking figure in Starkfield, though he was but the ruin of a man. It was not so much his great height that marked him, for the natives were easily singled out by their lank longitude from the stockier foreign breed: it was the careless powerful look he had, in spite of a lameness checking each step like the jerk of a chain. There was something bleak and unapproachable in his face

Bu kitap bir roman ya da biyografi olmadığı için mümkün olduğunca hayatıma etki eden isimleri ver-memeye çalıştım. Çünkü insanların hayatına doğrudan müdahale etmek istemiyorum. Burada adının anılma-sını ya da anılmamasını isteyen insanlar mutlaka olacaktır. Amacım onların hayatlarını irdelemek değil. Benim amacım, yaşanan olayların ve hikâyelerin benim üzerimde nasıl izler bıraktığını, ne kattığını, ne aldığını aktarmak. Haliyle kitabı okuyan kişilerinde şahıslara takılmadan sadece sebepler ve sonuçları gö

Küçük Prens (Fransızca özgün adı: Le Petit Prince), Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılan ve 1943'te yayımlanan masal. Dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından biridir. Eserde bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. Sahra Çölü'ne düşen pilotun Küçük Prens'le karşılaşması ile başlayan kitap yirmi yedi bölümden oluşur. Özellikle Küçük Prens'in gezegeninden ayrılıp altı ayrı gezegene yaptığı gezileri anlatan bölümlerde bazı tipik yetişkin yaşam biçimlerinin eleştir

The sovereignty a and goodness of GOD, together with the faithfulness of his promises displayed, being a nar­ra-tive of the captivity and restoration of Mrs. Mary Row­landson, commended by her, to all that desires to know the Lord's doings to, and dealings with her. Especi-ally to her dear children and relations. The second Addi-tion [sic] Corrected and amended. Written by her own hand for her private use, and now made public at the earnest desire of some friends, and for the benefit of the afflic­ted. Deut

Everybody k knows, in a general way, that the finest place in the world is—or, alas, was—the Dutch borough of Vondervotteimittiss. Yet as it lies some distance from any of the main roads, being in a somewhat out-of-the-way situation, there are perhaps very few of my readers who have ever paid it a visit. For the benefit of those who have not, therefore, it will be only proper that I should enter into some account of it. And this is indeed the more necessary, as with the hope of enlisting public sympathy in

By this edition of Hamlet I hope to help the student of Shakspere to understand the play and first of all Hamlet himself, whose spiritual and moral nature are the real material of the tragedy, to which every other interest of the play is subservient. But while mainly attempting, from the words and behaviour Shakspere has given him, to explain the man, I have cast what light I could upon everything in the play, including the perplexities arising from extreme condensation of meaning, figure, and expression.

Ömer Seyfettin, yazı ve öyküleriyle dilde sadeleşme hareketinin öncülüğünü yaparak yeni bir edebiyat akımının oluşumunu sağlayıp, Türk öykücülüğünde kısa öykü türünün dil, anlatım tekniği ile tematik yönden ilk özgün örneklerini vermiştir. Aynı zamanda ulusal edebiyat akımını başlatan yazarlardan olan Ömer Seyfettin 28 Şubat 1884‟te Gönen‟de doğdu. Babası, Kafkasya Türklerinden yüzbaşı Ömer Şevki Beydir. Öğrenimine, dört yaşında iken, Gönen Mahalle Mektebi‟nde başladı. Ailesiyle birlikte İstanbul‟a gelince

Racketty-Packetty House was in a corner of Cynthia's nursery. And it was not in the best corner either. It was in the corner behind the door, and that was not at all a fashionable neighborhood. Racketty-Packetty House had been pushed there to be out of the way when Tidy Castle was brought in, on Cynthia's birthday. As soon as she saw Tidy Castle Cynthia did not care for Racketty- Packetty House and indeed was quite ashamed of it. She thought the corner behind the door quite good enough for such a shabby old