Hırsızlık için girdiği evde rehin bıraktığı sevdiğini kurtarmak için terk ettiği eşiyle yüzleşmek zorunda kalan acemi Şair Vasıf Bey... Erkek kardeşinin kayınbabasıyla yaşadığı husumet neticesinde gönlünün sultanını bulan fakat aynı anda annesini kaybeden bahtsız amir Menteş... Açgözlü sermayedarların sırtına yüklediği zorlu görev sırasında kahraman olacağını sanırken aile saadeti çukura düşen Mevlüt... Türkiye Hindistan hattında dünyaya getirdikleri kızlarının tuhaf alışkanlıkları sonucu yaşamları üç bili

Teneffüs yaklaşırken güneş yavaş yavaş tarlalardan elini ayağını çekti. Karanlık, seyrek ağaçların üzerinde büyüdü. Yalın gövdeli, kurumuş, dalsız kavaklar uzak dağların kara soluğuyla gıcırdadı. Sanki havanın kararmasını bekliyormuş gibi yine elektrikler kesildi. Gökten süzülen ışığın ölü aydınlığı sınıfın duvarlarına insan lekeleri bıraktı. Kıpırtısız gölgeler hala sessizce ders çalışıyordu.

Yatağına uzandıktan sonra uzunca bir süre uyuyamadı, milyarlarca düşünce kafasında dönüp duruyordu. Yeni bir dünyaya adım atmıştı. Güvende olacağını kimse garanti edemezdi. Ama buna değeceğine inandı. Büyü her şeye değerdi...' Cesaret, masumiyet, yaratıcılık ve içtenlik işte bir çocuğun sahip olabileceği en güzel duygular.... Üstelik bu çocuk Begüm Uysal gibi yetenekli ve üretken olursa tanımaktan mutluluk duyacağınız yeni bir dünyanın kapılarını açabilir size. Bilgece bir duruş, başarılı bir kurguya eşlik

Okur! Bu kitapta okuyacak olduğun hikâye şu: ?... Batu Han'ın, bu esmer ve çekik gözlü askeri şefin binlerce süvarisi, deniz dalgasının taraklarındaki yonga misali, çığ gibi aktığı ve büyük İtil Irmağı sahiline, güçlü Altın Ordu hükümdarlığını kurduğu yere indiği zaman, çelik gibi müfrezelerinin geçtiği topraklarda, fethettiği ülke ahalisinin nasıl sınırsız ıstıraplar çektiği, insanların fedakârca yiğitliği ve haince caniliği; özgürlük için atılganca kavgası ve gaddarca zorbalığı; alçakça ihaneti ve candan

Ömrüm serseriliklerle geçip gidiyor ve galiba yarısından çoğu geçti. Ne akıllandım ne de bir baltaya sap olabildim. Bu lanet İstanbul havası, ruhuma yağmur damlalarını bir kurşun gibi boşaltan Kasım, sefilliğin, namütenahi kederlerin dolup taştığı rezil Balat, aşağılık babam, beni bırakıp giden anam, kederlerimin cefakar mümessili Leyla, cadaloz Melahat, bir türlü dinmek bilmeyen baş ağrılarım, depresyonlarım, kara bahtım... Tüm bunlardan bıktım artık. Allah'ım ya canımı al ya da bana yeni bir nefes ver!

Antik dünyayı roman diline dökerek anlatan Sovyet tarihsel romancılığının usta kalemi Vasili Yan, "Tarihsel roman kesin, ince, güzel ve akıcı yazılmış olduğu kadar, destansı anlatımın, gerçekliğin ve erdemin de öğretmeni olmalıdır." der. Antik Dünya'da Tarih'in gidişi kördüğüme döndüğü zaman, çözüm "Barbarın kılıcı" ile geliyordu. "Kurgandaki Alevler" "Gordias'ın düğümünü" kılıcını çekerek kesen, yarı tanrı sayılan, Makedonyalı İskender'in (M.Ö. 330329) Orta Asya seferini anlatır.

"Maide,okuduğu kitaplardaki kızlar gibi aşık olmak,aşk acısı çekmek ve birisinin de onun için acı çekmesini çok istiyordu.Aslında biliyordu,o kişi karşısına çıktığında , kalbi ona fısıldayacaktı ' işte bu...'diyecekti. Hemen kavuşmak falan istemiyordu.Önce uzun uzun mektuplaşmalıydılar.Şuracıkta,yan mahallede olsa bile mektup yazmalılardı. Mektupsuz aşk mı olurdu? Mektup aşkın şahidi,körükleyicisi,bekçisi,kısacası her şeyiydi.Tarihteki en güzel aşkları ,onların belgesi olan mektuplardan tanımıyor muyduk?

