?Edebiyatın Ustaları eseri çoğunluğu 19. ve 20. yüzyılda yaşamış ve bir kısmı hala aramızda yaşayan düşünce ve edebiyat kalelerini yakından tanıma istek ve çabası neticesinde meydana geldi. Yaşadıkları çağda düşünce, sanat ve edebiyat vadisinde önemli izler bırakan bu ustaları daha çok yaptığım okumalar üzerinden tanımaya çalışırken yüz yüze sadece Nuri PAKDİL ve Sezai KARAKOÇ ile görüştüm. Bu istisna dışında yüz yüze görüşme, tanışma imkânına kavuşamadığım bu ustaların iç dünyalarına eserleri aracılığı ile

Kitap; yaşamla doğum arasında hayatımızın her kademesinde yer alan temel ihtiyaçlarımız arasında yer alır. Kitapla doğar, kitapla yaşar, kitapla ölürüz. Her insan bir kitaptır,her ağaç, her dağ, her çiçek, her böcek, her kelebek... Kısacası canlı-cansız her varlık ... Hal böyle olunca okumanın sadece fiziki kısmı değil, görsel, işitsel ve düşünsel kısmıda okuma faaliyeti içerisine giriyor. En çok da okumanın görsel kısmına önem atfediliyor. İlahi kitapta yer alan Göklere, dağlara bakıp düşünmezmisiniz, akle

Yaşlılar yolcu gibi değil, başöğretmen gibidir bu diyarda.Yüzüne baktığında , karşısındakinin derdini içinde hissedecek kadar zaman içmiştir her biri.Yaşanan günler, gergefe gerilip ince ince işlenince,gençler hayranlık duymanın dışında nasıl bakabilir bu bilge çınarlara? Sözün özü, kuşak çatışması sözünün anlamını bilmezler Mavere'da. Kuşağı, bele takılan bez olarak tanırlar.İnsanlar hep aynı tazelikte aynı günün içine girerler.Aynı dilden ilahiler söylenir.Meşk ,mekanı ,topluca aşmanın adıdır.Yer ayırtı

Şayet medeniyetleri en iyi tanımlayacak kelimeler arasaydık, bizim medeniyetimize en çok yakışan kelime aşk olurdu diye düşünüyorum.

Bütün kapılarına kilit vurarak kaçıyorum bu şehirden. Tek tek ateşe veriyorum bütün sokaklarını. Gecenin zifiri karanlığında benzin döktüğüm şehrin bütün caddelerini ateşliyorum. Bir aydınlık kaplıyor tüm karanlık günahları. Enselerinden tutup ışığa tutuyorum gece günahlarına bulaşan yüzleri. Şıpır şıpır gözyaşları içinde terk ediyorum bu şehri. UMUT POSTASInda; Tokyo, teknolojinin canlılığına karşı insanlarının ruhsuzluğu; Kiev, ahlaki değerlerin yozlaşmışlığı; Almanya ve Fransa, uzun soluklu bir maratonc

Bu iri gövdenin taşıdığı can, şu cılız oğlanın canıyla bir mi? Nefes gırtlakta ses oluyor dudaktan çıkınca söz sözü açıyor son sözü söyleyen ilk nefes, cevher, töz ilk sözün sahibi mi? İki yüzü de kapak olarak tasarlanan kitap, bir yüzünde Türkçe diğer yüzünde ise Kürtçe şiirlere yer veriyor. Şairin bu tercihinin ipuçlarını ise şiirlerinde değil çeşitli gazetelerde milliyetçilik, Kürt sorunu, sağcılık ve İslam gibi konularda farklı zamanlarda kaleme aldığı yazılarında buluyoruz. Böylece lisan-ı hâl ile kit

Yüz yüzü bir insanın yüz değişik portresi olarak okumak mümkün. Hüseyin Karatay bu öykülerle Kıssadan Hisse geleneğine vurgu yapıyor. Yer yer masalsı öğelerin kullanıldığı öykülerle toplumdaki yanlışlıkları sorguluyor. Özellikler kişilik tipleri üzerine yoğunlaşarak çarpıtılan, yanlış tanıtılan olumlu tipleri mümkün oldukça öze indirgeyerek vermeye çalışıyor. Politikacısından çocuğa, generalden dilenciye kadar bu yüzleri belki sizler de tanıyacaksınız.

'Terk ediyorum bu şehri... Bütün kapılarına kilit vurarak kaçıyorum bu şehirden. Tek tek ateşe veriyorum bütün sokaklarını. Gecenin zifiri karanlığında benzin döktüğüm şehrin bütün caddelerini ateşliyorum. Bir aydınlık kaplıyor tüm karanlık günahları. Enselerinden tutup ışığa tutuyorum gece günahlarına bulaşan yüzleri. Şıpır şıpır göz yaşları içinde terk ediyorum bu şehri.'' UMUT POSTASI'nda; Tokyo, teknolojinin canlılığına karşı insanlarının ruhsuzluğu; Bosna-Hersek, insanın içine akan tatlı hüznü; Kırı

Gençliğin fırtınalı koridorlarında gönülden kaleme düşen İsyan Notaları isimli ilk çalışmam, yazın serüvenimde adeta lokomotif vazifesi gördü. İsyan Notaları eserimin alt başlığını oluşturan aşk, hüzün ve umut kavramları ise içi doldurulmayı bekleyen birer vagon olarak not düşülmüştü. Yıllar yılları kovaladı ve gün geldi Aşk vagonu sevgili diyarından gelen Aşk Postası mektubu ile yükünü aldı. Hüzün de yüreğimizin üzerinde ince bir tül gibi duran Kudüs yüklü elinizdeki Hüzün Postası mektubu ile doğmuş oldu.