"Bu romanın başarısının başlıca nedeni şüphesiz, onun fikrî-sanatsal önemi ile yazarının edebî ustalığındadır. Ancak hepsi bu değil. Okur, yazarın "tarih"i istisnaî sezişini, romanda tasvir ettiği dönemi mükemmelen bilişini, o dönemin yazılı anıtlarını derinden kavrayışını, historiografya'ya karşı özenli davranışını da şüphesiz ki takdir edecektir. Demek ki V. Yan'ın "Cengiz Han" romanı sanatsalolduğu kadar, XIII. yy. başlangıcında Orta Asya ve Doğu Avrupa'da meydana gelen muazzam olayların tarihsel gerçek

"Etkileyici! Sıcak Saatler, her ebeveynin kâbusunun tam kalbine oturuyor, sonra tansiyonu 1-2 derece yükseltiyor, okuyucuyu yanlış yönlendirmeler ile korku trenine bindiriyor ve sonunda yutkunarak kalıyorsunuz." -Lisa Gardner, NewYork Times'ın En İyi Satanlar listesinden Love You More (Daha Çok Seviyorum) Romanının yazarı- "Gussin daha en başından okuyucuyu bir çatışmanın ortasına atıyor. Aciliyet ve yoğunluk o kadar fazla ki, sonlarına doğru geldiğinizde kendinizi nefes nefese kalmış hissedeceksiniz." -Ho

"Yanmayı göze alamadığı için ateşe yaklaşmayan pervaneler, sizden duygularınızı işitmek isteyecektir. Siz, ışığın aşkıyla yanmış olan pervaneler; avazınız çıktığınca onlara gerçeği haykıracaksınız. Beş duyunun büyülü zincirini kıran ışık pervaneleri, özgürlüğün halini nasıl anlatabilir? Hadi anlattı diyelim, zincirine özgürlük diye sıkıca sarılan pervane bunu nasıl anlayabilir? Gözlerini ışık yolunun kor aleviyle kör edemeyen pervane, sizin halinizi nasıl görebilir? Sen birinin sevdalısı olursan, onun haya

"Çaresizce karşımda duruyorlar. Korkuyorlar! Çok korkuyorlar! Bedenlerinden birer parça alıyorum. Kulaklarına senden hikâyeler fısıldıyorum. Ben bir avcıyım! Adalet bir peri kızı. Bize gülümsüyor. Onu çağırıyorum. Koşarak geleceğine eminim!" İmparator Konstantin'in büyük sırrı 13. Lahitin gizemiyle başlayıp, İstanbul'dan Beyrut'a uzanan nefes nefese bir hikâye. Acımasız bir katil ve onu takip eden yasadışı bir ekip. Büyük bir aşk ve derin bir olmamışlık. İçinizdeki kapıları tekrar kontrol edin. Avcı çok yak

Kuşların uçuşması insanlar seyretsin diye değilmiş. Sabahları dinleyenler huzur bulsun diye ötüşmezlermiş. Yiyecek ararken, çiftleşmek isterken, tehlikeli durumları bildirirken cıvıldaşırlarmış. Birbirleri için eşyalar, hizmetler, bilgiler üreten insanlar hayatı güzelleştirirmiş. Zaten onlar güzel bulduğu için güzelmiş kuş sesleri. İnsanlar güneşin doğuşunu sevmeseymiş, nesi güzel olacakmış o manzaranın? Değeri bilinmezse çiçekler boşuna açarmış, türküler boşuna söylenirmiş, hastalar boşuna iyileşirmiş. Bi

Beşir ve Cengiz eğilerek yanaştılar. Muharrem onları tilkiye benzetti. Kıkırdarken eliyle ağzını örtüp omuzlarını kıstı. Poşetin ağzını açtığında aynı anda ellerini daldırdılar. Yakaladıklarından bir parça bölüp birbirlerine uzattılar. Kıtlıktan çıkmış gibi homurtuyla yediler. Nasıl da acıkmış olduklarını anımsadılar. Kocaman ısırdıkları peynirleri çikolata yiyormuş gibi keyifle çiğnediler. Yiyeceklerin hepsini bir anda bitirmişlerdi. Sözleşmiş gibi soluk verdiler. Boşalan poşeti düzeltip katlayan Muharrem

"Hayatta başkalarına bağlı yaşamamalıyız, kabul, ama bazen de birilerinin seni yaşama bağlayacak ipleri tuttuğunu, sevildiğini, özel, önemli olduğunu bilmek istiyorsun. Hatta bazen çevrendeki sevgiyi göremiyorsun, gözüne sokarcasına gösterecek birine ihtiyaç duyuyorsun. Kimseye gerek yok, ben tek başıma yeterim diyenlere hiç inanmam. Her insan birilerine ihtiyaç duyar." "Hayatını hata yapmamak için saklanarak yaşamak ile hata yaptığı için saklanarak yaşamak arasında bir fark yok." "Her zaman söylerim, varı

Ben Selim, Kadim zamanlardan kalan kutsal sırrın yeni sahibi. Hz. Adem ile başladı sırrın hikayesi, Ve cennetten gelen emanetlerle kutsandı sır... İnsanoğlu yaratılış amacından uzaklaşınca tarih nefes almayı bıraktı. Yıllar geçti üzerinden... 20 yaşındaydım, Binlerce insanın gözü önünde tarihe en büyük çalımı attım. Oynadığım oyuna herkesin inandığını biliyorum, oradaydım. Hüzünle bakan gözleri de gördüm, hayal kırıklığına uğramış yüzleri de... Oysa bilmedikleri bir şey vardı. Hz. Süleyman'ın ölümü

Günümüzden sekiz yüzyıl önce bir ihanetle Semerkand?dan Batı?ya doğru kaçış ,kuşaklar sonra tersine bir göçe dönüyor. Buhranlı günlerde gerçeklerden kaçmak için çıkılan bir yolculuk ,asıl gerçeğin kaçtığın değil varmak için koştuğun şey olduğunu öğretiyor.Kapıların kapıları açmasıyla Batum?dan Odessa?ya,Hiva?dan Buhara?ya uzanan yolculukta ilahi adalet kuşaklar sonra ihanet edilen yerde Semerkand?da tecelli ediyor. "Karakum çölünün sert rüzgarları her kum tanesini bir kırbaç gibi yüzüne vuruyordu kervandak

Geçmişte yaşayan bir katil ne kadar acı çekebilir? İş yerinde, duvarların arasında bir güç sembolü olan kadın evinde ne kadar yalnızdır? Çocukluğundan beri baskı altında yaşamış şişman bir adam ne kadar hırslı olabilir? Bu kitap sadece kişilerle ilgili değil aynı zamanda maskelerle ilgilidir. Peki ya siz! Okuyucu... Aynada kendinize baktığınızda yüzünüzde bir maske olmadığına emin misiniz? Maske ile tanışma zamanı geldi.

İnsan yaşamı dünyada ruh eşini aramakla başladı, aramakla devam ediyor. Yüreğimizde aşk, dilimizde aşk köşe bucak onu arıyoruz. Kimilerimiz, bazen aradığı aşkı buldu ya da buldum sandı. Belki de bu kitap gibi çok defa rast geldik ama fark etmeden kayıp gitti ellerimizden. Ondandır aşk bizim için hep düşlerde kaldı. Belki de aşk düş peşinde koşmaktı. Eğer sizde düşlediğiniz aşkı arıyorsanız doğru yerdesiniz. "Düşlerde Buldum Seni" de aşkı bulacaksınız. Aşk için yollara düşmeye hazır mısınız?

Biliyorum ki; her birinizin ayrı ayrı hikâyeleriniz var, hikâyelerinizi oluşturan paragraflarınız, paragraflarınızı tamamlayan cümleleriniz. Ve cümleleriniz arasında dolduramadığınız boşluklar. Ruhunuzdaki boşlukla eş. Hiçbir madde ile hiçbir canlı ile hiçbir duygu ile dolduramadığınız boşluklar. Bu boşluklara sorular sıkıştırdınız. Zaman zaman hayatın lezzet duraklarında molalar verseniz de tatmininiz geçici oldu ve sebebi olmayan mutsuzluklara gömüldünüz. Dillendiremeseniz de eksik bir şeyler olduğunu hi